Özel sektörde eğitimin ve öğretmenlerin sorunları | Bursa Emek ve Yaşam
Bursa Emek ve Yaşam programında bu hafta özel sektörde eğitimin ve eğitimcilerin sorunlarını öğretmen Nur Derya ile konuştuk.
Uğur ÖKDEMİR
İhsan ÇELEPKOLU
Bursa
Bursa Emek ve Yaşam programında bu hafta özel sektörde öğretmenlerin yaşadığı sorunları ve eğitimi, özel sektör öğretmeni Nur Derya ile konuştuk.
Özel sektörde çalışma koşullarının çok ağır olduğunu belirten Derya, “Hafta sonları mutlaka derslerle geçiyor. Etütler ile birlikte bu saatler akşam saat 7, 8, 9 bazen 10’a kadar uzayabiliyor derslerin bitmesi. Bu süre çok uzun bir süre ve sizin hiçbir şekilde özel hayatınızın kalmaması anlamına geliyor. Haftanın 6 günü bu şekilde çalışma demek sizin sosyalleşmenize de izin vermiyor” dedi.
“NEREDEYSE BİR BUÇUK YIL AYNI ÜCRETLE ÇALIŞIYORSUN”
Çalışma sürelerinin insafsız şekilde düzenlenmesine rağmen alınan ücretlerin ortada olduğunu vurgulayan Derya, “Şu an asgari ücretin 4 bin 250 lira olmasının hiçbir karşılığı yok eğitim sektöründe. Çünkü sözleşmeler geçtiğimiz yılın mayıs ayında, haziran ayında, yaz aylarında yapılmış oluyor. Özel sektörde gelecek yılın planlamasını kurumlar bahar dönemi ile başlatıyor. Yani bir sözleşmeye imza atıyorsunuz ama çok geride ve aradan neredeyse ortalama bir buçuk yıl boyunca aynı ücretle çalışmış oluyorsunuz” dedi.
Sektörde öğretmenleri koruyan hiçbir yasanın olmadığını söyleyen Derya, “Belirli süreli sözleşme denilen sözleşmelere imza atıyorsunuz. 10 aylık sözleşme imzalanıyor. 10 aylık sözleşme demek sizin geriye kalan Temmuz, Ağustos ayında maaş alamamanız demek. Sınavlar bittiği zaman dershane kapanır ve siz bu süreçte maaş alamazsınız. Sözleşme sürecinden kaynaklı kıdem hakkınız ortadan kalkıyor. Aynı zamanda çalışma süreleri dediğimiz gibi çok uzun ve bunların tamamı aslında hem özlük hakları anlamında hem de kişinin ücret doygunluğunu karşılanamaması anlamında yalnız bırakıyor ve sendikalaşma da buradan ortaya çıktığını” belirtti.
“OKULLAR BİR TİCARETHANE MERKEZLİ”
Türkiye'de eğitimin ticarileştiğini ve sınıf atlama aracı olarak görüldüğünü söyleyen Derya, “Sınav merkezli bir eğitim sistemimiz var. Sınav merkezde olduğu için diyor ki, bu sınava girecek bu sınavdan kazanmış olduğu başarı ile hayatı şekillenecek, işte işçi olmayacak da beyaz yaka olacak ya da atıyorum, kaliteli işçi olacak maaşa bir asgari ücret seviyesinde olmayacakta iki asgari ücret seviyesinde olacak. Aslında o sınav merkezli eğitim sisteminin getirmiş olduğu eğitim sisteminde öğrenciye devlet kurumlarında bir sınava hazırlık süreci sunulmuyor ya da işte bir devlet kreşinde İngilizce eğitim göremiyorsunuz. Son zamanlarda diyor ki, aile ya ben gidemedim yurtdışına. O zaman benim çocuğum gidecek şekilde İngilizce öğrensin. Aslında çocuğun temel ihtiyacı olan bütün eğitim sistemini özel kurumlar sunuyor. Devlette bunların tamamının içeriği bir şekilde boşaltılmış durumda. Okullar bir ticarethane merkezli olduğu için öğretmenden beklenen aman çok matematik sorusu çözsün, boş vakti olmasın eğer 12’nci sınıf öğrencisi ise biz müzik dersi vermeyelim. Ya da Türkçesi daha iyi olsun işte tarihte en iyisi olsun. Öğretmen burada bunu yapmazsa işsiz kalacağını biliyor. Böyle bir kısır döngü var. Burada öğretmenlerden çok okulların, kurumların tutumları önemli” dedi.
“SENDİKA ÇATISI ALTINDA BİRLEŞMEK GEREKİYOR”
Eğitimin canlı bir süreç olduğunu ifade eden Derya, “Öğrencinin bütün hayatını kapsayan bir süreçtir. Öğretmen de bunun en büyük parçasıdır. Ama bugün işsizlikle, iş güvencesinin olmaması ile karşı karşıya özel sektör öğretmenleri ve bu alanda yaşadıkları sorunlar onların istedikleri şekilde ya da doğru yöntemle eğitim vermesinin önündeki en büyük engeldir. O yüzden burada yapılabilecek en önemli şey örgütlenmeden geçiyor. Bugün sendika çatısı altında birleşmek bunun en önemli adımlarından biri. Burada patronların eğitim politikalarından ziyade gerçek hayatın kendisini örgütleyen bir eğitim modeli olması gerekiyor ve bunun içinde özel sektörde çalışan öğretmenler de bu alanda örgütlenerek adım atabilirler” dedi.