19 Şubat 2022 14:17
/
Güncelleme: 19:19

Psikiyatrinin gelişimi-1: 19. yüzyıl

Hakan SÖZEL

İzmir

Bugün karşımıza çıktığı şekli ile birçok bilim dalının gelişimi, adeta dolambaçlı ve zikzaklı bir yol gibidir. Yol kapitalist piyasanın gelişiminin, sömürgecilik yarışının, restorasyon eliyle dinin yeniden başat rol kazandırma faaliyetinin, savaşta kaybedilen nüfusun yerine yeniden konulması süreci içinde ilerlemesi nedeniyle birçok bilim dalının egemen sınıf ve tabakaların haleti ruhiyesinden etkilenmeden günümüze gelmesi imkanlı değildi. Psikiyatri de haliyle köktendincilikten, ırkçılıktan, öjenizmden** ve fizyoloji alanındaki hızlı gelişmeleri yakalamak adına yapılan kaba tekrarlardan etkilenmeden bugüne gelmesi pek imkanlı değildi.

TIMARHANELERİN ORTAYA ÇIKIŞI

Pinel kendisinden önce birçok bilim insanına atıflarda bulunsa da psikiyatrinin kurucuları arasında görülür. Bentham’ın Panopta* fikrinden etkilenen geniş alana yayılan, temiz hava ve huzur ortamı oluşturması öngörülen kapatma alanları oluşturma fikri tedavi konusundaki önemli köşe taşlarındandı. Pinel ve öğrencisi Esquirol’un önerileri, gençliğini Bastillie hapishanesinde geçiren birçok parlamento üyesinin karşı çıkmasın rağmen Louise-Philippe hükümetinin güvenlikçi politikalarını uygun görülerek hayata geçmişti. Bu dönemin düşüncesine göre psikiyatr, din adamının, hekimin, filozofun ve eğitimcinin işlevlerini kendinde toplamalıydı ve kendisinin de “ayağa kaldırırken ayağa kalktığı” uzun diyaloglar sürdürdüğü hastasına kendini model olarak sunmalıydı. Vicdan yönetimi modelinde, çok bireyselleşmiş bir tedavinin, henüz son şeklini almamış “kendi kendinin psikanalizini yapan”, “en ciddi alışkanlık olarak kendini gözlemlemeyi” ve kendi ruhunda “en kusursuz uyumu” bulmasını buyurur. Bu yaklaşımı takip ettiren çok sayıda psikiyatr olsa da karşı çıkanlar da mevcuttu. Yalnızca hekimin etkisindeki ahlaki tedavinin ne sistemleştirilebilir ne de aktarılabilir olduğunu düşünen psikiyatrlar yeni arayışlar içine giriyorlardı. François Leuret, bireysel bir ahlak tedavisi teorileştirme işine girdiğinde hem bilişsel davranışçı terapinin habercisi niteliğini taşıyordu hem de filmlerde sıklıkla işlenen işkenceci tımarhane düzenini oluşturuyordu. Soğuk duş, Leuret için tedavi değil bir tehditti. Deliliği bir yanılgı hali olarak gören Leuret, yanılgıları aşmayı ve muzaffer akla ulaşma amacı ediniyordu. Bunun için de pek çok acımasız yöntemi devreye sokuyordu.

OLGUCULUĞUN GELİŞİMİ

1850 dönemecinin ertesinde psikiyatri olgucu bir çağın eleştirileri ile yüzyüze kalmıştı. Hastalıkların ayrıştırılması, evrimlerinin açıklanması ve diğer tıp alanlarında ortaya çıkan net tedavi yöntemlerinin ortaya serilmesi isteniyordu. Günümüzde melankoli, depresyon, mani ve bipolar bozukluk gibi tanılar bu dönem ortaya çıkıyordu. Psikiyatride hastalığın evrimi, “yozlaşma” düşüncesi ve kalıtım düşünceleri ön plana çıkar. Psikiyatrinin beyin ve sinir cerrahi ile birleştiği ve merkezi sinir sisteminde lezyon arayışları ön plana çıkıyordu. Bu dönemin ertesinde yeni teoriler ile ortaya çıkan birçok psikiyatrın hoca ünlü Fransız nöroloj Jean Martin Charcot’du. Kalıtım düşüncesinin ön plana çıkışında dönem boyunca yapılan çeşitli genetik araştırmalarında elde edilen bulguların yanında kalabalıklaşan ve yoksullaşan geniş banliyölere bakış bu düşüncenin gelişmesinde rol oynuyordu. Çeşitli öjenist öğütler kendilerini yer bulabiliyordu. Bir yandan da koşulların düzeltilmesini öngören düşünceler de kendine yer buluyordu. Benedict Morel alkolizmle, yabancı madde katılmış yiyeceklerle ve sanayi atıklarıyla mücadele ederek, emekçi sınıflar yararına bir şehirleşme, eğitim ve ahlaki olarak yeniden silahlanma programını savunuyordu. Benzer bir çizgiyi sürdüren Pinel öğrencisi Falret ise hem tımarhane hem de toplumsal entegrasyon yeri olan, hem bir hayır kurumu hem de bakım evi olan ara bir yapı kurar. Nekahet halindekiler “erkek ve kadın hamiler”e emanet edilir, onlar da “topluma uyum sağlayıcı” olarak hizmet verirler, aileyle kopan bağları onarırlar, annelere “ahlak kazandırıp” çocukları korurlar. Dine başvurunun anlam ve önemini daima kabul etmiş olan Falret şöyle noktalar: “Gerçekleştirmeye çalıştığım bilim, insanlık, ahlak ve din eseri budur ve umarım Fransa’da ve diğer ülkelerde bu eseri taklit edenler çıkar.” Onun arzusu başka Katolik ruh hekimleri tarafından yerine getirilecektir: Naricy’de Morel, Lyon’da Joseph Arthaud. Görüldüğü gibi bu dönem eski yöntemler ve anlayışlar ile yeni arayışlar arasında sarkaç gibi tedavi yöntemlerinin değiştiği bir dönemdi. Her iki yaklaşım da farklı başarı ve başarısızlıklara sahipti.

20. YÜZYILIN EŞİĞİNDE

20. yüzyılın şafağında öne çıkan isimler, Emil Kraeplin ve Sigmund Freud’du. Farklı yaklaşım tarzları ve özellikle önlerine aldıkları patolojilerin farklılıkları ile öne çıkan iki okulu oluşturuyordu. Freud iç güçlerin çatışması anlamında dinamik bir bakış açısı ile topik bir bakış açısı öngörüyordu. Nesnelleştirici tutumu nedeniyle tımarhane ayrımcılığını teşvik ettiği için Kraeplin çok eleştiri topluyordu. Hastaları değişmez bir teşhis ve tahmine kapatan, çevrenin dikkate alınmasını tamamen uzak tutan, deliliğin tedavi edilemeyeceğini ilan eden Kraepelin toplumu korumak için delileri dışlamayı haklı göstermişti. Hatta ünlü hastası Bavyeralı II. Louis tarafından ölüme sürüklenmiş ustası Gudden'in trajik yazgısına olası karşılık vererek haykırdığında, Hitler rejimi tarafından akıl hastalarının yok edilmesinin bile habercisi olmuştu: “Sakınalım kendimizi, beni dinleyen genç hekimler sakının kendinizi. Deli tehlikelidir ve ölene kadar da tehlikeli kalacaktır; bu ölüm de ne yazık ki öyle pek çabuk olmaz.”

*Panopta: hapishane inşa modelidir. Tasarımın konsepti gözetlemeye izin verir. Şöyle ki; bütünü (pan-) gözlemlemek (-opticon) anlamına gelen bu tasarım birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruluydu. Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer almaktaydı.

**Öjeni: sağlıksız ceninleri ayırıp sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefedir.  

Evrensel'i Takip Et