2 Nisan 2022 06:00
/
Güncelleme: 10:06

Prof. Dr. Mustafa Türkeş: Güç kümelenmelerinin yaratacağı gerilimi aşacak yeterli bir mekanizma yok

“Ukrayna’ya karşı herhangi bir saldırı karşısında Ukrayna’nın yanında yer alacağız!” demek, Türkiye açısından doğrudan Rusya’yla karşı karşıya gelmek anlamına gelir.

Prof. Dr. Mustafa Türkeş: Güç kümelenmelerinin yaratacağı gerilimi aşacak yeterli bir mekanizma yok

Fotoğraf: Arda Küçükkaya/AA

Serpil İLGÜN

Rusya’nın Ukrayna işgaliyle başlayan savaş, insan hayatlarını, her geçen gün büyüyen korkunç yıkımı önüne katarak sürüyor. Rus genelkurmayının “Ukrayna’da savaşın ilk safhasını tamamladık ve hedeflerimize ulaştık” açıklamasını yaptığı, Ukrayna’nın tarafsızlık statüsü karşılığında garantörlük talebinde bulunduğu savaş gündeminde hafta başında İstanbul’da yapılan müzakereler öne çıkan başlıklardan birini oluşturdu. AKP medyasının görüşmeyi “Boğaz’da barış rüzgarları”, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da “barışın mimarı” olarak lanse ettiği görüşmelerden somut bir sonuç çıkmazken, teşvik edilen Zelenskiy ve Putin görüşmesinin de, taslağın o aşamaya gelmediği gerekçesiyle Putin tarafından reddedildiği belirtiliyor. Diğer taraftan Putin, ambargolara karşı hamle olarak Rus gazına rubleyle ödeme yapılmasına yönelik kararnameyi perşembe günü imzaladı. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünden Prof. Dr. Mustafa Türkeş’le İstanbul görüşmelerini, savaşta gelinen durumu ve ortaya çıkardığı tabloyu konuştuk.

İstanbul müzakerelerinde ne çıktı? Ateşkes koşulları var mı? Ukrayna, Rusya’ya karşı direniş gücü gösterecek bir askeri varlık bulundurmama, NATO’ya üye olmama ve Kırım, Donbas gibi bölgelerin kontrolünü Rusya’ya verme gibi Rus taleplerini kabul eder mi? Türkiye’nin, denge politikasını sürdürmenin sınırları ne? Emperyalist kapitalist sistem bir yol arayışında mı?

Mustafa Türkeş yanıtladı.

TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞE HEVESLENMESİ ÇOK RİSKLİ

38. gününe giren savaşta sadece askerler değil, siviller de hayatını kaybediyor, kentler bombalanıyor, korkunç bir trajedi, yıkım ve kaos hüküm sürüyor ancak bütün bunlar günün sonunda soyut rakamlar, bilançolar olmanın ötesine geçemiyor. Savaşın yol açtığı dehşet tablosu neden stratejilerin, karşılıklı söz dalaşlarının önüne çıkamıyor?

Şu anda yaşanan durum gerçekten büyük trajedi. Yaşandığı biçimiyle, yani yapılan müdahalenin biçimi ve aldığı form, önümüzdeki 80-100 yıl boyunca husumetin yeniden üretileceği bir şeye dönüştü. Hafta başında taraflar İstanbul’da bir araya geldiler orada neyi konuştular, Ukrayna tarafsız bir devlet olmayı bazı koşullar sağlanırsa kabul edebilir dendi. Dönüp şu soruyu sıradan bir insan sorabilir; eğer siz tarafsız olmayı kabul edecektiyseniz neden insanlar ölmeden önce diplomatik olarak bunu gerçekleştirmediniz? Bu soru meşru bir soru. Yani aslında bu savaş, bu ölümler önlenebilirdi. Bunu yapmamanın bedeli bence çok ağır bir bedel.

Rusya ve Ukrayna, diplomatik bir dil kullanarak görüşmenin olumlu geçtiği açıklamasını yaptı, AKP medyası barış umudunun hiç olmadığı kadar arttığını manşetlerine taşıdı ama İstanbul’da yapılan müzakereden ne çıktı?

Doğrusu ben öyle okumuyorum. Tarafların pozisyonlarını diğer tarafa açıkça ilettikleri ve “Bunları gidin siz kendi liderlerinizle konuşun” dendiği bir gün yaşandı İstanbul’da. Fotoğrafa bütün olarak baktığımız zaman şunu görüyoruz; Rusya baştan beri diyor ki, diplomatik olarak bunu çözmek istedik ama siz buna yanaşmadınız. Sonraki süreçte biz askeri olarak girmek zorunda kaldık (Rusya bunu savaş olarak değil, BM hukukuna göre “özel askeri operasyon” kavramıyla tanımlıyor. Savaş demek başka bir anlam ifade eder çünkü). Rusya, siyasi olarak koyduğu hedefler, yani “Ukrayna, Rusya için bir askeri tehdit olmaktan çıkarılıncaya kadar askerlerimi buradan çekmem” diyor, bu çok net. İkinci konu, “Orada Neonaziler var ben bunları ayıklayacağım” diyor ve orada bir müzakere alanı olduğunu görmek mümkün, Mariupol’u ele geçirdikten sonra daha fazla üzerine gitmeyeceğini tahmin ediyorum, çünkü Rusya için orada önemli olan esas itibariyle Kırım’ı tartışma konusu yapmamak. Zelenskiy de “O konuyu ben ancak referandumla karara bağlayabilirim” diyor. Buna karşın Rusya bunun bir müzakere konusu olmadığını ama Donbas meselesini tartışabileceğini söylüyor.

Dolayısıyla, bu noktada yakın zamanda bir ateşkesin sağlanması zor?

Zaten hemen ateşkes olacak, her şey rayına oturacak gibi düşünceler bence oradaki reel durumla örtüşen şeyler değil. Yarın bir ateşkes ilan etseler bile bunu sürdürme imkanları olmayabilir. Bu sürecin yıllara sirayet edeceği endişesindeyim. İkinci nokta, haziran ayı bir anlamda dönüm noktası diye düşünüyorum. Çünkü haziran sonunda NATO zirvesi yapılacak, zirve yapılana kadar büyük ihtimalle NATO açık kapı siyasetini sürdürecek. Dolayısıyla ABD Ukrayna’ya üyelik adımının ön koşulu olan eylem planını hayata geçirmeyi önerecek. Tabii burada önemli olan Zelenskiy’nin bunu nasıl kullanacağı. Zelenskiy, belirttiğim gibi bunu referanduma taşıyacağını zikrediyor, Rusya da “Öyle şeyler yapmaya kalkma” diyor, dolayısıyla bu gerginlik hemen çözülebilecek gibi değil, hele hele hazirana kadar ben bir çözüm yolu olabileceğini düşünmüyorum.

Gerek müzakerelerde, gerekse işaret ettiğiniz haziranda ortaya konulacak irade ne kadar Zelenskiy, dolayısıyla Ukrayna iradesi?

ABD, Doğu Avrupa’yı silahlandırdı, çatışma başlamadan önce kısmen Ukrayna’yı da silahlandırdı. Zaten şu anda Ukrayna’da Rusya’ya karşı direnişin gerçekleşmiş olması bir silahlı yardımın net olarak yapıldığını gösteriyor. Rus tarafının ciddi kayıpları var ve Putin bunu beklemiyordu anlaşılan.

Putin, Zelenskiy’le anlaşmak istiyor, çünkü Zelenskiy’nin bir meşruiyet zemini oluştu. Zelenskiy eğer, ben Kırım’ın Rusya’ya ilhakını kabul ediyorum derse Rusya açısından büyük bir sorun giderilmiş olacak. Zelenskiy ne yapmaya çalışıyor? Sırtını ABD’ye dayayarak karşı hamleler yapmak istiyor. Eğer ABD ve Avrupalı devletler Ukrayna’yı silahlandırmaya devam edip karşı hamleyi gerçekleştirirlerse, durum daha büyük bir çatışmaya dönüşür. Bu olmaz da, hızlı bir ateşkes ve buradan yola çıkacak yeni bir müzakere olursa kısmen savaşın hızı düşer ama Rusya asla şu an ele geçirdiği bölgeleri terk etmez. Çünkü Rusya, kendince güvenlik garantileri dediği şeyi gerçekleştirmeden geri çekilme sürecine girmeyeceğini açıkça beyan etti.

Burada iki taraftan birinin henüz kendi üstünlüğünü sağlayamadığı bir durum var. Bu yalnızca Rusya ya da Ukrayna tarafında değil, ABD için de geçerli. ABD, “Biz yaptırımlarla Rusya’yı yıpratacağız” diyor ama o yaptırımların Rusya’yı yıpratır hale gelmesi epeyce bir zaman ister. İkincisi, Rusya da karşı hamlelerini yapmaya başladı. ABD, Avrupalı güçlerle yeniden bir güç kümelenmesini inşa etti ve nikah tazeleme görüntüsü ortaya çıkardı ancak bunun da sürdürülüp sürdürülmeyeceği haziranda belli olacak.

Rusya, referanduma neden sıcak bakmıyor?

Rusya bunu zaman kazanma olarak değerlendiriyor, Ukrayna’nın o arada silahlanacağını, dolayısıyla buna müsaade etmeyeceğini söylüyor. Zelenskiy’nin zorluklarından biri şu, eğer bunu kabul edeceksen neden başta kabul etmedin? Evet, Rusya kan dökmekle suçlu, ama diplomatik yolu tıkayıp bu krizin savaşa dönüşmesine zemin hazırlayan ABD politikası ve bu politikaya cevaz veren ve yem olarak kullanılan Ukrayna da o kadar suçlu. Eli temiz olan yok.

GARANTÖRLÜK, TÜRKİYE’Yİ RUSYA’YLA KARŞI KARŞIYA GETİRİR

Ukrayna'nın daha önce de dillendirdiği, aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerin garantör olması talebi İstanbul’daki müzakerelerde öne çıkan taleplerden biri oldu. AKP medyasında Türkiye’ye duyulan güven ve verilen önem retorikleriyle ele alınan garantörlük ne anlama geliyor ve Türkiye açısından nasıl riskler barındırıyor?

Ukrayna’nın böyle bir talepte bulunması kendi açısından anlaşılır bir şey. Ama Türkiye’nin “Biz garantör ülkelerden biri olacağız, garantörlüğü üstleniyoruz” hevesine kapılması çok riskli bir iş. Bunun anlamı şudur; siz diyorsunuz ki, “Ukrayna’nın sınır bütünlüğünü garanti edeceğiz, Ukrayna’ya karşı herhangi bir saldırı karşısında Ukrayna’nın yanında yer alacağız, onun güvenliğini garanti altına alacağız!” Bu Türkiye açısından doğrudan Rusya’yla karşı karşıya gelmek anlamına da gelir. Türkiye’de bunu ön plana çıkarmanın tek bir mantığı olabilir, “Bakın biz uluslararası düzlemde ne kadar aktifiz, ne kadar başarılı bir dış politika izliyoruz” görüntüsünü vermek. Çünkü Türkiye nasıl bir garanti verebilir? Savaşı körüklemek mi, savaşı bitirmek mi istiyorsunuz? Garantileri verdiğinizde Rusya diyecek ki “Ben çekilmiyorum buradan. Benim için bu savaşın amacı Ukrayna’nın silahsızlandırılması. ABD ha bire silah yardımında bulunuyor, bir de bunun üstüne garantörlük öngörüyorsunuz. Ben çekilmem” dediğinde ne yapacaksınız? Garantörlüğün anlamlı olabileceğini düşünmüyorum bu aşamada.

YAPTIRIMLAR RUSYA’YI İŞGALDEN VAZGEÇİRMEZ

ABD’nin, Ukrayna’yı silahlandırmayı sürdürerek savaşı uzatıp Rusya’yı daha fazla yıpratma, hatta giderek Rusya’da bir rejim değişikliği yaratma hedeflerine karşılık Putin nasıl hamleler geliştirebilir?

Akademik olarak baktığımda iki taraf da bir hegemonya projesi tanımladı. Karşıt hegemonya projeleri. İkisi de tarihsel bloka dönüşemedi. Kurmuş oldukları ittifak ilişkileri ne kadar sürdürülebilir soru işaretleri var. Biri diğerine üstün gelecek noktada değil daha. Buradan bu çatışmanın kısa sürede bitmeyeceği sonucu çıkar. Kimin nasıl etkileneceği konusunda şöyle spekülasyonlar yapmak mümkün. Mesela, Rusya yaptırımlara karşı ne yapabilir, işte gazı Ruble ile satın alacaksınız. Ambargonuza karşı biz de karşı hamle yapıyoruz. Avrupa’ya bu mesajı verdi. Rusya’nın yalnızca Çin’le değil, Pakistan’la da yeni bir anlaşma sürecine girdiğini görüyoruz. Bu da şunu gösteriyor; gazı yalnızca Avrupa’ya satarım diye bir durum yok Rusya açısından. Gazı zaten Çin önemli ölçüde emecek düzeyde, buna Pakistan, Hindistan da dahil oldu. Dolayısıyla iktisadi olarak Rusya halkı zorlukla karşılaştığında Putin yönetimi iktidardan düşecek beklentisi yanlış bir beklenti. ABD politikasının gerisinde bu var ama bunun gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Yaptırımlardan yola çıkarak Rusya’nın işgalden vazgeçeceği gibi bir düşünceye hiç ihtimal vermiyorum.

RUSYA VE ÇİN’İN ÖNGÖRDÜĞÜ ŞEY YENİ BİR DÜZEN DEĞİL, VAR OLAN DÜZENİ ÇALIŞIR HALE GETİRMEK

Rusya'nın gaz ödemesinin ruble ile yapılması talebini G7 ülkeleri kabul edilemez buldu ancak Rusya ısrarlı. Diğer yandan Çin, Hindistan, hatta Suudi Arabistan ve turizm sektörü açısından Türkiye gibi ülkeler olumlu baktıklarını açıkladılar. Konu, yeni dünya düzeni mi kuruluyor tartışmaları içinde tartışılıyor. Doların egemenliğinin sarsılacağı, batı finansal sistemi dışında bir ya da birden çok paranın ortaya çıkarak güç kazanacağı analizlerine yaklaşımınız ne?

Yeni dünya düzeni denen şeyin bir, ideolojisi olur; iki, yeni dünya düzenini inşa edecek olanların çıkarlarının tanımlandığı, hayata geçirildiği mekanizmalar tanımlanır, kurumları vardır. Bütün olarak baktığımız zaman tamam finansal mekanizmalarla ilgili, işte Rusya SWIFT’ten (uluslararası para transfer sistemi) çıkarılıyor ama bunu delecek mekanizmalar mevcut. Artı, Çin-Rusya yakınlaşmasının alternatif finansal mekanizmaları üretme imkanları da mevcut, zaten bu yapılıyor da. Dolayısıyla SWIFT’ten çıkarmak uzun dönemde doları da negatif etkileyecek bir şeydir. Rusya örneğin Çin’le alışverişini ruble veya yuan üzerinden yapar, Türkiye’de buna hevesli, Pakistan, Hindistan’da benzer bir şey yaptığı zaman Rusya’yı siz yaptırımlarla nasıl sıkıştırmış oluyorsunuz? Çalışan bir model değil bu. Kısa dönemde böyleymiş gibi gözükmekle birlikte uzun dönemde bunu baypas edecek başka mekanizmalar üretecek şeyler mevcut ama bunların hiçbiri yeni bir dünya düzeni anlamına gelmiyor.

Rusya ve Çin’in öngördükleri yeni bir uluslararası sistem değil, var olan düzeni çalıştırır hale getirmek. 4 Şubat’taki ortak açıklamalarında yeni bir dünya düzeni değil, “Var olan BM şartına dayalı düzeni çalıştırır hale getirmek istiyoruz” diyorlar. Kapitalist emperyalist merkezlerin içinde yaşanan bir mücadele ve müzakere diye okuyorum ben. Yeni, alternatif bir düzen arayışı değil. Ne Rusya’nın, ne de Çin’in politikaları alternatif bir sistem arayışı değil. Biz bu kapitalist emperyalist yapıya alternatif bir komünist sistem öneriyoruz demiyorlar, bu ayırımın doğru anlaşılması lazım diye düşünüyorum. Ama bununla ilgili başka bir şey yaşanıyor, güç kümelenmeleri.

Güç kümelenmeleri hangi ülkeler etrafında oluşuyor ve nasıl riskler barındırıyor?

Güç kümelenmelerinin riski konusunda tarihsel bir arka plan sunmak gerekir. 1815 Avrupa Uyumu diye tanımlanan danışma mekanizması sürecinde 1880’lerde iki blok haline dönüşen güç kümelenmelerinin ortaya çıkışıyla oradaki sıkışmaların sonucunda Birinci Dünya Savaşı yaşandı. Şimdi yaşanan ne derseniz, iki güç kümelenmesi ortaya çıkıyor. Biri, ABD ve Avrupa’nın güçlerini yeniden birlikte hareket etme kararına dönüştürdükleri güç kümelenmesi. Ne kadar sürdürürler tartışılır ama şu andaki tablo bu. Öbür tarafta da Çin-Rusya yakınlaşması. Bu da bir güç kümelenmesi. Bunların çeperinde Hindistan, Pakistan var. Pasifik’te ise Avustralya, Japonya gibi ülkeler yerlerini belli etti ve ABD’ye daha yakın bir pozisyon aldılar. BM, bu güç kümelenmelerinin yaratacağı gerilimi aşacak yeterli bir mekanizmaya sahip değil. O zaman işte risk daha büyük olur.

3. dünya savaşının tetiklenmesi gibi mi?

Böyle bir gerginliğe dönüşme riski yok değil, çünkü dünya savaşları bir daha olmaz diye bir şey yok. Olabilir ve bu güç kümelenmeleri arasındaki gerginliğe çözüm üretecek bir uluslararası düzlemde bir yapı ortaya çıkmazsa, ki dediğim gibi şu anda BM mekanizması buna yetmiyor, ondan sonrasını tahmin etmek gerçekten güç.    

TÜRKİYE’YE GELEN LİDERLERİN ORTAK NOKTASI GAZIN NASIL TAŞINACAĞI

AB’de militerleşme yönündeki eğilimler artıyor, acil müdahale gücü oluşturma kararı alındı vs. ama Avrupa, Rusya konusunda gösterildiği kadar homojen mi?

Avrupa kendi içinde tarihinin hiçbir döneminde küresel düzlemde stratejik kararlar alıp onu hayata geçirebilen bir birleşik Avrupa olamadı. Bugün de öyle değil ama Rusya faktörünü hesaba katarak ne yaptılar, ABD ile bir nikah tazelediler. Bu ne kadar sürdürülür, belirsiz. Çünkü burada iktisadi çıkarlar farklılaşıyor. Tam bu dönemde, 21 Şubat’ta AB şöyle bir karar aldı, buna stratejik pusula dediler, daha önce başaramadıkları ortak bir ordu oluşturma konusunda adım atacağız dediler, bunu yapıp yapamayacaklarını bilemiyoruz. Çünkü AB hali, ulusal düzlemlerdeki temsiliyeti ifade eden bir şeydir, her ne kadar bunu aştıklarını iddia etseler de dış politikada, savunmada, güvenlik konularında karar verilen yer konseydir, komisyon değildir. Dolayısıyla konseyde kararlar ulusal temsiliyet üzerinden alınır. Bu bağlamda baktığımız zaman ortak bir pozisyon gibi gözükmekle birlikte son tahlilde öyle olmayabilir. Nedeni de Doğu Avrupa ülkeleri değil, özellikle Almanya, Fransa’nın pozisyonunun farklı olacağı için.

Nasıl?

ABD şöyle bir tasarım yaptı, Doğu Avrupa, Baltık ülkelerini özellikle Polonya ve Romanya’yı -buraya Bulgaristan’ı da eklemlemeye çalışıyor, kısmen başarılı oldu ama Bulgar yönetiminin endişeleri var- Rusya’ya karşı açıktan askeri olarak tahkim etti. Bu tahkimin arkasındaki bölgeye ise yeni bir tahkim yapmaya çalışıyor. Ama bunların daha da gerisinde olmasını beklediği şey Almanya ve Fransa’nın ABD pozisyonunda olması. Ama şu ana kadar görünürde, söz dizimi olarak evet sizin yanınızdayız deseler de gerçekte kuşkuları var. Bu neye yol açtı? Bence Almanya’da Yeşillerin intiharına yol açacak bir adım atıldı. Yeşillerin, o kadar antimiliter bir söylemden geldikleri nokta militer bir nokta oldu. 100 milyar avro kaynak ayrıldı, bu büyük bir rakam Almanya için. Bunun çıktısı ne olacak bilmiyoruz.

Diğer taraftan Almanya sermayesinin önemli bir kısmı gazın Rusya’dan alınmasını istiyor çünkü en ucuz, en garanti akışında olmasını istiyor. Rusya bugüne kadar hiç arızi sorun çıkarmadı, bundan daha iyisini Almanya’nın bulması kolay olmaz, bunu Alman sanayicileri bilmiyor mu, biliyor. Ucuz olduğu zaman dünya piyasasında rekabet gücü artıyor, eğer ABD’den gelecek kaya gazıyla bunu yapmaya kalkarsa Doğu Asya üreticileriyle rekabet etmesi zorlaşabilir.

Bu noktada alternatif yollar geliştirme konusundaki çıkışları nasıl izliyorsunuz?

Yaptırımlar kimi ne kadar incitiyor, kim ne kadar zarar görüyor konusuna basit bir örnekle bakalım; Almanya üretim yapmadığı durumda ihracat yapamaz, üretim yapabilmesi için enerji girdisine ihtiyacı var, enerji girdisi olduğu sürece artı değerini üretebilir, başka türlü kâr edemez. Bunu gerçekleştirmesi için enerjiye ihtiyacı var, en ucuz enerjiyi de Rusya’dan elde ediyor. ABD, “Ben size kaya gazının sıvılaştırılmış halini satarım” diyor ama fiyatı Rusya’nın sunduğu fiyatın çok üstünde ve kesintiye uğrama riskleri de var. O zaman diyorlar ki “Alternatif üretelim!” Akdeniz havzasında İsrail’in bulduğu gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıma fikri tam da bu noktada belirdi. ABD’nin yeniden bunun yolunu açtığı bir süreç yaşadık. Bu çerçevede son bir iki ay içinde arka arkaya liderler hızlı bir şekilde Türkiye’ye geldi.

Dolayısıyla bu ziyaretlerin esasını enerji konusu oluşturdu?

Evet. Almanya’dan İsrail’e, BAE’den Hollanda’ya liderlerin hepsinin geliş nedeni gaz ilişkisi. Ortak noktaları bu gazın nasıl taşınacağı? Türkiye ile bunlar müzakere edildi. Bu aslında Türkiye’deki yönetime de bir can suyu verdi. Çünkü bayağı zor durumdaydı özellikle Avrupa ile ilişkilerde. Kendisini toparlama, ilişkilerini yenileme fırsatı elde etti. Bunu nasıl kullanacağını kestirmek kolay değil. Şu ana kadar çizdiği tabloda Türkiye’deki iktidar, hem Batı’yla iyi ilişki kurmak, hem de Rusya’yla ilişkiyi bozmamak temeline dayalı bir strateji izlediği görüntüsü vermekle birlikte aslında Batı tarafında yer alacağının da açık işaretlerini gösterdi diye düşünüyorum. Bunu zamanla Rusya nasıl okuyacak? Ucu açık bir soru. Rusya bugün zor durumda olduğu için Türkiye, Rusya için yaptırımların belli ölçülerde etkisini azaltmak için çıkış noktası olarak kullanabileceği bir mekan. Ama bu ne kadar daha sürdürülebilir soru işareti.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bütün toplum heybede

Bütün toplum heybede

Emekçileri bastırmak için grevler yasaklandı. “İç cepheyi tahkim” denilerek her kesimden siyasetçi, gazeteci ve aydına yönelik sabah operasyonları, tutuklamalar ve akılalmaz gerekçelerle açılan davalar sürüyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Adalet bakanı, "Kimileri ‘Bize soruşturma açın’ dercesine ortalıkta dolaşıyor" demişti. BİRTEK-SEN genel başkanının tutuklanmasından sonra siyasetçiler, gazeteciler ve sanatçılar şafak operasyonu ile gözaltına alındı

Evrensel'i Takip Et