İnsan doğası tartışmalarına ODTÜ’den bakmak
ODTÜ Biyolojik Bilimler Emek Gençliği’nin düzenlediği etkinlikte insan doğası ve bencillik tartışmaları bağlamında insan toplumunun tarihi ve gelişimi hakkında konuştuk.
Kaynak:Unsplash
ODTÜ’den bir öğrenci
ODTÜ Biyolojik Bilimler Emek Gençliği’nin düzenlediği “İnsan Doğası Bencil midir?”etkinliği geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Etkinlikte insan doğasının kendisinden bahsedip bencillik tartışmalarına girmeden önce insan toplumunun tarihi ve gelişimi hakkında konuşuldu.
İlkel komünal toplumda üretimin ve tüketimin toplumsal olduğundan ve bu dönemde komündeki insanların beraber ürettiğinden, ürettikleri ürünleri ortaklaşa kullandıklarından bahsedildi. Özel mülkiyet kavramı henüz ortaya çıkmamıştı. Kimsede fazladan ürün toplanmıyordu. Böyle bir toplumda günümüzdeki anlamıyla bencillikten bahsedemeyiz. Özel mülkiyet kavramının ortaya çıkması ve üretim ve tüketimin toplumsallığının bozulmasıylaberaber toplumda bireycileşme başlamıştı. Bunun sonucunda ise bencillik günümüzde kullanılan anlamıyla ortaya çıkmıştır.
DOĞA YASALARI VE GÜNÜMÜZDE BENCİLLİK KAVRAMI
Darwin’in evrim yasalarından doğal seçilimi keşfetmesi ve “Türlerin Kökeni” isimli kitabını yayımlaması; bilimde “yaşadığı ortama en uyum sağlamış canlı hayatta kalır” ilkesi, burjuva ideologlar tarafından “en güçlü olan canlı hayatta kalır” anlamıyla yorumlanmış ve propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Bu propagandalar işçi sınıfını kendi içinde birey olarak daha güçlü olma savaşına yönlendirmiş ve işçi sınıfının birlik olmasını engellemeyi amaçlamıştır. Doğa üzerine gerçekleştirilen başkaca araştırmalarda ve gözlemlerde de arı gibi canlı türlerindeki iş bölümü insanlardaki iş bölümüne benzetilmiş, arılarda bulunan bu iş bölümü sonucunda “Arılarda da sınıf vardır ve işçi arılar ne yaparsa yapsın kraliçe arı olamaz. Bu yüzden insan toplumundaki işçi sınıfının genlerinde de işçi olma geni vardır, onlar işçi olmak zorundadır” gibi çıkarımlar yaparak insanların iradesi yok saymıştır. Kadercilik yapılarak hayatın tamamının genlerde yazdığı söylenmiş ve çevrenin etkisinin olmadığı iddia edilmiştir. Ama biz bütün bunların karşısında diyalektik materyalizmin de söylediği gibi insanların genlerle birlikte çevresindeki uyaranlardan da etkilenerek var olduğunu biliyoruz.
DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM NASIL OLACAK?
Bu tartışmalar ve konuşmalar gerçekleştirildikten sonra insanları yalnızlığa ve bencilliğe iten bu düzeni nasıl değiştireceğimiz üzerinden sorular soruldu. Bu soruların ışığında gerçekleşen tartışma sonucunda toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfının azınlık değil çoğunluk olduğunu ve bu sınıfın hareketiyle değişecek toplumsal üretim biçiminin bahsi geçen yalnızlık ve bencillik olgularını ortadan kaldıracağı hemfikrine varıldı. Ancak bu hareketin oluşabilmesi için sıra arkadaşlarımızdan başlayarak bu sorunları tartışmalı ve bu sorunlara karşı mücadele edebilmek adına örgütlenmeliyiz. Etkinliğimiz bu amaçla bütün arkadaşlarımızı Emek Gençliği’nde örgütlenmeye çağırarak bitirildi.