İBB’nin elinden Talat Paşa Konağı da alındı | Hem hukuk hem tarih garabeti
İBB mülkiyetinde bulunan Yerebatan Sarnıcı üzerindeki tarihi Talat Paşa Konağı da Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredildi.
Fotoğraf: Meltem AKyol / Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
İstanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde bulunan Yerebatan Sarnıcı üzerindeki tarihi Talat Paşa Konağı ile Yere Batan Sarnıcı Giriş Binası Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredildi.
Vakıflar Kanunu 30. maddeye göre bir yapının vakıflara mahkemesiz, tapu yoluyla devredilebilmesi için, devredilen mülkün vakıf eliyle yapılmış olması ve vakıf kültür varlığı olması gerekiyor.
“Talat Paşa Konağı bu devirle kendi tarihinden 500 sene geri götürüldü. Şimdi biz nasıl Galata Kulesi’nin Osmanlılar tarafından yapılmadığını ispat etmek gibi bir garabetle karşı karşıyaysak, Talat Paşa Konağı’ğının da 20.yüzyıl yapısı olduğunu anlatmak zorunda kalacağız” diyen Mahir Polat, hem hukuki hem de tarihi bir garabetle karşı karşıya olduklarını anlattı.
HEM HUKUK HEM DE TARİH GARABETİ
Galata Kulesi ve Taksim Gezi Parkı’nın ardından Yerebatan Sarnıcı üzerindeki tarihi Talat Paşa Konağı ile Yere Batan Sarnıcı Giriş Binası’nın mülkiyet hakkı da İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) elinden alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredildi.
Devrin gerekçesi yine Vakıflar Kanunu 30. maddesine dayandırıldı.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’a göre Vakıflar Kanunu 30.madde bu mülklerin İBB’nin elinden alınmasına neden olacak bir zemine sahip değil. Devir sonrası Osmanlı dönemi sadrazamlarından Talat Paşa tarafından 1917- 1918 döneminde resmi konut olarak kullanılan ve Talat Paşa Konağı’nın önünde açıklama yapan Mahir Polat’ın anlattıkları keyfiliği ve usulsüzlüğü gözler önüne seriyor. Polat’ın açıklamalarından özetleyelim: Talat Paşa Konağı 20. yüzyılın başında yapılmış, dönemin mimari özelliklerine de sahip bir yapıdır. Vakıflar Kanunu 30. Maddeye göre bir yapının vakıflara mahkemesiz, tapu yoluyla devredilebilmesi için, devredilen mülkün vakıf eliyle yapılmış olması ve vakıf kültür varlığı olması gerekir. Burada söz konusu yapının mülkiyeti bu kararla 4 tane vakıf arasında mülkiyeti paylaştırışmış durumda. Talat Paşa Konağı’nın 4 tane vakıf tarafından yapılmayacağı zaten belli ama bu vakıfların hangi vakıflar olduğuna kısaca bakalım:
Akbıyık Muhittin Vakfı 1464 yılında İstanbul’da faal olan bir vakıftır. Geli Ali Paşa Vakfı da 1571’de İstanbul’da faal olan bir vakıftır. Diğer iki vakfın mülkiyeti de, Hatun Vakfı ve Hacı Mehmet Vakfı, bugüne ulaşmamıştır. Yani bu devir uygulaması Talat Paşa Konağı kendi tarihinden 500 sene geri götüren bir uygulamadır bu. Kısacası hem hukuk hem tarih garabetti ile karşı karşıyayız.”
TARİHİ BELGELER TARİF EDİLİYOR, MÜLKLERE EL KOYULUYOR
“Şimdi biz nasıl Galata Kulesi’nin Osmanlılar tarafından yapılmadığını ispat etmek gibi bir garabetle karşı karşıyaysak, Talat Paşa Konağı’ğının da 20.yüzyıl yapısı olduğunu anlatmak zorunda kalacağız” diyor Mahir Polat. Tarih belgelerin tahrif edildiğini, bu yolla yapılan devirlerin aslında bir el koyma olduğunu da Galata Kulesi’nden başlayarak daha önceki örnekleri anlatıyor:
Galata Kulesi Cenevizliler döneminde yapıldı. Bu tarihsel bilgi açık olmasına rağmen burası bir Osmanlı vakfı tarafından yapıldı denilerek İBB’nin elinden alındı. Davası devam ediyor.
Buranın Osmanlılar tarafından yapılmadığını ispat etmek gibi bir garabetle karşı karşıya olduğumuz bir dava sürüyor. Üzerinde herhangi bir yapı olmamasına rağmen bir vakıf kültür varlığı olarak tanımlanan Gezi Parkı, hem kendi tarihinden 500 yıl geriye götürülerek hem de vakıf kültür varlığı tanımıyla alınmıştır. Mahkeme süreci devam etmektedir.
30 madde garabetinin en ilginç örneklerinden birisi İBB hıfzıssıhha binaları olarak bilinen binalardır. Hıfzıssıhha binaları 1950’li yıllarda İBB’nin projesini çizdiği, parasını vererek yaptırdığı binalarken Osmanlı döneminde yapılmış bir vakıf kültür varlığı içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmiş durumdadır. İstanbul’un en önemli yerinden Hidiv Kasrı da vakıflara devredildi. Nasıl derseniz, Hidiv Kasrı’nı kendi yapımından 200 yıl önceki vakıflara tanımlanarak, arazisiyle ilişkilendirerek hem kasrın kendisi hem de bütün arazisi birliğimizden alınmıştır. İBB üst mahkeme yoluyla hakkını aramaya devam etmektedir.
İBB’NİN ELİNDEKİ BÜTÜN MÜZELER MİLLİ SARAYLAR’A DEVREDİLEBİLİR…
Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı'nın kamu kurum ve kuruluşlarının müzelerinin yönetimini devralmasının önünü açan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi Resmi Gazete'de dün yayınlandı. Bu karar uyarınca belediyeler ve üniversitelere ait müzelerin yönetimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla Milli Saraylar'a devredilebilecek.
Bu kararname ile İBB’nin elindeki müzelerin tamamı, İBB’den alınarak Milli Saraylar’a devredilebilir.
Mahir Polat, kararın bütün belediye müzeleri için geçerli olduğunun altını çizse de büyükşehir belediyeleri arasında müze kapasitesi en güçlü şehrin İstanbul olduğu gerçeği orta yerde duruyor. Daha önceki uygulamalar da düşünüldüğünde akıllara asıl hedef İstanbul mu sorusu geliyor.
“Diğer belediyelerde de var ama büyük oranda İstanbul’u etkileyecek gibi görünüyor” diyen Polat bir noktanın da altını çiziyor: “Kanun herhangi bir sayıya işaret etmiyor. Ayrıca şunu da söylemem gerekiyor Türkiye’de müzeler kamu kurumlarına ait olsa bile özel müze statüsü vardır, kararname bu mevzuat terminolojisini de çözebilmiş değil. Bir de bu müzeciliğin sürekliliği açısından oldukça yıpratıcıdır. Özellikle önceki dönemdeki birkaç örnekten biliyoruz bu devirler kurumsal hafıza ve çalışma disiplini açısından ciddi riskler içeriyor.”
BÜYÜK BİR GELİR KAYBI OLUR
Eğer kararname İstanbul’daki müzeler için hayata geçirilirse bu İBB için büyük mali kayıp demek. Ama asıl büyük kayıp kültür varlıkları açısından yaşanacak. Zira buralardan elde edilen gelirler büyük oranda kültür varlıklarının onarımında kullanılıyordu. Polat daha önce devredilen Galata Kulesi’ni hatırlatıyor: “Galata Kulesi’ni kaybettiğimizde oradan gelecek gelirleri de kaybetmiş olduk. 2 yıldır oradan bir gelir kazanamıyoruz. Bunalar İBB’de büyük ekonomik kayıplara neden oluyor. Yani bu yıllık 2 milyon ziyaretçiden gelen gelir kaybı demek. Bu aslında kültürel miras restorasyonunda kullanacağımız kaynağın kaybı anlamına geliyor.”
Peki Yerebatan Sarnıcı da bu durumda İBB’den alınabilir mi? Halihazırda restorasyonu devam eden sarnıcın, açık olduğu dönemdeki ziyaretçi sayısı yıllık 1 milyon 600 bin idi. İBB’nin restorasyon sonrası hedefi yıllık 3 milyon ziyaretçi.
Mahir Polat, “Yerebatan Sarnıcı Bizanslılar döneminde yapılmış bir sarnıçtır, umarım böyle bir tasarruf ve uygulama olmayacaktır” diyor soruya yanıt olarak.