Gürkan Özturan: Nefret söylemi, Rus komşulara yönelik nefrete dönüşmemeli
Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü Gürkan Özturan, Rusya’da içinde "savaş" geçen kelimelerin dahi yasaklanmasını ve sosyal medya platformlarının nefret söylemine izin vermesini değerlendirdi.
Arşiv | Fotoğraf: Unsplash
Gözde TÜZER
İstanbul
Rusya’nın Ukrayna saldırıları devam ederken, “bilgi savaşları” da sürüyor. Pek çok sosyal medya platformunun Rusya’daki hareketlerini kısıtlaması, bir taraftan Rusya’da iki hafta önce Devlet Duması’ndan geçen “savaş” kelimesini bile yasaklayan “yasa”…
Son olarak geçtiğimiz hafta Facebook ve Instagram’ın Rusya-Ukrayna savaşı ile bağlantılı bir şekilde şiddet söylemi içeren gönderilerin bir kısmı için kurallarını gevşettiği bilgisi Reuters tarafından ortaya çıkarıldı. Bunun üzerine grubun ana şirketi Meta bir açıklama yayımlayarak ilgili içerik moderasyonu politikalarında “geçici değişiklikler” yapıldığını kabul etti. Bu durum sosyal medya platformlarının savaşta “taraf” olması iddialarını yeniden gündeme getirdi. Hatta değişikliğe göre “Rus işgalcilere ölüm” gibi ifadeler bazı ülkelerde serbest hale geldi. Peki bu durum ne kadar etik, sosyal medyayı ve kullanıcıları nasıl etkileyecek?
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nden Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) Koordinatörü Gürkan Özturan “Mecraların etik tartışması da devletlerin eylemlerinden bağımsız değerlendirilemez” diyor. Özturan; Rusya’daki son düzenlemeler ve yasaklardan sonra ülkede zaten sayısı az olan eleştirel ve bağımsız 150 gazetecinin ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını ve başka ülkelere sığındığını söylüyor. Özturan ayrıca ekliyor “Toplumun haber almasının önünde bir engel olarak yandaş-medya ve sansür uygulamalarının karşısında toplumun bağımsız bilgi akışına dair çabaları takdir edilesi bir direnç.”
"DEVLETLERİN EYLEMLERİNDEN BAĞIMSIZ DEĞİL"
Sosyal medya platformlarının etik kuralları oldukça tartışmalı. Özturan dijital mecraların topluluk kuralları ve bağlı bulunduğu etik ilkelerin 10 yılı aşkın bir süredir Birleşmiş Milletlerin bir etkinliği olan İnternet Yönetişim Forumu aracılığıyla ele alındığını belirterek “Ancak, küresel dijital mecraların ulusal ya da uluslararası hukuka ya da normlara aykırı davranışları son yıllarda sıklıkla dile getiriliyor. Bu konuda hatta hatırlanacak olursa geçtiğimiz yıl yayınlanan Freedom on the Net 2021 Raporu da büyük teknoloji şirketlerinin istisnaları ve kural ihlallerini ele almıştı.” dedi.
Sosyal medya platformlarının etik tartışmalarının devletlerin eylemlerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini belirten Gürkan Özturan “Bir ülke hem BM hem de Avrupa Konseyi anlaşmalarını ve içtihatlarını hiçe sayarak bir başka ülkeyi istila ettiği noktada birçok kişi ve kurum kendilerini taraf olmak zorunda hissediyor şeklinde yorumlamak mümkün.” ifadelerini kullandı.
"NEFRET İÇERİĞİNİN YAYGINLAŞMASINA NEDEN OLACAK"
Facebook ve Instagram’ın değişiklikleri içinde “ölüm” çağrıları bile bazı ülkelerde serbest hale geldi. Şiddet çağrılarının kendine sosyal medyada nasıl yer bulacağına dair Özturan şunları söylüyor: “Şiddet çağrılarına şahsen değinecek olursam, bu konuda kesinlikle mecralardan daha tutarlı bir duruş beklediğimi söylemem gerekir. Her ne koşulda olursa olsun bu tür ifadelerin önünün açılması, daha sonra -örneklerini daha önce defalarca gördüğümüz farklı koşullara benzer şekillerde- bu tür nefret içeriğinin yaygınlaşmasına neden olacak bir adımdır bu. Her ne kadar Meta bu tür şiddet içeriğinin yanında Rus sivillere yönelik nefret söylemine izin vermeyeceğini söylese de, çoğunlukla nefretin bir piramit gibi baştan aşağıya yayılması fazlasıyla olağan.”
Özturan “istilacı bir lidere yönelik” nefret söyleminin, Kanada’da bir barmenin Rus votkalarını sokağa dökmesine, Tschaikovski’nin eserlerinin repertuardan çıkarılmasına ve nihayetinde mahalledeki Rus komşulara yönelik nefrete dönüşmemesi gerektiğini vurgulayarak “Bu söyleme izin veren Meta’nın, içeriğe erişimi olmayan Rus kullanıcılarına yönelik bir hedefi olmadığını söylemek mümkün; daha önce de kutuplaşma üzerinden bir genişleme modeli oluşturduğu ifade edilen mecranın bu tavrı ise çok şaşırtıcı değil aslında.” dedi.
"150 GAZETECİ ÜLKEYİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDI"
Bir yanda platformların kararları bir yanda devlet eliyle imzalanan sansür yasaları… Son olarak Rusya’da Ukrayna’daki savaşa ilişkin “sahte bilgi yayanlara” 15 yıla kadar hapis cezası öngören yasa tasarısı, parlamentonun alt kanadı Duma’da onaylandı. Öyle ki Ukrayna’da yaşananları “savaş” veya “işgal” olarak tanımlayanların ya da “savaşa hayır” diyenlerin gözaltına alınarak azami 15 yıl hapis cezası talebiyle yargılanması mümkün hale getirildi.
Özturan Rusya’nın hem geleneksel hem de dijital medyayı hedef alan kanunlarının yıllardır bilgiye erişimi fazlasıyla olumsuz etkilediğine dikkat çekerek “Son düzenlemeler ve yasaklardan sonra ülkede zaten sayısı az olan eleştirel ve bağımsız 150 gazeteci ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve başka ülkelere sığındı. Bu kişiler, yayın politikalarında sansüre boyun eğmedikleri için cezai yaptırımların yanı sıra hukuksuz müdahalelere maruz kalma riskini de göze alarak yayınlar yaptılar uzun zamandır.” dedi.
RUSYA’DAKİ "YASAK CEHENNEMİ"
Özturan, medya ortamının büyük oranda iktidar kontrolü altında olan Rusya’da, cılız bir sesle bağımsız yayın yapan mecraların yasaklanmasının; Twitter, Facebook, Youtube, Instagram gibi toplumun habere de ulaşmasının önünü açan ve küresel bilgi akışının bir parçası olduklarını hissettiren mecraların yasaklanması kadar etkilemediğini ekledi.
Özturan şöyle dedi: “Yıllardır oligark ailelerinin zengin çocuklarının paylaşımlarını öne çıkaran hesaplardan aşina olunan kullanıcıların paylaşımlarına bakacak olursak son günlerde bir çoğu Rusya dışında yaşadıkları sıcak iklimli ülkelerdeki lüks konut ya da araçlarından paylaşımlar yaparak bu savaş karşısında Rus gençliğinin daha da milliyetçi olacağını ifade ettikleri yayınlar görmek mümkün. Tabii bu paylaşımlar Rusya’dan erişilemese de ülkenin içinde bulunduğu yasak cehennemini özetliyor.”
Yasaklanan mecralar ve medyaya ek olarak TikTok konusuna da değinen Özturan “Yasak ve sansürle tanınan bir diğer ülke olan Çin’den çıkmış olan TikTok, Rusya’daki gidişata dair endişelerini dile getirerek ülkede faaliyetlerini kısıtladığını açıklamıştı. Dünya çapında birçok kişi TikTok’u Çin’in kısıtlamacı uygulamaları nedeniyle sansüre aşina bir şirket sanarken, mecradan böyle bir çıkış gelmesi ilk aşamada şaşırtıcı karşılanmıştı. Tabii bu faaliyet kısıtlamanın bir sonraki adımında da Kremlin’den Rusya başkanı Putin’in hesabına içerik yüklenememesi ile ilgili olumsuz yorumlar gelmiş ve TikTok sansürcülükle suçlanmıştı.” ifadelerini kullandı.
TAKDİR EDİLESİ DİRENÇ
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nden Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) Koordinatörü Gürkan Özturan; Rusya’daki yasakların bir diğer yansımasının da, ülkede dirençli köklere sahip olan muhalif kesimin eylemlerinin yeniden canlandırdığını belirtiyor. Özturan şunları söyledi: “Kremlin Meydanı’nda yüzlerce güvenlik görevlisi herhangi bir şekilde kameralara poz veren, konuşan ya da birkaç santimetre kadar küçük bir pankart açmaya çalışan birini gördüğü anda tutuklasa da, Rusya’da savaş karşıtı eylemlerin devam ettiğini ve çeşitlendiğini görüyoruz. Toplumun haber almasının önünde bir engel olarak yandaş-medya ve sansür uygulamalarının karşısında toplumun bağımsız bilgi akışına dair çabaları takdir edilesi bir direnç.”