Evrim Günleri’nin ardından: Bilimin toplumsallaşmasına bir tuğla daha koyduk!
Konferansın çağrısı olan herkesin kendi bulunduğu alanda bilimsel tartışmaları ve mücadeleyi büyütme çağrısı gençler tarafından karşılık bulmuş, sahiplenilmiş gözüküyor.
Fotoğraf: Evrensel
Pangaltı/Avcılar/Kadıköy Evrim Atölyeleri
Karlı ve soğuk geçen bir hafta sonunda bilim severler tarafından oldukça ilgi gören Şişli Evrim Günleri, Türkiye’de bir semtte ücretsiz gerçekleştirilmiş ilk evrim temalı sempozyum oldu. Pandemi sebebiyle iki yıl gecikmeli olarak yapılan sempozyumu Şişli Belediyesi ve Şişli Kent Konseyi’nin de destekleriyle Pangaltı, Avcılar ve Kadıköy Evrim Atölyeleri organize etti. İlki 2017’de kurulmuş olan bu atölyelerin kısa zamanda yüzlerce üniversiteli ve liseliyle buluşması, başta evrim konusu olmak üzere bilimin ve felsefenin çeşitli konularını birlikte tartışması bizim için bir umut. Bir umut, çünkü evrimi reddetmek ve bilimsel bilgiyi toplumdan soyutlamak için yapılan tonla saldırıya ve sürekli fonlanan gerici gruplara karşı, bilimsel bilgiyi kendine rehber edinenler olarak “Biz de varız” demek için, seslerini güçlendirmek için bir araya geliyor. Bu bir araya gelişlerin en güzellerinden biri yaşandı 19-20 Mart’ta. Bu buluşmanın kariyer odaklı veya bireyci bir gelişimi odağa alan değil evrimsel bilginin kamusal alanda daha rahat tartışılmasını amaçlamaktaydı. Bundan dolayı sadece bilimsel araştırma sunumlarına değil, konunun daha sosyal boyutlarına da yer verildi. Ayrıca hiçbir katılımcı tartışmalarda sadece dinleyici konumuna sıkıştırılmadı.
Sempozyumun kısa bir özetinin, ilerleyen süreçlerde yapılacak diğer buluşmalara ilham vereceğini umut ettiğimiz için paylaşılmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
Kaan Biçici, “Evrimi neden savunuyoruz?” adlı sunumunda tarih boyu bilim karşıtlarına direnen bilim insanlarının yaşadıkları zorlukları ve gösterdikleri direnişleri aktardı. Bilime, bilimsel düşünceye karşı olan güçlerin insanlık tarihi boyunca var olduğunu ancak bilimi, aydınlığı, bilimsel düşünceyi savunan insanların da daima olduğunu ve olacağını vurgularken katılımcılara bugün de bu mücadelenin bir parçası olmalarının çağrısını yaptı.
Prof. Cihan Tansel Demirci “Evrimde sudan karaya, karadan suya yolculuk” adlı konuşması ile bizlere evrimin kanıtı olarak gösterilebilecek ara form bulgularını aktardı. Sucul yaşamdan kara yaşamına ve daha sonra tam tersi kara yaşamından sucul yaşama dönen canlıları örneklendirerek, evrimin reddedemeyeceğimiz şekilde kanıtlarıyla gözlenebildiğini göstermiş oldu.
Prof. Dr. Aslı Tolun, “Evrimin insanda gözlenmesi” adlı konuşması ile evrimin ata canlıdan gelişmiş canlıya kadar nesillerce nasıl aktarıldığını gözler önüne serdi. Akraba olan türlerin aralarındaki gen benzerlikleri ve farklılıklarının anlaşılmasını sağladı. Ayrıca hangi hastalıkların veya dirençlerin genler yoluyla aktarılabildiğini, insanda bulunan bazı genlerin başka hangi akraba türler ile örtüştüğünü örnekledi.
Dr. Eser Aydın, “Kökenlerinden psikiyatrik bozukluklara, insan davranışının tarihi” adlı sunumunda davranışların nasıl nesiller boyu aktarılabileceğini, bazıları aktarılırken bazılarının aktarılamadığını aktardı. Depresyonda olan kişilerin bir şeyler başarmaya daha yaklaştığı, dünyayı en gerçek haliyle görebileceği bir dönem yaşadığını öne süren bazı bilim insanlarından bahsetti. Elinde bir güç olan ve bu gücü kullanması istenen bir otorite altında bırakılan deney gruplarının, güçlerini ölümcül seviyelere kadar kullanmaktan çekinmediği bilgisini edinebildiğimiz deneylerden de bahsetti.
Dr. Elif Özlem Arslan Aydoğdu “Biyoetiğin evrimi” adlı konuşmasında etik değerlerin tarih boyunca hangi olaylarda çiğnendiğini, savaşlar gibi toplumu etkileyen tarihi olaylarda ayrımcılığa uğrayan grupların deneylerde nasıl kullanıldığını gösterirken böyle olayların tekrarı olmaması için de bu bilgilerin kullanılmaması gerektiğine vurgu yaptı. Ayrıca yalnızca insan haklarının değil aslında tüm canlıların haklarının savunulması gerektiğini de sunumu içerisinde tartışmaya açtı.
Dr. Neşe Aral, “Evrim teorisinin tarihsel gelişimi” adlı konuşması ile öncelikle teori, kanun gibi kavramların ne anlama geldiğini açıklayarak Evrim Teorisinin küçümsenemeyecek ve yok sayılamayacak bir bilimsel gerçeklik olduğunun altını çizdi. Fizik kökenli bir öğretim üyesi olması dolayısıyla tarih boyunca dünyayı sarsan bilimsel gelişmeleri yalnızca evrim konusu üzerinden değil, fizik alanındaki devrim niteliğindeki gelişmeler ile harmanlayarak ve karşıt görüşleri birbiriyle çarpıştırarak akıcı bir konuşma gerçekleştirdi.
Dr. Çağatay Tarhan “Evrimin kazan dairesi: Mutasyonlar” adlı konuşması ile bazı akraba canlıların DNA dizilerinin karşılaştırıldığı örnekler göstererek, mutasyon çeşitlerinin neler olduğunu ve bu mutasyonların gerçekleşmesi için gereken koşulları aktardı. Mutasyonların erken fark edilmesi için görev alan düzenleyici dizilerin de işlevini açıkladı. Hangi genlerde gerçekleşen mutasyonların nasıl bir fenotipe sebep olduğunu da örneklendirmeler ile gösterdi.
“Laboratuvarda Evrim” sunumunu gerçekleştiren Doç. Dr. Günseli Bayram Akçapınar da kimyasal evrimden biyolojik evrime çeşitli mihenk taşı araştırma ve çalışmalardan bahsederken evrimin aslında doğada çeşitli biçimlerde gözlemler yoluyla sadece izlenen bir şey değil aynı zamanda çeşitli araştırma ve geliştirmelerde evrim perspektifinin doğrudan kullanılan bir olgu olduğundan, aynı zamanda ünlü evrimsel biyolog Dobzhansky’nin de sözünü hatırlatarak evrim olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı olmayacağını vurguladı.
“Bilimin Toplumsal İşlevi: John D. Bernal’in Mirası” konuşmasıyla bilimin sadece egemenlerin kendi çıkarları için kullandıkları bir araç olmaktan öte toplum yararının gözetilerek kullanılması gerektiğini ünlü bilim insanı John D. Bernal’den alıntılarak yaparak tartışmaya açan gazeteci İskender Bayhan da aynı zamanda bilimdeki bilim insanların bu işçileşme durumunun ve bilimin toplumsal işlevinin ancak sistemsel olacak köklü bir değişimle değişebileceğini, bilimin ve bilim insanının da ancak öyle özgürleşebileceğine vurgu yaptı.
BİLİMİN TOPLUMSALLAŞMASI İÇİN ÖNEMLİ
İki günlük etkinlik boyunca konuşmacılar 7’den 70’e katılım göstererek, özgürce merak ettikleri her soruyu sorabildiler. Bu tablo bizim tam olarak başından beri hedeflediğimiz tabloydu. Bilimin sadece akademilerde konuşulması veya toplumun üst sınıflarının erişebileceği bir konu olarak devam etmesine karşın, bilimi halk ile buluşturarak birçok farklı kesime ulaştık. Bugünden sonra da amacımız kazandığımız tüm destekçiler ile bu hedef doğrultusunda devam ederek büyümektir.
İstanbul’un farklı ilçelerinden, İstanbul’daki farklı üniversitelerden, liselerden katılımcıların olduğu Şişli Evrim Günleri’nde evrime, evrim karşıtlığına ve bilim-toplum ilişkisine dair çeşitli meseleler konuşulurken gençlerin özellikle hem panellerin soru-cevap bölümünde hem de aralarda bilimsel bilginin tartışılmasına ve bilimin topsullaştırılmasına dair sorular sorması ve tartışmalar yürütmesi Evrim Günleri’nin öne çıkan sonuçlarından oldu. Özellikle hem konferansın başında ve sonunda çağrısı yapılan herkesin kendi bulunduğu alanda bu tartışmaları ve mücadeleyi büyütme çağrısı gençler tarafından karşılık bulmuş, sahiplenilmiş gözüküyor. Evrim atölyelerinin de sadece bir grup tarafından düzenlenen panellerden ibaret olmadığı, katılımcısıyla, yürütücüsüyle, takipçisiyle ve onların ilgisiyle devam ettiği bir durum zaten var iken bu durumun yan yana gelenlerin sayısının da artmasıyla başka bir nitelik kazanacağından herkesin hem fikir olduğu biçimde Şişli Evrim Günleri’ni noktalıyoruz. Geriye bakıldığında hatırlanacak bir işten öte ileriye atılacak bir adımın motivasyonu olan Şişli Evrim Günleri gelecek senelerde başka yerlerde ve daha büyük kitlelerle gerçekleşmeye devam edecek.
“Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım” diyen ve yakılarak öldürülen Bruno’dan; Evrim Günleri’nin ana sloganı olan “Görünen gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı diyen Karl Marx’tan; bilimdeki erkek egemen yapıya başkaldıran Marry Anning’den, Rosalin Franklin’den, Lynn Margulis’den daha nicelerini sayamayacağımız bilim insanlarından aldığımız cesaretle sözümüzü söylemeye, bilimi savunmaya devam edeceğiz. Seni de bulunduğun mahallende, lisende, üniversitende bu sözü güçlendirmeye çağırıyoruz.