Akkuyu değil, kara kuyu
Akkuyu Nükleer Santrali için zaman azaldıkça hız ve çalışma baskısının arttığını dile getiren işçiler iş cinayetleri ve kazalarına da “Hadi hadi” düzeninin sebep olduğunu söylüyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali | Fotoğraf: Mustafa Ercan/DHA
Sedat BAŞKAVAK
Mersin
Sık sık iş cinayetleriyle gündeme gelen ancak detaylı bilgilerin alınamadığı Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında çalışan işçiler gazetemize ulaşarak yaşadıkları sorunları anlattı. Mayıs 2023’te faaliyete geçmesi planlanan Akkuyu Nükleer Santrali için zaman azaldıkça hız ve çalışma baskısının arttığını dile getiren işçiler iş cinayetleri ve kazalarına da “Hadi hadi” düzeninin sebep olduğunu söylüyor.
Geçen hafta pazartesi günü, demir taşıyan vinç sapanının kopması sonucu tonlarca demirin altında kalan bir işçinin daha yaşamını yitirdiğini belirten işçiler "10-15 bin işçi çalışıyor, çalışma alanı geniş ve pek çok taşeron var, kaza ya da ölümleri çoğumuz ne görüyor ne de duyuyoruz ancak o alanda çalışan işçi görüyor" dedi.
"HER YERDE KUYRUĞA GİRİYORUZ, ÖLÜM HARİÇ"
Bir yıldır santral inşaatında çalıştığını söyleyen bir işçi, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Sabah 6’da kalkıyoruz, kahvaltı için kuyruğa girmekle başlıyoruz. Sonra servis için kuyruğa giriyoruz. Atom santrali inşaatı nizamiyesinin önünde inip kuyruğa girip, kart basıp içeri giriyoruz. Sonra yine kuyrukla, çalışacağımız alana götürecek servislere biniyoruz. Öğlen yemeği için kuyruğa girip servise biniyoruz, yemekhane de yine sıra bekliyoruz. Öğle yemeğinden dönüş yine kuyruk. Akşam çalıştığımız alandan kapıya götürecek servis için beklediğimiz kuyruk kart basma sonrası dışarıdaki servis için devam ederken akşam yemeği için yine kuyruk bekliyoruz. Burada her şey için kuyruk var sadece ölüme yok. Çünkü kimin nerede öleceği belli değil. İşte en son bir işçinin üzerine tonlarca demir düşmüş, ölmüş. Yaralıysa hastaneye, öldüyse memleketine gönderiliyor ve iş durmadan devam ediyor.”
"ŞURAYI YAP ŞU KADARI KAP!"
Hız baskısı altında çalıştıklarını ifade eden işçi, “Akkuyu’da performans ve götürü işlemi var. Örneğin şirket yetkilileri gelip, ‘Burayı üç saatte yaparsan prim veririm’ diyor ya da ‘Şurayı yap şu kadarı kap’ diyerek işçileri az zamanda daha çok çalıştırmayı ve işi hızla bitirmeyi hedefliyorlar. İş kazalarına da çoğunlukla bu çabuk bitirmek için hızlı çalışma dayatması sebep oluyor. Buraya Akkuyu diyorlar ama işçiler için burası kara kuyu olmuş, her gün birini yutuyor.
Sekiz aydır çalıştığını söyleyen başka bir işçi de şunları söylüyor: “Yemek çok güzel olduğu için değil aksine kötü olduğu için sıra beklemeyi sevmiyorum. Sabah ve akşam yine yenebilir durumda ama öğlen yemekleri çok kötü yapılıyor. Belki sıcak gelse bu kadar sorun olmayacak ama yemekler paketlenmiş olarak geliyor ve soğumuş oluyor, yenecek türde değil. Yemesen aç çalışamazsın. İş hem ağır hem de yorucu. Sabah 10’da ve öğleden sonra 3’te çay molası vardı kaldırdılar. Sabah 8 akşam 6 çalışıyoruz. Öğlen bir saatlik yemek molası da servis ve yemek kuyruğunda geçip gidiyor.”
İŞÇİ SİMSARLARI, TAŞERONLARA İŞÇİ PAZARLIYOR
İşçiler Akkuyu Nükleer Santral sahasında onlarca taşeron olduğunu anlatıyor. Konuştuğumuz işçilerden biri “Ben 5 bin 500 TL maaş alıyorum ama asgari ücretle çalışan çok” diyor. Daha yılbaşı zammını almadıklarını da ekliyor. İşçi, “Taşeron ne verirse ona razı oluyorsun, memlekette işsizlik var taşeronlar da bunu kullanıyor. Burada işçi simsarları var. ‘Sizi İCDAŞ’ta çalıştıracağım’ diyerek işçileri getirip küçük taşeronlara pazarlıyorlar. Getirdiği işçi başına da para alıyorlar. Konuşurken de işçi kiralıyoruz diyorlar. Bir işçinin sırtından simsarlar kazanıyor, küçük taşeronlar kazanıyor, üstlenici firma kazanıyor, RUSATOM kazanıyor. Sırtımızda kaç kişi var siz hesap edin. Tüm bunlara rağmen taşeron şirketler istediği gibi işçi çıkarıyor. Geçenlerde Sayın İnşaat’ta çalışan 70 işçi işten çıkarıldı. Hakkını arama falan o da yok, elbiselerini toplayıp, çıkıp gidiyorsun” diyor.
İşçi şöyle devam ediyor: “Sekiz aylık sürede gördüğüm şudur. Burada kovid hiç azalmıyor. Önlem desen zaten yok. kovid olduğu tespit edilen işçilerin karantinasını Silifke’de yapıyorlar. Hastalanan işçi revire gidiyor, çoğu zaman revirden geri dönüyor. Revirdeki doktor ya da hemşire ikna olursa hastaneye gönderiyor. İşçi rapor alacak diye hastaneye göndermek istemiyorlar. Bir ağrı kesici hap verip gönderiyorlar.”