İHD Adana Şubesi, Newroz'daki hak ihlallerini raporladı
İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi, Adana Newroz'unda gerçekleşen hak ihlallerini raporladı. Yöresel kıyafetiyle gelenlerin "terör örgütü propagandasıyla" suçlandığı aktarıldı.
Fotoğraf: Evrensel
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Yönetim Kurulu, Adana Newroz'unda yaşanan Hak ihlallerine dair hazırladığı rapor ve değerlendirmeyi komuoyuyla paylaştı.
İHD Adana Şube Başkanı Av. Yakup Ataş, yöresel kıyafet giyen yurttaşların içeri alınmamasına itiraz eden yöneticilerine Adana Emniyet Müdürü’nün “Defol git lan” dediğini ifade etti. Kolluk güçlerinin, hukuk devletinin temel ilkelerini ortadan kaldıran keyfi uygulamalarının demokrasinin önünde engel olduğunu söyleyen Ataş, "Türkiye’nin, insan hakları ilkelerini yaşamsallaştıran demokratik hak ve özgürlüklerin güvencesini sağlayan güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacı bulunmaktadır" dedi.
ENMNİYET MÜDÜRÜ'NDEN İHD YÖNETİCİSİNE "DEFOL GİT LAN" YANITI
Raporda öne çıkan tespitler şu şekilde:
"Hakkari, Şırnak ve Siirt yöresine ait, erkeklerin giydiği 'Geleri' ya da 'Şal u Şepik' denilen yöresel kıyafetiyle gelen yurttaşlar ve bir müzisyene, 'kıyafetleri örgütü çağrıştırıyor' gerekçesiyle; 15 yaş altı çocuklara da yakınlarının eşlik etmemesi halinde içeri alınmayacakları söylendi.
Sarı kırmızı yeşil renkli bazı eşarp, kıyafet, flama, atkı gibi eşyalara el konuldu.
Aynı yöresel kıyafeti giyen HDP Adana İl Eş Başkanı Mehmet Karakış için 'İçeri girmek istiyorsa kıyafetini değiştirip gelecek' denildi.
Saat 11.30 sıralarında Adana Emniyet Müdürü, etkinlik alanına makam aracıyla geldiği sırada İHD Şube Yönetim Kurulu Üyesi Şıho Sağır’ın 'Müdürüm merhaba, yöresel kıyafetli insanlar neden içeri alınmıyor. Aynı kıyafetlerle TRT 6 kanalı ekranlarına çıkılıyor' demesi üzerine Emniyet Müdürü 'Defol git lan' şeklinde karşılık verdi.”
YÖRESEL KIYAFET GİYEN KADINLARA "TERÖR ÖRGÜTÜ PORPAGANDASI" SUÇLAMASI YÖNELTİLDİ
"Yurttaşlar toplu şekilde içeriye girmeyince yöresel kıyafetlerden haki rengi dışındakileri giyenlerin etkinlik alanına girmesine izin verildi.
15 yaş altı çocukların yakınları olmadan alana girmesine yine izin verilmedi.
Yanında sarı kırmızı yeşil renkli eşarp, kıyafet, flama, atkı bulundurduğu gerekçesiyle 3 kadın, gözaltına alınıp 2 günlük gözaltı sürecinden sonra 'terör örgütü propagandası' suçlamasıyla ifadeleri alınıp serbest bırakıdı.
Serhat Sezgin isimli yurttaş, yasaklı olmayan ‘Yeni Yaşam Gazetesi’ bulundurduğu ve dağıttığı gerekçesiyle gözaltına alındı ve Terörle Mücadele Şubesine götürüldü. 2 günlük gözaltı süresinden sonra 'terör örgütü propagandası' suçlamasıyla ifadesi alınıp serbest bırakıldı.”
DEMİRTAŞ FOTOĞRAFI NEDENİYLE 1 SAAT BEKLETİLDİ
Yasaklamaların keyfi ve hukuka uygun olmadığını ifade eden Ataş, caddeye bakan girişte kahverengi yöresel kıyafete izin verilirken, nehir kenarındaki girişte buna izin verilmediğini; üzerinde HDP logosu ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafı taşıyan bir gencin, alana girişte, TEM Şube polislerinin amirlerinden talimat almasını beklemeleri sonucu uzun süre bekletildiğini söyledi.
“DEMOKRATİK HAKLARIN KULLANIMI ENGELLENMEK İSTENMİŞTİR”
Hukuka aykırı şekilde katılımcıların toplantı, gösteri ve ifade özgürlüğü ile kültürel hakların kullanımının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini söyleyen Ataş, değerlendirmelerini şu şekilde paylaştı:
"Özellikle katılımcıların kendini ifade etme biçimi olan yöresel kıyafetlerin etkinlik alanına alınmaması, hakkında yasaklama kararı bulunmayan gazete ve dergi gibi yayınlara el konularak gözaltına gerekçe gösterilmesi, demokratik hakkını kullanan katılımcılara karşı polisin fiziki şiddete varan kötü muamele ve gözaltı işlemi yapması, kolluk amirlerinin kitleye karşı provokatif, tahammülsüz söz ve davranışları tarafımızdan gözlemlenmiş olup, kolluk gücü marifetiyle evrensel hukuk ve yasalara aykırı olarak demokratik hakların kullanımı engellenmek istenmiştir."
“KOLLUK GÜÇLERİ İKTİDARIN ÇALIŞANI VE PROPAGANDA ARACI GİBİ DAVRANMAMALIDIR”
"Demokratik bir ülkede kolluk güçleri yurttaşların güvenliğini sağlamakla yükümlü olmakla birlikte yine yurttaşların demokratik haklarını kullanmalarının önündeki engelleri de kaldırmakla yükümlüdür. Ayrıca kolluk güçleri bir siyasi partinin ya da iktidarın çalışanı ve propaganda aracı gibi davranmamalıdır. Ancak geçmişten beri kolluk, siyasi iktidarın propaganda aracı konumunda olmuş ve keyfi uygulamalarda yurttaşların demokratik haklarının kullanımı engellenmiştir. Bu husus demokratik bir hukuk devletinde kabul edilebilir değildir.
Toplumsal barışın tesisi, ancak Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtilen evrensel temel hak ve özgürlüklere saygı gösterilmesi ve demokratik bir yaşamın inşası ile mümkündür. Kolluk güçlerinin hukuk devletinin temel ilkelerini ortadan kaldıran keyfi uygulamaları demokratik yaşamın inşasının önündeki en büyük engeldir. Türkiye’nin, insan hakları ilkelerini yaşamsallaştıran demokratik hak ve özgürlüklerin güvencesini sağlayan güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacı bulunmaktadır." (Adana/EVRENSEL)