Başpınar’da yasalar rafta
Antep’te 30’a yakın fabrikada işçiler düşük zamma karşı iş bırakırken, bir yandan yerel gazeteler patronun sözcülüğüne girişiyor, diğer yandan polis işçileri düşük zamma ikna etmeye çalışıyor...
Fotoğraf: Evrensel
Mesut BAYLAV
Antep
- Arkadaşlar hep beraber duralım, buraya gelin.
- Hop hop kimse kimseyi çağıramaz, isteyen istediğini yapar, arkadaşlar içeri girip çalışabilirsiniz.
- Arkadaşlarımızı çağırırken de sizden izin mi alacağız?
Yazıya geçtiğimiz günlerde Öz Kaplan Halı işçilerinin iş bırakma eyleminde fabrika önünde tanık olduğumuz bir diyalogla başlamamızın elbette bir sebebi var. Diyalogdaki ikinci cümle bir patrona mı ait? Yoksa bir işçiye mi? Yoksa işçilerin patron yalakası diye ifade ettiği çalışanlardan birine mi? Üçü de değil. Konuşmalar, bir işçi ile polis amiri arasında geçiyor.
Antep’te yaklaşık üç haftadır otuza yakın fabrikada işçilerin açıklanan ücret zamlarına karşı iş bırakma eylemlerinin son bir haftasına ayrı bir parantez açma zorunluluğumuz var. Son bir hafta dışında yaşanan eylemlere polisin, Valiliğin ciddi bir müdahalesi olmamıştı. Ancak son bir hafta içerisinde iş bırakılan fabrika önleri adeta karakol haline getirildi ve izole edilerek sindirilip işçiler işbaşı yapmaya zorlandı. Elli işçinin iş bıraktığı fabrika önleri dahi işçi sayısının dört katı kadar çevik kuvvet, iki TOMA ve sivil polis araçları ile çevrildi.
PATRONLARIN SÖZCÜSÜ YEREL GAZETELER
Patronlar, eylemlerin ilk başladığı günlerde gerek patronların sözcülüğünü üstlenmiş bazı yerel gazeteler aracılığıyla gerek kendi aralarında yaptıkları toplantılarla bu süreci nasıl bastıracaklarına dair çeşitli planlar yaptılar. Mesela yerel gazeteler patronlarla yaptıkları görüşmeleri kaynak göstererek yerel yönetimlere, emniyete, Valiliğe çağrıda bulunup bu işin önünün alınmasını istiyordu. Çağrılar karşılık bulmuş olacak ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Antep’e kadar geldi. OSB müdürlüğünde Soylu’nun katılımıyla bir toplantı yapıldığı basına yansıdı. Soylu, yaptığı açıklamada, “Hükümet olarak sanayicilerimizin sorunlarını çözmek için gerekli düzenlemeleri yapmaya, destekleri vermeye devam edeceğiz” diyerek mesajı vermiş oldu. Evet, Soylu’nun Antep ziyaretinin ardından Antep’te yaşanan iş bırakma eylemlerinin tamamı abluka altına alınmaya başlandı. İlk olay Boyar Kimya önünde yaşandı. Polis, işçilere fabrika önünde beklerlerse müdahale edecekleri tehdidinde bulundu ve kısa bir süre sonra işçilere desteğe gelen BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen fabrika önünde gözaltına alındı ve ardından da işçiler zorla fabrika bahçesine sokuldu. Türkmen, bu olayın ardından ertesi gün de Öz Kaplan Halı fabrikası önünde işçileri ziyaret ettiği esnada gözaltına alındı. Ardından yaşanan üç gün boyunca da desteğe gidilen diğer fabrika patronlarının şikayeti üzerine her gün ifade vermeye gitmeye devam ediyor. Patronların şikayet metinleri dahi neredeyse ortak bir metin: “Fabrikamızı zarara uğrattı, işçilerimizi galeyana getirdi...” Patronlar, işçileri yalnızlaştırmak için ortak bir kararla, ortak bir merkezden hareket etmeyi de sürdürüyor. Boyar Kimya işçileri patronun kendilerine, “Biz diğer fabrikalarla ortak hareket ediyoruz. Ben onlardan bir lira fazla versem beni bir haftada mahvederler” dediğini aktarıyor. İlk greve çıkan işyerlerinden biri olan Gürteks’te işçiler grevde fabrika önünde beklerken Şireci’nin patronu içeride Gürteks patronu ile görüşüyordu. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
POLİS İŞÇİYİ İKNA ETMEYE ÇALIŞIYOR
Kolluk kuvvetlerinin bu süreçteki tek etkisi müdahale uyarısı değil. Aynı zamanda patronla birlikte işçileri sefalet ücretine ikna edip çalışmaya zorlama noktasında ciddi hamlelerde de bulunuyorlar. Öz Kaplan Halı önünde polisler ve patron işçilere birlikte seslendi. Polisler, bu ücretin asgari ücretten yüksek olduğunu ve bunun iyi olduğunu vurgulayan konuşmalar yaptı, işçileri ikna etmeye çalıştı. O sırada TOMA’lar çalıştırıldı, çevik kuvvet hazırlanmaya başladı. İki yönlü bir ikna faaliyeti sürdürülüyordu. Devlet-patron el ele işçilerin sefalet ücretine karşı giriştikleri eylemi bozguna uğratmaya çalışıyordu. İşçilerden biri, “Çocuklarımıza bez, mama alamıyoruz. Eve gitmeye bile çekiniyoruz” derken bir başka işçi kulağıma doğru eğilerek, “Bizi yalnız bırakmaya çalışıyorlar, biz bunu biliyoruz” diyordu. Polisler, neredeyse eyleme çıkan bütün fabrikalardaki işçilerin yanına giderek, “Aranıza yabancıları almayın yoksa müdahale ederiz” diyerek işçilere desteğe gelecek olanları öncesinden kriminalize etmeye çalıştı. Ancak bu neredeyse hiçbir fabrikada işçiler içerisinde karşılık bulmadı. İşçiler asıl yalnız kalınca kendilerini dağıtacaklarını biliyorlardı ve bu süreçte yalnız olmamalarının kazanım elde edebilmelerinde önemli olduğunu görüyorlardı. Ki yaşanan her gelişmeyi Antep işçilerinin haberleşme araçlarından olan sosyal medya sayfalarında duyurmaya, ellerinden geldiğince haber kanallarına ulaşmaya çalışıp, BİRTEK-SEN’e ulaşarak yanlarında olmalarını istiyorlardı.
‘ABİ BİZ DÜNYAYI SIRTIMIZDA TAŞIYORUZ’
Öz Kaplan Halı önünde işçileri aynı ücrete ikna etme çabaları boşa düşmüştü. Bir yandan da içeride görüşmeye giden işçiler gelip patronların geri adım atmadığını söyleyen konuşmalar yapıyordu. Bir işçi oradaki konuşmadan uzak gözlerini yandaki inşaat halindeki tesise dikmiş, öylece duruyordu. O inşaat, Öz Kaplan Halı’nın yeni fabrikasının inşaatı. “Son beş senede fabrika üstüne fabrika açtılar” deyip ardından polislere doğru bakarak, “Abi biz dünyayı sırtımızda taşıyoruz ama nerede adalet?” diyordu. Polisler işçilere “Yeni yasa çıktı beklemek yasaklandı” dediğinde genç işçilerden biri, “Anayasa’yı sanki sadece kendileri biliyor. Bir günde yasa mı çıkar? Burada beklememiz yasak değil arkadaşlar” diyerek arkadaşlarını uyarıyordu. Müdür, iş bırakmanın ilk saatlerinde işçilerin yanına geldiğinde, bir işçiye, “Üstünü giyin, üşürsün” demiş. İşçi, “Sanki beni mi düşünüyor, hasta olup rapor alırsam iş aksar onu düşünüyor” diyor. Bir diğer işçi: “Müdür bizi odasında koltuğa bile oturtmuyor!” İşçiler polisin saldırı tehditlerine, patronun “Hadi servisler geldi binin de evlerinize gidin, bu soğukta beklemeyin” demesine rağmen bekleyişlerini sürdürdü ve “Bunun üstüne zam yapmam” diyen patrona geri adım attırarak açıklanan zammın üstüne ortalama 300 TL bir ek zam alarak işbaşı yapmış oldu.
BİLİYORLAR Kİ KAZANIM ORAYLA SINIRLI KALMAYACAK
Antepli işçiler dostunu düşmanını yeniden tanıyor. Görece daha yaşlı olan işçilerden biri Boyar Kimya önünde, “Polis grev kırıcının Allah’ı. Bir de girip içeride çalışsalar tam olur” derken bir Öz Kaplan Halı işçisi “Biz bu kadar işçi, patrondan şikayetçi olsak gelip ifade için hemen alıp götürürler mi? Ama işçinin hakkı için konuşan adamı hemen alıp götürdüler” demişti.
İşin özeti Antep’te organize sanayi bölgelerinde Anayasa işçiler için ayaklar altına alınmış durumda. Patronların çıkarlarını korumak adına işçilere kaldırımda beklemek dahi yasak. Sendikacıların işçilerin yanına gitmesi, destek olması yasak. İşçilerin birbirlerini yanlarına çağırması bile yasak! Sermaye-devlet iş birliği ile işçilerin hak mücadelesi boğulmaya çalışılıyor. Çünkü biliyorlar ki bir fabrikanın elde edeceği kazanım sadece o fabrika işçilerinin değil Başpınar’da çalışan bütün işçilerin kazanımı ve bütün fabrikalara cesaret veren bir durumu doğuruyor.