Erdoğan'dan kötü bir propaganda kasedi: Çiftçinin talebi "izne", gıda ithalata bağlı!
"Dünya lideri diye propaganda edilen bu zatın ülke tarımını çökerttiği için sofralarımızda eksilen ayçiçeği yağını bile savaş halindeki iki ülkeden alacak kadar muhtaç bir ülke yarattığı da açıktır."
Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
Sedat BAŞKAVAK
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tokat’ta çiftçilerle buluşacağı duyurulduğunda "Çiftçiler derdini anlatacak, Cumhurbaşkanı dinleyecek; Tarım Bakanı dahil ilgili bürokratlar da not alacak ve cevap verecek" sanıyorsunuz. Ancak iyi kurgulanmış bu toplantıyı izleyince kimin ne konuşacağının önceden belirlendiği ve AKP iktidarının her zamanki gibi “Sorun yok dersen yok olur” anlayışıyla hazırlandığını hemen görüyorsunuz. Bir gün önce çekilen ve montajlanan görüntüyü sanki o an canlı konuşuyormuş gibi tüm televizyonlara “İletişim başkanlığı” tarafından servis edilen kaba bir AKP-Erdoğan propagandasını hep beraber izledik.
Toplantıya katılan çiftçiler konuşmalarında önce Tokat sonra da tüm ülkede tarıma ilişkin bir sorunun olmadığı, hatta üretimin arttığını söyleseler de aralara korkulu, sıkılgan bir şekilde sıkıştırılan (izin verildiği ya da duyulmasına müsaade ettikleri kadar) kimi talepleri de duyduk.
Örneğin köye dönüp hayvan yetiştiriciliği yapan bir kadın çiftçi, çilek üretimi çok kârlı derken bir cümle sonra ürettiği çileği karayolu kenarında sattığını ve satmak için çok zorlandığını anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen lafa girip “hani bize çilek” dedi. Hayvanlar için çoban bulamadıklarını, çobanların sigortasını devletin karşılamasını istenirken, Tarım Bakanı Vahit Kirişçi de hemen “Bir çalışma yapıyoruz, pek maliyeti yok” çözeriz diyerek, izleyen çiftçilerin ağzına da bir parmak bal sürdü.
Emirseyit Beldesinde bağcılık yapan bir kadın üretici de kurdukları kadın kooperatifini anlattı. Dubai’ye yaprak ihraç ettiklerini söyledi ve Erdoğan’ın “Ne kadar gönderiyorsunuz” sorusunu “Şimdilik miktar az” diyerek geçiştirmeyi tercih etti. Yaprak, salça, üzüm pekmezi ve kadın kooperatifinde ne yapıyorlarsa anlattı. Bir bağda girdi maliyetini ve bu maliyetin onun cebine nasıl yansıdığını söylemedi. Bir bağın arasının sürümü, budaması, bağlaması, yatırmasına yapılan işçilikten, gübreye her gün gelen zamlar nedeniyle artan girdi maliyetlerinden ve üzümünü, pekmezini, yaprağını değerinde satamadığından da bahsetmedi. Daha önce Emine Erdoğan’la ve Maliye Bakanı ile çeşitli toplantılarda bir araya geldiğini söylemesinden kendisinin AKP’li olduğunu anlaşılan kadın çiftçi “Tarım kredi market bizim ürünlerimizi de satsın” diyerek iş bağlamaya çalışsa da ülke geneli üzüm üreticisi çiftçi ailelerinin yaşadığı sorunların Tarım Kredi Marketleriyle çözülmeyeceği de belli.
Tokat Ziraat Odası Başkanının 1995’te yapılan Tokat havaalanı kenarda dururken hemen yanına tarım alanları imara açılarak yapılan yeni havaalanının Tokat tarımına hangi katkısı için teşekkür ettiğini de anlayamadık. Tokat’ta 2020 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 35 bin iken, 2021 yılında 30 bine düştü. Bir yılda 5 bin çiftçinin neden tarımdan vazgeçtiğini en iyi kendisi bilmesi gereken Ziraat Odası Başkanının AKP’nin tarım politikalarını överek, çiftçinin çok büyük destek aldığını söylemesi de yandaşlıkta vardığı yeri göstermesi açısından ibret vericidir.
ÇİFTÇİ ‘YEM FİYATLARI OLUMSUZ ETKİLİYOR’ DEDİ
Toplantının en samimisi Tuğba Ezmeci isimli kadın çiftçi olsa gerek. Çünkü 13 başla başlayıp 50’ye çıkardığı hayvanlarını beslerken en önemli sorununun yem fiyatları olduğunu belirterek “Yem fiyatları üretimi olumsuz etkiliyor” dedi. Artan yem fiyatlarından dertli olan Tuğba Ezmeci’ye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Vahit bey hayvan arıyor, Uruguay’dan hayvan getireceğiz” sözlerine “Gelsin verelim, hiç olmazsa aldığınız hayvanların yemini diğerleri yer” demesi yem fiyatlarından ne kadar dertli olduğunu gösterdi. Bu konuşmada bir gerçek daha ortaya çıktı. O da “Ette ithalatı bitirdik” diyen AKP hükümetinin de et ithalatına hazırlandığını öğrendik.
Çiftçiler konuşmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarım üretimi, destekler, ihracat rakamları ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi nedeniyle sorun yaşanan ayçiçek yağı, buğday, arpa ithalatındaki sorunlara ilişkin açıklamalarına bakınca bir gün önce çekilen ve cumartesi akşam 21’de tüm televizyonlarda canlıymış gibi yayınlanan program, AKP propaganda aygıtının nasıl çalıştığını da göstermektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 yılda tarımı nasıl geliştirdiklerini çiftçiye ne kadar kaynak aktardıklarını, gıdada ne kadar yeterliyiz vs. pek çok konuda AKP’nin ne kadar başarılı olduğunu savundu. Örneğin 20 yılda 470 milyar lira destek ödemesi yapıldığını söyledi. Fakat, Tarım Bakanlığının 2018 yılında yayınladığı Tarımsal Destekler Bülteninde “2003-2017 döneminde çiftçilerimize 103 milyar TL nakit destek verildi” demektedir. Buna 2018’deki 14.7 milyarı, 2019’da 16.2 milyarı, 2020’deki 22 milyarı ve 2021’de 25 milyar olarak belirlenen ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yayında 29 milyara çıkardık dediği desteği de ekleyince toplamı 470 milyar değil 184,9 milyar TL tarım desteği ödemesi yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Meşhur Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin 2022 yılı bütçe görüşmelerinde TBMM’de yaptığı konuşmada “19 yılda 396 milyar lira tarım destek ödemesi yapıldığını söylemesi ise rakam bu söylenir unutulur diyerek konuşulduğunu gösteriyor. Tabii 2006 yılında “Tarıma ayrılan pay milli gelirin yüzde 1’inden aşağı olamaz” diye kanun çıkartan AKP’nin bu kanuna hiç uymadığı ve yıllardır tarıma ayrılan payın milli gelirin yüzde 0.5’i anca bulduğu Türkiye’de rakamlar AKP’nin elinde istediğini yazıyor.
Programda Erdoğan, “Gıda tedarikinde sorun yaşamayan, gıda yeterlilik oranında yüzde 140 olan bir ülke konumuna geldik” dedi. Gıda yeterliliğini tedarik üzerinden vurguladığı için aslında açıkça, “Gıda konusunda sorun yok, nerede ne yetişiyorsa alıp geliyoruz demiş” oldu. Savaşan iki ülkenin lideriyle görüştüğünü söyleyen Erdoğan, gerek ayçiçeği gerekse hububat taşıyan elliye yakın geminin önünün açıldığını belirtti. Ancak TMO’nun bugüne kadar buğday alımı için açtığı 11 ihaleden bahsetmedi. Ukrayna’dan gelecek kepeğe, mısıra, soyaya neden muhtaç olduğumuzu ise söylemedi. Nereden ham yağ gelir, ayçiçek yağı yerine (yine ithal edilen) soya yağı nasıl alternatif hale getirilebilir; buğday, arpa, mısır için alternatif ülke arayışlarını da söylemedi.
TOPRAĞA GİREN FİDANLAR ŞÜPHELİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan Tokatlı çiftçilere seslenirken, ‘6 milyar fidanı ormanla buluşturduklarını’ anlattı. Orman Genel Müdürlüğü açıklamalarına göre 2020’de 603 milyon, 2021’de ise 621 milyon fidan dikilmiş. Bu rakamlara göre bayram seyran tatil, kar, kış demeden günde 1 milyon 700 bin fidan dikilmiş olması gerektiği bir yana Türkiye Ormancılar Derneği, “Kasım ayında Marmara ve Karadeniz bölgeleri hariç neredeyse tüm ülkede uygun olmayan şartlarda fidan dikildiğini” söyleyerek 11 Kasım Milli Ağaçlandırma gününde yapılan dikimlere itiraz ediyor. Türkiye Ormancılar Derneğinin “Dikilen ağaç değil, ormanlaştırılan alan önemli” cümlesi AKP’nin orman politikalarını da sorgulamaktadır. Kaldı ki; temmuzda yaşadığımız orman yangınları karşısında AKP iktidarının yangın söndürme uçağına bile mahrum bıraktığı ormanları düşündüğümüzde kayda giren fidandan bahsedebiliriz ama toprakta kök salan fidan konusu tamamen şüphelidir. Enerji, sanayi, madencilik şirketlerinin talanı ve tahribatına açılan otoyol, köprü vs için kesilen ormanlarda işin başka bir yanı. Onlarca hatta yüzlerce yılda oluşan ve büyüyen ormanlar talan ve tahrip edilirken, AKP propagandası için dikilen fidanların toprakta kök salacağına inanmak saflık olur.
KÖTÜ BİR PROPAGANDA KASETİ
Sonuç olarak ülkece cumartesi akşamı saat 21’de AKP genel Başkanı Erdoğan’ın 40 dakikalık kötü bir propaganda kasetine maruz kaldık. Aynı zamanda dünya lideri diye propaganda edilen bu zatı muhteremin ülke tarımını çökerttiği için sofralarımızda eksilen ayçiçeği yağını bile savaş halindeki iki ülkeden alacak kadar muhtaç bir ülke yarattığı da açıktır. İthal edilen ayçiçek yağı yüklü gemilerin limana girişini canlı yayında izleten bu dünya liderinin “Görüştüm iki lider de gemilerin önünü açtılar” diyerek iş bitiricilik diye sunduğu görüşmelerde bir avuç buğday, arpa, mısır, soya hatta kepek için başka ülkelere nasıl el açtığı görülmektedir.
İŞÇİ, ONUN YATARKEN YEDİĞİYLE GÜN BOYU DOYMAYA ÇALIŞIYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tokatlı çiftçilere anlattığına göre akşam yatmadan önce manda yoğurduna medine hurması, kestane balı ve yulaf ezmesi katarak yediğini ve bunun çok şifalı olduğunu söyledi.
İzleyen herkese “Erdoğan ağzının tadını biliyor, manda yoğurdunun katılığı diğer yoğurtlara göre daha iyi” dedirtse de manda yoğurdu sadece katılığı için Erdoğan tarafından tercih edilmiyor. Yağ oranı inek sütüne göre iki kat olan manda yoğurdunun protein oranı da inek sütünden fazla. A vitamini yüksek, kolesterol oranı yüzde 43 daha düşük. Kalsiyum, demir, fosfor gibi mineral madde açısından daha üstün. Özel sulak alan ve özel bakım isteyen mandanın sütü de bir ineğe göre daha az. Azalan sulak alanlar nedeniyle manda yetiştiriciliği zorlaşırken, süt verimi düşmekte bu nedenle de manda sütü ve yoğurdunun fiyatı daha yüksek. Hal böyle olunca manda yoğurdunun neden pahalı olduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yatmadan önce neden manda yoğurdu yediği anlaşılıyor. Fiyatı 40 ile 78 TL arasında değişiyor.
İnce kabuklu, besleyici ve özgün bir aromaya sahip Medine (Mebrum) hurması diri ve dayanıklılığıyla bilinir. Hurma çeşitlerinin tanıtıldığı ve satışının yapıldığı bir sitede 500 gramı (48 adet ) 77.5 TL’ye satılıyor. Cumhurbaşkanı her akşam 5 adet yediğini söylüyor.
Kestane balı, arıların ağırlıklı olarak kestane çiçeklerinin nektarlarından elde ettiği bal çeşidi. Bu özelliği nedeniyle monoflora yani tek çiçek balı olarak nitelenir. Diğer çiçek ballarına göre daha renk ve kıvama sahip olan kestane balı, keskin tadıyla damakta kendine özgü bir tat bırakır. Bal çeşitleri arasında potasyum, kalsiyum ve magnezyum fazlalığı ile bilinir. Antibakteriyel ve mantar önleyici özellikleri ile tanınmakta ve antioksidan özelliği var. Marketlerde satılan karışım kestane balından ziyade Rize ve Artvin’de satılan kestane ballarının kilogramı 250 ile 350 TL arasında satılıyor.
Yoğurda katılan yulaf ise 2020 yılında 265 bin ton üretilirken, 27 ton ihraç edilmiş ancak 4 bin ton da ithal edildi. 350 gramı 27 lira.
Sonuç olarak;
Cumhurbaşkanı Erdoğan akşam yatarken, az bulunduğu için pahalı olan manda yoğurduna, Rize ve Artvin yaylalarında özenle üretilen kestane balını katıp, yulaf ezmesini ekleyip, özgür aromalı Medine hurmasını yerken işçi emekçi aileleri yatağa aç giriyor.
Bırakalım kestane balını, merdiven altı üretimle raflara giren balı bile alma gücü kalmayan işçi emekçi aileleri ramazanda en çok tüketilen hurmanın yerine de orucunu açacak ya da sofrasını çeşitlendirecek başka bir yemek derdinde. Manda yoğurdu sofralarında hayal bile edilemezken raflarda artan süt ve süt ürünleri nedeniyle yoğurt bile neredeyse özel günler sofrasının yiyeceği haline geldi. Onun yatarken yediğinin bedeliyle, işçi emekçi aileleri gün boyu doyuyor.