Faşizmin ayak sesleri: Reichstag Yangını
27 Şubat 1933’te Reichstag binası (Almanya Parlamentosu) kundaklanarak yakıldı. Bu sabotajın nasıl planlandığı açıklığa kavuşmasa da Hitler iktidarı bunu nasıl kullanacağını bildi.
Fotoğraf: Alman Federal Arşivi
Selçuk KOZAN
27 Şubat 1933’te Reichstag binası (Almanya Parlamentosu) kundaklanarak yakıldı. Yangının hükümeti devirmeye yönelik bir komünist eylem olduğunu iddia eden Şansölye Adolf Hitler, Almanya’da mutlak gücü ele geçirmek için iyi bir bahane olarak kullandı. Böylece Nazizmin yükselişinin yolunu açtı. Reichstag Yangını, muhalif kesimlere, özellikle Almanya Komünist Partisi’ne (KDP) yüklendi. Bu sabotajın nasıl planlandığı halen açıklığa kavuşmasa da kesin olan şey, Hitler iktidarının bunu nasıl kullanacağını bilmesiydi.
HİTLER FAŞİZMİNİN YÜKSELİŞİ
Almanya’da 1930’ların başında yaşanan ekonomik kriz, hükümeti daha fazla kaosa sürükledi. Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg kısa süre içinde birkaç başbakanı değiştirmek zorunda kaldı. 30 Ocak 1933’ün sonlarında, komünist ve diğer solcu muhaliflere karşı, Nazilerle ittifak kurarak, Hitleri şansölye ilan etti. Mart ayında yapılacak seçimler öncesi, Naziler kendisine muhalif olan kesimlere yönelik baskıları yoğunlaştırdı. 4 Şubat’ta Hitler kabinesi, basın özgürlüğünü kısıtlayan ve polise toplantı ve yürüyüşleri yasaklama yetkisi veren geçici “Alman Halkını Koruma Kararnamesi"ni yayımladı.
İçişleri Bakanı Hermann Göring, özellikle komünistleri hedef alarak, partinin Berlin’deki genel merkezine 24 Şubat’ta bir baskın gerçekleştirdi. Kayda değer bir şey bulamamalarına rağmen, silahlı isyana teşvik eden broşürler ve kışkırtıcı materyaller bulduklarını iddia ettiler. Halkı komünist tehlikeye karşı koruduklarının propagandasını genişleterek sürdürdüler.
REICHSTAG YANGIN KARARNAMESİ
Çok hızlı bir şekilde çıkarılan “Reichstag Yangın Kararnamesi” ile temel haklar ortadan kaldırıldı. Bu kararnameyle, siyasi muhaliflere yönelik baskı ve tutuklamalar büyük ölçüde genişletildi. Kalıcı bir olağanüstü hal uygulamasıyla birlikte hukukun üstünlüğü kısa sürede tasfiye edildi. Diktatörlüğün kurulması ve faşizmin yavaş yavaş kurumsallaşması için büyük bir fırsata dönüşmüştü. Hitler iktidarı bu yangını en iyi şekilde kullanacaktı. Yangın öncesi yaydıkları söylentilerle, komünistlerin Almanya çapında çeşitli eylemlerde bulunacakları ve Almanya’yı Bolşevikleştirmeye yönelik bir çaba içinde olacağı hızla yayılıyordu. 30 Ocak 1933’te Almanya Şansölyesi olan Hitler daha bir ay olmadan, yangını bahane ederek, dönemin başkanı Paul von Hindenburg’u uyararak komünistlerin Almanya için büyük tehlike olduğu ve bunlarla mücadele etmesi konusunda ikna etti. Hitler tavsiyesiyle hazırlanan, kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan anayasa taslağına imza attı. Bu imza aslında felakete giden yolun bir başlangıcıydı. İlerleyen günlerde bu daha iyi anlaşılacaktı.
YANGIN SONRASI TUTUKLAMALAR
Yangın sonrası başlayan operasyonlar, birçok muhalif ve komünistin tutuklanması için iyi bir fırsat olarak değerlendirildi. Hitler iktidarı geniş bir propagandayla birlikte, muhaliflere savaş açtı. Yangını çıkardığı iddia edilen Hollandalı görme engelli Marinus van der Lubbe tutuklandı. Bugün halen kesinlik kazanmayan ve savaş sonrası yeniden açılan davada suçsuz olduğu ve suçu kabul etmesinin hangi şartlar altında gerçekleştiği hâlâ tartışılıyor. 1934’te Hitler’in güç kazandığı yıllarda Lubbe idam edilir. Lubbe’nin KDP üyesi olduğu iddia edilse de, KDP Lubbe’nin üyeleri olmadığını açıklar. Sabotajın özellikle KDP’ye mal edilme çabası, KDP’nin gittikçe bir güç olması ve Hitler’in karşısında tek tehlike olması açısından, bu sabotaj eylemi bir fırsattı ve en iyi şekilde değerlendirilecekti. KDP’ye yönelik tutuklamalar hız kazanırken, binlerce komünist ve muhalif tutuklandı. 24 Mart 1933’te “Yetki Kanunu” için oy kullanma çağrısı yapıldı. Hitler’e yasa ile geçici olarak genel yetki verildi. Parlamento izni olmadan, anayasal sınırlar olmaksızın, her türlü hareket etme yetkisiyle donatıldı. Yangından kısa bir süre sonra, adeta bekleniyormuş gibi hızla yeni uygulamalar hayata geçerken, tüm muhalifler Nazi terörüne maruz kalıyordu.
LEIPZIG’DE YARGILANAN FAŞİZM
Reichstag Yangını sonrasında, Avrupa ve dünyada sosyalizmin prestijinin yükseldiği bir dönemde, uluslararası alanda bu prestiji zayıflatmak için, içlerinde Dimitrov’un da bulunduğu komünistler hedef gösterildi. Bulgaristan’da ölüm cezasına çarptırılan, Almanya’da farklı bir isimle siyasi mülteci olarak yaşayan Dimitrov, Reichstag yangınını gazetelerde öğrenmesine rağmen, yangının şüphelisi olarak gözaltına alındı ve tutuklandı. Bir yıl süren davada Dimitrov, uluslararası alanda büyük bir ilgi gördü. Mahkeme sürecinde yaşananlar ve Dimitrov’un savunması faşizmi yargılandı ve özellikle Reichstag Yangını sürecinde, Hitler’in bu durumu nasıl kullandığına ilişkin uluslararası kamuoyunda büyük bir etki bıraktı. Alman faşizmi tarafından 1 yıl süren, birçok sahte delil üretilerek yargılanan Dimitrov, tüm asılsız iddiaları çürüterek, kendisi yargı organını ve gelişen Alman faşizmini etkili bir savunmayla yargılayarak beraat etti.
Cumhurbaşkanı Hindenburg 1934’te öldükten sonra, Alman ordusu Hitler’in Cumhurbaşkanlığı ve Şansölye görevlerini birleştirme kararını onayladı. Artık mutlak güç Hitler’deydi. Hitler artık durmayacaktı. Acımasız bir dönem başlamıştı. Tutuklamalar ve sokakta estirilen terör ve sonrasında, milyonlarca insanın ölümüne kadar gidecek bir sürecin başlangıcıydı Reichstag Yangını.
Reichstag yangınını gerçekten kimlerin çıkardığı sorusu, günümüzde hâlâ yanıt arıyor. Birçok tarihçi, Nazilerin, kundaklamanın komünist bir komplo olduğu yönündeki iddialarına inanmadılar. Almanya’daki bazı diplomatlar, yabancı gazeteciler ve liberaller, iktidarı ele geçirmek için, yangını bizzat Nazilerin çıkardığını öne sürdüler. Reichstag yangınını kim başlatmış olursa olsun, Hitler’in mutlak güce ulaşmasına yardım etmesi açısından önemlidir. Bu önemli olaydan bu yana “Reichstag Yangını” deyimi günümüz siyasetinde güçlü bir metafor haline geldi. Özellikle politikacılar ya da hükümetin daha fazla güç elde etmesi veya istenen bir siyasi sonuca ulaşmak, halka korku salmak, varsayılan bir krizi tanımlamak için kullanıldı.