24 Mart 2022 00:07

Rapçi Trak: Sosyalist gerçekçi müzik anlayışını benimsiyorum

Rapçi Trak, kadın cinayetlerini konu alan "Yeter" isimli şarkısını ve müzikal anlayışını anlattı.

Rapçi Trak | Fotoğraf: Kişisel arşiv 

Paylaş

Yalçın SALMAN
Antalya

Trak, rap müzik yapan bir genç… Asıl ismi Fatih Çoker… Geçtiğimiz haftalarda kadın cinayetlerini anlatan “Yeter” isimli rap şarkısını müzikseverlerle buluşturdu. “Ölmek istemiyorum demiştin hiç duymadık ki seni” dizeleriyle başlayan şarkıda ataerkil düzenin ve devletin kadın cinayetlerindeki rolüne dikkat çekiliyor. Şarkı “Sen konuş ki bu karanlık bitsin artık yeter!” sözleriyle bitiyor. Trak ile “Eşitlik mücadelesinde ve kadın cinayetlerinde yitirdiğimiz tüm kadınlarımız anısına...” adadığı “Yeter” şarkısını konuştuk.

Trak’ı tanıyarak başlayalım?
İsmim Fatih Çoker, sahnede “Trak” ismini kullanıyorum. Kıbrıs, Lefkoşa doğumluyum. 27 yaşındayım. Amatörlük yıllarım da dahil yaklaşık 12 yıldır hiphop kültürü ve rap müzik üretmekle ilgileniyorum. Şu an siyaset biliminde doktora yapıyorum. Araştırmalarımı ve devrimci fikirlerimi müziğime yansıtıyor, toplumsal ve protest yanı güçlü eserler üretiyorum. Yazdığım eserlerde daha çok sanatsal değeri yüksek ve sosyalist gerçekçi müzik anlayışını benimsiyorum.

"AKLIMI MEŞGUL EDEN BİR KONUYDU"

Şarkının hikayesinden bahseder misiniz?
Aslında bu konu uzun zamandır aklımı meşgul eden bir konuydu. Uzun yıllardır ülkenin gündeminden bir türlü düşmemiş ve her sene binlerce kadın, kadın cinayetlerinde katledilmişti. Adaletin eksikliği, var olan sosyal ve ekonomik sistemin bu gibi cinayetleri gizliden gizliye desteklediğini görmek bu konuda bende inanılmaz bir nefret ve tepki yarattı. Annelerin ölmek istemiyorum feryatlarını duydukça, genç kadınların takıntılı katilleri tarafından öldürülmelerine şahit oldukça ve bu gibi katillerin tek tek serbest bırakıldığını gördükçe, bu toplumun kanayan yarasına değinmemin ve bu konuda farkındalık yaratmam gerektiğinin artık elzem olduğunu gördüm. Öncelikle bu konuda Türkiye’deki kadın cinayetlerini anlatan çeşitli makaleleri okudum ve durum hakkında daha detaylı bilgi edinmeye çalıştım. Gördüğüm manzara gerçekten de korkutucuydu. Sadece 2002 ve 2009 yılları arasında Türkiye’deki kadın cinayetlerinin yüzde 1400 arttığı yazıyordu. Daha sonra bu bilgilerimi, her gün gazetelerde okuduğumuz cinayetleri ve ortadaki adaletsizliğe karşı olan hıncımı bir potada eriterek bu şarkı sözlerine dönüştürdüm.

Kadına karşı şiddeti, cinayetleri anlatan birçok sanat eseri var, bu konuyu neden rap ile ifade ettiniz?
Öncelikle birinci faktör rap ile çocukluğumdan bu yana gelen bir gönül bağımın olmasıdır. İkinci sebep ise rapin ve hiphop kültürünün tıpkı halk türküleri gibi özünde protest ve toplumsal bir kimliğe sahip oluşudur. Tabii ki rapin normal bir şarkıdan çok daha fazla satıra sahip olması gibi teknik avantajları da bu şarkının daha çok ve daha derin mesajlar içermesine büyük katkılarda bulunmuştur. Bunun dışında her ne kadar Türkiye’deki rap müziğin toplumsal ve protest yanında son yıllarda azalmalar da olmuş olsa, hâlâ daha gençliğin en çok dinlediği ve sosyal yaralara ışık tutan bir müzik olmaya devam ediyor. Dolayısıyla bu müzik aracılığıyla bu toplumsal mesajı rap ile daha büyük kitlelere ulaştırabileceğime inanıyorum.

"SİSTEMİN İKİYÜZLÜLÜĞÜNÜ DUYURMAK İSTEDİM"

Şarkınızı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde yayımladınız. Kadınların talepleri rap dünyasında nasıl yer buluyor?
Evet, şarkıyı özellikle herkesin çiçek ve böcek paylaştığı, eşine şiddet uygulayan insanların, kadın işçilerini acımasız bir şekilde sömüren şirketlerin ve 8 Mart’ın esas anlam ve önemini kaybetmesine olanak yaratan bu sistemin ikiyüzlülüğünü duyurmak istedim. Rap dünyasında global olarak 2pac gibi toplumcu sanatçıların ölümüyle hızla gelişen bir endüstrileşme ve dejenerasyon dönemi başladı. Rapin toplumsal isyanını bağrında taşıyan özgür sanatçıları müziklerini icra etmeye devam etse de, şu an maalesef dünya genelinde rap müziğin çoğunluğu cinsellik, parti ve uyuşturucu ekseninde dönüp durmaya devam ediyor. Bu haliyle kapitalizm onu kendi emek sömürücü sistemine zararsız bir müziğe dönüştürme yolunda kısmen de olsa başarılı olmuştur diyebiliriz.

Türkiye’de nasıl peki?
Bunun yansımalarını Türkiye’de de görmekteyiz. Türkiye de icra edilen rap 1990’ların ortalarından beri hep toplumsal yanını ve muhalif tarafını korumuştu. Özellikle internet çağının ve ev tipi küçük stüdyoların yaygınlaşmasıyla, bu gelişmeler Türkiye’deki genç rap sanatçılarına daha fazla özgürlük ve üretim imkanı sağlamıştı. Ancak son zamanlarda bu toplumcu ve muhalif yan giderek yerini popüler kültür şarkılarına ve içeriği boşaltılmış projelere bırakmaya başladı. Buna rağmen hâlâ daha birçok rap sanatçısı kadın cinayetleri, emek sömürüsü, savaş, barış ve adalet gibi konulara şarkılarında yer vermektedir. Ancak bu parçaların birçoğu sınıfsal bakış açısından ve bir çözüm önerisinden yoksundur. Aksine birçoğu maalesef cinsiyetçi ve ırkçı ifadeler de barındırmaktadır.

"YAPTIĞIM ŞARKILARDA TOPLUMSAL AMAÇLAR GÜTMEKTEYİM"

Böyle bir ortamda siz müziğinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Bu anlamda benim ürettiğim parçalar diğer birçok rap müzisyeninden ayrılır. Ben savaş, barış, emek sömürüsü, ırkçılık ve kadın cinayetleri gibi toplumsal olayların kökeninde yatanın aslında içinde yaşadığımız ekonomik sistemle bağlantılı olduğunu görebilmekteyim ve bu adaletsizlikleri ele alırken sadece şahısları ve partileri değil ancak aynı zamanda bu kapitalist düzeni işaret etmekteyim. Bu derinliği, sınıfsal ayrımı gerek savaş ve sistem karşıtı şarkılarda gerekse kadın cinayetlerini anlatan diğer rap şarkılarında görmek zordur.

Bir diğer konu ise sanatçı kimliğidir. Maalesef kapitalist toplumda hemen hemen tüm dallarda sanatçıların kendilerini her şeyden üstün görme eğilimlerine denk gelmekteyiz. Şöhretin de etkisiyle kendilerini olduğundan bilgin ve değerli bir sanatçı olarak görmekte, isimlerini ve müziklerini mücadelelerin, kitlelerin ve görüşlerin önüne koymaktadırlar. Bu yanıyla proleter sanat anlayışının kayıp olduğunu görüyoruz. Rap müzikte ben bunun temsilcisi olmaya çalışıyorum. Bu özelliğiyle yaptığım rap avangart bir müzik olarak diğer şöhret denizinde kendini kaybetmiş ilkesiz müzisyenlerden ayrılır.

Son olarak da müziğin tıpkı fabrikalar, atölyeler ve diğer sosyal kurumlar gibi üreten insanların çıkarına ve onlara ait olması gerektiğine inanırım. Bu bağlamda yaptığım şarkılarda ticari bir amaç değil sosyal ve toplumsal amaçlar gütmekteyim. Amacım halkın kanayan yaralarına ışık tutmak, farkındalığı arttırmak ve devrimci mücadelenin ve değişimin fitilini ateşlemek için bir kibrit olmaktır. Çözüm yoluna işaret etmektir. Biliyorum tek başına müzik tüm dünyayı değiştirmek için yetersizdir ancak biz sanatçılar ve düşünürler buna öncülük edecek kitlelere ilham olabiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Varız, gitmiyoruz, haklarımızı istiyoruz!

SONRAKİ HABER

İzmir'de taksi ücretlerine zam geldi: Kilometre başına ücret 9 TL'ye, indi bindi 20 TL'ye çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa