Demokrasi İçin Birlik: Yarının Türkiye'si halkçı seçeneği yaratarak kurulabilir
Demokrasi İçin Birlik, altı muhalafet partisinin açıkladığı mutabakat metnini değerlendirdi: "İktidarı değiştirmek bakımından önemli. Ama yeni bir Türkiye’nin inşası için başka bir yaklaşım gerekli."
Demokrasi İçin Birlik logosu
CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'nin 28 Şubat'ta yayımladığı mutabakat metnine ilişkin değerlendirmesini yapan Demokrasi İçin Birlik, internet sitesinden yazılı bir açıklama yaptı, "Yarının Türkiye'si halkçı seçeneği yaratarak kurulabilir" dedi.
TOPLUMSAL MUHALEFET MASANIN DIŞINDA
Toplumsal Muhalefet Masanın Dışında
İktidarın provokasyonlarına rağmen partilerin bir araya gelebilmesini ve bu mutabakat metnini oluşturulabilmesinin, tek adam rejimine karşı mücadelede önemli bir adım olduğu belitilen açıklamada "Altılı masa, siyasi liderler mutabakatına dayanıyor, yani arayış içinde, kendini bütün baskı koşullarına rağmen ifade eden toplumsal muhalefetle herhangi bir organik bağ kurma amaçlanmıyor. Gıda kuyruklarında bekleyenlerin, taksitle ayçiçeği yağı almaya uğraşanların, elektrik faturasını ödeyemeyenlerin, kışı soğukta geçirenlerin, yarınlarına endişeyle bakanların, eşitlik isteyenlerin derdine masada deva yok" ifadeleri kullanıldı.
Türkiye'nin ekonomik durumunun altı siyasi partinin söylediği gibi parlamenter sisteme dönüş, yolsuzlukların önlenmesi ve beşli çeteye ağzının payının verilmesiyle iyileşmeyeceği belirtilen açıklamada "Tam tersine sermayenin dizginlenmesini, gelir ve bölüşüm adaletini, demokratik planlı bir ekonomiyi, kamulaştırmayı önceleyen bir sistemsel değişikliğin zorunlu olduğunu toplumun büyük çoğunluğu derinden hissediyor. Ancak bu dönüşüm talebini temsil edecek bir siyasi özne henüz ortada yok" ifadeleri kullanıldı.
Mutabakat metninde toplumun ezilen ve ayrımcılığa uğrayan kesimlerinin dışarıda kaldığı belitilen açıklamada şu örnekler sıralandı:
- Kadınlara ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddetin önlenmesinde hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nin metinde adı geçmiyor.
- İktidarın din ve inançlar arasında eşitsizlik, ayrımcılık ve dini istismar aygıtı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, siyasetteki merkezi yeri, bütçesi, yalnızca Sünni kesime hizmet etmesiyle bütün ülke için temel bir sorunken, bu konuya değinilmemiş. Yalnızca din ve inanç özgürlüğünün garantisi olarak metinde geçiştirilen laiklik ise, temel hak ve özgürlüklerin, çoğulcu demokrasinin ve eşit yurttaşlığın da güvencesi.
- Kürt sorununda adil ve barışçı çözümü sağlayacak eşit yurttaşlık, anadilinde yaşam, yerel demokrasi gibi evrensel haklar metinde yer almıyor.
- AİHM tarafından da eleştirilen zorunlu din dersi konusuna değinilmiyor.
- Sosyal hakların hak temelli bir yükümlülük olarak güçlendirileceği gibi yuvarlak, hiçbir taahhüt içermeyen söylemlere yer verilmiş.
- Emekçilerin sorunlarına, sendikalaşma, toplu sözleşme, grev haklarına hiç değinilmiyor.
- Emperyalist güçlerin oyuncağı olmayan, onurlu, bağımsız bir dış politika belgede yer almıyor.
"GÜÇLENDİRİLMİŞ DEĞİL, BİLİNEN PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ"
Mutabakat metninde altı çizilmesi gereken önemli özellikler olduğu beltilirken bu özellikler şu şekilde ifade edildi:
"Normal işleyen bir parlamenter sisteme dönüş, erkler ayrılığının temsili demokrasi koşullarına uygun bir biçimde yeniden inşa edilmesi, aslında tümüyle kaldırılması gereken seçim barajının %3’e indirilmesi, siyasetin finansmanına saydamlık getirilmesi, torba kanun uygulanmasına son verilmesi, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığına ilişkin reformlar, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasının önlenmesi, YÖK’ün kaldırılması, HSK’nın yargıçlar ve savcılar için iki ayrı kuruldan oluşması, Adalet Bakanı ve müsteşarının Yargıçlar Kurulu’na üye olmaması, AYM’nin ve AİHM’in kararlarının uygulanması bunlardan bazıları. Siyasal Partiler Yasası’nı, Meclis İç Tüzüğü’nü demokratikleştiren, bütçe hakkını Meclis’e iade eden, yüksek mahkemelerin rolünü yeniden güçlendiren maddelerle, basın, ifade ve örgütlenme özgürlükleriyle ilgili taahhütler"
Açıklamada Terörle Mücadele Yasası başta olmak üzere Ceza Yasası yeniden düzenlenmeden, güvenlik güçlerine cezasızlık politikaları ortadan kaldırılmadan adil ve bağımsız yargıdan söz edilemeyeceğinin altı çizilerek "Öte yandan Türkiye’nin çekince koyduğu Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gibi uluslararası sözleşmelere ilişkin bir taahhütte bulunulmuyor. Batılı anayasalarda özel meclis komisyonlarının denetimindeki ticari sır ve devlet sırrı konusunun gündeme getirilmesi önemli. Ancak halka karşı suç işleyen, devlet içinde yuvalanmış, devlet tarafında korunan, mafyayla işbirliği halindeki çeteler dağıtılıp, devletin kendisi saydam ve denetlenebilir hale gelmedikçe, “Narko devlet” unvanını almaya ramak kalan devlet mekanizmasıyla demokrasi sözcüğü yan yana konulabilir mi?" ifadeleri kullanıldı.
HALKIN KATILIMI VE DENETİMİ YER ALMIYOR
Demokrasi İçin Birlik'in katılımcı demokrasiyi kurucu bir ilke olarak kabul ettiği ve ülkenin küçükten büyüğe her türlü yönetim biriminde halkın katılım ve denetimini sağlayacak mekanizmaların oluşturulması için mücadele ettiği belirtilen açıklamada, "Mutabakat metni, ittifakı, bir liderler anlaşmasına döndürdüğü gibi halkın katılımını da seçimlerle sınırlıyor. Merkezin yerel üzerindeki baskı ve kontrolünün olağanüstü boyutlarda olduğu, aşırı merkeziyetçi kamu yönetim modeli geçerliyken, yerel demokrasinin koşulu olan mali ve idari özerklik ise, mali ve idari yetkilerin artırılmasıyla geçiştirilmiş ki, bu da katılımcılık açısından büyük bir sorun teşkil ediyor" denildi.
YENİ AMBALAJ İÇİNDE ESKİ MODEL
Bir dönemin sona erdiği yeni bir dönemin başlayacağı, yeninin inşa edilme fırsatının doğduğu ifade edilen açıklamada "Halka tek sunulacak seçenek yeni bir ambalaj içindeki eski model mi olmalı? Gerçek bir demokrasinin, yeni bir sistemin, yeni bir toplumun inşasını öngören başka seçenekler hayal edemez miyiz?" soruları soruldu. Ve şu cevaplar verildi:
"Halka sunulacak yeni bir seçenek, toplumun içinden doğan, ezilenleri örgütleyecek eşitlikçi ve özgürlükçü yeni bir hareket olmalı. Bu yatay örgütlenme, halkla birlikte kendi demokrasi modelini hazırlamalı.
Altı siyasal partinin hazırladığı ortak metin, bir seçim ittifakı kurmak, seçimi kazanarak iktidarı değiştirmek bakımından önemli. Ama yeni bir Türkiye’nin inşası için başka bir yaklaşım gerekli. Demokrasinin asgari koşullarını yaşama geçiren bir rejim, bir kolektif halk iradesinin ortaya çıkmasına olanak sağlayabilir."
ÇÖZÜM HALKÇI SEÇENEK
Açıklamanın son bölümünde ise şu ifadelere yer verildi:
"İktidarın işlediği suçlardan adil yargılamayla hesap sorulmasını, OHAL/KHK’larının tüm sonuçlarıyla iptal edilmesini, İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönülmesini, zeytinlik ve SİT alanlarındaki maden ruhsatlarının iptal edilmesini, nükleer enerjiden vazgeçilmesini, hasta tutsaklar başta olmak üzere adaletsiz yargılamalar sonucu içerde tutulan binlerce siyasi tutuklunun derhal serbest bırakılmasını, Kürt sorununda adil ve demokratik çözümü, emek haklarını, mülteci ve göçmenlerin insani ihtiyaçlarına çözüm üretilmesini, laik, anadilinde nitelikli parasız eğitimi, engelsiz bir yaşamı, insanların piyasanın eline terk edilmediği insani bir sağlık sistemini hedefleyen, temel ihtiyaçları üreten stratejik sektörlerin acilen kamulaştırılmasını, kurumlar vergisi düzenlemeleriyle ve rant vergisiyle vergi ve gelir adaletini sağlamayı hedefleyenlerin halkın iradesinin damgasını vuracağı bir hareket yaratması elzem.
Üstelik, demokrasinin korunması ve faşizmin engellenmesi, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşle kendiliğinden olmuyor. Demokrasinin var olabilmesi için halka adil ve onurlu bir yaşamı, güvenceli bir geleceği, etkin ve örgütlü kişiler olarak toplumsal yaşama katılma imkân ve kapasitesini kazandırılabilmesi gerekiyor. Bu da ancak halkın katılımına dayalı bir halkçı seçeneğin, ayçiçeği yağı kuyruğundakilere, otobüse bile zor binenlere umut ve güven verecek bir seçeneğin yaratılmasıyla mümkün." (HABER MERKEZİ)