Xenotransplantasyon
Şimdilik başarı oranı düşük olan xenotransplantasyonun ilerleyen zamanlarda bilimdeki gelişmelerle başarı oranının artması ve daha düşük maliyetlerde yapılması beklenilmekte.
Günümüzde sadece Türkiye’de 26.894 kişi organ nakli için beklemekte. Bu durum, binlerce organ nakli bekleyen insanın kendisiyle uygun kan grubu ve doku yapısına sahip bireylerin ölmesini ve organlarını bağışlanmasını beklemesi anlamına gelmekte. Bu büyük sorunun giderilmesi içi xenotransplantasyon yöntemi büyük bir ümit ışığı niteliğinde. Xenotransplantasyon en basit tanımıyla değişik türler arasında organ veya doku nakli olarak tanımlanır. Bu durum akıllara, insanlara genetik ve evrimsel olarak yakınlığıyla bilinen primatları getirse de taşıdıkları yüksek enfeksiyon riski nedeniyle bir süre sonra kullanımları yasaklanmıştır. Bu nedenle yapılan nakiller için genelde organlarının boyutu ve işlev benzerliği nedeniyle domuzlar tercih edilmekte. Hem insandan insana hem de hayvandan insana yapılan nakillerde bağışıklık sisteminin nakledilen kısma saldırmasını önlemek amacıyla bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılmakta. Bu durum aynı zamanda enfeksiyon riskini arttırmakta. Hayvandan insana bulaşabilecek bilinmeyen bir hastalığın yayılıp dünya nüfusunu tehdit etmesi gibi bir durum yaşanmaması için bu transgenik canlılar özel alanlarda kontrollü olarak üretilmekte. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) son seçeneği xenotransplantasyon olan hastalar için acil durum izni vermekte. Şimdilik başarı oranı düşük ve oldukça maliyetli olan xenotransplantasyonun ilerleyen zamanlarda bilimdeki gelişmelerle başarı oranının artması ve yaygınlaştıkça daha düşük maliyetlerde yapılması beklenilmekte.
ORGAN REDDİNİN ÖNLENMESİ
Organ nakli için büyük bir bariyer olan bağışıklık hücreleriyle mücadele için iki çözüm önerilmiştir. Birincisi immünolojik ifadelerden sorumlu enzimleri kodlayan 1,3 galaktosiltransferaz geninden yoksun domuzların (knock-out pigs) üretilmesi. İkincisi ise insan bağışık yanıtını inhibe edici bir protein tabakasıyla kaplı miyelin-üreten transgenikdomuz hücreleri geliştirmektir. Kan grubu farklılığı için konak sağlama yöntemi denenmekte. 1980lerde yapılan böbrek nakillerinde 0 kan grubu alıcılarının A ve B kan grubudönorlarından aldıkları organların uyumu fark edildikten sonra gelişmesi, transgenik canlıdan alınan organda antikorların dolaşımı denetimli olarak gerçekleştirdiği ve kan pıhtılaşmasını sağlıklı düzeyde tuttuğu gözlemlenmiştir.
XENOTRANSPLANTASYON TARİHİ
1923’te Newyork’ta bir koyunun karaciğeri 32 yaşındaki hastaya nakledilmiş ve başarısız olunmuştur. Durum literatüre geçememiştir. 1963’te yine Newyork’ta 13 hastaya şempanzelerden alınan böbrekler nakledilmiş maalesef hepsi ölmüştür. Son hasta nakilden 9 ay sonra öldüğü için operasyon kısmen başarılı sayılmıştır. 1964’te babundan alınan kalp 64 yaşındaki hastaya nakledilmiş ancak 2 saat sonra hasta kaybedilmiştir. Hayvanların genleri üzerindeki oynamaların nakil için olumlu sonuç verdiği fark edildiğinde 1975’te İngiltere’de ticari şirketler transgenik domuz üretmeye başlamışlardır. Son 50 yıldır hasarlı kalp kapakları transgenik domuzlardan elde edilen kalp kapaklarıyla değiştiriliyor. ABD'de ilk kez Maryland Üniversitesinde 7 Ocak'ta bir domuzun embriyosundan alınarak laboratuvar ortamında genetiği değiştirilen kalp, 57 yaşındaki David Bennet isimli hastaya nakledildi ve hastanın şu an sağlıklı olduğu bilinmekte. Tüm dünyanın yakından takip ettiği bu naklin başarılı oluşu yakın gelecekte organ nakli bekleyen binlerce hasta için umudun ne kadar arttığını göstermekte.
ETİK SORUNLAR
Xenotransplantasyon ile organ nakli esasında hayvan türleri üzerinde yapılan endüstriyel boyuttaki katliamı kaldırmaya yönelik de bir çözüm sunmaktadır. Ancak bu prensibin uygulanış biçimi ve temel parçası olan hayvan türleri, bazı dinler ve kültürlerde geri tutulmak istenen bir durumda olduğu için teknolojinin insan yaşamına olabilecek katkılarının önü kesilmektedir. Uluslararası düzeyde bu tip çalışmalara sunulacak katkı da din, kültür vb. temelli durumları gözeten politik tavırlar ön plana çıkarılarak sunulmaktadır. Ayrıca mevcudiyette sürdürülen xenotransplantasyon teknolojileri, yüksek maliyetler ile devam ettirilmek durumunda kaldığından ya da “destek görmesine gerek duyulmayan çalışmalar” kıskacına girdiğinden çözüm oluşturabilme imkânı olsa dahi belli bir gelir düzeyine sahip insanlara çözüm oluşturabilmektedir. Hangi çalışmaya ne kadar destek sunulduğu kriteri halihazırda yapılan bu tip bir bilimsel faaliyetin, evrensel eşitlik normları kaygısı gütmeden ilerlediğinin bir yansımasıdır.
Evrensel'i Takip Et