Eurovision üzerinden siyaseti okumak
Eurovision’daki şarkılara bakarsak, şarkıların popülaritesinin ve halklar tarafından kabul edilmesinin, politik ve kültürel durumla doğrudan bağlantılı olduğunu ifade edebiliriz.
Kaynak: Unsplash
Okan BERBER
ODTÜ
Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Yayın Birliği (EBU) tarafından Rusya’nın Eurovision’a katılımı engellendi. Bunun üzerine Eurovision’a katılan ülkelerin geçmişindeki politik tutumların, kendi sanatçılarına uyguladığı baskıların ve sansürlerin yeniden gündeme gelmesi üzerine ben de böyle bir yazı kaleme almak istedim.
Eurovision şarkı yarışması, Avrupa Yayın Birliği üye ülkeleri tarafından gerçekleştirilen ve 3 gün süren bir yarışmadır. Türkiye’nin Eurovision macerası, 1975 ve 2012 yılları arasında gerçekleşmiştir. 1975 yılında Stockholm’de gerçekleşen Eurovision’a, Türkiye’den Semiha Yankı “Seninle Bir Dakika” şarkısı ile katılmıştır. 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs harekâtından sonra birçok Avrupa ülkesinin Türkiye’ye karşı olan negatif tutumu, 1975 yılında Stockholm’de gerçekleşen Eurovision yarışmasına da yansımıştır. Jüri oylamasında Türkiye, Monako’dan 3 puan alarak sonuncu olmuştur. 2012’den sonra katılmaya devam etmeyen Türkiye, politik duruşuyla birlikte güncel oy sistemine karşı çıkmaya devam ediyor.
BASKI VE SANSÜRLE SANATÇILARI KISITLAMA ÇABASI
Türkiye’nin politik tutumuna bakalım. Türkiye, bazı sanatçıların cinsel yönelimlerinden dolayı Eurovision’a katılmasını istememiştir. Hükümetin LGBTİ+’lara dair olumsuz tutumu ve LGBTİ+ sanatçıların çocukları kötü etkilediği söylemi etkilidir. Türkiye, LGBTİ+’ları görmezden gelmeye devam etmiştir. Fakat şöyle ilginç bir durumu gözlemleyebiliriz. Bu yıllardan önce Eurovision’da LGBTİ+ sanatçıların ülkelerini temsil etmesi -buna, 2011 Israil (Dana İnternational-Diva) ve 2007 Danimarka (DQ-Dream Queen)’nın sanatçılarını örnek verebiliriz- TRT için günümüzdeki gibi bir problem olmamıştır. Aynı zamanda ülkemizi yarışmada temsil eden sanatçıların, bazı hadiselerde Türkiye tarafından zorlandığını söyleyebiliriz. Sibel Tüzün’ün “Superstar” şarkısı ile katıldığı 2006 yılını örnek verelim. Sanatçıya, şarkının tamamının Türkçe olması gerektiği söylenmiştir. Ancak kendisi, şarkının bir kısmını final gecesi İngilizce söylemiş ve bu durumdan dolayı kendisinin TRT’ye bir para ödemesine karar verilmişti. Buna benzer bir örneği Athena grubu 2004 yılında yaşamıştı. Grubun vokali Gökhan Özoğuz’un, Eurovision gecesinde dövmelerini göstermemesi gerekiyordu. Çünkü bazı dövmeleri, haç gibi birçok dini motife sahip olduğu için TRT, sanatçıdan ceketini çıkarmamasını isteyerek sahnede özgürce davranmasını önlemeye çalışmıştı. Fakat sanatçı ceketini açarak ve üstünden çıkararak sahne performansına devam edip gecenin parlayan yıldızlarından olmuştur.
RUSYA’NIN EUROVİSİON’DAKİ GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ
Beyaz Rusya’nın Eurovision macerası 2004 yılında İstanbul’da Alexsandra ve Konstantin’nin söylediği “My Galileo” şarkısı ile başlamıştır ve 2020 yılına kadar yarışmaya devam etmişlerdir. Ayrıca Beyaz Rusya’nın 2021 yılında yarışmaya, Galasy ZMesta’nın “Ya Nauchu Tebya (I’II Teach you)” isimli protestocuları aşağılayan bir şarkı ile katılması bekleniyordu ama EBU bu şarkıyı kabul etmedi. Sonucunda Beyaz Rusya EBU’dan ayrıldı. Beyaz Rusya’nın şu anlık Eurovision macerasının bittiğini söyleyebiliriz. Rusya, Eurovision yarışmasına 1994 yılından beri katılıyordu. Ancak bu yıldan itibaren devam etmeyebilirler çünkü bu yıl gerçekleşen Ukrayna-Rusya savaşından dolayı EBU, Rusya’nın bu yıl yarışmaya devam etmemesini istedi. Ukrayna, İsveç, Danimarka ve Hollanda gibi birçok ülkenin delegasyonu, savaştan dolayı Rusya’nın bu yıl yarışmada olmaması gerektiğini belirttiler. Eğer Rusya, yarışmaya katılırsa kendilerinin katılmayacağını belirttikleri için EBU böyle bir karar almıştır. Aynı zamanda bu yıl gerçekleşen Ukrayna-Rusya savaşının etkisi ile Eurovision’un ana teması barış olacağını açıklandı. 2014 yılı Rusya-Ukrayna ilişkilerine bakarsak; Ukrayna’da hükümet değişikliğinin meydana gelmesi, Rus yanlısı gruplar tarafından Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi ve Kırım’ın işgal edilmesi, iki ülke arasındaki ilişkiyi kötü etkilemiştir. Bu tarihten sonra birçok ülke Rusya’nın Kırım’dan çıkması gerektiğini, bunun bir işgal olduğunu belirtmiş ama Rusya geri adım atmamıştır. 2016 yılını incelersek, Jamala’nın “1944” şarkısı ile ülkesine ikinci kez birinciliği getirdiğini ve bu şarkıyla ilgili Rusya’da yapılan sokak röportajlarında halkın, şarkının ideolojik olduğunu ve birinciliğini kabul etmediklerini söylediklerini görebiliriz. Çünkü şarkı 1944 yılında gerçekleşen Kırım Tatarları’nın zorunlu göçü ile ilgili bir şarkıdır. Sanatçı, şarkısında o yıllarda büyükanne ve büyükbabasının yaşadığı olayları yazdığını ifade etmiştir.Bu yıl ise Alina Pash adlı sanatçı geçmiş yıllarda Kırım’a sahte belgelerle giriş yaptığı için ulusal finali kazanmasına rağmen Eurovision’da ülkesinde temsil edemeyecek. Onun yerine Ukrayna’yı Kalush Orchestra temsil edecek. 2021 yılında Kıbrıs’ta Elena Tsagrinou’nun söylediği “El Diablo” şarkısı da şeytanın övülmesi nedeniyle dindar kesim tarafından hoş karşılanmadı ve ulusal kanal önünde eylem gerçekleştirildi.
Bu gibi politik durumlar; sanatçıları, söz yazarlarını, ülkelerin şarkılara ve sanatçılara verdikleri puanları etkilemektedir. Buna örnek olarak, yazıda bahsedilen “1944” şarkısını örnek verebilirim. Şarkı ne kadar güzel olsa da şarkının konusu devlet kanalının bu şarkıyı seçmesinde etkilidir ve o tarihteki Ukrayna-Rusya ilişkisini yansıtır. Sanatçıların, bazı kurumlar veya kişiler tarafından kendi görüşleri ve politik duruşları üzerinden sansüre maruz kalmaları, sanatçıların potansiyellerini ve yeteneklerini doğrudan etkilediğini de söyleyebiliriz. Eurovision’da ve dünya piyasasındaki şarkılara bakarsak, şarkıların popülaritesinin ve halklar tarafından kabul edilmesinin, politik ve kültürel durumla doğrudan bağlantılı olduğunu ifade edebiliriz. Bu durum Eurovision’da daha net bir şekilde gözlemlenebiliyor.