16 Şubat 2022 23:45

Yemeksepeti işçileri: Mücadelemiz yaşamak için!

Yemeksepeti işçilerinin eylemleri devam ediyor. Talepleri henüz karşılanmış değil ancak işçiler kararlı, “Hakkımızı almadan eylemi bitirmeyeceğiz” diyorlar.

Fotoğraf: Murat Uysal

Paylaş

Eren ERGİNE
Murat UYSAL
İstanbul

Günlerdir Yemeksepeti Genel Merkezi önünde düşük ücrete ve ‘esnaf kurye’ dayatmasına karşı eylemlerini sürdüren işçilerin ortak sözü; “Mücadelemiz yaşamak için!” Haftanın 6 günü, günde 11 saat, asgari ücret karşılığında, yüksek kaza riski ve baskı altında çalışmaktan ibaret bir hayat istemiyorlar çünkü…

Trendyol Express firması kuryelerinin kazanımla sonuçlanan eylemlerinin ardından peş peşe HepsiJet, Scotty, Aras Kargo, Sürat Kargo, Yurtiçi Kargo, Yemeksepeti Banabi işçilerinin eylemleri geldi. Pembe iş elbiseleri ve motorlu protestolarıyla dikkat çeken Yemeksepeti işçilerinin eylemleri devam ediyor. Talepleri henüz karşılanmış değil, ancak işçiler kararlı; “Hakkımızı almadan eylemi bitirmeyeceğiz” diyorlar.

2001 yılında çevrim içi yemek siparişi sitesi olarak kurulan Yemeksepeti, 2020 yılında 32 bin 437 yeni restoranın dijitalleşerek online paket servis sistemine başlamasını sağladı. Pandemi koşullarının dijital ticareti hızla yaygınlaştırmasının da etkisiyle 2020 yılı itibarıyla 5 milyon yeni üye kazanan Yemeksepeti’nin üye sayısı 20 milyonu aştı. Bu devasa büyümenin bir nedeni pandemi ise diğeri de haftalardır şirketin İstanbul Levent’teki genel merkezi önünde eylem yapan işçilerin dile getirdiği sömürü koşulları.

"SEVGİLİM YOK, KADINLARLA NASIL KONUŞULACAĞINI UNUTTUM"

Yaşları 20 ila 40 arasında değişen, çoğu lise mezunu Yemeksepeti işçilerinin arasında dört yıllık üniversite bitirip kuryelik yapanlar da var. Pandemiyle daha da ağırlaşan çalışma koşullarından bunalan işçiler, “Hayatımız motor üzerinde geçiyor, sosyal hayat nedir bilmiyoruz” diyor.

Eylemler, yoğun çalışma nedeniyle “Hayattan zevk alamaz” hale gelen genç işçilerin umudunu yeşertmiş, cesaretini artırmış. Önceden işten atılırım kaygısı yaşayanlar, şimdi “Kaybedecek ne var ki” diyerek iş bırakma çağrısı yapıyor. Çalışırken haberleşmek amacıyla kurdukları WhatsApp gruplarında, bu ara hep talep ve sorunlarını tartışıyorlar. Nerede eylem var, nerede kazanımla sonuçlanmış, hemen gruplarda paylaşılıyor. Daha önce takip edilmeyen gazeteler, televizyonlar kendilerine söz hakkı tanıması vesilesiyle takibe alınmış, röportajlar verilmiş…  

İki yıldır Yemeksepeti Banabi’de çalışan Mahmut da “Yaşamak çalışmaktan ibaret olmamalı” diyen o işçilerden biri. “Pandemiden önce bu denli zor değildi” diye başlıyor anlatmaya; “Pandemiyle birlikte hayatımız çekilmez oldu. 28 yaşındayım evden işe işten eve gidiyorum. 11 saat vardiya sistemi, akşam 21.00 sabah 08.00, haftalık değişiyor. Haftada bir gün tatil, o gün de uyuyorsun. Pandemide gece mesai çıkışında 1.5 saat eve yürüdüğüm günler oldu. Servis yok, otobüsler de sınırlı geçiyordu, mecbur yürüyorduk. Hayatımız çalışmaktan ibaret! İki yıldır ne bir sinema ne bir tiyatro ne de konsere gittim. Uzun zamandır sevgilim yok, kadınlarla nasıl konuşulacağını unuttum. Para kazanıp borç ödemekten başka bir hayatımız yok. Evli olan arkadaşlarımız eşini, çocuğunu göremiyor.”

PLATİNSİZ KURYE OLMAZ!

Trafikte ışıl ışıl parlayan pembe yağmurluk ve montlar çıkarılınca mesleğin bıraktığı izler görünür oluyor. Kiminin kolunda, kiminin bacağında, kiminin yüzünde ama mutlaka bir yerinde yara izi var. Kaza yapmak o kadar doğallaşmış ki “Platinsiz kurye olmaz” sözü hepsinin dilinde.

Özellikle pandemide insanlar eve kapanınca siparişler artmış, siparişler arttıkça mobbing artmış, paket yetiştirme baskısı altında yollara düşünce motor kazaları da artmış. Mahmut da birçok kez kaza atlatmış: “Deponun içine girmeden çalıştığım günleri bilirim, paketi kapıdan alıp tekrar motor üstüne… Çok kaza yaptım, ölümden döndüm, iki ayağım kırıldı, iki ay evde yattım. İş için her gün arayan yöneticiler aramaz oldu. İki ay sigortamı onaylamadılar, raporumu onaylamadılar. Evde aç yattım, kredi kartlarına yüklendim. Çenesi kırılan arkadaşlarımız var, haklarını alamadığı için dava açan...”

ESNAF KURYE DEĞİL ONUN ADI DÜMEN KURYE!

Barış da birçok kez kaza geçirmiş. Bir keresinde kırılan parmağıyla çalışmaya devam etmiş, vücudunda çeşitli bölgelerde dikiş izleri var. Askerliği bitirir bitirmez, “Maaşım zamanında yatar, sigortam olur, daha ne isterim” düşüncesiyle girmiş Yemeksepeti’ne. Daha önce dönercide kuryelik yapmış. “İlk işe girdiğimde dönerciye göre koşullar iyiydi, sonra esnaf kurye olayı girdi devreye, biz ona ‘dümen kurye’ diyoruz” diye anlatıyor. Esnaf kurye olmaları için baskı yapıldığını, kabul etmediklerini söyleyen Barış, “Ben buradan çıksam da iş bulurum sorun değil, ama kalıp koşulları değiştirmek istedik” diyor.

Barış neden ‘dümen kurye’ dediklerini şöyle açıklıyor: “Kendi işinin patronu ol, sloganıyla binlerce insanı kendi şirketlerini kurmaya yönelttiler, ‘Alın size şu kadar para’ dediler, ilk başta cazip geldi, işin içine girince olay anlaşıldı. Vergiler, sigorta, yakıt, yol yemek paralarını çıkınca insanların eline geçen para asgari ücret oldu. Şirket sahibisin, her işi sen yapıyorsun ama asgari ücret alıyorsun, bunun adı dümen değil de ne?​”

ÜRETİMİ DURDURUNCA SORUNLAR ÇÖZÜLÜYOR

Murat, Trendyol kuryeleri eylemlere başladığında desteğe ilk gidenlerden. Trendyol işçilerinin kendilerinin de eyleme geçmesinde payı olduğunu, ancak bardağı taşıran damlanın şirketin verdiği düşük zam oranı olduğunu vurguluyor. Bunca riske rağmen asgari ücret aldıklarını, geçinebilmek için 11 saat çalıştıktan sonra ek işlere gittiklerini söyleyen Murat, taleplerinin 5 bin 500 TL net ücret olduğunu belirtiyor.

Mahmut, talepleri kabul edilse de birçok işçinin işten atılacağını düşünüyor, ama işten atılmaktan korkmuyor: “Benim işten atılmam önemli değil, haklar verilsin esnaf kurye modeline geçilmesin, arkadaşlarım rahat etsin, ben başka bir iş bulurum. Ama talepler karşılanmadan da buradan gitmem” diyor.

Barış’a göre işçiler, üretimi durdurunca sorunların çözüldüğünü gördü. “Sosyal medyada denk geliyoruz, paylaşıyoruz. Mesela çorap işçileri üç vardiya üretimi durdurdu, kazandı. Buraları takip ediyoruz, arkadaşlarımızı eylemlere çağıyoruz. Bazen ‘Orada şu siyasi parti var’, ‘O eylemlere illegal kurumlar destek veriyor’ diyenler oluyor, ama artık bunlara inanmıyoruz” diye konuşuyor.

"SENDİKALI OLUNCA NE OLUR, BİLİNCİNDE DEĞİL İŞÇİLER"

Konuştuğumuz işçiler Yemeksepeti’de örgütlenme çalışması yürüten sendikalardan Nakliyat-İş’e de TÜMTİS’e de üye değil. Daha önce eylem deneyimi olmayan Mahmut, “İki sendikanın da ayrı ayrı düzenlediği eylemlere katıldık. Kim bizim hakkımızı savunuyorsa orada yer alırız, ama bir yerin üyesi olmayı düşünmüyorum” diyor.

Murat, Nakliyat-İş’in çağrısıyla eylemlere katılmış ama o da sendikalı değil. Nedenini “güvensizlikle” açıklıyor: “Sendikalar örgütlenmeye çalıştı burada ama bir güvensizlik var. Ben üye olmadım, çünkü bir yere bağımlı olmayı sevmiyorum. Ama genelde sendikalı olunca ne olur bunun bilincinde değil işçiler. O yüzden mesafeli yaklaşıyorlar.” Birlikte karar almalarını sağlayacak ‘komite’ gibi bir mekanizma ya da örgütlülükleri olup olmadığını soruyoruz, olmadığını söylüyorlar. Eylem olacağı bilgisi geliyor, işçiler bu bilgiyi WhatsApp ve Telegram gruplarında paylaşıyor ve genel merkez önünde buluşuyorlar.

"SOKAĞA ÇIKMADAN HİÇBİR ŞEY ELDE EDEMİYORSUN"

İkisi de 24 yaşında olan Murat ve Barış, kendilerini ‘Z kuşağı’ olarak adlandırıyor. Eylemlerin yayılmasında teknolojinin payına dikkat çekiyorlar. İkisinin de ailesi yıllarca AKP’ye oy vermiş, ancak onlara göre işçilerin bu halde olmasının baş sebebi AKP. Barış, “Ben siyasi partilerin koşullarımızı değiştireceğini düşünmüyorum, iktidarın da muhalefetin de… Babama da söylüyorum, bu zamana kadar AKP’ye oy verdin, bundan sonra verme, bizi bu hale getiren bunlar diyorum. Bu memlekette hukuk yok, adalet yok. İnsanlar ‘Daha ne kaybedebilirim’ diyor. Yarın ölsem üzülmem, bir tane motorum var, abim onunla ticaret yapar diye sevinirim. İşte bizi bu hale getirdiler. Yaşamak bu değil!” diye isyan ediyor.

Muhalefetin “Sokağa çıkmayın” uyarısını anlamsız bulan Murat da “Bu eylemler bize umut oluyor, o umut olmasa işçiler toplanmaz. Sokağa çıkmayın diyorlar. Bize oy verin biz düzelteceğiz diyorlar, inanmıyorum. Bunları geçsinler. Bu ülkede sokağa çıkmadan hiçbir şey elde edemiyorsun” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Bu ölümler önlenebilirdi

SONRAKİ HABER

HDP’den Mahmur ve Şengal raporu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa