Gemi Söküm işçilerinin iş bırakma eylemi 11. gününde sona erdi
İzmir Aliağa'da gemi söküm işçilerinin düşük ücret ve kötü çalışma koşullarına karşı başlattıkları iş bırakma eylemi 11'inci gününde sona erdi.
Fotoğraf: Evrensel
Turan KARA
İzmir
İzmir Aliağa’da gemi söküm işçilerinin düşük ücret ve kötü çalışma koşullarına karşı başlattıkları iş bırakma eylemi 11’inci gününde sona erdi. İşçiler taleplerinin tümünü elde edemese de şirketlerden direniş bittikten sonra şartların düzeltileceği sözünü aldı.
10 gün boyunca sabahtan akşama kadar yaktıkları ateşin başında, demledikleri semaver çayıyla bekleyen işçilerin karşısına tek muhatap olarak ÖGE Gemi Söküm Sahibi ve GEMİSANDER Başkanı Kamil Önal çıktı ve ilk günden sonuna kadar işçilerin taleplerini reddetti. Bu süreçte GEMİSANDER yönetiminin bütün şirketleri temsil ettiğini ve hiçbir şirketin kendi belirlediği koşullar dışında anlaşma yapamayacağını söyledi. Ancak işçilerin geri adım atmaması üzerine dayatmanın kırıldığı şirketler de oldu.
Öte yandan GEMİSANDER Başkanı Kamil Önal’ın şirketi ÖGE Gemi Söküm’de 24 işçinin önceki gün işten çıkarıldığı söylenmişti. Dün ise işçiler, tazminatları ödenerek tekrar işbaşı yapacaklarını söyledi. Öte yandan diğer şirketlerde kaç işçinin çıkarıldığı ise bilinmiyor, özellikle temsilci olarak öne çıkan işçiler baskı altında olduklarını söylüyor.
İŞÇİLERE ‘BARBARLIK’ YAPAN ÇAVUŞ HÂLÂ İŞYERİNDE
Gemi söküm işçilerini isyana götüren üç temel sebep vardı. Düşük ücret, AGS (Aliağa Gemi Söküm) şirketinde “Hızır Paşa kadar zorba ve barbar” olarak tanımlanan çavuşun yapıkları, işçi sağlığı ve iş güvenliğini ve temel iş yasalarını hiçe sayan çalışma koşulları.
İlk sorun çeşitli işletmelerde kısmi kazanımlarla sonuçlandı. Çalışma koşullarının iyileştirileceği, sigorta primlerinin eksik yatırılması gibi usulsüz uygulamalardan vazgeçileceği söylendi.
Gemi söküm bölgesinde isyana yol açan sebeplerden birisi de işçilerin “barbarlık” diye tarif ettiği AGS işletmesinde şirket çavuşunun ücret artışı talep eden işçilerin yemeğini vermemesi ve çöpe dökmesiydi.
Direniş esnasında da AGS işçilerinin işbaşı yapması ve şirketin koşullarını kabul etmesi işçilerin beklemediği bir durum yaratmıştı. Direnişteki işçiler AGS yöneticilerinin tutumuna rağmen işbaşı yapılmasını yadırgarken direnişi bitirip işbaşı yapan işçilerden birisi, “Bizim ücret talebinin de önüne geçen bir problemdi bu kişinin davranışları. Herkesi hısım akraba hemşeri vb. üzerinden giderek aramışlar. Arkadaşların bir kısmı kabul ettiklerini ve işbaşı yapacaklarını söylediler. Ya bölünecektik ya da hepimiz işbaşı yapıp şartları düzeltme çabasına devam edecektik, fazla seçenek bırakmadılar. Şirket müdürleri de çavuşun davranışını onaylamadıklarını bir daha olmayacağını söylediler” diyerek durumu anlattı.
‘BİZ İŞÇİLER TEK BİR ÇATI ALTINDA TOPLANAMADIK’
Direniş alanında son iki güne kadar duran işçilerden birisi, “Şirketler GEMİSANDER’in çatısında birlik içinde davrandı. İkinci gün bir araya gelip Aliağa’da yemek yemiş ve toplantı yapmışlar, kararlarını almışlar. Biz işçiler tek bir çatı altında toplanamadık. Sendika deyince de ’Sendikalar işe yaramaz, sendika olması gereksiz, anlamsız’, ‘Amaç sendikalaşma değil hak arama amaç çarpıtılmasın’, ‘Sarı sendikalar adamı satar, sizin 3-4 yevmiyenizi almak istiyorlar’, ‘Sendikaya üye olursanız işten çıkarma hakkı doğar’ gibi laflar yaydılar. Bunlar şirketlerin adamları tarafından yayıldı. Sonuçta birkaç gün sonra şirketler adamlarını geri çağırmaya, sonra kalanlara birer birer baskı yapmaya başladı. Leyal, Demtaş, Sök, Bereket teker teker gidince insanlarda moral olarak düşüş de oldu. En sona ise en sağlamlar kaldı. Hakkını alabilen aldı” diye özetliyor.
‘BİRLİĞİMİZİ KORUYARAK İÇERİ GİRDİK’
Direnişin sonuna kadar durup, istedikleri kabul edilene kadar direnişi bitirmeyen iki şirketin işçileri ise daha ileri kazanımlar elde etti. Ancak şirketler bu hakların bütün işletmelere yayılmaması için kimseye açıklanmasını istemiyor. Direniş alanını son iki güne kadar terk etmeyen Işıksan işletmesinden bir işçi, “Çok baskı yaptılar. Hısım akrabalarla devreye girdiler. Neredeyse babasıyla oğlunu birbirine düşürdüler. İnsanları hastasıyla tehdit ettiler. Hepimiz birden başladığımız direnişte zor durumda olan arkadaşlara baskılar bitmek bilmedi. Bazı şirketler haklarını almış diyorlar. Ama ne aldılar daha söylemiyor kimse. Tabii söylemez, söylesin de ondan da mı olsun?” diyor.
Temurtaşlar şirketi işçileri en son işbaşı yaptığı ve herkes girdikten sonra bile şirket yöneticileriyle pazarlık yaptığı işyeri oldu. Oradan bir işçi, “Bizi para gücüyle zorladılar. Maaş zammı belli olmadı diye 50 gün oldu maaşları yatırmadılar. Hastası olan, borcu kredisi olan dayanma gücünü zorladı ama bu sefer de evlerimizi arayarak, baskı yaptılar. Hepimiz için zor bir süreçti. Biz birliğimizi koruyarak girdik içeri, çok şey öğrendik” diyor.
İŞÇİLER BİRLİKTE MÜCADELE DENEYİMİ YAŞADI
İşçiler, eylemlerinin kendilerine bir arada olmayı öğrettiğini, güçlü ve zayıf yanlarını gördüklerini anlatıyor. Gemi söküm bölgesinde 1998’den bu yana böylesi uzun ve topluca eylem deneyimi yaşanmamıştı. Genelde iş cinayetinde ölen arkadaşlarının cenazesini kaldırmak için topluca iş bırakan işçiler en son 1999’da benzer eylemler yapmışlardı.
O günkü eylemlerden sonra patronlar yüzlerce işçiyi işten çıkarmış, senelerce gemi sökümde çalışmalarına izin vermemişlerdi. O dönem toplu işten çıkarılan işçilerin ikinci neslini oluşturan işçiler mücadeleyi başlatmanın ve daha örgütlü yürütmenin buruk ama haklı gururunu yaşıyor. İşçilerin karşısında büyük bir sermaye gücü, siyasal güç işçilerin mücadelesini baskılamaya çabalarken işçiler kendi içindeki “tecrübe, eğitim, aydınlanma” gibi zorlukları da aşmaya çabalıyor.