ABD Dışişleri Bakanı Blinken’dan Ortadoğu’da “İran’la müzakere” turu
Blinken, İsrail’in ardından Filistin Yönetimi, Fas ve Cezayir’i ziyaret edecek. Gündemin önemli konuları İran’la anlaşma ve Trump’ın mirası olan İbrahim Anlaşmaları.
Fotoğraf: AA
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, cumartesi gecesi geç saatlerde İsrail’e ulaştı. İsrail, Blinken’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ani turunun ilk durağı. Blinken, Filistin Yönetimi, Fas ve Cezayir’i ziyaret edecek. İsrail’de Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in yanı sıra BAE, Fas, Bahreyn ve Mısır’da mevkidaşlarıyla görüşecek.
En öncelikli konular, bir yandan sonuçlanmasının yakın olduğu açıklanan İran’la nükleer anlaşmaya dair bölge yönetimlerinin “endişeleri” ve diğer yandan da İsrail’le normalleşmeyi içeren “İbrahim Anlaşmaları”nın (Trump’ın verdiği isimle Yüzyılın Anlaşması) arkasında ivme bir oluşturmak ve İsrail ve onun doğmakta olan Körfez müttefikleriyle bağlarını derinleştirmeye devam etmesine destek vermek.
İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesindeki Ben Samuels imzalı makalede Blinken’ın İsrail ziyaretinin arka planı ele alındı. Makalenin öne çıkan vurguları şöyle:
Blinken ve Biden yönetimi için bu gezi, büyük ölçüde Ortadoğulu müttefiklerinin İran anlaşması konusundaki tutumunu anlamalarını ve bir yandan Ukrayna’da devam eden krizi yönetirken ABD yönetiminin anlaşmaya dönme girişimini gerçekleştirmesini sağlamaya adandı.
Ortadoğu devletleri, özellikle İran Devrim Muhafızları’nın bir taviz olarak ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılması ihtimalinden endişelenerek, İran anlaşmasının ortaya çıkan ayrıntıları hakkında açıkça homurdanıyorlar.
Bu, Biden yönetiminin Ortadoğu’nun önceliğini düşürme ve dikkatleri Rusya ve Çin’e kaydırma arzusuyla ilgili olarak daha büyük endişelere de neden oldu.
Blinken, bu ziyareti, Amerika’nın yorgun Ortadoğulu müttefiklerini, ister Demir Kubbe füze savunma sistemi için acil durum finansmanı sağlamak gibi kısa vadeli meselelerle ilgili olsun, isterse İran ve bölgesel saldırganlığı ile ilgili daha varoluşsal meselelerle ilgili olsun, güvenliklerine olan bağlılığının demirden olduğu konusunda ikna etmek için kullanmaya çalışıyor.
Gezi aynı zamanda Biden yönetiminin, İbrahim Anlaşmalarını en geniş şekilde benimsediğine de işaret ediyor. Geçen yılın büyük bir bölümünde eleştirmenler, yönetimi Trump’ın bu diplomatik girişimden uzaklaşmakla suçlamıştı. Gerçekte, Biden yönetimi, Trump’ın mirasını benimseme konusunda devam eden hoşnutsuzluğa rağmen, anlaşmalara asla karşı çıkmadı. Ancak yönetim, Trump’ın BAE’ye F-35 savaş uçağı tedarik etmek gibi, anlaşmaları imzalayan partnerlerine verdiği sözlerin bazılarını yerine getirme konusunda isteksiz davranmıştı.
(İsrail Başbakanı) Naftali Bennett ve Yair Lapid liderliğindeki İsrail hükümeti ise, önceki Başbakan Benyamin Netanyahu’dan devraldığı diplomatik başarıyı ele alırken Biden yönetiminden farklı bir yaklaşım benimsedi. Bennett ve Lapid, İsrail kamuoyuna Arap dünyasıyla ilişkileri yönetmede Netanyahu kadar başarılı olabileceklerini kanıtlamak için anlaşmaları “sahiplenmeye” çalıştılar. Lapid’in bu haftaki dışişleri zirvesi ve Bennett’in geçen hafta Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile bir araya geldiği Mısır ziyareti, bu diplomatik-politik çabanın bir parçası.
Atlantik Konseyi Yerleşik Olmayan Kıdemli Üyesi Carmiel Arbit, “Bu ülkelerin sahada bu düzeyde liderliği bir araya getirmesi oldukça dikkat çekici. Bu anlaşmalardan gelen büyük debdebe ve çok sayıda seremoni (ve elbette düzinelerce ikili anlaşma) oldu, ancak bu, özellikle projelerin durduğu yerler için önemli bir ivme” diyor: “Aynı zamanda İsrail’i yeni bir bölgesel güç olarak konumlandırıyor ve İsrail’in (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin ve (Çin Devlet Başkanı) Şi Cinping arasında bir zirve gerçekleşmesi halinde ev sahipliği yapmaya hazır olduğu bağlamında ele alındığında da, bu bir İsrail hükümeti için inanılmaz bir esneklik.”
Ancak, yönetim ve katılımcı ülkelerin, Filistinlilerin zirvede yer almadığı göz önünde bulundurulduğunda, ilerleyen normalleşmede nasıl bir yerleri olacağını hesaba katmaları gerekiyor. Bunun önemi kısa vadede daha da artacak, zira Yahudi ve Müslüman dini bayramları ile geçen yılki Gazze savaşının, toplumlar arası çatışma ve Kudüs'teki şiddetin yıldönümü çakışıyor olacağından, kargaşa potansiyeli mayalanmaya devam ediyor.
ABD’nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides, haftalar önce Dışişleri Bakanlığına bir telgraf göndermek de dahil olmak üzere bu konuyu ilgili tüm taraflarla doğrudan gündeme getirdi ve Blinken, Lapid ile yaptığı görüşmede bu tür endişeleri açıkça söyledi: “Hem İsrailli hem de Filistinli liderlerle yaptığım görüşmelerde, gerilimi yatıştırmanın ve barışçıl bir Ramazan, Paskalya ve Hamursuz Bayramı sağlamanın yollarını tartışacağız. Ürdün’de Yair (Lapid) ve Kral Abdullah’ın son görüşmelerinden sonra ortaklaşa gönderdikleri mesaj buydu ve liderlerin pekiştirmesi gereken bir çağrı.” (DIŞ HABERLER)