11 Mart 2022 14:45

Kobanê Davası'nda tüm siyasetçiler Aysel Tuğluk’a özgürlük istedi

İddia makamının tutukluluk devam mütalaasına karşı söz alan tutuklu siyasetçiler Aysel Tuğluk’un tahliyesini talep ederek, bunun vicdani ve insani bir hak olduğunu dile getirdi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması, 8’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda görülüyor.

Duruşmaya Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi birçok kentten kadın avukatın yanı sıra Kürt siyasetçi Sırrı Sakık, HDP Ankara İl ve ilçe örgütü yöneticileri ile HDP’li milletvekilleri katıldı.

Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. 

“HUKUKSUZLUKLAR ZİNCİRİ VAR”

Dün konuşması yarıda kalan Kandıra 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinden SEGBİS ile duruşmaya bağlanan yerine kayyım atanan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak, “Bu yargılama bir hukuksuzluklar zinciri olarak devam ediyor. Yaptığınız her işlem hukuksuzluk zincirine ekleniyor ve bir hukuksuzluklar silsilesi oluşuyor. Bu zincir yığınının altında bize bu kumpası kuranların kalacağına yürekten inanıyorum. Yalanları üst üste yığarak bir yalan kulesi oluşturur ve o kulenin altında kalırlar. Bize kumpas kuranlar bu yalanlar ve hukuksuzluklar kulesinin altında kalacaklarına yürekten inanıyorum” dedi.

“BU ÜLKEYİ AYDINLIĞA ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Mahkeme heyeti tarafından kendilerine söz verilmemesini ve sözlerinin kesilmesini eleştiren Kışanak, yürütülen hukuksuzluklara dikkat çekti. Kışanak, şöyle devam etti: “Siz bütün hukuksuzlukları yapıyorsunuz bana da ya susup ya da ‘Ne yapayım’ demek kalıyor ya da müdahil olmak kalıyor. Hangisini yapsak o da yanlış. Ama asıl yanlışı mahkeme heyeti olarak siz yapıyorsunuz. Ortada hukuksuz bir işlem var ve biz buna müdahil olmakta tereddüt ediyoruz. Soru sorsak biz suçlu oluyoruz sormasak da bu hukuksuzluklar ve yalanlar gerçekmiş gibi algılanacak. Bir süreden sonra ‘Bu hukuksuzluğa ortak olma’ diyorum kendime. Biz yaptıklarımızın doğru, halkımızın çıkarına olduğuna inandığımız için bunları yapıyoruz. Bunda hiçbir tereddütümüz yok ve bunun yapmaya devam edeceğiz. Hepimiz saatlerce konuşmak, bizi birbirimize çatıştıran, kutuplaştıran, bu ülkeyi bataklığa sürükleyen iktidarı teşhir etmek ve ülkeyi aydınlığa çıkarmaya çalışıyoruz. Görevimiz bu bizim. Bizim bu süreçten kaçma gibi bir derdimiz yok. En iyi şekilde kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Siz de bizi kendimizi ifade edemez hale getirmeyin.

POLİSLERİN AKIBETİ ARAŞTIRILSIN

Bu kumpas 2014’te kuruldu. Kobanê olayları denilen olayların, demokratik bir hak olan gösteri hakkını provoke eden kimse dosyayı hazırlayanlar da onlar. Adına kontgerilla mı dersiniz, karanlık güçler mİ dersiniz ne dersiniz bilmiyorum. Olayın asıl failleri bunlar. Bunun bir kumpas olduğunu başta İçişleri Bakanı olmak üzere herkes çok iyi biliyordu. 6 yıl boyunca beklettiler birgün işe yarar diye. Yargı kumpasa alet olamaz. 6 yıl sonra kumpasçıların çöplüğünden bir şey çıkarır mıyız denildiğinde yargı mensubunun ‘Hayır’ demesi lazımdı. Buraya gelenler de bizlerden şikayetçi olmadıklarını, varsa suçlu bulunması gerektiğini söylüyorlar. Ama siz bize yönelik bir şikayete çevirmekte ısrarcısınız. Burada müşteki sıfatıyla dinlediğiniz kişilerin 2014’te alınan ifadelerinde imzası bulunan polislerin akıbetinin araştırılmasını ve bulunmasını istiyoruz. Kumpasın temellerini onlar atmışlardır.

NEDEN DEMOKRATİK HAKLARA SAHİP ÇIKMIYORSUNUZ?

IŞİD’e karşı Anayasa çerçevesinde demokratik bir hak olan sivil toplum örgütleri ve siyasetçilerin katıldığı demokratik haklar kullanıldı. Bu insanlar dışarı çıktı ama herhangi bir şiddet eylemine katılmadı, sadece demokratik haklarını kullandı. Siz bunları bir suçlama konusu gibi görüp suça bulaştırmaya çalışıyorsunuz. Demokratik hakla provokasyonu üst üste getirerek, demokratik hakları kullanılamaz hale getiriyorsunuz. İnsanlar demokratik haklarını kullanmasın, tepkilerini dile getirmesin, sussun ve iktidara biat etsinler istiyorsunuz. O yüzden yoksulluğa, savaşa karşı çıkana tutuklama ve soruşturma yapılıyor. Kadınlar sokağa çıktığında önlerine barikatlar çıkarılıyor. Hadi iktidar bunu yapıyor ama siz yargıçlar olarak adalet mekanizmasının yürütücüleri olarak neden demokratik haklara sahip çıkmıyorsunuz? Savaşı, yoksulluğu yanlış buluyoruz diyebilir. Bu bir suç mudur? Bunu nasıl bir suç olarak görebilir ve bunu sorabilirsiniz? Bu kabul edilebilir bir şey değil. Yarın başımıza neler geleceğini bilemediğimiz bir süreç koyuyorsunuz önümüze. 

“DİYARBAKIR HDP’SİNİN BAŞKANI” DİYE BİR SIFAT VAR MI?

Hiçbir şekilde elle tutulabilir bir tarafı olmayan bir uygulama yaptınız burada. Duruşma faaliyeti devam ederken burada dinlenmesi gereken birini gizli saklı dinlediniz ve sonra duruşma tutanağına eklediniz. Elinize tutuşturuldu, bundan eminim. Nerden eminim? Benimle ilgili kurulan kumpastan dolayı eminim. Hukuk adaletten vazgeçtim, tarih ve takvim diye bir şey var. Savcı benimle ilgili bir soruşturma yürütüyor ve adli kolluğa bir araştırma yapmasını istemiş. Adli kolluğun yaptığı araştırmanın aynısı iddianamede yer almış. Kolluk araştırmasında, ‘Diyarbakır HDP’sinin başkanı’ diye bir sıfat uydurmuş bir suç bulamayınca. Soruyorum size öyle bir sıfat var mıdır? Teknik olarak benim HDP ile bir bağım yoktu. Programatik olarak HDP’liyim. Programını, çalışmalarını doğru buluyor ve tasvip ediyorum.

POLİS ARAŞTIRMA TUTANAĞINDA

Gizli tanıklar da var demiş kolluk. 3 tane tanık beyanı koymuş ve araştırma tutanağının altına 25 Kasım 2019 tarihini atmışlar. Ardından savcı ise bu tutanağı okumuş ve iddianameye çevirerek dosyaya eklemiş. ULAŞ’ın beyanı 4 Mart 2020… Araştırma tutanağından tam 4 ay sonra. 4 ay sonra ULAŞ isimli bir gizli tanık çıkacak ve benimle ilgili ifade verecek. Açıkça Ankara’da soruşturmayı yürüten savcı, oraya bunları yazdırmış sonra da buna uygun bir gizli tanık bularak, oraya eklemiş. Gül Tanrıverdi’yi de oraya yazmışlar. Benim hakkımda bu ifadeleri verecekleri nereden biliniyordu?   

YA CEVAP VERİN YA BELGELERİ DOSYADAN ÇIKARIN

Sami Baran 12 Aralık 2019’da ifade vermiş yani araştırma tutanağından 20 gün sonra. Sizin tebliğ ettiğiniz, tarihler ve bilgilerden bahsediyorum. Birebir cümle cümle aynı olan ifadeler nasıl olur da kolluğun araştırma tutanağında aylar öncesinden hazırlanır? Var mı cevabınız? Ya bana cevabını verin ya da belgeleri davadan çıkarın. Artık tutuklama gerekçesi yapmayın. Bu belgeler çok açık ve net kumpasın kayıtlı tarihidir.

HAKİM ‘BELGELER ÇIKSIN İSTİFA EDERİM’ DEDİ

Demokratik Kürt siyasetini, halklarımızın kardeşçe yaşamasını bertaraf etmek istiyorsunuz. O zaman hakim ‘böyle belgeler çıksın istifa ederim’ dedi. Belgeleri size sunuyorum. Kollukların akıbetini araştırırsanız, ucunun nereye çıkacağı belli.

SEGBİS ÇÖZÜMÜNÜ YENİ DURUŞMADAN ÖNCE GÖNDERİN

Duruşma tutanakları, diğer periyot başladıktan bir gün sonra ya da bir iki gün önce elimize ulaşıyor. Ara kararlar üzerinden yanlışlara müdahil olmak isteniyoruz. Ben SEGBİS’te mi olacağım, onlara mı bakacağım? Duruşma tutanaklarını iki gün sonra gönderin. Yeni duruşma periyotlarında ara kararların farkına varmadan burada dahil oluyoruz. Kendimizi savunma hakkımız gasp ediliyor. SEGBİS çözümleri de geç geliyor, onlardan yararlanmak istiyoruz. Kağıt üzerinden hukuki destek almaya çalışıyoruz, bu kadar kapsamlı dosyada çalışmamız mümkün değil. Duruşmalara daha hazırlıklı gelelim. Dosyaya giren çıkan evrakların haddi hesabı yok. Giren-çıkan evrakların dizin yapılarak, tebliğ edilmesini istiyorum.

DURA DURA ÖRGÜT ÜYESİ OLABİLİRSİN!

Malatya davası dosyasındaki mitingler, konuşmalarda tutuklama gerekçesi olarak sürdürüyorsunuz. ‘Sanığın demeç, açıklama, miting, tanık beyanları destekler örgüt içerisinde olduğunu destekleyen tavırlar’ Kobanê ile ilgili nasıl bir tavrım var. IŞİD’in Kobanê’ye saldırısı bir insanlık trajedisiydi. Kobanê’de koridor açılmasını istemek insani bir refleksti. Bu suç olamaz. Katıldığı ama konuşma yapmadığı etkinlikler, birleştirilerek, örgüt üyesi gerekçesi yapıldı. Siz de bu tasnife uyarak, bazı yerlerde dura dura örgüt üyesi olmuşum, bazı yerlerde konuşmuşum örgüt propagandası yapmışım. Hangisinin propaganda olduğunu nasıl ayırt edeceksiniz merak ediyorum. Bu durumda açıklamada durursanız, örgüt üyesi olursunuz. Dura dura örgüt üyesi olabilirsin, konuşursan da propaganda yapmış olursun. Bu yanlıştan vazgeçin.

SONU HÜSRAN

‘Aynı yoldan gidersen başka bir yola çıkma şansın yok’ diye bir söz vardır. Darbecilerin, kumpasçıların açtığı yoldan gideceklerse bilsinler ki onların sonu hüsran oldu. İktidarın da sonu hüsran olacaktır. Sizlere hüsran olan bu yoldan gitmek yerine bir ara yol bularak, çıkmanızı öneriyorum.”

BİZİ TECRİT EDİYORLAR”

Ardından söz alan Alp Altınörs, “Biliyorum ki zor günler geçecek ve yeniden bir araya geleceğiz” diyerek savunma hakkının ihlaline vurgu yaptı. Duruşma periyotlarının fiziksel işkenceye dönüştüğünü ve savunma hakkına yönelik taleplerini aktaran Altınörs, “Savunmaya dair bilgisayar sorunlarımız çözülmedi. Bizi tecrit ediyorlar, tek tek çıkarıyorlar. Çarşamba günü bir görevli memurun, hakaretine, bağırmasına maruz kaldım. Bilgisayarda 14.00’ten 16.30’ya kadar kalmamız gerektiğini söyledi. Bu bizim hakkımız, kimse bize ne kadar kalacağımızı dayatamaz. Buna itiraz ettim. Bir saat beklettiler. ‘Babanızın uşağımı var’ diyerek hakaretler ettiler. Kimse bize hakaret edemez. Nazım Hikmet’in ‘Biz size gölgemizi ezdirmeyiz’ diye bir sözü var. Biz de size gölgemizi dahi ezdirmeyiz. Tek tek çıkarıyorlar ve üzerimize kapıyı kapatıyorlar. Görevli memur fazla bağırıp, çağırdığı için diğer tutuklular da duydu. Kendimi güvende hissetmiyorum. Sözlü şiddete maruz kaldım. Güvende hissetmediğim için bilgisayara çıkmayacağım” şeklinde konuştu.

“BİR GİZLİ TANIK DİĞERİNİ ÇÜRÜTÜYOR”

Özgürlük haklarına dair Altınörs, 550 gündür cezaevinde tutulduklarını belirtti. Rus atasözü “Kalemle yazılanı baltayla kesip atamazsınız” hatırlatan Altınörs, “İltisak kavramının hukukta yeri yoktur. Bu iltisak kavramı OHAL uygulamasının niteliğidir. İddianame de olmayan suçlar tensip tutanağında yer alıyor. ABC123 demişsiniz. Ama gizli tanık A-HABER de diyebilirdiniz. A Haber’de haber yapmış, bizim söylediklerimizi söyledi, diye. Muhtemelen gizli tanık A Haber’in muhabiridir. Siz gizli tanığı duruşmanın ara verildiği çarşamba günü dinlediniz. Gizli tanık, rivayetle, kulaktan duyma beyanları var. Siz de heyet olarak buna ortak oldunuz. ABC123’ün uydurduğu senaryo MAHİR’inkini çürütüyor. Bu yeni senaryoya göre MYK’nın haberi olmaksızın HDP Diyarbakır’dan yapıldığını söylüyor. Kerem Gökalp ise söz de talimatın Kamuran Yüksek tarafından Demirtaş’a söylendiğini belirtiyor. Bu bariz çelişkiler kumpası ortaya çıkarır. Şüpheden sanık yararlanır, demiyorsunuz. Alıp, hemen tutuklamaya gerekçe yapılıyor. Çelişkilerin farkında değil misiniz? Farkındasınız. Çökmüş bir dosyayı böyle diriltemezsinz” ifadelerini kullandı.

“İKTİDAR DEĞİŞİR ATK’NİN YAPISI DEĞİŞMEZ”

Ardından Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad -TJA) aktivisti Ayla Akat Ata söz alarak, şöyle devam etti: “Dün burada her iki eşbaşkanımız da Aysel arkadaşımızla ilgili beyanlarda bulunarak durumu hakkında bilgi verdiler. ATK raporlarından söz edildi. AİHM’in alınan alternatif raporlara dair tanıklığımız var. Siz yargıç olarak sadece hukuka göre değil vicdana göre de bir karar vermeniz gerekir. Türkiye’de iktidar değişir ama ATK’nin yapısı değişmez. Öyle bir hale geldik ki bu ülkenin Adalet Bakanı ile ATK Başkanı aynı gün değişiyor.”

TUNCEL: KADINLAR VARSA HAYAT VAR

Ardından söz alan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski eş genel başkanı Sebahat Tuncel, tüm kadınları selamlayarak sözlerine başladı. Tuncel, “Biz kadınlar nerede olursak olalım erkek şiddetiyle karşılaşıyoruz. Onlar dışarıdan biz içerde direndik ve 8 Mart’ı kutladık. Bir kez daha vurgulamak istiyorum kadınlar varsa hayat vardır” dedi.

“AYSEL TUĞLUK OLARAK KONUŞMAK İSTİYORUM"

Tutuklu siyasetçi Aysel Tuğluk adına konuşacağını ifade eden Tuncel, “CMK maddelerini bile aleyhimize nasıl kullanacağınızı düşünüyorsunuz. Öyle bir yargılama yapıyorsunuz. Adalet tek taraflı değildir, sayın savcı. Terazinin bir tarafına tek doldurursanız kopar. Savcı bey mütalaasına lehimize olan bir tane şey koymamış, aleyhe her şeyi koymuş. Buradan adalet çıkmayacağının farkındayız ama biz kadınlar, ekolojik bir yaşam, demokrasi, barış için mücadele ediyoruz. Aysel Tuğluk bizim gurur kaynağımız. İlk kez siyasette eşit temsilin sembolüdür” diye konuştu.

“Aysel Tuğluk buraya gelmiş ve savunma verebilmiş olsaydı, ‘DTK’den beni yargıladınız, 10 yıl ceza verdiniz. Yatıyorum’ diyecekti” diyen Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz tutukluluk gerekçesine de DTK’yi öne sürüyorsunuz. Sami Baran ne demiş? ‘Aysel Tuğluk kadın hareketinde çalışmış’ ona ne gerek var, biz söylüyoruz; kadın çalışmalarındayız. Aysel arkadaşımız Yurtsever Kadınlar Derneği’nde çalışmalara başladı. HADEP’de, DTK’da KJA’da çalıştı. Oraya üye oldu diye Aysel arkadaşımızı 38 kez müebbetle mi yargılıyorsunuz? Aysel arkadaşımızı bunları yaparken sağlıklıydı, sokakta, alanda mücadele etti. Bunu reddetmiyoruz. Biz yaptıklarımızı savunuyoruz. Biz hakikat yolcusuyuz. Aysel arkadaş bu kürsüyü kullanamıyor. Kullansaydı o da aynı şeyleri söylerdi. Bu devlet Aysel'in yaşamla bağını kopardı. Bu nasıl barış, nasıl kardeşlik, nasıl özgürlük? Biz bu ülkede kardeşçe yaşamak istiyoruz dedikçe, siz ‘bölücü’ diyorsunuz. Yüzyıldır Kürtlerin yaşamadığı şey kalmadı” diye belirtti.

“İNTİKAM ALIYORSUNUZ”

Tuğluk, şöyle devam etti: “Aysel arkadaşımız Dersimlidir. 37 Dersim Tertelesi hikayeleriyle büyüdü. Onun öfkesi bu ülkeden ayrılmak üzerine olmadı. 12 Eylül darbesini yaşadı. Ağabeyi cezaevinde katledildi. Buna rağmen öfkesini insan hakları mücadelesine yönlendirdi. İntikam alıyorsunuz. Yüzyıldır Kürt halkından intikam alıyorsunuz. Ben varım, varsam dilimde kültürüm de var. Ben bir halkım benim dilimi, kültürümü yaşama hakkım var. Beni ne hakla yurttaşlıktan çıkarıyorsunuz, hangi hakla beni bölücü olarak yargılıyorsunuz? Bu durum Aysel arkadaşımız için de geçerli. Aysel arkadaşımız bu kürsüyü kullanabilseydi bunu çok daha geniş anlatacaktı. Aysel Tuğluk açısından daha fazla bu işkenceyi uzatmadan tahliyesine karar verilmesini istiyoruz. Tutukluluk gerekçesi de mükerrer. Siz bu dosyadan tahliye etseniz bile tahliye olamayacak. Çünkü 10 yıl ceza almış. Devlet bir yurttaşın sağlık hakkını güvence altına almak zorunda. Bugün sağlık hakkı ortadan kaldırılıyor.” (MA)

ÖNCEKİ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hekimlere yönelik sözleri, 14-15 Mart "Tıp Grevi" - Dr. Ali Karakoç | Sağlık Olsun

SONRAKİ HABER

Türkiye'de 25 bin 401 kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı, 123 kişi hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa