05 Ocak 2013 14:47

Geride kalmayacaklar!

Tam 45 yıldır kumu cama çeviren fabrika bir “sözle” kapandı. Şişecam’a ait Topkapı Anadolu Cam Sanayi Fabrikası’nın fırınlarında alevler saçan cam hamuru donduğunda, geride de yüzlerce işsiz kaldı. Üstelik, fabrika küçüldüğü ya da krize girdiği için değil. İşçinin sırtından kazın

Geride kalmayacaklar!
Paylaş
Özge Ayaz

bırakılarak öğrenen işçiler, mesai arkadaşlarıyla, eş ve çocuklarıyla, hep birlikte, kocaman gerçek bir aile olarak mücadele veriyorlar. Şişecam’ı sadece Türkiye’nin değil, dünyanın önde gelen firmalarından biri haline getiren bu aile, kendi emekleriyle kurulan Şişecam’ın diğer fabrikalarında çalışmaya devam etmek istiyor. “Ekmeğin yarısı bizimse, mücadelenin de yarısı bizim” diyen işçi eşleri ise en öndeler. Ve kararlılar, geride kalmamaya... Şişecam işçileri direnişi eşleriyle birlikte sürdürüyor. Fabrikanın kapanma süreci ve bunun ailelerine etkilerini konuştuğumuz işçi eşleri, mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduklarını söylediler.

Fabrikanın kapandığını ilk duyduğunuzda neler hissettiniz?

Rahşan Baş: Eşim işyerindeydi beni aradı ve makinelerin kapandığını söyledi. O an da ne ben cevap verebildim ne de o konuşabildi. Kapattıktan sonra işçiler fabrikada ağlamaya başlamış  biz de evde.. Bu şekildeyiz. İş arkadaşımızın 5 yaşındaki kızına “nasılsın Sude” dediğimde, “iyi değilim” dedi. 5 yaşındaki çocuk örneğin oyuncağı olmadığı için iyi olmaz normalde ama onun bana verdiği cevap “babam işsiz kalacak” oldu. Bu duyduğum zaman o çocuğun karşısında cevap veremedim, hiçbir şey diyemedim. Bunun cevabını ben Şişecam yetkililerinden bekliyorum.. O çocuğa lütfen cevap verin.

Ayla Kayı: Temmuz’da kapanacak dediler, Kasım’da kapanacaktı, Aralık 31 oldu. Kağıt asalı 1 ay oldu. Ama biz yine dedik ki Şişecam bize bunu yapmaz. Bizleri ortada bırakmaz, öyle ya da böyle yatay geçiş hakkımızı verecek. Şu an büyük bir hayal kırıklığı içindeyiz.

Burcu Punar: Ben baba sevgisinden mahrum olarak büyüdüm. Orada yıllardır çalışan herkes için geçerlidir bu. Biz babamla doğru düzgün vakit geçiremezdik. Benim babam gececi olurdu, sabaha kadar çalışırdı, gelirdi sabah beni öpüp gider yatardı. Evet zordu, izine çıkamıyorlardı, göremiyorduk, özlüyorduk ama en azından evimizde bir tas sıcak çorbamız oluyordu.

‘İŞTEN ÇIKTIN PARAN YOKTUR’

Şişecam’ın bu kararı hayatınızı nasıl etkiledi?

Ayla Kayı: Parasız yaşanmıyor, çocuklar var işin içinde... Kuru ekmekle de karın doyar ama benim 2 evladım okuyor, biri servisle gidiyor, dershaneleri var. Bunların hepsi para bekliyor. 15 gündür doğalgazı açmıyorum. Akşam 8’den sonra açıyorum. Ödeyemeyeceğim biliyorum. Aralık’ın 20’sinde son parayı aldık, faturalarımızı ödedik, aidatlarımızı ödedik, peki ben bu ayın 20’sinde gelecek faturalarımı nasıl ödeyeceğim? Anasınıfına giden çocuğumun okul aidatını nasıl ödeyeceğim? Devlet bana diyecek mi, “Sen 85 TL ödüyorsun ben sana bunu çıkarıp vereyim”... Servis şoförü senin çocuğunu ücretsiz götüreyim diyecek mi? Hayır... Biz sadece hakkımızı istiyoruz, fazlasında gözümüz yok.

Firuze Punar: Bizim bayramımız da olmadı, seyranımız da olmadı. Vardiya sistemi olduğu için yeri geldi komşuluk görevimizi bile yapamadık. Onlar Şişecam’a böylelikle ömürlerini verdiler. Oğlumu dershaneye yazdırdım, geçen gün oğlum bana “Anne beni dershaneden alır mısın? Çünkü babam eve para getirmeyecek, ne olacak halimiz” dedi. Çocuk bana öyle şeyler söylüyor ki, içim acıyor. “Artık bizim evimize ekmek girmeyecek” diyor. Çocuklar her şeyin farkında, üzülüyorlar biz ne kadar belli etmemeye çalışsak da son bir aydır farkındalar.

Rahşan Baş: Benim büyük oğlum üniversitede okuyor. Onun aylık gideri 800 lira. Bize 740 lira vereceklerini söylüyorlar... O zaman ne yaparız bize para kalmayacak, biz evde yemek yemeyelim, elektrik harcamayalım, su kullanmayalım mı? 

Ayla Kayı: Benim küçük kızım, ben içerideyken telefonumu almış babasını aramış. “Baba bugün gelecek misin? Gelirken bana patates getir, ya da getirme, işten çıktın paran yoktur...”. Bunu diyen çocuk 4.5 yaşında.. Diğer kızım 12 yaşında astım hastası. Bir gün eyleme götürdüm, hem orayı hem de babası eve gelmiyor, babasını görsün diye, hastalandı. Babası akşama kadar onunla hastanedeydi. Evet, hastaneye götürdüm hatta mecbur kaldım kredi kartını kullandım. Başka çarem yoktu, çocuk nefes almıyor. Onların vereceği 700 lirayı ben 2 saatte harcadım. Sadece derdim, çocuğumun nefes almasıydı. Onlar benim çocuğumun nefes alma hakkını da ellerinden aldı.

Talepleriniz nelerdir?

Rahşan Baş: İşverenimiz fabrikadaki makineleri Eskişehir’e götürecek. O makineler eşlerimizin elleri değerek çalıştı. O makinenin bir kolu kadar eşlerimizin değeri yok mu? 2 yıl önce Ahmet Kırman fabrikaya geldiğinde işçilere sizleri mağdur etmeyeceğiz sözünü vermişti. O sözü tutmasını ve yatay geçiş hakkımızı vermesini istiyoruz.

Ayla Kayı: Şişecam’ın girişinde bir tabut var oraya 3000 kişiyi gömdüler. Bedenimizi değil, hayallerimizi, duygularımızı, ümitlerimizi, çocuklarımızın geleceklerini gömdüler. Hepimiz oradayız... Umutlarımız hepsini boşa çıkarttılar ama vazgeçmeyeceğim umut etmekten. Sesimizi çıkartmalıyız.. Asla yılmamalıyız... Derdimiz şiddet değil. Biz fabrikayı işgal etmedik, orası bizim memleketimiz, yurdumuz. Ahmet Kırman’ın sesimizi duymasını ve haklarımızı vermesini istiyoruz.

Firuze Punar: Eşlerimizin emeklerinin karşılığını istiyoruz Ahmet Kırman’dan. Eşlerimizin karşısına çıkıp, “sizi götüreceğim ya da götürmeyeceğim” desin. Gelsin konuşsun onlarla. Tazminatını yatırmak mı her şey “mağdur etmeyeceğim” sözünün karşılığı bu muydu?

Burcu Punar: Ben haklı olduğumuzu ve mutlaka kazanacağımızı düşünüyorum. Herkesin de buna inanmasını istiyorum. Biz sloganları laf olsun diye atmıyoruz. Orada söylenen her cümlelerin içerisinde milyonlarca duygu, hayat, küçük çocukların emekleri var. Artık sesimizi duysunlar. (İstanbul/EVRENSEL)


ŞİŞECAM BİZİ DE YOLLARA DÖKECEK

Siz bir işte çalışıyor musunuz peki?

Ayla Kayı: Hayır çalışmıyorum. Çalışamazdım çünkü eşim vardiyalı çalışıyor. Ben tekstil mezunuyum, ilk evlendiğimde de çalıştım ama eşimi kapıda “merhaba” diyecek kadar görüyordum. Çocuklar olduktan sonra da mecburen evde kaldım. Çünkü, çalışanların Pazar günleridir ya izin günleri ama bizim eşlerimiz hafta içi izin kullanırlardı. Yıllık izinleri yaz tatiline gelmez, çünkü sırayla çıkmak zorundadır. Kışın denk gelirdi. Biz eşimizle bir şey yapamazdık, çocuklarıyla bir paylaşımları yoktu. Gün geliyordu çocuklarım 3-4 gün babalarını göremiyorlardı. Biri geliyor, öteki gidiyor. Babaları geldiğinde onlar uyurken başlarına öpücük kondursa ne olur ki, hissetmiyorlardı çocuklar. Babalarının sevgilerini görmüyorlardı. O durumda da biz takviye oluyorduk. Bizim çalışmak gibi bir alternatifimiz yok, çünkü biz çocuklarımızın yanında olmak zorundayız. Ama bu saatten sonra Şişecam bizi de yollara dökecek, başka yol gözükmüyor.

Rahşan Baş: Ben de vardiya sisteminden kaynaklı çalışamamıştım ama artık eşlerimize mecburen destek olacağız. Eşlerimiz Şişecam olmadığı zaman sudan çıkmış balık gibi olacaklar çünkü hiçbirinin elinde camdan başka bir şey olmadı.

Firuze Punar: Şu saatten sonra düşünüyorum çalışmayı. Tamam bu zamana kadar eşim Şişecam’da çalışıyordu. Şimdi eşimin çalıştığı makineyle ilgili bir iş dışarıda yok. Hadi 3-5 kişi toplansın o işi kursun diyebileceğimiz bir durum yok. Rahşan’ın dediği gibi sudan çıkmış balıklar şu an. Eşim gitsin garsonluk yapsın desem, iki çayı veremez.


Yeni yıla Şişecam fabrikasının içinde girdiniz... Neler hissettirdi size bu durum?

Rahşan Baş: 2013’e mutlu girmek istedik ama çok da umutlu giremedik. Orada çocuklarımız üşüyerek, o yakılan varillerin başında geçirdik ama inanıyorum ki Şişecam bizi burada mağdur etmeyecek. Hâlâ bunu söylüyorum. Biz aileyiz aile olarak da kalacağız. Şu anda o kadar bir birimize kenetlendik ki, bizleri ve çocuklarımızı ve eşlerimizi bir birinden ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecek.

Burcu Punar: Yıl başı günü ben kalemimi verdim ve bunu kırmalarını istedim. Çünkü benim eğitim hakkımı ve geleceğimi elimden aldılar. O kalemin artık benim için bir önemi kalmadı. Benim geleceğimi çaldılar. Babam 17 senedir o işyerinde çalışıyor. Sadece bilek gücünü değil ömrünü oraya kattı. Annem, babam sabah vardiyasındayken, sabah uykusunu böler kalkar, yemek hazırlar öyle gönderirdi işe. Annem onu yapmasaydı babam o moralle çalışıp, onları o seviyeye getiremezdi. Onlar o koltukta oturuyorlarsa bizim verdiğimiz emekler sayesinde. Ben babam işten gelmeden uyuyamazdım. Gece 12-1 olurdu ama ben yine de beklerdim. Babam gelip beni öpmeden uyuyamazdım.

Firuze Punar: 21 Aralıkta kıyamet kopacak dediler, kopmadı ama esas kıyamet şimdi koptu. İşveren bizim kıyametimizi yılbaşı gecesi kopardı. O çocukların günahı neydi, hepsi ayaktaydı, uykusuz... Biz yılbaşına mutlu ve huzurlu bir şekilde girmek isterken, işsiz bir şekilde girdik. Günlerdir fabrikada, kuru yerlerde yatıp kalkıyorlar. İşverenin hiç mi vicdanı sızlamadı acaba? Gelsin karşımıza sizin eşleriniz hırsızlık yaptı, yüz kızartıcı suç işledi ya da buna benzer şeyler yaptı bu yüzden işten çıkartıyoruz” desinler. Ama diyemezler ki... Tek isteğimiz  Şişecam’ın 11 tane fabrikasına 10-15 kişi şeklinde yatay geçiş yaptırmaları. Binlerce aile var, çorbası, tenceresi kaynayan. Aralık’ın 20’sinden beridir ücret almıyor bu insanlar, ne yapacaklar? Herkesin çocuğu dershaneye gidiyor, okula gidiyor, servis paraları var, nereden bulup yatıracaklar!


EKMEĞİMİZ NEREDEYSE ORAYA GİDERİZ

Diyelim ki “tamam tüm haklarınızla sizi Eskişehir’e götüreceğim” dediler.. Tüm her şeyi bırakıp gidecek misiniz?

Firuze Punar: Biz onun hayallerini kurmuştuk zaten. 2-3 arkadaş ev tutarsınız, biz çocukların okullarının kapanmasını bekleriz sonra biz de geliriz demiştik. Hayata sıfırdan başlayacak. Aynı il içinde bile bir mahalleden ötekine gitmek bile çok zorken, 17-18 yıl yaşadığın yerden başka bir ile gitmeyi göze almıştık ama tüm haklarımızla birlikte.

Rahşan Baş: Kesinlikle giderim. Biz de evde konuşuyorduk. 10 yaşındaki oğlum bana “Biz gittiğimizde benim arkadaşlarım, öğretmenlerim, okulum ne olacak” diye soruyordu. Benim cevabım ise işimiz ve ekmeğimiz yoksa, bizim için huzur yok. İşimiz ve ekmeğimiz neredeyse biz oraya gitmeyi göze alırız.

Ayla Kayı: Ben İstanbul’da doğdum, burada büyüdüm. Çocuklarımda aynı çevrede yaşadım. Ben de çocuğumun okuduğu okulu bitirdim. Ama ben çocuğumu o okuldan mezun edemeyeceğim.

Burcu Punar: Ben her şeyi bırakmaya razıyım. Babam beni hiç yalnız bırakmadı bende onu bırakmam.


UYKUSUNDAN KALKIP SLOGAN ATAN ÇOCUKLAR VAR

Çocuklar da var burada. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?

Burcu Punar: Kardeşim bana gelip “abla şunu yapmayalım, abla bundan kısalım”  dedikçe ben daha çok etkileniyorum. Çünkü o da farkında. Anneme “dershaneyi bırakayım”dediğinde hepimiz yıkıldık. Yangından mal kaçırır gibi insanları kapının önüne koyuyorlar. Babam oraya ömrünü kattı, büyüttü. Karşılığı bu mu olacaktı! Ben okul öncesi öğretmenliği okuyorum. Öğretmen olacaktım. Ahmet Kırman ve o fabrikada çalışan herkesin torunlarının öğretmeni olacaktım belki. Ama ne oldu, benim eğitim hakkımı elimden aldılar. Tazminat vereceklermiş, hazıra dağ dayanır mı? Çocukların hepsi bunun farkında. Gece uykularından uyanıp slogan atanlar var. O kadar etkileniyorlar. Sözlerinde durmadılar. Bizi yarı yolda bıraktılar, karda kışta kıyamette bizi sokağa attılar. Yılbaşını yine fabrikada geçirebilirdik ama fabrika kapanacağı için değil, taşınıp herkes hakkını alacakdiye mutlu bir şenlik düzenleyerek. 

ÖNCEKİ HABER

Maliki’ye muhaliflerden 8 maddelik talep

SONRAKİ HABER

Enver Paşa’nın peşinde...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa