20 Şubat 2022 23:19

Emek ve hak alma mücadelesinde acil görevler

“İlk görev insanca çalışmak, insanca yaşanacak ücret ve halkın sağlık hakkı için, tüm farklılıkları yok sayıp örgütlü mücadeleyi ve birliği büyütmek olmalıdır.”

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sağlık emekçisi
İzmir

Yoksulluk düzeyi geçinememe boyutlarına gelmişken; pahalılık, faturalara, kiralara, çarşıya, pazara, ulaşıma vb… yapılan zamlar akıllara durgunluk verirken, işten atmalar da gündeme geldi. Bugün ne yiyeceğiz, faturaları nasıl ödeyeceğiz hesabı yaparken bir de gelecek güvencesi yok olarak kaygıları artırmaya başladı. Hak kayıplarının sadece ekonomik olmadığı, sosyal haklar ve özlük haklarına çalışan aleyhine düzenlemeler getirildiği, esnek çalışma ve angaryanın dayatıldığı insani olmayan koşulları da hatırlamak gerekir.

Genel olarak işten çıkarılma korkusuyla hak aramadan uzak kalan işçi, emekçi kitlesinde örgütlü mücadele korkusunun giderek azaldığını gözlemleyebiliyoruz. Tekstil, lojistik, kargo, kurye, metal, maden, fastfood işçileri vb. kararlı direnişler gerçekleştirdiler. TİS sonrası elde edilen kazanımları hiperenflasyon sürecinde yok olan işçiler de ek protokol mücadelesini sürdürmekteler.

Özel olarak sağlık ve sosyal hizmet alanına baktığımızda ise, gerek kamu emekçileri gerekse sağlık işçilerinin hoşnutsuzluğu ve artan sorunlara ilişkin grev çağrıları yapılmakta, basın açıklamaları ve bölge mitingleri düzenlenmekte ise de sonuç alıcı kazanıma ulaştırılan bir hatta ilerlenemediği gibi her kesimden sağlık emekçisinin kitlesel birliği de oluşturulamamıştır. Bu alanda farklı mesleki statü ile çalışanların bölünmüşlüğü farklı sendika ve meslek örgütlerinin varlığı ve birbirleri ile dayanışmanın değil rekabetin öne çıkarıldığı bir süreçteyiz.

Ülke genelinde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve tabip odalarının ortak çağrılarıyla yapılan eylem ve etkinliklerin 8 Şubat iş bırakma eyleminin bazı hastanelerde (Emekçilerin geniş birliği çizgisiyle örgütlenmesi ile) daha güçlü olduğu söylenebilir. Ancak bu durum bütün hastanelerde sağlanamadığı için etkili bir eylem olduğu ve geniş kitlelere ulaşıldığı anlamına gelmemektedir.

Ezilen kesimlerin örgütlü hareket etme, birlik olma ve dayanışma ihtiyacının giderek arttığı görülmekte iken var olan örgütlenmelerin bu ihtiyaca cevap veremeyişinin sebeplerini tartışmak, yapılan eksikler ve yanlışlar üzerinden yapılacak değerlendirmelerle fiili, meşru, sonuç alıcı eylem çizgisiyle gerçekleşecek yeni görevler çıkarmak zorunludur.

İlk görev insanca çalışmak, insanca yaşanacak ücret ve halkın sağlık hakkı için, tüm farklılıkları yok sayıp örgütlü mücadeleyi ve birliği büyütmek olmalıdır.

Sağlık ve sosyal hizmet alanı meslek, unvan ve kadroların yanı sıra, çok sayıda farklı sendika ve meslek örgütünün olması nedeniyle de bölünmüştür. Sendikal dayanışmayı artırmak gerekirken, sendikal rekabetin hatta aynı sendikada örgütlü bazı siyasi gruplar arasındaki dar grupçuluğun birleşik mücadelenin önündeki en büyük engel olduğu açıktır. Oysa sağlık emekçilerinin ve halkın sağlık hakkı taleplerinin bütünlüklü savunulması, işyerlerinden başlayarak, amaca uygun bir birleşik mücadelenin örgütlenmesi şarttır. Bunun için sadece sağlık meslek örgütleri ve bu alanda örgütlü sendikalar yeterli değildir; emek ve demokrasi güçlerinin de yer aldığı bir mücadele örülmelidir.

Bilindiği gibi 15 Aralık’ta gerçekleştirilen g(ö)revin çağrıları bazı sendika ve sağlık meslek örgütlerinin merkez yönetimleri tarafından masa başında alınan kararlar sonucu yapılmıştır. İşyerlerindeki sağlık emekçileri ve sağlık işçilerinin karar süreçlerine de katılabildiği bir ortaklaştırma sağlanmaması nedeniyle yukarda alınan kararlar hedeflenen kitle ile buluşmamış; güçlü bir iş durdurma gerçekleşmemiştir. Emek Hareketi olarak bu sürece ilişkin eleştiriler yapılmış, merkez düzeyinde tartışılması talep edilmişse de 14 Mart’a kadar uzanan ve 8 Şubat g(ö)revini içeren eylem etkinlik takvimi de aynı tarzda yukardan örgütlenmiştir.

Ve bir kez daha görülmüştür ki; sahada bir araya gelen sendika ve meslek örgütleri bu mücadele ortaklığını daha sağlam oluştururken genel merkezler düzeyinden gelen ortak eylem çağrılarının yerel örgütlere getirdiği dayatmalar ya suni birliklere dönüşmüş ya da pratikte karşılığı olmamıştır.

En net göze çarpan sorunlardan biri sağlık işçilerinin katılımı noktasında yaşanmıştır. Merkezi düzeyde yapılan çağrılarda binlerce üyesi ile TİS imzalayan yetkili sendika olarak Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası yok sayılıp dahil edilmemiş, pek çok hastanede örgütlülüğü olmayan sendikalar ise çağrıcılar arasında yer almıştır. Pankartlarda “Sağlık ekip işidir” yazması ya da İzmir Sağlık Platformu imzası kullanılması yukardan gelen kararlarla alınan eylem kararlarının eksik ve yanlışlığını düzeltememiştir. İl Sağlık Platformunda olduğu halde eylemin örgütlenmesine katılmayan ve tam tersi, platformda olmadığı halde çalışmaya katılan sendikaların varlığı da ayrı bir durumdur.

Sendikal demokrasi ve işyeri temelli mücadele olmadan, mücadelenin ihtiyaçları ve olanakları değerlendirilmeden geniş emekçi kitlelere ulaşılamayacağı gibi hiçbir hak alma mücadelesi kazanılamayacaktır. İşyerlerinin kendi özgünlükleri ve kendi örgütlülükleri ile daha fazla emekçiyi kucaklayacak şekilde ortak mücadele yapması zorunluluğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

ÖNCEKİ HABER

Down Sanat Cafe: Hem çalışıyor hem sosyalleşiyorlar

SONRAKİ HABER

"Sağlık ekip işidir" diyoruz, peki buna inanmıyor muyuz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa