Çaresiz değil öfkeliyiz, 6 Mart’ta alanlardayız!
Mücadelenin programı genç kadınların ellerinde kuruluyor. Pusula, pergel, rüzgâr neye ihtiyaç varsa kadınlar o oluyor, onu kullanıyor ve onu yaratıyor.
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Zehra ÖZÖCAL
İstanbul
2022 yılının 8 Mart’ında tüm kadınların hep birlikte güçlerini göstermesine; sokaklarda taleplerini öfkeyle, umutla, dansla, şarkıyla dile getirmesine sayılı saatler kala tüm hazırlıklar hummalı bir çalışma ile devam ediyor.
Bir süredir talep ve haklar mücadelesinin hemen hemen her alanında en önde yürüyen kadınların yılın bu dönemlerinde de birbirinden güç toplamaya, birbirinin gücü olmaya, birlikteyken ortaya çıkan gücünü yaşama yaymaya olanak aradığı ve yarattığı bu süreç, genç kadınlar içerisinde de kendini örgütlüyor.
Genç kadınlar ne zaman taleplerini dile getirmeye başlasalar bir çırpıda sayısız mücadele anından ve alanından gelen cümleler dakikalarca süren sohbetleri oluşturuyor, kız kardeşlik kendisini genç kadınların arasında hızla örgütlüyor.
Şiddetin ve baskı koşullarının bu denli ağırlaşması, genç kadınları en geniş birliklerde yan yana gelmenin önemi konusunda ortaklaştırırken bu birliktelikleri gidişata, memleketin ve kadınların geleceğine müdahale edebilecek örgütlü bir güce dönüştürmenin nasıl sağlanacağı bulunması gereken ilk yanıtlardan. Yalnızlık ve çaresizlik hissi, şiddet faillerinin ve koruyucu, aklayıcı, görmezden gelici, eşitsizliği derinleştirici her politikanın bağrında yetişirken; taleplerini koruyan ve mücadeleye atılan geçmişteki yalnızlığından örgütlü bir güce, çaresizlik hissinden dünyayı yerinden oynatmaya doğru adımlarını sıklaştırıyor. “Okulda neden CİTÖK yok? Pedlerdeki vergi oranları neden bu kadar yüksek? Neden bu yasalar kadınlardan değil şiddet faillerinden taraf? Ekonomik krizin, yoksulluğun içinde niçin en çok yükü çeken biz genç kadınlar? Arkama bakmadan yürümek, gönlümce dolaşmak, görünür olmak; toplumsal baskıdan, rollerden sıyrılmak nasıl mümkün?” gibi birkaç sorunun etrafında toplanan milyonlarca genç kadını çaresizliğe iten koşulları ve yaratıcılarını tanıyoruz. Onlarla her yerde karşılaşıyor, bir bilen bir bilmeyene tanıtsın diyerek karşılarında çoğalıyoruz.
“KORKU NE? YETER Kİ ELLERİN ELLERE KAVUŞSUN”*
Tek adamın saldırıları, kadınların yaşam haklarına yönelik bir tehdit oluşturmaya devam ederken hem temsilcisi olduğu burjuvazinin egemen üretim ilişkileri, ekonomik kriz, savaş, yağma ve talan politikaları gibi biçimlerle teşhir oluyor hem de bedelinin genç kadınlar tarafından ödenmesi üzere gerçekleştiriliyor. Genç kadınların kesintisiz bir endişe ve korku halinde olmaları; yaşamdan özgürce keyif almaktan ve kendini gerçekleştirmekten, haklarıyla korunduğunu bilmekten oluşan hayalleri tedirgin ediyor, binlerce iğne batarcasına her an tetikte olmak adı konulmamış bir sözleşme olarak her gün imzalanıyor.
Kendisini eşitsizliğin ve şiddetin köklerini korumaya vakfetmiş bir yönetimin saldırganlığına karşı üniversitede, lisede, iş yerinde tek bir hakkını geride bırakmadan; tek bir ihtiyacını, özlemini es geçmeden talep etmek genç kadınlara çarenin yol haritasını sunuyor, çünkü mücadele eden kazanıyor.
Şiddeti ortadan kaldırmaya dair açıktan hiçbir önerisi olmayan tek adam yönetiminin yanında millet ittifakının da vaat ettiği “ülkede eşit bir yaşam”ı mümkün kılabilecek herhangi bir mücadele programına sahip olmadığı görülüyor. Bunun karşısında istedikleri yaşam koşulları için mücadele edenlerin adım adım örgütlendiği ve sahiplendiği program ise kendisini Farplas’dan Pass South’a ilan etmeye başlıyor. Mücadelenin programı genç kadınların ellerinde kuruluyor. Pusula, pergel, rüzgâr neye ihtiyaç varsa kadınlar o oluyor, onu kullanıyor ve onu yaratıyor. Bu belki de başlayana kadar imkânsız ve zor görünen ama nedenlerini tarihe ve dünyanın gidişatına, işçi ve emekçi kadınların bıraktığı sayısız mücadele birikiminde bulduğunda kendi olanağını yaratan, mücadelenin ne türden bir zorunluluk olduğunu bize hatırlatan bir güce dönüşüyor. Sayısız etkinlik ve buluşmanın ardından biriktirdiklerimizi alanlara taşımanın, genç kadınlar olarak taleplerimizle alanlarda buluşmanın heyecanı bu 8 Mart’ta da çaresiz değil öfkeli binlerce genç kadının mücadelenin en önünde yürüyeceğine yeniden işaret ediyor.
*Sennur Sezer – Sabah Türküsü