09 Mart 2022 12:05

Bölge gençliği savaşa ve sömürüye izin vermeyecek

Tüm milliyetlerden gençleri iş, eğitim, özgürlük talepleriyle Emek Gençliği’nde buluşmaya çağırıyoruz. Bu düzeni değiştirecek olan kendi taleplerimiz etrafında kuracağımız birlikteliğimizdir.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Emek Gençliği Bölge Koordinasyonu

Emek Gençliği 9. konferansına giderken iş, eğitim, özgürlük için tek adam iktidarına karşı birleşelim şiarıyla her milliyetten genci saflarına çağırıyor. Gençliğin tek adam iktidarına karşı mücadelesi, geleceğini kendi ellerine alma mücadelesidir. Bugün Kürt gençliği için de durum böyledir. OHAL yönetiminin üzerinden epey zaman geçmiş olsa da etkileri ve benzeşen yöntemleri bugün dahi kendini göstermeye devam ediyor. Anti-demokratik hak gaspları, seçilmişlere yönelik yaptırımlar, demokratik kitle örgütlerinin faaliyetlerinin önüne konulan engeller, yerel yönetimler eliyle halkın iradesine yönelik saldırılar, tek adam iktidarının kurumsallaşması noktasında büyük bir direnç unsuru olan ulusal hak mücadelesini kuşatıp her türlü ideolojik aygıtı kullanarak halkın taleplerini silip süpürmenin gayretini gösteriyor. Yığınlar açısından mevcut düzeni devam ettirebilmenin yolu salt rıza üretmekle gerçekleşemiyor. İktidarın, sermayenin çıkarlarını en ilerden koruyup geliştirebilmek için zora ve baskıya dayanan yönetimlere başvurmak zorunda olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu baskının sürdürülebilmesi için ise Kürt illeri deneme tahtası konumunda duruyor. Her türlü hukuksuzluğun, hak gasplarının ilk deneme noktasının bölge olduğu ve mevcut düzene karşı duruşu olmayan muhalefeti de buradan ikna edip çekimser kılmak mümkün oluyor. Bu bağlamada anti-demokratik yöntemler, bölgede başlayarak meşruiyet zeminine oturtuluyor ve ardından Türkiye’nin geneline de sirayet edebiliyor.

BÖLGEDEKİ KRİZİN YÜKÜ HER YÖNÜYLE KÜRT GENÇLİĞİN SIRTINDA

Emek Gençliği’nin 8. Konferansı’ndan bu yana geçen 4 yıl içerisinde Kürt gençliği, ekonomik ve sosyal anlamda derinleşen bir kötü gidişatın içerisinde. Ekonomik krizin faturasının halka ödetildiği bu süreç içerisinde yoksulluğun büyüyüp dar boğazlığın artması daha yıkıcı etkileriyle Kürt gençlerine yansıdı. Bölgesel refahın arasında büyük bir makasın olması, bu krizi daha can alıcı noktalara getirdi. Hal böyleyken gençlik içerisinde bölgeden, Türkiye’nin batısına olan göç sürmeye devam edip en ağır angarya işlerden azade olunmadı. Durumu sermaye için fırsat bilen iktidar ise Türkiye’yi uluslararası alanda ucuz iş gücü cennetine döndürmek için adımlarını attı. Devlet teşvikleriyle patronlar kollanıp bölgede tekstil başta olmak üzere büyük bir üretim başladı. Erdoğan’dan iktidarın yerel temsilcilerine kadar vurgulanan “işsizliği bitirmek”, “bölgeyi geliştirmek” olsa da meselenin iç yüzü; derinleşen yoksulluğu suistimal edip en kötü şartların reva görülerek hatta birçok yerde asgari ücretin altında çalıştırmaya mecbur bırakıp patronların karlarına kar katacağı bir düzeni tahsis etmek oldu. Kürt halkının hem ekonomik hem de ulus temelli hak arayışlarına ket vuran iktidar, yine de “Kürt sorununu” çözdüklerini söylemekten geri durmuyor. Bu çözümden kast edilen ise güvenlikçi politikaların devrede oluşundan başka bir şey değildir. Barışa dair her türlü mücadelenin engellendiği, Kürt halkının kayyumlarla seçme ve seçilme hakkının dahi gasp edildiği bu dönemde iktidarın gerçek yüzü iyice ayyuka çıktı. Öyle ki birçok kazanım, bugün formaliteden öteye gitmiyor. Kamusal alanda Kürtçenin önüne çıkartılan engeller, belediyelerin koyduğu Kürtçe isimleri kaldırıp, üniversitelerde Kürdoloji bölümleri kapattıran tek adam iktidarı, kendisinin nimeti olarak sunduğu seçmeli Kürtçe derslerini de birçok bahaneyle işletilemez hale getiriyor. Kentlerin yakılıp yıkıldığı dönemden bugüne gelindiğinde “polis devletinin” her türlü uygulaması artmış olarak Kürt illerinde sürdürülüyor. Terörü bitirdiklerinin propagandası üzerinden halkın demokratik hakları gasp edilip halka karşı zafer kazanma güdüsü ve boy gösterisiyle, kolluk kuvvetleri yığınağı devasa boyutlarda sürdürülüyor. Kolluk kuvvetlerinin, iktidarın elinde baskı ve korkutma aracına dönüştüğü de her kesimden hissedilebiliyor.  Her türlü mücadelenin bu yoldan engellenmesi, doğasına sahip çıkan yurttaşlardan zamlara karşı çıkan üniversite öğrencilerine kadar herkesin başında sopa halini alıyor. Üniversitelerde karakol, polis noktası ve çevik kuvvet yığınağıyla öğrencilerin her türlü talepleri susturulmak isteniyor. Öğrencilerin en yerel taleplerinde dahi bir araya gelişleri kriminalize edilip engellenmeye çalışılıyor.

TEK ADAM YÖNETİMİNE KARŞI MÜCADELEYE

Genç kadınlar cephesinde ise durum şöyle; genç kadınlar bölgede hem dah az iş imkanına sahip hem de kayıt dışı çalıştırılma oranları erkeklere nazaran daha yüksek. Bir de bunların yanında kadınların uğradıkları sistematik şiddet, genç kadınlar için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Örneğin, Gülistan Doku 2 yıldır kayıp ve soruşturmasında bir arpa boyu yol bile katedilememiş durumda. Üstelik tek adam iktidarı bu meselelere ilişkin bir önlem almak için bile tek bir adım atmış değil. Tek adam iktidarının geleceğimizi karartan her türlü uygulamasına karşı, hiçbir gencin yalnız ve çaresiz olmadığını birlikte düşünerek, birlikte hareket ederek bahsettiğimiz tüm bu sorunları aşabileceğimizi söylüyoruz. Başta Kürt gençleri başta olamak üzere tüm milliyetlerden gençleri iş, eğitim, özgürlük talepleriyle Emek Gençliği’nde buluşmaya çağırıyoruz. Bu düzeni değiştirecek olan kendi taleplerimiz etrafında kuracağımız birlikteliğimizdir.

ÖNCEKİ HABER

Coğrafya ve kadın: Besna

SONRAKİ HABER

“Travmalarımızı müzikle aşıyoruz”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa