28 Şubat 2022 11:20

Bülent Falakaoğlu: Mutabakat yeni, ekonomik ayağı eski

Dönem AKP’nin kurulduğu 2000’lerin başına benziyor. AKP’nin, ‘Yeniyi temsil ettiğini’ göstermek için kullandığı kodlar’ benzeşiyordu: ‘Şeffaflık’, ‘katılım’, ‘kalkınma’ ‘kahrolsun lider oligarşisi’.

Arşiv | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bülent FALAKAOĞLU

Memlekette işlerin iyi gitmediğini herkesin gördüğü…

Anketlerde en temel meselenin geçim sıkıntısı, işsizlik, hayat pahalılığı çıktığı…

Hükümetin dahi, ‘Sorunların farkındayız ama bu sorunları çözecek olan yine biziz, az sabır’ sözleriyle ekonomik krizi itiraf etmek zorunda kaldığı

Ülkede emekçi sınıfların, siyasal iklimi etkileyecek şekilde, belirgin bir hareketlenme yaşadığı…

Muhalefetin, iktidarın yanlışlarını göstermenin, ‘İktidar ülkeyi kötü yönetiyor’ demenin ötesinde harekete geçip geçmeyeceğinin merak edildiği… 

İşte böylesi bir atmosferde, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni” açıklandı.

Türkiye kapitalizmi sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi bir kriz içinde!

Mutabakat metnine göre bu çifte kavrulmuş krizin en önemli sebebi şu: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altındaki keyfi ve kural tanımaz sistemsizlik ve yozlaşmış iktidar!

Çözümü ise… Tek adam rejiminden parlamenter rejime dönüş.

İddia odur ki….

Söz konusu dönüş Türkiye’deki belirsizlikleri, istikrarsızlıkları sona erdirecek; liyakatli bir siyaset, liyakatli kamu ve ekonomi yönetimi ile sorunları çözecek.

Parlamenter sisteminde yaşanmış krizler, ödenmiş ağır bedeller hâlâ hafızalarda taze olduğu için de…

Millet İttifakı etrafında kümelenen altı partinin oluşturduğu metin şu iddiayla duyuruldu: “Eskiye dönüş yok, bu yeni bir başlangıç ve yeni bir inşadır”.

***

Dönem AKP’nin kurulduğu 2000’lerin başına benziyor.

O dönem de memlekette ekonomik ve siyasi krize çözüm arayışları vardı.

AKP’nin, ‘Yeniyi temsil ettiğini’ göstermek için kullandığı kodlar’ benzeşiyordu: ‘Şeffaflık’, ‘katılım’, ‘kalkınma’ ‘kahrolsun lider oligarşisi’.

Tıpkı bugün olduğu gibi o dönem de TÜSİAD çatısı altındaki büyük sermaye çıkış arıyor, çözüm öneriyordu.

Kodlar, ‘yeniyi temsil’ iddiasındaki parti ile örtüşüyordu: ‘Şeffaf devlet ve sistem’, ‘sadece ekonomik değil siyasal dönüşüm’ vb.

Şimdi de ‘yeniyi öneren’ ile büyük sermayenin kodları örtüşüyor: ‘Çöken kurumsal yapı’, ‘Hesap verebilirlik’,  ‘öngörülebilirlik’ vs.

Kesişen kodların hedefi net: Yatırım için sermayeye güven ortamı!

Hedef; ‘fikir özgürlüğü’, ‘AB normları’, ‘hukuk devleti’ kavramları ile çerçeveleniyor.

2000’LERDE KURULUP BOZULANI YAPMAK

Millet İttifakının çıkışı, farklı sermaye kesimleri (İktidar etrafında kümelenmiş ve talep önceliği olanlar ile diğerleri) arasındaki blokun çatladığı bir sürece denk geliyor.

Oysa 2000’li yılların başındaki ağır kriz ortamında bloklar birleştirilmişti.

O dönem uygulanan politikanın iki ayağı vardı. Birincisi yabancı para akışını sağlayacak piyasacı bir altyapı kurmak. İkincisi emeği ucuz ve güçsüz kılmak.

Program emek örgütlerini, sendikacılığı fiilen etkisizleştirdi: TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB dahil, sermaye blokunu bütünleştirdi.

AKP’de en başından itibaren bir sermaye partisiydi. Sadece, büyük sermayenin değil! Aynı zamanda ‘Anadolu sermayesi’, ‘İslami sermaye’ gibi isimlerle tanımlanan irili ufaklı sermaye gruplarının da sınıfsal çıkarlarını temsil ediyordu.

AKP’nin uygulayıcısı olduğu…

Sermaye birliğini sağlayan…

Kemal Derviş tarafından yazılan programın merkezine Merkez Bankası yerleştirilmişti.

Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını (enflasyon kontrolünü) sağlamaktı. 

Faiz, gerçekleşen enflasyonun üstünde tutulacaktı. Döviz bollaşıp ucuzlayacak, enflasyon düşecekti.

Yüksek faiz, ucuz döviz! Bir döneme kadar tüm sermaye çevreleri için ganimet.

Ülke ekonomisi için ise tarımdan sanayiye, tüketimden finansa korkunç bağımlılık!

Bu denge 2013 yılında yabancı sermaye akışının azalmasıyla bozuldu.

Sermaye arası çatışmalar (Gülen Cemaati ile çatışma da dahil küçülen pastadan pay kavgaları) arttı.

Sürecin yaralarını sarabilmek sermayenin de desteğiyle ‘başkanlık sistemine’ geçildi; ‘Hız, istikrar, güç’ kodlamalarıyla.

Sermayenin beklediği hız gelmedi; hız iktidarın istediği alanda, istediği kadarla sınırlandı. Sermaye içi çatışmalar derinleşti.

2019 yılında Merkez Bankası başkanının görevden alınmasıyla da… 2001 sonrası başlayan banka bağımsızlığı resmi olarak son buldu.

Fiili olan hukukileştirildi.

Bu durum her alanda gerçekleştirildi; karar alma mekanizması içinde herhangi bir bağımsız kuruma yer bırakılmadı.

Krizin, 2001 sonrası kurulan kurumsal yapıyla yönetilemeyecek kadar, derin olduğu açığa çıktı.

Lakin iktidarın yönetme biçimi de krizi daha da derinleştirdi. Ekonomik krize nur topu gibi bir de siyasi kriz eklendi.

Mutabakat metnindeki, ‘Merkez Bankasının bağımsızlığı’ vurgusunun kalınlığı ekonomik tamirata başlanacak noktayı göstermekle ilgili! 

PEKİ YA EMEK?

2002 kodları veriliyor, o politikalarda kurtuluş öngörülüyor.

Millete de… ‘Hükümete yabancılar güvenmiyorlar, gelmiyorlar; biz güvenecekleri ortamı sağlayacağız” mesajı veriliyor.

Oysa yabancı sermaye babasının hayrına gelmiyor. Geldiklerinde sadece ‘refah’ görülmedi; Hikaye özelleşmiş kamu şirketleri, ucuz emek, kredi ile tüketim, derinleşen dış bağımlılık ile sonuçlandı.

Sermaye sınıfları için yine de cezbedici olabilir.

Peki ya 20 yılda tarumar olan emeğe ne güvence verilecek.

TÜSİAD…

Ranttan sanayiye dönüş istiyor. Dönüşüm için emeğin nitelikli hale gelmesi gerektiğini vurguluyor.

‘Yeni bir anlayışla geleceği inşa’ raporunda…

Gelir adaleti tesis etmekten’, ‘düşük ücretten’, ‘ücret adaletsizliklerinden’ dem vurup emeği yedeklemeye çalışıyor.

Öte yandan TÜSİAD kurmaylarının evi önünde eylem yapan işçiler darbedilerek, ters kelepçeyle gözaltına alınıyor. 

Bu durumda…

Tepkisi yükselen halka, eylemleri yaygınlaşan işçilere umut sadece para politikasıyla mı verilecek?

Yolsuzlukların önlenmesi, milletin kanını emen rantın kesilmesi elbette önemli! Lakin emeğin bıçak kemikteki haline çözüm önerilmeyecek mi?

2010 öncesini, yani yeni AKP’ye karşı eski AKP’yi önermekle mi geçiştirilecek!

***

Mutabakat metninde ayrıca…

Yerli büyük sermayenin ve uluslararası sermayenin ‘yeşil dönüşümcü geleceği inşa’ projelerine uyum gözleniyor; çevre mahkemesi kurma önerisi en somut örneği.

Sermaye hegemonyası için yeşil dönüşüm! Ne kadar çevreci ve doğayla barışık? Başka bir tartışma konusu.

***

Kamu bankalarından TRT’ye, YÖK’ten RTÜK’e , yargıdan TÜİK’e… Kamu kurumlarının yeniden yapılandırılması metinde yer almış.

Eski ve eksik kalanları ise… 

Belli ki…

Siyasal iklimi etkileme ve ekonomi politikasına doğrultu verebilme potansiyeli açığa çıkan işçi eylemleri başta olmak üzere…

Mücadele edenler belirleyecek!

ÖNCEKİ HABER

ODTÜ Biyolojik Bilimler öğrencilerinin telafi ders talebi kazanımla sonuçlandı

SONRAKİ HABER

Antep Angora Halı'da işçiler düşük zamma karşı iş bıraktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa