Rusya, 24 Şubat sabahı, Ukrayna'ya yönelik askeri müdahaleyi başlattı. Uzun süredir devam eden gerginlik neden sıcak savaşa dönüştü? Taraflar ne istiyor?
1- RUSYA, UKRAYNA'YA NEDEN ŞİMDİ MÜDAHALE ETTİ?
Görünürdeki neden, 7 Aralık'ta Biden ile Putin arasında yapılan video-konferansla başlayan diplomatik görüşmelerden bir sonuç alınmadığı için Rusya'nın müdahalede bulunduğu yönünde. Yaklaşık iki ay boyunca hem liderler hem de diğer üst düzey diplomatik görüşmelerde Rusya, NATO ve ABD'den yazılı olarak "güvenlik garantisi" talep etti. Ancak, Moskova'nın endişelerini ciddiye alıp yanıt vermek yerine, Ukrayna'ya tam destek tazeledi.
Tarafların görüşmeler sırasında geri adım atmaya yanaşmaması üzerine Rusya, daha önceki seçenekler arasında yer alan askeri müdahaleyi gerçekleştirdi. Müdahaleye vesile olan asıl neden, Batılı emperyalist devletlerin son 20 yıldır aşamalı olarak Rusya'yı askeri olarak çevrelemesi. SSCB'nin dağılmasından sonra NATO'nun doğuya genişlemeyeceğine dair verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi ve birçok Doğu Avrupa ülkesi hem NATO hem de AB üyesi yapıldı. Bu temelde, Rusya'nın komşusu Ukrayna'nın da NATO ve AB üyesi yapılması için planlar yapıldı, stratejiler geliştirildi. Mevcut Ukrayna yönetiminin son yıllarda NATO ve AB üyeliğini sıkça gündeme getirmesi, Rusya'nın güvenlik endişelerini daha da artırdı.
2- RUSYA VE UKRAYNA EGEMENLERİ NE İSTİYOR?
Donbass’ta durmayan Rusya, kendisi için açık tehdit oluşturduğunu ileri sürerek, Ukrayna ve batıyı, bu ülkenin NATO üyeliğinden vazgeçmelerini sağlamaya zorlamak amacıyla ilerleyip Ukrayna’nın askeri altyapısını tahribe yöneldi. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere NATO ülkeleri başlıca ekonomik ve siyasal yaptırımlarla yetinir ve ancak bunları ağırlaştıracaklarını açıklarken, Rusya askeri olarak baskı altına aldığı egemen burjuvazisi öteden beri bölünmüş olan Ukrayna’yı tutum değiştirmeye zorluyor. Amacı, bugünkü hükümeti Rusya’nın dayatmalarını kabul edeceği bir uzlaşmaya razı etmek ya da kendisiyle işbirliği yanlılarının işbaşına gelmesini sağlayacak bir hükümet değişikliği olarak görünüyor.
Ukrayna egemen sınıflarının yönetimi elinde tutan çoğunluk bölümünün ısrarla istediği ise NATO ve AB'ye üye olmak. Özellikle 2004'teki Turuncu devrim öncesinde ve sonrasında NATO ve AB yanlıları önemli güç elde ettiler. Mart 2014'te gerçekleştirdikleri darbe, bunun zirvesi oldu. Siyasi, askeri ve aşamalı olarak Batı ittifakının parçası olmaya kararlı Ukrayna'da Rusya'nın etkisi kırılsa da varlığını halen önemli şekilde sürdürüyor. Bu nedenle, mevcut durum asıl olarak Batılı emperyalist ülkelerin ve işbirlikçilerinin eseri.
3 - ABD, AB VE NATO’NUN BU SÜRECE GELİNMESİNDEKİ ETKİSİ NE?
Her üçünün de sürecin bu aşamaya gelmesinde payı ve sorumluğu çok büyük. Ukrayna'daki Rusya yanlısı Yanukoviç'in darbeyle devrilmesinin arkasında ABD, NATO ve AB vardı. Bunu gizleme ihtiyacı da duymadılar. Rusya buna tepki olarak 17 Mart 2014'te Kırım'ı ilhak etti. Lugansk ve Donetsk cumhuriyetleri de bu süreçte kuruldu. Rusya uzun bir süre Almanya ve Fransa ile birlikte bu cumhuriyetlerin Ukrayna içinde özerk bölgeler olması gerektiğini savundu. Ukrayna da bunu beyan etti. Hatta mevcut Cumhurbaşkanı Zelesky, seçimlere Donbass bölgesindeki Rusya yanlılarıyla barış vaadiyle girdi ve kazandı. Ukrayna halkı da buna destek verdi. Ancak, AB, NATO ve özellikle ABD buna şans tanımadı. Ukrayna-Rusya gerilimini özellikle kaşıyıp savaş kışkırtıcısı bir propaganda geliştirerek Rusya’yı zor durumda bırakıp saldırgan olarak teşhir olacağı bir müdahaleye ya da geri adım atmaya zorlayarak fırsata çevirmenin hesaplarını yaptı. Gelinen aşama bir yanıyla özellikle ABD'nin istediklerinin gerçekleştiğini gösteriyor.
NATO, eskisine göre Rusya'ya karşı daha birleşik hale geldi. Almanya'nın Kuzey Akımı 2'yi durdurması yönünde yıllardır yapılan baskılar da böylece - en azından geçici olarak - sonuç verdi.
4- BOĞAZLAR VE MONTRÖ SÖZLEŞMESİ AÇISINDAN TÜRKİYE'Yİ NE BEKLİYOR?
Türkiye için hem Rusya hem NATO hem de Ukrayna ile iyi ilişkiler sürdürme dönemi büyük ölçüde sona erdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarına bakılırsa ibrenin Rusya'ya karşı NATO ve Ukrayna'dan yana kaydığı anlaşılıyor. Bunun dışında fazla seçeneği de yok.
NATO ve ABD, bundan sonra Ukrayna üzerinden Türkiye-Rusya ilişkilerinde sarsılmaların olması için yoğun bir çaba içinde olacak. Türkiye'nin önüne Rusya'ya karşı yapması gereken ödevler konulacak. Bunların başında, askeri ve ekonomik ilişkilerin askıya alınması geliyor. Erdoğan’ın Kanal İstanbul tartışmaları sırasında ‘gözden geçirilebilir’ dediği Boğazlar ve Montrö Sözleşmesi de bu çerçevede masaya yatırılacak. NATO kaynaklarından yansıyan bilgilere bakılırsa, NATO'nun Rusya'ya karşı bundan sonraki hamlesi, Boğazların kapatılması ve ardından kıyıdaş olmayan ülkelere de açılması olacak.
5- SAVAŞIN RUSYA, UKRAYNA VE AVRUPA HALKLARINA ETKİSİ NE OLUR?
Savaşın asıl faturası Avrupa halklarına kesilecek. Enerji fiyatları zaten bir süredir tartışma konusu ve cep yakıyor. Savaşla birlikte, şimdiden yükselişe geçen doğalgaz ve diğer enerji fiyatlarına daha fazla zam gelmesi bekleniyor. Bu da yoksulluğun artacağı anlamında geliyor. Rusya ve Ukrayna'da milliyetçilik körüklenecek, faşist hareketler bunun üzerinden güç toplama fırsatı bulacak. Özellikle Ukrayna'da son yıllarda AB, NATO ve ABD'nin desteğiyle faşistlerin güç topladığı biliniyor.
Avrupa halkları ve barış hareketi içinde Rusya'ya yaklaşımda bir değişiklik olacak. Bugüne kadar Batılı emperyalistlerin Rusya'yı çevrelemesine tepki gösteren, Rusya'nın karşı hareketlerini de savunma olarak değerlendirenler bundan sonra muhtemelen Rusya ile aralarına mesafe koyacaklar. Öncesine göre daha sert eleştiriler yapılmaya başlandı. Son müdahaleyle birlikte Rusya'nın da diğer emperyalistlerden farklı olmayan emperyalist bir ülke olduğu daha yüksek bir sesle ifade edilmeye başlandı.
Süreç, NATO, ABD, AB ve Rusya'nın halkların değil sermayenin çıkarları temelinde savaş ve gerilimi körüklediğini gösteriyor. Bu durumda geriye, Avrupa başta olmak üzere dünya halklarının savaşa karşı sesini yükseltmesi kalıyor. (DIŞ HABERLER)