İsrail-Türkiye görüşmesi | Doç. Dr. Keleşoğlu: Normalleşmenin nedeni müttefiksiz kalma durumu ve izolasyon
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un Türkiye'ye gelişini değerlendiren Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu, "Normalleşme' çabalarının asıl nedeni uluslararası alandaki izolasyon ve müttefiksiz kalınması" dedi.
Fotoğraflar: Tayyip Erdoğan (solda), Mustafa Kamacı/AA | Isaac Herzog (sağda), İsrail Cumhurbaşkanlığı/AA
Erdi TÜTMEZ
İstanbul
2008 yılından bu yana gergin bir dönem geçiren Türkiye ve İsrail’in Cumhurbaşkanları, Ankara’da bir araya geliyor. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un ziyareti, İsrail’den Türkiye’ye 14 yıl sonra cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olurken, ziyaret aynı zamanda Ukrayna’daki savaşın gölgesinde gerçekleşiyor. Herzog ve Erdoğan, aynı zamanda yaşanan savaşla ilgili Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk yapmaya da aday.
Ankara’nın Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve son olarak İsrail ile "normalleşme" çabalarının Ortadoğu’da var olan durumu nasıl etkileyeceği tartışılırken, gelişmeleri Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu ile konuştuk. 31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara gemisine İsrail’in düzenlediği ve on Türkiye vatandaşının öldürüldüğü olaydan itibaren Türkiye-İsrail ilişkilerinin buhranlı bir seyir izlediğini söyleyen Keleşoğlu, "Saldırı sonrasında Türkiye Tel Aviv Büyükelçisini geri çağırmıştı. 2016 yılında ilişkilerin normalleştirilmesi için İsrail tazminat ödemeyi kabul etmiş ve büyükelçiler karşılıklı olarak geri dönmüştü. 2018 baharında İsrail’in Filistin’deki göstericilere aşırı şiddet uygulaması neticesinde büyükelçi tekrar geri çekildi. 4 sene sonrasında gelen bu yumuşama havasının arkasında Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de değişen dengelerin olduğunu söylemek mümkün" değerlendirmesinde bulundu.
ORTAK POZİSYONA HANGİ ŞARTLAR GETİRDİ?
İsrail’in Eylül 2020’den itibaren "İbrahim Anlaşmaları" denen bir dizi anlaşma ile BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan ile ilişkilerini normalleştirdiğini hatırlatan Keleşoğlu, "Bu İsrail’in bölgesel izolasyonunu kırması, Filistin Sorunu bağlamında Arap devletleri nezdindeki pozisyonunun değişmesi ve kuruluşundan beri güvenlik açısından kendisini en rahat hissettiği uğrağa erişmesi anlamına geliyordu. Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji kaynaklarının piyasalara ulaştırılması açısından da Türkiye ve İsrail farklı pozisyonlarda yer almaktaydı. İsrail’in Yunanistan, Güney Kıbrıs, BAE ve Mısır’la birlikte Türkiye hilafına hareket etmesi Türkiye ile ilişkilerini daha da girift hale getirmişti. ABD’nin East Med adıyla bilinen doğal gaz hattı projesini desteklemekten bu yılbaşında vazgeçmesi İsrail’in Türkiye ile ortak bir pozisyonda buluşmaya yakın hale getirdi.” yorumunu yaptı.
"ABD İLE İLİŞKİLERİN TAMİRİ…"
Türkiye’nin İsrail ile kurmuş olduğu siyasal ilişkilerin başından beri Filistin Sorunundaki gelişmelere ve Arap devletleri arasındaki dengelere göre şekillendiğini söyleyen Keleşoğlu, “Türkiye son yıllarda Müslüman Kardeşler’e verdiği bölgesel destek nedeniyle başta Mısır olmak üzere, Suudi Arabistan ve BAE ile çok gergin bir döneme girmişti. Bu da bölgeyle ilişkileri açısından önemli handikapları beraberinde getirmekteydi. Türkiye’nin müttefiki Katar’ın S. Arabistan ve BAE ile arasını düzeltmesi Türkiye’nin de hamle yapmasının önünü açtı. BAE, Suudi Arabistan ile başlayan ilişkileri tamir etme hamlesinin bu sayılan ülkelerle yakın ilişkiler içerisinde olan İsrail ile devam etmesi eşyanın tabiatı olarak okumak gerek. Ötesinde ABD ilişkilerin tamiri açısından da İsrail’in özel bir rol oynama potansiyeline sahip olduğunun altını çizmek gerek" dedi.
EKONOMİK KRİZ ÖNEMLİ ETKEN
Ankara’nın Mısır, BAE ve ardından İsrail’le "normalleşme" çabalarının çeşitli nedenlerinin olduğunu söyleyen Keleşoğlu, "Asıl neden uluslararası alandaki izolasyon ve müttefiksiz kalınması. Ankara’nın Doğu Akdeniz’de Libya hamlesi, iç savaşta Trablus hükümeti ile deniz anlaşması ve askeri destek verilmesi daha önce yan yana gel(e)meyen Mısır, İsrail, G. Kıbrıs, BAE ve Libya’nın doğu hükümetini yan yana getirdi. Bu karşı karşıya gelişin yarattığı riskleri tüm taraflar azaltma isteğinde; özellikle de Ukrayna Savaşı’nın yarattığı iklimde bu çabaların artacağını söyleyebiliriz. Türkiye açısından ikincil nedenin içerisinde bulunulan iktisadi-finansal krizin aşılması açısından Körfez'in zengin ülkeleri ile yeni iş birliklerine gitme isteği ve uluslararası piyasalar açısından da ülkesel riskleri düşüren görüntü verme arzusu olduğunu söylemek pekala mümkün” yorumunu yaptı.
FİLİSTİN SORUNU SİYASETEN ESKİ KIYMETİNİ YİTİRDİ
Filistin Sorununun özellikle Ukrayna Savaşı ile birlikte iyice uluslararası gündemden düşmüş durumda olduğunu söyleyen Erhan Keleşoğlu, “İbrahim Anlaşmaları’nın da Filistinlileri hem bölgesel güç dengeleri hem de uluslararası toplum nezdinde zayıf düşürdüğünü söylemeliyiz. Erdoğan’ın Türkiye iç siyasetine, Arap sokağına ve daha geniş İslam coğrafyasına seslenmesine imkân veren Filistin Sorununun siyaseten gündemden düşmesiyle siyasal açıdan eski kıymetini kaybettiğini söylemek mümkün. Bu da Erdoğan’a İsrail ile ilişkilerin yeniden tesisinde manevra imkânı sağlıyor” ifadelerini kullandı.