Ağaçları işleyen İrfan Usta zamlardan şikayetçi: Faturalarımı ödemekte zorlanıyorum
İrfan Usta her türlü ağaçtan el yordamıyla üretim yapıyor. Elektrik, ham madde, kira… Art arda gelen zamların, yaptığı işte maliyeti nasıl katladığını anlattı.

Fotoğraf: Melisa Gönen/Evrensel
İLGİLİ HABERLER

Zamlar ve faturalar Malatya esnafının belini büktü: Önümüzü göremiyoruz

Urfa'da zam protestosu: Bu faturalar isottan acı!

Bir ailenin enerji faturası bir yılda yüzde 95 arttı
Melisa GÖNEN
İzmir
Bornova Küçükpark’ta kapısının önündeki sergide el yapımı ahşap saksılara ekilmiş çeşitli bitkilerin olduğu isimsiz bir dükkanın önündeydik. Sonradan öğrendiğimize göre çevredeki esnaf, İrfan’ın Yeri diyormuş buraya. Genelde makinelerinin başında bir ağacı işlerken bulabileceğiniz İrfan Usta, dükkana bir isim koymamış. Dükkana girdiğinizde yüzünüze ahşap kokusu çarpıyor, raflar alabildiğine dolu. Farklı ağaçlardan işlenerek yapıldığını tahmin ettiğimiz bardaklar, saksılar, tepsiler…
Bu dükkandaki her şey, İrfan Usta’nın elinden çıkıyor. İrfan Usta bizi, kapıdan girdiğimizde hemen karşımızda kalan küçük atölyesinin önünde karşılıyor. İnce tozla kaplı olduğunu düşünüyor olacak ki, oturacağımız taburelerin üzerini örtmemiz için raflar arasında bulduğu gazeteleri uzatıyor. İrfan Usta ortaokuldan mezun olduktan sonra ilgi duyduğu işlerde deneyim kazanmak için kimi zaman gönüllü yani ücretsiz bile çalışmış. İki üç senedir bu dükkanı işlettiğini öğreniyoruz. İnternetten edindiği bilgiler ve gençliğinde kazandığı deneyimlerle başladığı ağaç işlemeciliğinin ustası olarak karşımızda duruyor. Deneyim kazanmak için duyduğu sabra bağlıyor ustalığını. İşine uygun olduğu sürece her türlü ağacı kullanıyor. Zeytin, dişbudak, çitlembik, akasya, fıstık çamı…
"BİR BARDAĞIN ÇIKMASI BİR HAFTA"
Kimi zaman raftan aldığı bir bardaktaki işçiliği anlatıyor kimi zaman deneme yanılma yoluyla yapmayı öğrendiği çeşitli şeyleri gösteriyor. Konuşurken arkasında duran ve “el aletlerim” dediği makinelere dönüyor. İrfan usta el aletlerini kendisinin yaptığını söylüyor: “Hepsi el yapımı makinelerdir. Bir torna makinesi buldum hurdacıdan, onu aldım. Onu ahşaba çevirdim. Daire testerem yoktu, onu internetten bakarak yaptım. Zımpara makinem yoktu onu da internetten bakarak öğrendim. İsim yazmak için dekupaj makinesini, şu makineyi de kendim yaptım.”
Kullandığı makineleri deneme yanılma yoluyla yaptığı için bazen sorunlar yaşayan İrfan Usta’nın sorunu çözmesi günler alıyor. El becerisini, müşterilerinden gelen talep ve hayal gücünün yönlendirdiğini söyleyen İrfan Usta, ağaç işlemeciliğine kazanç kaygısı gütmeden hobi olarak başlasa da bir bardağı yapmak için çok emek sarf ediyor. Emeğinin karşılığını almak istediğini belirten İrfan Usta, “Zaman alıyor. Mesela bir bardağın çıkması bir hafta. Onu torna değil de elle yapayım veya zımparasını elle yapayım dersen bir ay bir buçuk aydan aşağı çıkmıyor. Bir de işin kötü tarafı, bardağın çatlama riski çok fazla. Kısa zaman içinde işleyip çıkarman lazım. Yoksa, sizin bir buçuk ayda yaptığınız emek boşa gidiyor” diyor.
"BEN MAKİNEYİ ÇALIŞTIRMAYA KORKUYORUM"
Söz artan maliyetlere geliyor. İrfan Usta, pandemi sürecinde alınan kararlar nedeniyle zora düşen esnaflardan biri olduğunu, kirasını bir yıl boyunca ödemekte zorlandığını anlatıyor. Salgının kendisini “İki üç sene geri attığını” ifade eden İrfan Usta, pandeminin etkileri azaldı derken bu sefer de zamlara takıldığını söylüyor ve ekliyor: “Şu kum, çuvalı üç liraydı şimdi on iki lira. Sadece normal bir sıva kumu. Çimentoyu otuz liraya alıyordum şimdi olmuş seksen lira."
Elektrik, ham madde, kira… Art arda gelen zamların, yaptığı işe nasıl yansıdığını anlatıyor İrfan usta: “Elektriğe bir sürü zam gelmiş, ben makineyi çalıştırmaya korkuyorum. Makineyi çalıştırdığım zaman ay sonu bir bakıyorum 500-600 lira gelmiş. Normalde benim elektrik faturam 200-300 lirayı geçmiyordu burada.”
İşlenmiş ağaçların metreküp olarak daha pahalıya mal olmasını ve ham madde olarak kullandığı ağaçları nasıl daha ucuza temin ettiğini sorduğumuzda İrfan Usta, “Bizim burada sağda solda kesilen, arkadaşların bahçesinde mesela… Oradan buradan, köyden zeytin kütüğü vs… Odunculardan, öyle temin ediyorum. Oduncularda her türlü ağacı bulabiliyorsunuz ama takip etmek zorunda kalıyorsunuz yani, yapacağınız işe göre” diye yanıt veriyor.
Yaşadığı zorluklara rağmen üretme motivasyonunu kaybetmeyen İrfan Usta, vergisini, sigortasını ödemekte zorlandığını, elektrik ve su faturalarını ayakta durmak için zar zor yetiştirdiğini buna karşılık ürettiği ürünlerin ne zaman satılacağının garantisi olmadığını anlatıyor. Elindeki bardağı göstererek, “Şimdi bu satılacak ama ne zaman satılacak, yapıyorsun koyuyorsun, yapıyorsun koyuyorsun” diyor. İnternet üzerinden satış yapmayı da denediğini ancak yüksek kargo ücreti nedeniyle kâr edemediğini de ekliyor.
"ÇÖPE ATILAN MALİYET"
İrfan Usta sözü işin zorluğuna, riskli tarafına getiriyor. “Mesela ben 600 tane bardak kesmişim çam ağacından bunun 300 tanesi fire. Yarı yarıya. Bütün emek boşa gitti. O kadar zaman da harcıyorum, 300 tane bardak kolay değil” diyor. Elektrik ve dükkan kirası varken bir de ürettiği ürünlerde yaşadığı kayıpları “Çöpe atılan maliyet” olarak değerlendiriyor.
Müşterilerin ürünleri kimi zaman “pahalı” olarak değerlendirmesine katılmayan İrfan Usta, “Pahalı değil yani. Kaliteli bir şey yapmak için hepsi dört dörtlük olmalı. Dört üçlük olamaz” diyor.
BİR TARAFTA EL EMEĞİ DİĞER TARAFTA FABRİKASYON
Zanaatkarlar bakırı, taşı, ağacı, deriyi el tezgahlarında günlerce işliyor; ham madde ve emeği bir araya getirerek bir ürün ortaya çıkarıyorlar. Ne var ki, İrfan Usta gibi zanaatkarların sayısı gün geçtikçe azalıyor. İrfan Usta bu durumu el tezgahları karşısında seri üretim yapabilen otomatik makinelerin yaygınlaşmasına bağlıyor. Elinde tuttuğu bardağı göstererek, “Adam bunun makinesini yapmış, sistemini kurmuş. Günde 200-300 tane çıkar. Ama bunu elle işlersen bir haftada çıkar. Bir tarafta el emeği diğer tarafta fabrikasyon, seri üretim. Fark orada yani” diyor.
"İNSAN BİR İŞİ SEVEREK YAPMALI"
Günümüzde pratikten uzaklaştırılıp ezberci bir yaklaşımla yürütülen eğitim sistemi, öğrencileri mesleki berecileri edinebilecekleri ortamdan uzaklaştırıyor. Şu anda bir ürün ortaya koyabilecek bilgiye sahip olmasını, ilkokul ve ortaokul yıllarında aldığı iş ve teknik derslerinde edindiği deneyimlerine bağlayan İrfan Usta, eğitimde pratiğin önemini vurguluyor. Mesleki becerinin, edinilen bilginin uygulanacağı bağlamdan kopartılamayacağını düşünen İrfan Usta, bir işin severek yapılabilmesi için herkesin ilgi alanına yönlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
"BİZ BAKIŞLARIMIZLA ANLAŞIYORUZ"
İrfan Usta’nın dükkanında onu hiç yalnız bırakmayan Kamil adını verdiği bir arkadaşı var. Kamil, bir karga. Kamil yavruyken yuvasından düşmüş, onu İrfan Usta bulmuş. Yedi senedir birbirlerine yoldaşlık yapıyorlar. Kamil, gün içinde dükkanın üstündeki açıklıktan çıkarak dışarıda dolaşıyor. Kafeste değil. Ancak, onun bu dükkana ve kendisine bağlılığı İrfan Usta’yı hem mutlu ediyor hem de üzüyor. “Özgür olduğu halde bile, sen yine üzülüyorsun çünkü sana bağımlı kalıyor. Mesela diğer yabancı kuşları sokmaz buraya, yabancı kuşun yanına gitmez. Yabancı insanın yanına gitmez. Bir tek sana bağımlı.”
Kamil’i bırakıp uzun bir yolculuğa çıkmaktan çekindiğini söyleyen İrfan Usta, “O da beni kendisine bağladı. Moralim bozuk olduğu zamanlarda Kamil bunu anlıyor ve yanıma geliyor. Biz bakışlarımızla anlaşıyoruz” diyor.
Evrensel'i Takip Et