14 Mart 2022 00:31

"Söyleşiler edebiyattaki değişimi ve gelişmeleri anlamamızı sağlar"

Kadir İncesu, Yazar Ayşe Kaygusuz Şimşek ile kitap tanıtım yazılarından oluşan “Yaşamdan Armağan” ve söyleşilerden oluşan “Düşe Yazanlar 1” ve “Düşe Yazanlar 2” üzerine konuştu.

Fotoğraf: Ayşe Kaygusuz Şimşek'in kişisel arşivi & Görsel: Düşe Yazanlar 2 kitabının kapağı | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Kadir İNCESU

Şiir, öykü, deneme, roman ve çocuk kitapları bulunan Ayşe Kaygusuz Şimşek kitap tanıtım ve söyleşileriyle de tanınıyor. Şimşek ile Ekin Sanat Yayınları tarafından yayımlanan kitap tanıtım yazılarından oluşan “Yaşamdan Armağan” ve söyleşilerden oluşan “Düşe Yazanlar 1” ve “Düşe Yazanlar 2” üzerine konuştuk. Şimşek “Söyleşi yapılan edebiyatçıların sorulara verdikleri yanıtlar aynı zamanda edebiyatımıza bir katkıdır. Diğer taraftan edebiyatın dünü ve bugününü önümüze koyarken, edebiyattaki değişimi ve gelişmeleri anlamamızı sağlar” diyor.

“Düşe Yazanlar”da edebiyat ve sanat dünyasından 49 isim ile yapılan söyleşiler yer alıyor. Söyleşi yapacağınız isimleri nasıl belirliyorsunuz?
Bu bazen, edebiyata kattığı değerlere saygı duyduğum ve söyleşiyi bir vefa borcu olarak düşündüğüm kişi, bazen de kalemine güvendiğim ve geleceğine inandığım insanlar oluyor. Söyleşilerin dışında kitap tanıtımlarında da kalemi, dili, konusu ve anlatımı iyi olan kitapları değerlendiriyorum. Tabii her okuduğumuz kitabı da değerlendirmemiz zaman açısından mümkün değil. Ama bir şey var ki yeni yazmaya başlamış kalemleri yüreklendirmek adına da elimden gelen katkıyı sağlıyorum.

"BANA GÖRE KOLAY DEĞİL"

Söyleşi yapmanın kolay olduğu düşünülür. Sizinle de söyleşiler yapılıyor. Soru soran ve yanıtlayan açısından bir değerlendirme yapar mısınız?
Söyleşi yapmak sanıldığı gibi hiç de kolay değil ya da bana göre kolay değil. Söyleşi yapacağım şair, yazar, sanatçı her kimse onu tanımam gerekir. Tanıma derken, yaşamı ve kişiliğiyle değil tabii, bunların yanında kalemiyle, ürettikleriyle tanımam gerekir. Bu çalışmada da kişi hakkında epey bir bilgi edinmiş olurum. Bilgilenme hem yaptığım işi hem de karşıdaki insanı önemsediğimi gösterir. Bu da söyleşi sırasında benim rahat olmamı sağlarken, karşı tarafta da bir memnuniyetlik, hoşnutluk oluşturur. O zaman arada samimi bir sıcaklık da gelişir. Aynı zamanda bu bilgilenme benim de birçok konuda farklı düşünmemin önünü açar. Paulo Freire “Ezilenlerin Pedagojisi” kitabında “Öğretmen öğrencisine öğrettiği gibi öğrencisinden de öğrenir” diye belirttiği gibi ne de olsa bizler birçok şeyi birbirimizden öğreniyor, birbirimizi çoğaltıyor, birbirimizin yazın alanına katkı sunmuş oluyoruz.

"YAPTIĞIMIZ ŞEY YAZILI ARŞİV"

Sizin bir söyleşiye hazırlanma, söyleşiyi yapma, metni hazırlama süreciniz nasıl gelişiyor?
Söyleşi yapacağım şair, yazarsa kitaplarının çoğunluğunu okuyorum. Bu okuma günlerce sürer ve okurken, yazarın kendini, hayata, olaylara, dünyaya bakışını ele veren satırların altını çize çize okuyorum. Bu kişi bir ressamsa eserlerini incelerim. Ses sanatçısı ise müziğini dinlerim. Söyleşileri şimdiye kadar hep iki yöntemle yaptım. Biri ses kayıt yöntemi, diğeri soru hazırlayıp gönderme ve sonrasında üzerinde düzenleme ve düzeltmeler yapma. Metni hazırlarken en çok dikkat ettiğim, kişiye ait özel tarihler, mekan ve yer isimleri ile kitapların adı ve basım tarihleri. Benim için bunlar önemli. Çünkü yaptığımız şey ‘yazılı arşiv’ ve eğer bir yanlışlık olursa insanlara yanlış bilgi verdiğimiz gibi geleceğe de yanlış bilgi taşımış oluyoruz. Yanlış bilginin düzeltilmesi ise, hele yakın zamanda fark edilmediyse neredeyse imkansız.

"SÖYLEŞİ EDEBİYATIN DÜNÜ VE BUGÜNÜNÜ ÖNÜMÜZE KOYAR"

Söyleşinin, edebiyattaki yeri üzerine neler söylemek istersiniz?
Söyleşi edebiyatın diğer türleri gibi sadece yazarın kendine özgü yaratımı değildir biliyorsunuz. Söyleşi karşılıklı iki ya da üç kişi arasında soru, cevap şeklinde yapılan konuşma, sohbetin yazılı metin haline dönüşmesidir ve samimiyet esastır. Söyleşiler yazar, şair ve sanatçıları kendi ağzından tanıtan metinler olduğu için de önemlidir. Burada bir noktaya dikkat çekmek isterim. Yıllar önce “Stefan Zweig’ı Anlamak” başlıklı bir çalışma yaparken ne kadar araştırdıysam da Zweig’ın çocukluğuna dair bir tek yazı bulamadım. Onun için yaptığım söyleşilerin değişmeyen tek sorusu ‘çocukluk’tur. Bir insanı anlamak için eserlerini okumak, incelemek yetmez; çocukluğuna, mayalandığı döneme bakmak gerekir. Bu anlamda yazar, şair ve sanatçılar hakkında yapılan çalışmalarda söyleşi kitapları ‘kaynak’ kitap olarak kullanılır ve sadece bunun için bile çok önemlidir. Kaldı ki söyleşi yapılan edebiyatçıların sorulara verdikleri yanıtlar aynı zamanda edebiyatımıza bir katkıdır. Diğer taraftan edebiyatın dünü ve bugününü önümüze koyarken, edebiyattaki değişimi ve gelişmeleri anlamamızı sağlar.

ÖNCEKİ HABER

“Kadınların Objektifinden Karabağlar”

SONRAKİ HABER

HDP İzmit İlçe Kongresi gerçekleştirildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa