18 Şubat 2022 07:40

EMEP: İşçi eylemlerini birleşik ve örgütlü bir mücadeleye dönüştürelim!

EMEP fabrika ve işyerlerindeki hak alma mücadelesi ile halkın zamlara karşı tepkisi birleştirilmesinin ve mücadeleyi güçlendirmek üzere yerel platformlar örgütlenmesinin önemine vurgu yaptı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Emek Partisi (EMEP) MYK'si yaptığı yazılı açıklamada son dönemde çeşitli işkollarından işçilerin eylemlerine dair değerlendirmelere yer verdi. Açıklamada düşük ücret zamlarına karşı ya da ek zam talebiyle harekete geçtiği, işçi eylemlerinin kötü çalışma koşullarına, işten atmalara, hak gasplarına karşı ve kimi yerde sendikalaşmayı hedefleyen seyir izlediği, kamu işçileri ve kamu emekçilerinin TİS’lerle belirlenen zam oranlarının eridiği belirtilerek ek zam talebinin önümüzdeki günlerde yükseleceği tespiti yapıldı. "Metal, petro-kimya, demir çelik, cam gibi temel sektörlerde işçilerin olası hareketi sendikal bürokrasiyi aştığı oranda hareketin genel greve doğru ilerleme ihtimali artacaktır" denildi. EMEP, "Hükümet ve arkasındaki sermaye güçlerinin yegâne amacı işçi ücretlerini baskılamak değildir. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve temel tüketim mallarına yapılan zincirleme zamlar da hükümetin icraatları arasındadır. Bu nedenle fabrika ve işyerlerindeki hak alma mücadelesi ile halkın zamlara karşı tepkisi birleştirilmelidir. Zam yağmuruna karşı mücadeleyi güçlendirmek üzere yerel platformlar örgütlenmelidir." dedi.

FİİLİ GREV VE İŞ BIRAKMA EYLEMLERİ

EMEP tarafından yapılan açıklama şöyle:

"Metalden madene, tekstilden kuryelere, demir çelikten taşımacılığa çeşitli işkollarından işçiler, düşük ücret zamlarına karşı ya da ek zam talebiyle harekete geçtiler. Eylemler, hükümetin açıkladığı asgari ücret zammının hemen ardından ve ağırlıkla olarak sendikasız fabrika ve işyerlerinde gündeme geldi. Ocak başından bugüne 70 civarında fiili grev ve iş bırakma eylemi gerçekleşti. Tüm baskılara rağmen hak alma mücadelesinden geri durmayan işçi sınıfını ve emekçileri selamlıyoruz.

Eylemlerin öne çıkan yönü, işçi hareketinde bugüne kadar egemen olan “pasif-protestocu” tarzın, doğrudan üretimi hedef alan eylem tarzlarına evrilmiş olmasıdır. Grev, direniş, işgaller buna kanıttır. Asıl neden ise TL'deki değer kaybı, yüksek enflasyon ve fahiş zamlar karşısında alım gücünün alabildiğine gerilemesidir. Ekonomide yaşanan krizin işçi ve emekçiler üzerindeki etkisi pandemiyle birlikte daha da ağırlaşmış, katlanılamaz boyuta ulaşmıştır. Asgari ücrete yapılan yüzde 38-39 oranındaki zam yoksullaşmanın resmi itirafıdır. Harekete geçenlerin bir kısmı ücretleri en kötü olan işçi kesimleri, bir kısmı ise ücretini asgari ücrete göre ‘iyi’ sayan işçiler ve bunu korumak isteyenlerdir. Ayrıca işçi eylemleri kötü çalışma koşullarına, işten atmalara, hak gasplarına karşı ve kimi yerde sendikalaşmayı hedefleyen bir seyir izlemektedir.
 
Kamu işçileri ve kamu emekçilerinin TİS’lerle belirlenen zam oranları kısa süre içinde eridiğinden, başta sağlık alanı olmak üzere “iyileştirme” talebiyle eylemler yapılmıştır. Önümüzdeki dönem özel sektörün yanı sıra kamu işyerlerinde de mücadele ihtiyacı kendini dayatacaktır. Yanı sıra yemek, kreş, ulaşım gibi taleplerle eylemler de daha mümkün hale gelmiştir.

EK ZAM TALEBİ 

Yakın zamanda ekonomide ciddi bir iyileşme olmayacağı gibi, işçi sınıfı ve emekçileri kısmi tavizlerle durdurabilmek de mümkün görünmüyor. İşçi hareketi inişli çıkışlı seyirle devam edecektir. Mart ve nisan itibarıyla metal sektöründe on binlerce işçi ek zam talebini dile getirmeye başlayacaktır. Cam, petro-kimya, tekstil sektörlerinde gündemde olan TİS’ler de hak alma mücadelesinin motivasyonundan etkilenecektir. 
 
Hükümet ve patronlar bu durumun farkındadır ve işçileri yatıştırmanın yollarını aramaktadır. Kimi fabrikalarda sözleşmeye ek olarak bir brüt maaş tutarında prim ya da cumhuriyet altını gündemdedir. Ayrıca üretim alanını işgale izin vermeyen bir tutumla grevi ve direnişleri etkisiz kılmanın, patron istediği zaman işçi getirerek üretimi sürdürebilmenin önü açılmaktadır. İşçiler ve emekçiler sömürücü kapitalistlerin bu oyunları karşısında uyanık olmak zorundadır.

"SENDİKAL BÜROKRASİYİ AŞTIĞI ORANDA GENEL GREVE DOĞRU İLERLEME İHTİMALİ ARTACAKTIR"

Bugünkü işçi eylemleri, birbirini etkilemekle birlikte birbirinden kopuk halde başlayıp sonlanan bir karakter göstermektedir. Bunun sebeplerinden biri, birleşecekleri bir platformdan mahrum bulunmalarıdır. Bir diğer neden stratejik iş kollarının -ki az çok mücadele deneyimi olan da yine bu kesimdir- henüz bu gelişmelerin dışında bulunmasıdır. Bilinç ve örgütlenme düzeyi bakımından işçi hareketinin taşıdığı gerilik ve zayıflık da önemli bir nedendir. Metal, petro-kimya, demir çelik, cam gibi temel sektörlerde işçilerin olası hareketi sendikal bürokrasiyi aştığı oranda hareketin genel greve doğru ilerleme ihtimali artacaktır.
 
Eylemler kamuoyunda birçok bakımdan tartışılıyor. “Esnaf kurye”den hareketle “prekarya öncülüğü”nü savunanlar, işçi hareketinde örgütsüzlüğü (sendikal-siyasal) övmeler, sanayi proletaryasının öncü rolünün artık enformel sektöre (hizmetler vb.) dolayısıyla ‘prekarya’ya geçtiğini ve bu bağlamda “yeni bir sendikal hareket”in yükseldiğini söyleyenler... Kısacası, anarko sendikalizm, yaşanan işçi mücadelelerini kendisine dayanak yapma peşindedir. Bu yaklaşımlar yeni olmadığı gibi, her defasında işçileri sermaye düzeni karşısında zayıf düşürmektedir. Bu gerçeklik uluslararası işçi sınıfının tarihiyle sabittir. Partimiz bu alanda işçileri eğitmeye devam edecek, emek hareketine yüzünü dönen aydınlarla çeşitli buluşmalar örgütleyecektir.

"FABRİKA VE İŞYERLERİNDEKİ HAK ALMA MÜCADELESİ İLE HALKIN ZAMLARA KARŞI TEPKİSİ BİRLEŞTİRİLMELİ"

Eylemlerin dikkat çeken yönlerinden biri, daha çok sendikasız işyerlerinde gerçekleşmiş olmasıdır. Bazı yerlerde işçiler kendi aralarında ağlar kurarak, temsilciler seçerek, sözcüler belirleyerek hareketi koordine ettiler. Bazı yerlerde seçilmiş ‘işçi komiteleri’ patronlarla yazılı protokol yaptılar. Sendikalar bir sınıf örgütü olarak işçi sınıfı içindeki itibarını büyük oranda yitirmiş vaziyettedir. Çünkü sendikal bürokrasinin, eylemden ve birleşmekten alıkoyan tutumu işçilerin tepkisine neden olmaktadır. Pandemide ağırlaşan çalışma koşulları ve yoksullaşma karşısında sendikaların işbirlikçi ve uzlaşmacı tutumu da bu tepkiye nedendir. İşçilerde “bunları değiştirmeliyiz” değil “bunlara güven olmaz” düşüncesi öndedir. Ama yine de sendikalaşma eğiliminde artış gözlenmektedir. Dolayısıyla günün görevi talepler uğruna mücadeleyi büyütmek, “mücadeleci sendikacılık” çizgisini geliştirmek ve çeşitli biçimlerde ortaya çıkan işçi eylemlerini sendikalaşma hamlesi üzerinden örgütlü bir güce dönüştürmektir. Sendikalara hâkim olan bürokratik yapının parçalanması da bu mücadelenin seyrine bağlıdır.
 
Hükümet ve arkasındaki sermaye güçlerinin yegâne amacı işçi ücretlerini baskılamak değildir. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve temel tüketim mallarına yapılan zincirleme zamlar da hükümetin icraatları arasındadır. Bu nedenle fabrika ve işyerlerindeki hak alma mücadelesi ile halkın zamlara karşı tepkisi birleştirilmelidir. Zam yağmuruna karşı mücadeleyi güçlendirmek üzere yerel platformlar örgütlenmelidir.

"BİRLEŞİK BİR EMEK CEPHESİNİN ÖRGÜTLENMESİ İÇİN HER BİR İŞYERİNDE KOLLARI SIVAMAKTIR"

Son dönemdeki işçi hareketleri, siyasal iktidarın sokağı baskı altına alan ve “ekonomik terör” söylemiyle halkı tehdit eden saldırılarını da belirli ölçüde geriletmiştir. Bütün çözümü sandığa havale eden, hak alma eylemlerini frenlemeye çalışan muhalif düzen partilerinin inandırıcılığı da zayıflamıştır. Ne ki, bu bozuşturucu söylemler devam edecektir. Şimdi atılacak adım, birleşik bir emek cephesinin örgütlenmesi için her bir işyerinde kolları sıvamaktır. 8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs’a giden süreçte emek ve demokrasi güçleri en güçlü hazırlıkla, işyerlerinden başlayarak ve en geniş halk katılımıyla meydanları doldurmalıdır. Burjuva siyasal seçenekler karşısında işçi sınıfının merkezinde yer aldığı bir halk seçeneğinin oluşması ve emekçi halkın ittifakının sağlanması, bu mücadele üzerinden güç kazanacak, yükselecektir. İşçiler birlikte kazanacak, halk kazanacak!" (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Kadın avukatlardan barolara Aysel Tuğluk çağrısı: Yaşam hakkına sahip çıkın

SONRAKİ HABER

Bakan Bozdağ: Milletvekillerinin telefonuna çıkmayan bürokratı görevden alırım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa