17 Mart 2022 00:10

Ukrayna’dan haberler: Savaş, medya, gazetecilik

Gazeteci ve Akademisyen Can Ertuna savaş bölgesinde bilgi güvensizliğini ve savaşta gazeteci olmayı yazdı.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Can ERTUNA
Gazeteci
- Akademisyen

“Birisi bizi diğer köprüye götürmeyi önerdi ve bir kontrol noktasını geçerken bize ateş etmeye başladılar. Sürücü geri döndü ve ateş etmeyi sürdürdüler; ikimiz vardık. Arkadaşım Brent Renaud vurulmuş ve arkada kalmıştı… Boynundan vurulduğunu gördüm…”

Gazeteci ve Belgeselci Renaud, Ukrayna’daki savaşta öldürülen ilk yabancı gazeteciydi. TIME Stüdyoları için küresel göçmen krizini belgeleyen proje için çalışıyordu; Ukraynalı göçmenleri görüntülerken öldürüldü. Bu yazı kaleme alındığı sırada, Fox Kameramanı Pierre Zakrzewski, Ukraynalı Gazeteciler Yevheni Sakun ile Oleksandra Kuvshynova da görev sırasında hayatlarını kaybetmişlerdi. Adları, Gazetecileri Koruma Örgütü verilerine göre 1992-2022 yılları arasında öldürülen 1432 gazetecinin isimlerinin yanına eklendi. Peki, herkesin elinde akıllı telefonun olduğu, internetin bilgi, fotoğraf ve görüntüye “boğulduğu” yeni medya çağında bir gazeteci neden hayati risk alır? Ya da gazeteciliğe neden ihtiyacımız var?

‘BİLGİ DÜZENSİZLİĞİ’ VE GAZETECİLİK

İran’da 2009 yılındaki rejim karşıtı ayaklanmalar ve ateşi hâlâ sönmeyen Arap isyanları dalgasında sosyal medyada dolaşıma sokulan görüntüler, bilgi tekelinin artık salt devletler, ordular ya da medya kuruluşlarında olmadığı bir döneme girdiğimizi gösterdi. Ukrayna’da yoğun kullanılan sosyal medya platformu TikTok üzerinden sıcak çatışma, göç ve propaganda videolarının yayılması, büyük olayları aceleyle sınıflandırma telaşındaki bir kesimin bunu “Tiktok savaşı” diye anmaya başlamasına yol açtı. Bu savaşta sosyal medyaya yansıyan kullanıcı türevli içerik miktarı öncekilere göre çok daha fazla. TikTok, Instagram, Twitter ya da Telegram gibi platformlardan, içeriğin bilgi görünümünde dört bir yandan aktığı ve yanıltma amaçlı bilgi (dezenformasyon) kadar hatalı, eksik yanlış bilginin de (mezenformasyon) yoğun olarak dolaşımda olduğu bir süreçle baş başayız. İşte tam da bu yüzden hem sahada hem de haber merkezlerinde “iyi” gazeteciliğe ihtiyaç var; salt bölgeden özel haber geçmek için değil, aynı zamanda sosyal medya üzerinden yayılan bilgi/içerikleri doğrulayıp bir bağlama oturtup haber haline getirebilmek için de…

SAVAŞ BÖLGELERİNDE NASIL BİR GAZETECİLİK?

Gazetecilik tanımı ve sorumlulukları çerçevesindeki ilkeler, dünyanın birçok yerinde evrensel kurallar çerçevesinde standart hale gelmişken Türkiye’de tartışma konusu yapılıyor. Bu çerçevede kendisini gazeteci olarak tanımlayan bir kişinin savaşın taraflarından birinin üniformasını giymesinin vazgeçilemeyecek tarafsızlık ilkesini zedeleyeceği muhakkak; yeniden tartışmanın gereği yok. Arzu edenler Faruk Bildirici’nin Nagehan Alçı hakkındaki 14 Mart 2022 tarihli yazısına bakabilir. Bu pratikler sadece gazeteciliği zedelemiyor ancak aynı zamanda üniforma giyen kişi ve ekip arkadaşını da hayati tehlikeye atıyor. Elbette bu, cephe hattında haber takibi yapanlar için geçerli, ancak savaşta bir noktanın ne zaman cephe hattı haline gelebileceğini kestirmek de kolay değil.

Bu savaşla birlikte gazeteci kimliği de güncel bir tartışma konusu. Çatışma bölgesine akın eden kanaat önderi sosyal medya içerik üreticileri ya da “influencerlar” da gazetecilerin yanında çelik yelekleriyle boy gösterdiler. “İçerik üreticileri” ve sosyal medya yıldızına dönüşen gazetecilerin kendi yolculuk hikayeleri ve kişisel gözlemlerini öne çıkarmaları, gazetecilerin “Sessizlerin sesi olma” ya da haberi tarafsız ileten aracı konumunu yitirip yitirmediği yönündeki tartışmaları da artırdı. Elbette söz konusu tarafsızlık olunca, gazetecinin bir çatışmanın taraflarını eşitlemesi ya da asimetrik bir güç dengesinde zoraki bir denge çabasına girmesi beklenmiyor; barışçı bir yaklaşımla, mağdur olan kesimlerin seslerini gerçekleri çarpıtmadan aktarmak önemli. Ancak Ukrayna’daki savaş bu konuda da yerleşik standartları ve nesnellik simülasyonunu sarsmaya aday. Rusya resmi yayın kuruluşlarının evrensel ilkelere uygun yayın yapmaması medyayı takip edenler için sürpriz sayılmaz. Ancak bu kuruluşların dezenformasyon yaptıkları gerekçesiyle yasaklanması, Batı devletlerinin ve sosyal medya platformlarının ifade özgürlüğü standartlarını yeniden düşünmeyi gerektirdi. BBC’nin deneyimli Ortadoğu Editörü Jeremy Bowen’ın “Bir molotofkokteyli zırhlı aracın neresine atılırsa etkili olur” temalı bir broşürü sosyal medya hesabında paylaşması “Acaba bunu Irak’ta, Gazze’de, Afganistan’da paylaşır mıydı?​” sorusunu beraberinde getirdi. Dolayısıyla köklü ve habercilikte standart belirleyen kuruluşların ve çalışanlarının performansları da bu savaşta önemli bir teste tabii… Bu tartışma ayrı bir kapsamlı yazı konusu olmaya aday.

El Cezire için çalışan Charles Stratford’un ateşkesten yararlanarak girdiği Harkiv’deki yıkımı ilk görüntüleyen gazetecilerden olması dikkat çekiciydi. Elinde bir cep telefonuyla yaptı bunu; o ana kadar anlatılmayanı, gösterilmeyeni sakin bir üslup ve taraflı, öfkeli sıfatlar kullanmadan yansıttı. Aslında gazetecilerden beklenen de bu; güvenli bir şekilde, olgulara sadık kalıp çatışmayı körükleyen üsluptan kaçınarak, anlatılmayanı anlatmak, gösterilmeyenleri göstermek ve sessizlerin sesi olmak… Savaş bölgesinde olmak her zaman orada iyi habercilik yapmak anlamına gelmiyor çünkü.

ÖNCEKİ HABER

Dr. Ahmet Soysal: Kuşlar da savaş korkusunu unutmuyor

SONRAKİ HABER

Anayasa Mahkemesi, Basın İlan Kurumu cezaları hakkında ihlal kararı verdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa