Ekonomik krizde düşün dünyasının kapılarını aralama mücadelesi
Bugün bizler, bu zorunluluklar dünyasının ve sarayda oturanların omuzlarımıza yüklediği bu koşulları bir arada mücadele ederek değiştirebilir ve dönüştürebiliriz.
Kaynak:Unsplash
Mustafa AYTEPE
Uludağ Üniversitesi
Bu satırları yirmi dört yaşına yeni girmiş, Uludağ Üniversitesi’nde okuyan bir Sosyoloji öğrencisi olarak kaleme alıyorum. Yaşamımda yararlı karşılaşmalara kendimi gebe kılmaya uğraşıyor ve zararlı karşılaşmalardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum. Yapıp etmelerimin hepsinin içinde de bu bulunuyor ve açıkçası anlamlı, entelektüel bir hayat mücadelesi verebilmek için okumalarıma, kaliteli sinema-televizyon işlerine, tiyatroya, sanat galerilerine ve diğer sanatsal-kültürel faaliyetlerin içine girmeye gayret ediyorum. Beni düşün dünyasında ilerletecek olanın bu olduğunu düşünüyorum. Tabii öğrenciyseniz ve yapıp etmeleriniz sanatsal faaliyetler ve kültürel aktiviteler ile ilgiliyse, üstelik de Türkiye’de yaşamaktaysanız bu iş beklediğiniz gibi gitmiyor.
Ekonomik krizin giderek arttığı ve öğrencilerin bu krizi sosyal hayatın her veçhesinde giderek daha fazla hissettiği bir dönemde, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarımızın bile eşit ve demokratik bir şekilde karşılanmadığı günümüz Türkiyesi’nde sanatsal ve kültürel faaliyetlerimizi her geçen gün daha da geri plana atmak durumunda kalıyoruz. Bugün görmekteyiz ki mevcut hükümet ve politikaları biz gençlerin hem akademik hem de bireysel gelişiminin önündeki yegâne engel olarak duruyor.
SANATSAL ETKİNLİKLER HER AÇIDAN ULAŞILAMAZ HALDE
Bir genç için okuma ve sanatsal faaliyetlerin ne anlama geldiğini kendimden örnek vererek açmak istiyorum. Disiplinim ve hayata dair bakış açımdan ötürü hayatımın anlamını, toplumsallığımı, sosyalleşmemi, düşüncelerimi ve keskin, bilimsel bir perspektif kazanmamı sağlayan şey okuduğum kitaplar, izlediğim televizyon-sinema işleri ve gittiğim tiyatrolardır. Kültürel ve sanatsal faaliyetler benim için yeni bir bakış açısı kazanabilmem, yeni kavramsallaştırmalar üretip yeni sorular sormam için temel ihtiyaç görevi görüyor. Bu bağlamda benim gibi diğer öğrencilerin de hayatına anlam katmalarına veyahut yeni sorularla yeni kavramlar inşa etmelerine katkı sağlayan bu kültürel ve sanatsal faaliyetler, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarımızla aynı öneme sahiptir.
Bugün birçok üniversitede olduğu gibi kültürel ve sanatsal faaliyetler bizim üniversitemizde de yeterli değil. Her üniversite öğrencisinin erişebildiği, nitelikli ve sürekliliği olan kültürel faaliyetler yürütülmüyor. Kaldığımız Görükle semtinde ne bir sinema salonu ne de bir tiyatro sahnesi bulunmakta. Öğrenciler ya kendi üniversite topluluklarıyla bir araya gelip entelektüel bir faaliyet gösterebiliyor ya da iki veya üç vasıta ile gününün iki saatini yolda geçirerekşehrin diğer uçlarına gidip ancak tiyatro ya da sinemaya ulaşabiliyor. Yalnızca iki aktarma yapmanın ücreti ise cebimize 11 lira olarak yansıyor. Şehrimizdeki bağımsız sinemaların azlığı ve sinemanın endüstriyelleşmesiyle birlikte Cinemaximum’un her AVM’ye yayılması,sanat filmlerinin gösterimini ve bizim onlara erişimimizi oldukça kısıtlıyor. Bunun dışında devlet tiyatrolarındaki oyunların sanatsal değeri düşük kalıyor, özel tiyatro biletleri ise bir öğrenci bursuyla alınabilecek düzeyde değil. Bir konser bileti için bir haftalık zaruri ihtiyaçlarımızdan feragat etmemiz gerekiyor. Müze, sergi ve galeri gibi sanatsal mekanlar ise oldukça az ve haberlerini almak bile özel ilgi gerektiriyor. Bunların yanı sıra Mubi, Netfilix, Gain gibi dijital platformları veyahut Youtube, Spotify gibi dijital uygulamaları öğrenci arkadaşlarımızla ortak kullanmak zorunda kalıyoruz. Bunu zorunlu olarak yapmamızın temel sebebi de kur farkı. Tek başımıza altından kalkamıyoruz ve kolektif bir birliktelik kuruyoruz.
GELECEĞİMİZİ YARATMAK YİNE BİZLERİN ELİNDE
Peki hayatın pahalılaştığı, sarayında oturanların ekonomik krizin yükünü işçi-emekçi ve öğrencilerin üzerine bıraktığı bu hükümet koşullarında bizler hem yaşama hem de düşün dünyasına nasıl emek vereceğiz? Bizler daha elektrik ve doğalgaz faturalarımızı ödeyemezken, gıda alışverişlerimizi karşılayamazken nasıl “zaruri” bir ihtiyacımız olan kültürel ve sanatsal faaliyetlerimize hem zaman hem de bütçe ayırabileceğiz? İktidar yanlısı orta yaş ve yaşlı kesimin gözünde bizler her şeyden şikâyet eden, az ile yetinmeyen, cebindeki telefon ile yargılanan gençleriz. Bu zorunluluklar dünyasında her alana nüfuz etmiş kapitalizmin ve özelleştirme ile ülkenin her bir yanını satan saray ahalisinin politikalarının getirilerini bizlerin omuzlarına yüklemişler, bizler de bunların altında ezilmeye mahkûm edilmişiz. Şunu açıkça görmemiz gerekiyor, bugün Türkiye’nin evrensel akademi literatürüne, bilimsel literatüre ve düşün dünyasına katkısının az oluşu ancak ekonomi-politik bir bakışla açıklanabilir. Geçim derdiyle uğraşan bireyin düşün dünyasında kaliteli bir üretim gerçekleştirmesi söz konusu değildir.
Bugün bizler, bu zorunluluklar dünyasının ve sarayda oturanların omuzlarımıza yüklediği bu koşulları bir arada mücadele ederek değiştirebilir ve dönüştürebiliriz. Bu bağlamda şunu ifade etmek istiyorum: Biz birlikte mücadele etmediğimiz müddetçe yaşadığımız problemleri düzeltemeyiz. Biliyorum ki aramızdaki bazı arkadaşlar artan ekonomik bunalımın içerisinde gününü kurtarmaya çalışırken yer yer gelecekleri için endişeye ve umutsuzluğa kapılıyorlar. Aynı şeyleri ben de hissediyorum günün herhangi bir zamanında. Ama şunu ben de sizin deiçten içe bildiğiniz gibi kesin bir şekilde biliyorum: Bir kurtarıcı, Mesih veyahut V* çıkıp bizi bu zorunluluklar dünyasından çekip kurtarmayacak. O yüzden hep birlikte ellerimizle ürettiğimiz, emek verdiğimiz ve yeşerttiğimiz bir gelecek için hepimizi üretmeye ve mücadele etmeye çağırıyorum.
*V For Vendetta film karakteri