01 Mart 2022 04:59

İttifak tartışmasına oy pusulası meselesi olarak bakamayız

Bize lazım olan ittifakı, oy pusulasından çok depolarda, limanlarda, fabrika ve atölyelerde, okullarda, motokuryelerin bagajında, kısacası kendi gündelik hayatımızın içinde bulabilir ve kurabiliriz.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Barış GENÇYILMAZ
Eskişehir

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in katılımıyla “Türkiye Nereye Gidiyor? Halk Güçleri Ne Yapmalı?​” başlıklı halk toplantısı düzenleneceğini bir arkadaşımdan öğrendim. Toplantı başlığında yer alan iki soruya cevap olabilecek her şey ilgimi çektiğinden 20 Şubat’taki oturumu dinlemeye gittim. En başta bu soruları kendine dert edinmiş farklı insanlarla dolup taşan bir salon görmek bile umut vericiydi.

Ülkenin dört bir yanında birbirinden farklı ama ortak noktalara işaret eden eylemler var. Doğubeyazıt'taki zam protestosunu Esenyurt'taki Migros depo işçilerinin mücadelesiyle birleştirecek bir güce ihtiyaç olduğu da herkesçe söyleniyor ama Ercüment Akdeniz, bu söylemin ötesine işaret etti. Çünkü ne yapılması gerektiğini söyleyen kişi veya kurumun aynı zamanda o gereklilikleri yerine getirdiğini de göstermesini, meydanı boş bırakmayacaklarını açıkça ifade etmesini önemli buluyorum.

Patron siyasetinin her krizde sarıldığı “Hepimizin aynı gemideyiz” klişesi boş bir önerme. Hepimiz aynı ülkedeyiz, aynı dünyadayız deyince de halklar açısından anlam değişmiyor görüldüğü gibi. Çünkü aynı yerde olmanın tek başına bir numarası yok, biz aynı yerde de olsak “çok farklı koşullar” altındayız. O yüzden ne gemimiz gemilerine benzer ne batışımız çıkışımız. Akdeniz’in söylediği ve benim “ulusların kendi gemisini inşa hakkı” diye düşünüp tebessüm ettiğim, “Sömürünün olmadığı yeni bir gemi inşa etmeliyiz” sözleri kulağa cüretkâr gelebilir ancak başka bir hakikat var mı? Yok. Kendi gemimizin dümenine geçmezsek enflasyonun mu sonuç, faizin mi sebep, dış güçlerin mi mihrak, iç güçlerin mi hain olduğu tartışmaları arasında çürüyen insan toplamına dönüşeceğiz. Gündemi sürekli “hain, mihrak, Avrupa bitik, Türkiye süper güç” ayarında tutalım isteyen havuz medyasının kadrajıyla sokağınki hiç örtüşmez hâle geldi. Sarı sendikanın tespitleriyle işçininkinin örtüşmediği gibi. İşte nasıl ki hem işçi basını hem de alternatif medya gazetecilikteki bu kuşatılmışlığı bir şekilde aşacak hamleler yapıyorsa işçiler de kendi kuşatılmışlıklarında benzerini yapıyor bugün. Örneğin esnaf-kurye eylemleri, örgütsüz işçilerin örgütlü direnişleri ve boykotlar gibi yeni deneyimler ortaya çıkıyor.  

Ercüment Akdeniz'in değindiği önemli hususlardan biri de kazanımların değerini bilmek. Son derece zor koşullarda yaratılan bu havanın bir şarkıya ya da bir popülist seçim söylemine kurban edilmemesi mühim. Aniden ve sansasyonel şekilde gündem olan öyle başlıklar oluyor ki iktidarın yöntemi olan “kutuplaşma” sanki bizim lehimizeymiş gibi davranabiliyoruz. Bir sanatçının şarkı sözleri, bir futbol kulübünün açıklaması bizi bölebiliyor. Bu kutuplaşma tam da AKP’nin istediği gibi kültürel alanda ve söylem düzeyinde kurulunca CHP de gidip TÜSİAD’a çağrı yapıyor. Hatırlarsak CHP ekonomik kriz gündemiyle ülke genelinde halkla buluşacaklarını ilan edip ilk ve son mitingini Mersin’de düzenledi. O mitingteki kalabalıktan, coşkudan, iradeden değil, Migros Depo işçilerini sokağa atan Tuncay Özilhan’ın TÜSİAD’ından medet umuyorlar. Ee siyaset tarzı böyle olunca iki şarkı sözüyle sağa sola savrulmak da kolay oluyor. Yoksa Tarkan gibi bir sanatçının zaman zaman doğadan, halktan yana tavır alıyor olması elbette değerlidir.

Peki bizim için seçim süreci nasıl geçecek, halk düşmanı AKP-MHP iktidarına karşı ana muhalefetin ve fotoğraf arkadaşlarının durumu da ortadayken biz ne yapacağız? İşte burada Ercüment Akdeniz’in sözlerine kulak vermekte yarar var. Çünkü gençlerin, işsizlerin, işçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, mültecilerin, iktidar tarafından damgalanmış herkesin bir çözüm yolu arayışı bulunuyor. Bu yüzden ittifak tartışmalarına kuru bir oy pusulası meselesi olarak bakamayız. Bugünlerde bize lazım olan ittifakı, oy pusulasından çok depolarda, limanlarda, fabrika ve atölyelerde, okullarda, yurtlarda, motokuryelerin bagajında, kısacası kendi gündelik hayatımızın içinde bulabilir ve kurabiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Ankara Üniversitesinde yemekhane ücretine yüzde 60 zam yapıldı

SONRAKİ HABER

DİSK Emekli Sen, kuruluş yıl dönümünde insanca yaşayacak ücret istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa