24 Mart 2022 15:32

Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi başladı | ‘Yerli ve milli enerji’ slogandan öteye geçmedi

TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından 22-25 Mart tarihleri arasında düzenlenen 27. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi krizden çıkış yollarını tartışıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından 22-25 Mart tarihleri arasında düzenlenen 27. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi (IMCET 2022) Antalya Belek’te gerçekleştirilen açılış oturumu ile başladı.

Kongrenin açılış konuşmasını 27. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi Yürütme Kurulu Başkanı Yusuf Aydın yaptı. Dışa bağımlı enerji politikalarının ekonomik kriz ve enflasyon üzerindeki etkisine değinen Aydın, Türkiye’nin elektrik üretiminde yüzde 55 ithal kaynaklara bağlı olduğunu hatırlatarak, bu bağımlılığın enflasyonu artırıcı ve tüm ekonomi üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını söyledi. Enerji fiyatlarındaki artışta hem uluslararası piyasalardaki ham madde fiyat artışlarının hem de kur kaynaklı artışların etkili olduğunu hatırlatan Aydın, kongrede bu krizlerden çıkma yollarının tartışılacağını söyledi.

"KAYNAKLAR ÜZERİNDE GELECEK NESİLLER DE HAK SAHİBİ"

Aydın’ın ardından söz alan TMMOB Maden Mühendisleri Odası (MMO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel, yaşadığımız yüzyılda savaş, pandemi ve ekonomik krizlerin sürekli hale geldiğine dikkat çekerek “Savaşların olmadığı, emeğin sömürülmediği, doğanın ve kültürel varlıkların talan edilmediği, güvenceli bir yaşamın hüküm süreceği bir dünya için mücadelemize devam edeceğiz” dedi.Artan nüfus karşısında mineral kaynakların azalması nedeniyle madencilik sektörünün öneminin arttığına dikkat çeken Yüksel, “Milyonlarca yılda oluşan kaynakların üzerinde gelecek nesillerin hak sahibi olduklarını asla aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir” uyarısında bulundu. Madenciliğin doğa, kültürel ve tabii varlıklar üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Yüksel, sorunların çözümü için mühendislik bilim ve tekniğine uygun çalışmalar yürütülmesi gerektiğini vurguladı.Kongrede söz alan KESK’e bağlı Enerji, Sanayi ve Maden Sendikası (ESM) Genel Başkanı Cemalettin Sağtekin ise iş kolundaki sendikal baskıyı eleştirdi. Sağtekin, “20 yıldır iktidarda olan siyasal parti ile simbiyotik ilişki kuran bir konfederasyon, kamu emekçilerinin ortak çıkarlarını gözetmekten uzak bir çizgide çalışma yürütüyor” dedi.HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül; madenlerde yaşanan iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçileri anarken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın; enerjiyi bir insan hakkı olarak tarif etti ve bugün bu hakkın yok sayıldığını söyledi.

ZEYTİNLİKLER ŞİRKETLERİN ÇIKARI İÇİN MADENCİLİĞE AÇILIYOR

Zeytinlik alanlara maden sahaları açılmasının önünü açan düzenlemeye ilişkin Evrensel'e değerlendirmelerde de bulunan MMO Başkanı Ayhan Yüksel, bu düzenlemenin termik santrallere kömür veren sahalara özel olarak hazırlandığını söyledi: “Devlet politikaları şirket çıkarlarına göre belirlenemez. Tarım da madencilik gibi ülkenin temel ekonomik unsurlarından biridir. Toplumun gıda ihtiyacının karşılanması, enerji ve madencilik faaliyetleri kadar büyük bir öneme sahiptir” dedi.

İktidarın yıllardır izlediği yanlış enerji politikaları sonucu sorunların her geçen gün artarak kaotik bir hal aldığını söyleyen Yüksel, “Bunun en somut örneği kısa süre önce organize sanayi bölgelerinde uygulanan 3 günlük elektrik kesintisi ve Isparta’da elektrik nakil hatlarında meydana gelen hasar ve arızalar nedeniyle şehre uzun süre elektrik verilememesidir” dedi. Şirketlerin bu sahalara yönelik planlama ve yatırım yapmadığını söyleyen Yüksel, “Eğer yatırım yapılsaydı, iletim hatları yer altına çekilirdi. Beş yıl önce ortaya atılan yerli ve milli enerji politikaları slogan olmaktan öteye geçmedi. AKP Maden Kanunu’nu 2004’ten beri 28 kez değiştirdi. Bu değişiklikler kamunun değil şirketlerin faydası için yapıldı” uyarısında bulundu.

ÖZELLEŞTİRMELERİN FATURASI HALKA

Enerjide özelleştirmelerin ülke ekonomisine bir yarar sağlamadığı gibi daha pahalı hizmet ve daha fazla vergi olarak topluma fatura edildiğini söyleyen Yüksel, dünyanın 2050 yılına kadar termik santrallerden kurtulması hedefine ilişkin de şunları söyledi: “Uluslararası Enerji Ajansının ve dünyanın gelişmiş ülkelerinin 2050 yılını son tarih olarak seçmiş olmaları onlar açısından doğru olabilir. Ancak Türkiye açısından bu doğru değil. Türkiye yenilenebilir enerji alternatifini üretemediği gibi kendi kaynağı dururken ithal kömüre dayalı termik santraller yapmaya yöneldi. Bunun yerine dışarıdan elektrik alsa daha isabetli olurdu.”Güneş enerjisine ne zaman geçileceği konusunda da henüz bir netlik olmadığına dikkat çeken Yüksel, “Ülkenin zeytine de, buğdaya da ihtiyacı var. Ukrayna savaşında da görüldü ki, yağ bulamaz hale geldik” dedi.AKP’nin son 20 yılda inşaat sektörüne dayalı ekonomik büyüme tercihi nedeniyle taş ocaklarında yaşanan artışa da dikkat çeken Yüksel, “Sanayi ve tarım bir kenara bırakıldı. Ülkenin her yanı yol inşaatlarıyla, tünellerle ve yüksek katlı binalarla dolduğu için bu durum taş ocaklarının sayı ve faaliyetlerini artırdı. Her yerde taş ocağı açıldı. En son İkizdere ocakları gündem olmuştu. İkizdere’deki taş ocağı Rize’deki liman için kuruldu. Oysa bu limanın 40 kilometre yakınında Trabzon Limanı var ve yüzde 35 kapasite ile çalışıyor. Yine diğer yanında Artvin Limanı var; yüzde 26 kapasite ile çalışıyor. Rize’ye neden liman yapılıyor?​” diye sordu.

"BUNU SÖMÜRGE MADENCİLİĞİ DİYE ADLANDIRIYORUZ"

Oda olarak yıllardır çıkarılan madenlerin ülke sanayisi için ucuz ham madde olarak kullanılıp işlendikten sonra ihraç edilmesi önerisinde bulunduklarını söyleyen Yüksel, “Ancak bunun sanayisini kuramadık. Kromda rezerv olarak dünyada 3. ihracatçı ülkeyiz; ama paslanmaz çelik fabrikamız yok. Tesisleri kurmadığın sürece madenler sanayi ham maddeleri olarak yurt dışına işlenmemiş şekilde gönderiliyor. Bunu sömürge madenciliği olarak adlandırıyoruz” dedi.

Maden sahalarında yaşanan iş cinayetlerine ilişkin sorumuzu da yanıtlayan Yüksel, “İş güvenliği masraflı bir iş değildir. İş güvenliği uzmanlarının söylediği bir söz var: “Önlemek ödemekten daha kolay. Bu önlemler büyük paralar gerektirmiyor. Kazaların asıl nedeni daha fazla kâr hırsı. İş güvenliği önleminin maliyeti toplam maliyetin yüzde 2’si kadardır” dedi. (Antalya/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Rusyalı gazeteci Oksana Baulina bombardımanda yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Marmara Gölü çöl olmasın! | Çepeçevre Yaşam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa