İş, eğitim, özgürlük için Emek Gençliği saflarına!
Tarihin çöplüğünde yeri çoktan hazır olan bu düzeni alt üst edecek fırtınayı büyütelim, hayatın akışına birlikte yön verelim. Işığı güneşe çevirmek bizlerin elinde!
Fotoğraf: Evrensel
Ekin Yoldaş KALI
Emek Gençliği MYK üyesi
Birçok gelişmenin iç içe yaşandığı bugünlerde bir taraftan işsizlik, gelecek kaygısı, yoksulluk artarken bir taraftan yolsuzluk, çetecilik, sömürü ve zenginlik artıyor. Dünden bugüne bu farklı durumları yaşayanlar arasındaki ayrım derinleşti. Dünya ve Türkiye emeğiyle, çalışarak hayatını kazananlar için daha güvencesiz bir hal alırken kapitalistler karlarına kar kattılar. Krizler, pandemi, yangınlar, seller, depremler kapitalistlerin gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi: “Bizim için önemli olan tek şey sermayemizin büyümesi, çarkların dönmesi. Siz de yaşayacaksınız bunun için yaşayacak, ölecekseniz bunun için öleceksiniz!” Ülkemizde ve dünyada tablo buyken, Emek Gençliği olarak tüm bu “İş, Eğitim ve Özgürlük” için 9. Konferansımıza gidiyoruz.
Lenin, “Umutsuzluk ve karamsarlık, yıkımın nedenlerini kavrayamayan, çıkış yolunu göremeyen, mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur” der. Biz umutsuzluğun karşısındayız çünkü hem bu koşulların nedenlerini hem de buradan nasıl çıkılacağını biliyoruz. Türkiye gençliğinin büyük hazinesine, onlarca yıllık mücadele deneyimine sahibiz. Ve şundan şüphe duymuyoruz: Türkiye gençliği kendi geleceğini bugünden kurmak, istek ve özlemlerine ulaşmak için gerekli yeteneğe, yaratıcılığa, özgüvene sahiptir. Sennur Sezer’in dizelerinde söylediği gibi, “yeter ki ellerimiz ellerimize kavuşsun!”
HAKLARINI KAZANANLAR YOLU GÖSTERİYOR: YARIN DEĞİL ŞİMDİ, YALNIZ DEĞİL HEP BERABER MÜCADELE!
8. Konferansımızın üzerinden geçen 4 yılda genç işsizlik oranı %25’e dayandı. Üniversite mezunu işsizlerin oranı %40’a yükseldi. Türk lirası tarihte ilk defa bu kadar değersiz hale geldi. Ne eğitime ne de gençliğin ihtiyaçlarına yeterli oranda bütçe ayrılmadı. Tek adam iktidarının politikaları başta kendi yandaşları olmak üzere kapitalistleri büyüttükçe büyüttü. Şirketlerin milyonlarca liralık vergi borçları silindi, işçilerin, gençlerin ve kadınların sosyal ve ekonomik hakları gasp edildi. Ekonomik krizin yükü arka arkaya gelen zamlar, artan vergiler ile halktan çıkarılıyor.
Ancak mücadele edenler, bu saldırılara baş eğmeyenler kazanıyor! Türkiye’nin dört bir yanından çeşitli iş kollarında işçilerin eylemleri sürüyor. Artan hayat pahalılığına karşı iş durduran Trendyol emekçileri %11’lik zammın %38,8’e yükselmesini sağladı. BBC çalışanlarının iki hafta süren grevi %32 zam ve yardımlarla sonuçlandı. 3 gün boyunca direnen Öztaş Çorap işçilerinin ücretleri 5400 TL’den 6500 TL’ye yükseldi. ODTÜ’de yemekhane koşullarına karşı 5000 dilekçe toplayarak eylem yapan öğrenciler, öğünlerdeki çeşitlerin artırılması, porsiyon ve niteliğin artması, yemekhaneye personel alınması gibi taleplerinin önemli bir bölümünü kazandılar. Hacettepe’de kantinlere gelen zamlar için yan yana gelen binlerce üniversiteli zamları geri çektirdi.
ÜNİVERSİTELERİN SERMAYENİN EMRİNDE İŞLETMELERE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE İZİN VERMEYELİM!
İktidarın biat eden nesiller yetiştirmek, şirketlerin kalifiye ve ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak üzere üniversitelere yönelik saldırıları katlanarak arttı. Sadece sermayenin ihtiyaçlarını karşılayacak projelerin önü açılırken sermaye için “makul” bulunmayan çalışmalar fiilen yapılamaz hale getirildi. Teknokentler ile üniversiteler şirketlerin milyarlarca lira kar ettiği alanlar haline getirildi. Rektör ve dekan atamalarıyla birlikte göreve getirilenler iktidarın üniversitelerdeki uzantısı olarak, üniversitelerin demokratik ve özerkliğini hiçe sayarak uygulamalara koyuldu.
Üniversite gençliği tüm bu gelişmeleri bir kenara çekilip seyretmedi. Melih Bulu’nun görevden alınmasını sağlayan Boğaziçi bileşenlerinin mücadelesine katılan birçok üniversiteli özerk ve demokratik üniversite mücadelesini sürdürüyor. Yemekhane ve kantin zamlarından, etkinlik yasaklarına karşı; YTÜ, İÜ, İTÜ, ODTÜ, Hacettepe gibi birçok köklü üniversitede mücadeleler kazanımlar getirdi. Daha önceki deneyimlerimizde gördüğümüz gibi, baskıların boyutu ne olursa olsun kararlı ve kitlesel bir mücadeleyle bu politikaları bertaraf edip isteklerimizi kazanabiliriz!
LAİK, PARASIZ, DEMOKRATİK EĞİTİM İÇİN LİSELERDE MÜCADELEYİ YÜKSELTELİM!
Üniversite gençliğinin durumu buyken, lise öğrencilerinin sorun ve talepleri de farklı değil. Eğitimin ticarileştirilmesi hamlesiyle devlet okullarında eğitim niteliği zayıflarken, dershane ve kolejlere teşvik üstüne teşvik verilerek önleri iyice açıldı. Bir test kitabı dahi alamayıp çevrimiçi materyallerle üniversite sınavına hazırlanan emekçi çocuklarına on binlerce lira ödeyerek eğitim alıp rekabet etmesi dayatılıyor. Mesleki eğitim merkezleri, meslek liselerinde stajlar ve uygulamalı dersler ile liselilerin sömürünün içine daha öğrenimdeyken çekilmesi hedefleniyor. Eğitim hakkına ulaşamayan öğrencilere tarikat-cemaat yurtları, dershaneleri ve kolejleri dayatılıyor. İçerisine sürüklendiği bu koşullar karşısında liseliler pandemi süresince sosyal medya kampanyalarıyla gerek “oy yok” diyerek gerek kapitalist turizm bakanının uygulama puanını düşürerek tepkilerini dile getirdi. Hem yaratıcılıklarını konuşturdular hem de kitlesel olarak bir araya gelindiğinde seslerini duyurabildiklerini gösterdiler. Bu koşulları, tepkilerimizi örgütlü mücadeleye dönüştürerek değiştirebiliriz. Birlikteliğimizi güçlendirerek ışığı güneşe çevirecek güce sahibiz!
GENÇ İŞÇİLER MÜCADELENİN EN ÖN SAFINDA
Artan enflasyon, alım gücündeki düşüş, TL’nin değer kaybı ve birbiri ardına gelen zamlar ile 4253 TL olan asgari ücret eriyip gidiyor. Patronlar mesai saatlerini karşılıksız artırarak, çalışmayı yoğunlaştırarak sömürüyü artırıyor ve işsizlik ile razı gelmeyenleri korkutmaya çalışıyor. 16 saate varan güvencesiz çalışma koşullarıyla sosyal hayat tamamen bitiriliyor. Çalışmak ve uyumak dışında hiçbir şey yapamayan emekçiler emeğinin karşılığını dahi alamıyor, bir ekmek parası kadar zam talebi bile kolluk güçlerinin saldırılarıyla ve patronun tehditleriyle karşılanıyor. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi Türkiye’nin dört bir yanında, Antep’ten İzmir’e, İstanbul’dan Kocaeli’ne işçiler bu koşullara karşı mücadele ediyor ve kazanıyor. Genç işçiler mücadelenin ön saflarında yer alıyor. Fabrikalarda, işyerlerinde kıvılcımlar çoğalıyor. Alevin harlanması ise örgütlü mücadelede yatıyor. Birçok kez hayatın kanıtladığı gibi, birleşen işçiler yenilmezler!
ŞİDDET VE KRİZİN KARANLIĞINA KARŞI EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM İÇİN BİRLEŞELİM!
Ekonomik kriz, pandemi, yoksullaşma, dinci gericilikle beslenen politik baskılar… Tek adam iktidarının bütün saldırıları gençlik içerisinde en fazla genç kadınları etkiledi. Türkiye, neredeyse kadına yönelik şiddet-taciz gündemi olmayan herhangi bir güne uyanamaz hale geldi. Bir yandan muhafazakâr bir toplum inşasının dayanaklarını kuvvetlendirme hedefiyle İstanbul Sözleşmesi tek taraflı feshedildi. İktidarın uygulamalarıyla cinsel, psikolojik, fiziksel şiddet ve tacizlerde ödül gibi cezalar uygulanıyor. Türkiye’de son dört yılda tüm bu koşullara razı gelmeyen; kampüste, okulda, işyerinde ve sokakta eşitlik ve özgürlük için on binlerce kadın, çeşitli dayanışmalar, etkinlikler ve gösteriler düzenledi. Hak alma mücadelelerinde genç kadınlar ön saflarda yer alıyor. Birçok toplumsal olayda tek adam iktidarının politikalarına ve mahkeme kararlarına tepkiler ve mücadeleyle geri adım attırılabiliyor.
EŞİT HAKLAR TEMELİNDE VE ÖZGÜR BİR YAŞAM MÜMKÜN!
Tüm bu koşullar içerisinde tek adam iktidarı yığınları etkin altına almak için milliyetçi-şoven politikaya, halkın duygularının istismarına başvuruyor. Başta Kürt gençliği ve mülteci gençler olmak üzere bu topraklarda yaşayan ve her yurttaş gibi eşit haklara sahip olması gereken farklı uluslardan gençler en temel insani haklarından mahrum bırakılıyor. Kendi sınıfsal pozisyonunu gizlemek ve kendisini halkla birmiş göstermek için iktidar ve temsil ettiği kapitalistler farklı ulusal kesimlere karşı ırkçı-şoven saldırıları kışkırtıyor, hedef gösteriyor. İşsizlik ve geleceksizlik gibi sorunlar farklı uluslardan gençler tarafından daha ağır hissediliyor. Kürt gençliği üniversitede, sokakta, işte potansiyel terörist muamelesi görüyor. Ulusal ve dini ayrımları körükleyerek iktidarını ve kapitalist düzeni korumaya çalışanlar bir yandan ise ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını emperyalistlere peşkeş çekiyor. Ülkenin dört bir yanındaki askeri üslerle, yapılan siyasi-askeri-ekonomik anlaşmalar ile bağımlılık ilişkileri her geçen gün artıyor. Türkiye’deki her gençlik kesiminin mücadelesi ise ortaktır. Nitekim bu ayrımları körükleyenler gençliğin içerisine ayrılık tohumları ekerek birleşmesini engellemeye çalışmaktadır. Çözüm gençliğin ulusal, dizi, mezhepsel ayrımları aşan birlikte mücadelesindedir!
TÜM TÜRKİYE GENÇLİĞİNİ SAFLARIMIZA MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ!
Emek Gençliği, işçi, işsiz, öğrenci gençlik kesimleri içerisinde politik faaliyet yürüten sosyalist bir gençlik örgütüdür. Emek Gençliği, gençliğin talepleri ve ihtiyaçları, ilgi alanları ve özlemleri doğrultusunda birlikte ve örgütlü mücadelesini savunur, mücadeleyi ilerletmek için çalışır. Bu mücadeleyi eşit ve özgür bir gelecek için sürdürülen mücadeleyle, yani sosyalizm mücadelesiyle birleştirmeyi hedefler. Dil, din, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim farkı gözetmeksizin bugün herhangi bir nedenle kapitalist sisteme, iktidarlarına ya da karşısına çıkardığı sorunlara karşı mücadele etme isteği duyan her genç, Emek Gençliği’ne katılıp, birlikte hareket edebilir. Emek Gençliği, burjuvazinin gerçeği bükmek için kullandığı tüm yöntemlerin karşısında bilimsel bir dünya görüşü olarak Marksist-Leninist ideolojiyi benimser. Ancak kendisini çeşitli nedenlerden dolayı farklı görüşlerle ifade eden gençlerle de buluşmaya ve birlikte hareket etmeye hazırdır. Birlikte düşünmeyi, üretmeyi; öğrendikçe yapmayı ve yaptıkça öğrenmeyi esas alır.
Emek Gençliği birikimini insanlık tarihinin binlerce yıllık deneyiminden, Türkiye özelinde ise Denizler’den Erdal’a süren mücadeleden ve bugün Emek Gençliği ile mücadele eden binlerce gencin kolektif hazinesinden alır. Kapitalistler ve onların iktidarı ile işçi sınıfı ve onun gençliği arasındaki ayrım ve bu ayrım giderek derinleşmekte, bu ayrımdan doğan mücadele giderek çetinleşmektedir. Vakit taşın altına elini koyma, bu mücadeleyi gençliğin özlemleri adına ilerletme günüdür. Böylesi çok yönlü bir mücadele için ise kuşkusuz örgüt gerekir. Emek Gençliği, Türkiye gençliğinin bağımsız politik örgütü olarak eşsizdir. Emek Gençliği’nin safları Düzce’den Antep’e, Van’dan Bandırma’ya, İzmir’den Malatya’ya kadar uzanan Türkiye gençliğinin saflarıdır. İşçi sınıfının genç kuşakları, gelecek toplumun ve insanlığın kurtuluşunun mimarları olarak köklerimiz derindedir. Gücümüz hayatın gerçekliğinden ve hayatı var etmekten gelir. İnsanca bir yaşam, eşit ve özgür bir gelecek için Türkiye gençliğinin kaybedecek bir dakikası dahi kalmadı. Emek Gençliği olarak tüm Türkiye gençliğine çaresiz ve tek başına olmadığını hatırlatıyor ve saflarımıza katılmaya çağırıyoruz. Tarihin çöplüğünde yerini çoktan hak eden bu düzeni alt üst edecek fırtınayı büyütelim, hayatın akışına birlikte yön verelim. Ateşi harlamak da ışığı güneşe çevirmek de bizlerin elinde!