Down Sanat Cafe: Hem çalışıyor hem sosyalleşiyorlar
Down Sendromlular Derneği Başkan Yardımcısı Halil Doğan Down Sanat Cafe'yi anlattı: Çalışmamız evde duvara bakmasınlar, hayatın içinde olsunlar diye.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer / Evrensel
Eylem NAZLIER
İstanbul
“Down sendromlu bir çocuğum okul bitince, ‘Ben evde yine duvara mı bakacağım’ diye sormuştu. Bizim yaptığımız çalışma onlar evde duvara bakmasın, hayatın içinde olması için” diyor Down Sendromlular Derneği (DOSTEV) Derneği Başkan Yardımcısı Halil Doğan...
Bakırköy’e yolunuz düştü... Bir yerlerde oturup, bir şeyler mi içmek istiyorsunuz? O halde Bakırköy Adliyesinin hemen yanında yeni açılan Down Sanat Cafe en doğru adreslerden biri… Down sendromlu gençlerin hem çalıştığı hem de sosyalleştiği bir mekan. Pazar günü hariç haftanın her günü açık.
"ONLARI TANIDIKÇA BAĞLANIYORSUNUZ"
Doğucan, Serhat, Hilal, Yusuf ve Merve... Kendilerini geliştirmiş, bıcır bıcır, enerji dolu down sendromlu beş genç. Masanıza gelip servisinizi açıyor, güler yüzleriyle size ‘merhaba’ diyorlar. Kendi aralarında da iş bölümü yapıyorlar. Küçük ama sıcacık bir ortam. Aileler de cafede çocuklarına yardımcı oluyor.
Down Sanat Cafe, DOSTEV tarafından açıldı. Mekana gittiğimizde DOSTEV Derneği Başkan Yardımcısı Halil Doğan karşıladı bizi. “Burayı öğrenen yeniden yeniden geliyor” diyen Doğan, “Onları tanıdıkça bağlanıyorsunuz, daha fazla bir şey yapmak istiyorsunuz. Onlar mutlu oluyor, gelişiyor, geliştiklerini görmek, mutluluğunu görmek bizi daha mutlu ediyor.”
"ÇOCUKLARIN YETENEKLERİNİ GÖRDÜK"
Doğan, aynı zamanda İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı. Doğan, down sendromlu bireylerle ilgili bir oyun yazmak için yola çıktığını, daha sonra ailelerin istediği üzerine 2015 yılında dernek kurduklarını dile getiriyor.
Down sendromlu bireylerin sosyal hayata katmak için çeşitli tiyatro etkinlikleri yaptıklarını da aktaran Doğan, “Çocukların yeteneklerini gördükçe, sanatsal şeylerde çocukları geliştirelim dedik” diyor.
"KENDİ BAŞINA HAYATLARINI İDAME ETTİRSİNLER İSTİYORUZ"
Peki Down Sanat Cafe fikri nereden ortaya çıktı? Bu soruya ise Doğan şöyle yanıt veriyor: “Bu çocuklar 12. sınıfa kadar özel eğitim okullarında okuyorlar, devlet karşılıyor ama okulu bitirdikten sonra çocuklar sudan çıkmış balığa dönüyor. Ve ne yapacağını şaşırıyor. Aileler ‘Çocuklarımız bizim çantamızdır’ diyor, yanından ayıramıyor. Bu çocukların ömür boyu bakıma ihtiyacı var. Bizim dernek olarak yapmak istediğimiz 12. sınıftan sonra açıkta kalan çocuklara istihdam yaratabilmek. Çünkü aileler ve çocukların bir gelire ihtiyacı var. Onların çalışarak para kazanacakları ortamları hazırlamak. Biz çocukları hayata katabilmek için, üretime katabilmek için ve para kazanıp yarın öbür gün ailesine bir şey olduğu zaman hayatını idame ettirebilmesi için uğraşıyoruz. Onların güvencesi olsun, kendi başına hayatını idame ettirsinler istiyoruz.”
"TOPLUMUN BU ÖZEL ÇOCUKLARLA YÜZLEŞMESİ GEREKİYOR"
“Bu çocuklarımız okula gitmek istediklerinde dışlanıyorlar” diyen Doğan, “Ben engelli bir bireyle çocuğumun okumasını istemiyorum’ diyor veliler. Biz çocukların kaynaşmasını istiyoruz. Cafeye gelirken tedirgin gelen çocuklar çıkarken cafede arkadaş oldular. Kaç tane çocuk ailesine giderek ‘Ben doğum günümü orada kutlayacağım’ dedi. Bizim toplumda empati eksik. Onun için de toplumun bu özel çocuklarla yüzleşmesi gerekiyor” dedi.
"ÇOCUKLAR YEVMİYESİNİ ALIYOR"
Doğan, “Kahvaltı ve yemek servisimiz var. Sıcak ve soğuk içecekler var. Aileler gönüllü çalışıyor, ama çocuklar yevmiyesini alıyor. Güne göre değişiyor aldıkları ücret. Sabit bir ücret veremiyoruz. O günkü kazanca göre” diyor.
"BANA BİR ŞEY OLURSA ÇOCUĞUMA KİM BAKACAK?"
Yunus’un annesi Mehtap Kıvanç’la sohbet ediyoruz. Gittikleri her yerde dışlandıklarını anlatıyor anne Kıvanç ve bazı anılarını şöyle özetliyor: “Okulda bir yarışma düzenlendi. İstiklal Marşı’nın 10 kıtasını ezberleyenlere plaket verilecekti. Eşim, ‘Bu kadının kafası çalışmıyor bu çocuk bir kıtayı ezberleyemez’ dedi. Çocuğum yarışmada birinci oldu, madalya aldı. Benim oğlum aşırı hiperaktif, bu yüzden çok fazla okuldan kovulduk, birçok yer dışlıyor, istemiyor.” Anne Kıvanç, tek çocuğu olduğunu, çocuğunun kendi ayakları üzerinde durabilsin diye DOSTEV’e geldiğini anlatıyor. “Bana bir şey olursa çocuğuma kim bakacak” diyen anne Kıvanç’ın gözleri doluyor, o sırada bunu duyan Yunus, ‘Benim babam var’ diyor ve ortamı yumuşatıyor.
"İLETİŞİM KURMAYA BAŞLADI"
Türkan Yanığnı, 30 yaşındaki Serhat’ın annesi. Bayrampaşa’dan geliyorlar. Serhat’ın, Halil Doğan’la tanışmadan önce çok içine kapanık olduğunu söyleyen anne Yanığnı, “Şimdi tiyatro oynuyor, dans ediyor. Çok iyi ilerledik. Benim çocuğum çok sıkılgan, iletişim kurmuyordu. Buraya başladıktan sonra iletişim kurmaya başladı. Hocamız özel ilgileniyor, dil eğitimi verdi. Konuşması çok düzeldi” dedi.
GENÇLER MUTLU
27 yaşındaki Hilal, konservatuvara gitmek istiyor. Cafeden kazandığı parayı biriktirdiğini söylüyor. “Burayı ve burada çalışmayı seviyorum” diye Hilal, “Konservatuvara girmek istiyorum. Darbuka biliyorum, gitar, bağlama biliyorum, şarkı da biliyorum. Ama sesimi ben beğenmiyorum” derken Doğucan da, cafede çalışmayı sevdiğini söylüyor. Merve, “Çok güzel, her gün geliyorum. Burada arkadaşlarım var. Para kazanıyorum. Alışveriş yapıyorum. Dans etmeyi seviyorum” dedi.