Emek Gençliği konferans süreci başladı: "İş, eğitim, özgürlük için tek adama karşı birleşelim"
Emek Gençliği, ‘İş, eğitim, özgürlük için tek adam yönetimine karşı birleşelim’ sloganıyla 9. konferans sürecini başlattı. Emek Gençliği MYK Üyesi Ekin Yoldaş Kalı süreci Evrensel'e anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
Emek Gençliğinin 9. Konferans süreci geçtiğimiz ay başladı. ‘İş, eğitim, özgürlük için tek adam yönetimine karşı birleşelim’ sloganı çerçevesinde gerçekleştirilen süreç 9-10 Nisan’da yapılacak merkez konferansla son bulacak.
Üniversitelerde kayyum rektörün tartışıldığı, barınma sorununun arttığı, cemaat yurtlarına dönük tepkilerin arttığı; buna karşın devletin yurt sorunu karşısında sessizliğini koruduğu, ekonomik kriz nedeniyle yağmur gibi yağan zamlar karşısında öğrencilerin yoksullaştığı, kalitesiz yemeklere karşılık yemekhane ücretlerine gelen fahiş zamlar nedeniyle öğrencilerin açlıkla sınandığı, meslek lisesi öğrencilerinin 4 gün iş, 1 gün okul denilerek ucuz iş gücü haline getirildiği bir dönemde gerçekleştirilen konferans sürecinde gençler, geçen 4 yılda öne çıkan sorunları değerlendirecek; geleceğe dair de mücadele hattı belirleyecek. Konferans sürecini Emek Gençliği MYK Üyesi Ekin Yoldaş Kalı konuştuk.
YOKSULLUK, SÖMÜRÜ, BİAT KÜLTÜRÜ, SAVAŞ…
8. konferans üzerinden 4 yıl geçti. Geçtiğimiz döneme baktığınızda konferansa hangi soru ve sorunlarla gidiliyor?
Geçen sürede mücadele doğrultusunda belli başlı kazanımların elde edilebildiğini, hakların korunabildiğini gördük. Ancak artan saldırılarla ekonomik, sosyal ve politik alandaki sorunlar büyük ölçüde büyüdü. Ekonomik kriz gençliğin en yakıcı gündemi. Öğrenciler temel ihtiyaçları için okurken çalışmak zorunda kalıyor. Barınma, sağlıklı beslenme, eğitim materyalleri ulaşılamaz durumda.
Salgında yüz yüze öğrenime geçildi ancak hiçbir önlem alınmadı. Uzaktan eğitim süreci ise bir kuşağın öğrenim sürecinin sosyal olanaklarından yararlanamamasına neden oldu. Eğitimin sosyal bir faaliyet olması nedeniyle bu süreç alenen eğitim hakkının gasbıydı. Lise düzeyinde bilimsel ve nitelikli eğitim imkansız hale getirildi. Birkaç saatlik sınavlarla rekabete sürüklenen liselilerde gelecek kaygısı arttı. Bu nedenle özel eğitim kurumlarına on binlerce lira ödemek zorunda kalıyorlar.
Meslek liselerinde öğrenciler, staj adı altında atölyelerde ve fabrikalarda sömürünün içine itiliyorlar. Salgın döneminde meslek liseliler kendi okullarında sıra, dezenfektan gibi malzemeler üretti ve liselerin döner sermayesi milyonlarca lira ile doldu. Ancak bu para eğitimin niteliğini artırmak ya da öğrencilerin eğitime ulaşması için gerekli ihtiyaçlara kullanılmadı.
Özetle bir yandan ticarileşme sürerken bir yandan eğitimin içi boşaltıldı ve eşitsizlik hat safhaya ulaştı. Küçük azınlık olan zengin ailelerin çocukları iyi olanaklarla eğitim görürken milyonlarca emekçi ailesinin çocukları geleceksizliğe sürükleniyor. Artan işsizlikle “en iyisi” diye gösterilen üniversitelerin mühendislik ve tıp fakültelerinden mezun olan gençler bile geleceğe güvenle bakamıyor.
Öte yandan gençlerin kendini ifade edebileceği ve hayatlarına dair kararlar verebileceği topluluk, kulüp gibi mekanizmaların önü de çeşitli yollarla kesiliyor. Üniversitelerde rektör, dekan atamalarıyla söz hakkı hiçe sayılırken, iktidarın çeşitli kadroları liselerde tek adama biat etmeyi örgütlüyor.
Emperyalistler çıkarları için paylaşım savaşlarını körüklerken silahlara milyarlar harcanıyor. Tek adam yönetimi pastadan pay kapma umuduyla gençliğinin geleceğini savaşın içerisine sürüklüyor.
Bu sorunlar karşısında gençliğin eğilimleri neler?
Gençliğin önemli bölümü bireysel mücadele veriyor. Geçici işlerde çalışma, sosyal harcamalarından kısma, ulaşıma para vermemek için yürüme, yemekhaneye gidebilmek için derse girmeme gibi birçok pratik sıralayabiliriz. Yurt dışına çıkabilmek için dil öğrenme, sertifika alma çabaları… Bu çabaların çoğu da olumsuz sonuçlanıyor.
‘KAZANIM SAĞLAYAN ÖRGÜTLÜ MÜCADELE’
Bu çabalar neden genelde olumsuz sonuçlanıyor?
Mesele gençlerin bireysel başarıları, başarısızlıkları değil. Baskıdan ve sömürüden başka bir şey üretmeyen kapitalist sistemle alakalı. Burjuvazinin temsilcileri ve ideologları gençleri bireyselliğe itmek için her türlü yola başvuruyor. Gençler arasında iktidar ve mevcut düzenin değişmesi isteği yaygın. Ancak değişimi başkasından bekleme eğilimi yaygın. Politik örgütlülüğe karşı ciddi bir mesafe ve ön yargı var. Ancak çözümsüzlükler arttıkça bir araya gelme arayışı da güçleniyor.
Bunu gerek Boğaziçi’de başlayıp diğer üniversitelere yayılan demokratik üniversite talebinde gerekse zamlar karşısında verilen mücadelelerde ve liselilerin eğitim sistemine dair protestolarında gördük. Yaklaşık 17 bin işçinin ek zam talepleriyle gerçekleştirdiği iş bırakma eylemlerinde de genç işçiler ön saflarda yer aldı. Şimdi bireysel kurtuluş deneyleriyle örgütlü mücadele deneylerini kıyaslayalım. Kuşkusuz herkes örgütlü mücadelenin kazanım getirdiğini rahatlıkla görecektir.
Güvenli gelecek için gençliğin burjuvazinin aldatmacalarını terk edip yüzünü örgütlü mücadeleye dönmesi gerekiyor. Gençler kendi geleceği için işçilerin ve emekçilerin safında birleşmedikçe egemen sınıfların işi kolaylaşıyor.
‘KAYBEDECEK VAKTİMİZ KALMADI’
Peki örgütlü mücadele fikrine gençlerin yaklaşımı nasıl?
Kimsenin elinde omuzlarımızdaki yükü hafifletecek bir tılsım yok. Bunu iddia edenler en hafif tabiriyle umut tacirliği yapıyor. Gençlerin adalet ve eşitlik özlemini istismar ediyor. Gerek iktidar gerekse kendisini alternatif olarak sunan Millet İttifakı gençliğin acil ihtiyaçlarını çözecek bir programa sahip değil. Gençliğe figüranlıktan başka şey vadetmiyorlar. ‘Bekleyin, durun’ diyerek enerjimizi soğuruyorlar.
Açıklıkla ifade etmek gerekir, gençliğin kendi örgütlü mücadelesinden başka çıkış yolu kalmadı. İktidarın mücadeleci unsurları ‘marjinal’ göstermesi ciddi bir ön yargı biriktiriyor. Bu süreçte tartıştığımız ve sonrasında Emek Gençliğine katılan gençlerin çoğu “Ben örgütlülüğü böyle bilmiyordum, kendimi sizinle ifade edebileceğimi düşünmüyordum” gibi ön yargılarını ifade ediyor. Artık ön yargıları kenara bırakmalıyız, çünkü işçi, işsiz ve öğrenci gençliğin hayatın akışına müdahale etmekte kaybedecek vakti kalmadı.
Peki mevcut tabloda Emek Gençliği nasıl bir pozisyon alıyor?
Gelişen koşulları ve nedenlerini kavrama, bu koşulları dönüştürebilme adına Emek Gençliği gençliğin elindeki en büyük olanak. Herhangi bir ayrım gözetmeksizin her kesimden Türkiye gençliğine kapısı açık. Gençliğin ve işçi sınıfının yüzlerce yıllık deneyimlerini ve bağımsız örgütlülüğünü esas alan Marksist-Leninist ideolojiyi rehber edinerek hayatı bilimsel bir yöntemle ele alan başka bir gençlik örgütü yok. Türkiye gençliği sorunları kökünden kurutarak, başta en acil istek ve özlemleri olmak üzere; eşit ve özgür bir yaşam, sosyalist bir gelecek için Emek Gençliğinde birleşmeli.
‘YARIN DEĞİL ŞİMDİ, YALNIZ DEĞİL HEP BERABER’
Peki konferansla ne amaçlıyorsunuz, çağrınız nedir?
Gençliğe beklemeyi vadedenlere karşı Emek Gençliği, saflarını genişleterek kendini yenilemeyi, eksiklerinden ders çıkarıp mücadeleyi ilerletmeyi hedefliyor. Konferanslarımızı bu amaçla gerçekleştiriyoruz. Bir yandan geçen 4 yıllık sürede değişen koşulları, öte yandan bu koşullar karşısında nasıl tutum alacağımızı tartışıyoruz. Sınıflardan, bölümlerden, iş yerlerinden başlayan bu tartışma süreci buralarda alınan kararlarla birlikte iller ve Türkiye geneline merkezileşiyor. Böylece gençlik hem özgün talepleri etrafındaki mücadelenin doğrudan karar vericisi oluyor; hem de ortaklaşan talepleri etrafında mücadelesini merkezileştiriyor.
Emek Gençliğinin gelişip güçlenmesi gençlik hareketinin ilerlemesi; gençlik hareketinin gelişmesi ise Emek Gençliğinin ilerlemesidir. Konferansımızın sloganı da hem gençliğin taleplerini hem de hedefimizi özetliyor. “İş, eğitim, özgürlük için tek adam yönetimine karşı birleşelim” diyoruz. İçerisinde bulunduğumuz koşulların sorumlusu bizler değil kapitalistler ve onların çıkarlarına hizmet eden tek adam yönetimidir.
Elbette çağrımız da çalışmamızın temposu ve yoğunluğu da konferans süreçlerimiz ile sınırlı değil. Bahsettiğimiz yenilenme ve ilerleme her daim gerekli. Tam da bu nedenle birlikte öğrenmek, öğrendikçe yapmak için istek ve özlemlerimizi kazanmak için Türkiye gençliğini yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber mücadeleye çağırıyoruz.