Cepheden gelen ressamlar
“Cephe görmüş” ressamlar içinde çok önemli olduklarına inandığım iki ressam var ki, onların eserleri de hayatları da gerçek anlamda birer savaş karşıtı bildiridir.
Otto Dix ve Boris Taslitzky (Fotoğraflar: Wikimedia Commons&boris-taslitzky.fr | Kolaj Evrensel)
Aydın ÇUBUKÇU
Savaş, çok eski zamanlardan günümüze, pek çok ressamın ilgi duyduğu bir konu olmuştur. Bazen farklı bir düşünceyi aktarmak için savaş sahnelerini araç olarak kullanmışlardır, bazen doğrudan doğruya herhangi bir savaşı anlatmak için... Dünya müzeleri, saraylar, şatolar binlerce savaş tablosuyla doludur. Ama bu ressamlardan pek azı gerçekten bir savaş görmüştür. Bu yüzden tabloların çoğu, tiyatro sahnesini andırır. Askerler, atlar, yaralılar ve ölüler, ressamın kompozisyon anlayışına göre, asla gerçek bir savaşın hengamesinde görülemeyecek biçimde, itinayla yerleştirilmiş, her bir figüre “poz” verdirilmiştir. Bunlar genellikle devasa boyutlardadır ve sarayların, şatoların, duvarlarını süslerken bir kralın, komutanın da şanını yüceltme işlevini yüklenmişlerdir.
Savaş görmüş ressamların eserleri ise duygu, düşünce bakımından olduğu kadar kompozisyon bakımından da fark edilir özellikler taşırlar. Rus Çarı’nın Saray Ressamı Vasily Vereshchagin onların ilki sayılabilir. Adını “Savaşa Ululama” olarak Türkçeleştirebileceğimiz eseri, kurukafalardan yapılmış dehşet verici bir piramidi gösterir ve Vereshchagin bu resmini “GEÇMİŞ, ŞİMDİ VE GELECEK TÜM BÜYÜK FATİHLERE İTHAF EDİLMİŞTİR” notuyla sergilemiştir. Bu son derece sert, adeta “fatihlerin” suratına tükürür gibi söylenmiş sözler dolayısıyla eser pek çok yorumcu tarafından “savaş karşıtı ilk resim” olarak selamlanmıştır.
Fakat “cephe görmüş” ressamlar içinde çok önemli olduklarına inandığım iki ressam var ki, onların eserleri de hayatları da gerçek anlamda birer savaş karşıtı bildiridir.
OTTO DIX
Almanya’da, 1891’de doğdu. Babası bir demir döküm işçisiydi, annesi de mahalle terzisi... Çocuk yaşlarında bir ressamın yanında çırak durdu ve manzara resimlerini yapmaya başladı. Dresden Güzel Sanatlar Akademisinde öğrencilik yıllarında dışa vurumcu resimler yapıyordu. Naziler iktidara geldiğinde, “dejenere sanatçılar” arasında sayıldı ve resim öğretmeni olarak çalıştığı Dresden Akademisindeki görevinden alındı. Dix’in “Siper” ve “Savaş Sakatları” adlı eserleri, Nazilerin ibret olsun diye açtıkları “yozlaşmış sanat” sergisine kondu. “Savaş Sakatları” daha sonra yakıldı. 1939’da Hitler’e karşı bir komploya karışmakla suçlanıp tutuklandı ancak daha sonra serbest bırakıldı. İkinci Savaş sırasında askere alındı. Savaşın sonuna doğru Fransız birliklerine esir düştü, 1946’ya kadar Fransa’daki esir kamplarında kaldı. Eserlerinin büyük çoğunluğunun konusu savaş kurbanı askerlerdir. Özellikle I. Savaş’tan sonra yaptığı onlarca resminde ve desenlerinde kollarını, bacaklarını kaybetmiş olarak cepheden dönüp dilencilik yaparak hayatlarını sürdürmeye çalışan askerleri işledi. Birçok resminde, dilenen yaralı askerlerle lüks içinde yaşayan burjuvalar bir arada görünür. Cephede bizzat tanığı olduğu dehşet sahneleri, çürümüş cesetleri, yılgınlık ve umutsuzlukla çökmüş, savaşmaya hiç niyeti olmayan, “Ölmeden önce ölmüş”, ölümün ta kendisi olmuş askerler sürekli işlediği konulardır. Siper adlı eseri, Birinci Dünya Savaşı’ndaki siper savaşı deneyiminden esinlenen birkaç savaş karşıtı çalışmasından biri olarak yapıldı. Eser, Naziler tarafından kınandı, el konuldu ve 1937’de Münih’te düzenlenen “yozlaşmış sanat” (Entartete Kunst) sergisine koyuldu. Elde siyah-beyaz bir fotoğrafından başka bir şey kalmamıştır. Savaşta yok edilmiş olabilir. Siperler, savaşta askerin son sığınağı, son kurşunu atacağı, ya da ilk kurşunu yiyeceği yerdir. Siper savaşları özellikle I. Savaş’ta yalnızca bombaların değil, sonradan uluslararası anlaşmalarla yasaklanan alev makinelerinin, boğucu zehirli gazların da hedefiydi. Dix’in eseri, bu her türlü silahın aynı anda kullanıldığı bir çatışma sonrasını tasvir eder.
BORIS TASLITZKY
Boris Taslitzky, 1905 Rus Devrimi’nin başarısızlığından sonra Fransa’ya göç eden Rus bir anne babanın çocuğu olarak Paris’te doğdu. On beş yaşında resim yapmaya başladı. 1935’te Fransız Komünist Partisine katıldı ve aynı zamanda sanat organizasyonlarında görev aldı. O yıllarda yaptığı resimlerinden bazılarında, 1936 grevlerine katılan madencileri tasvir etti. İspanya İç Savaşı sırasında İspanya’ya gitti ve 1937’de Modern Yaşamda Uluslararası Sanat ve Teknoloji Sergisi’nde Pablo Picasso’nun Guernica’sının yanı sıra Lorca’ya adadığı The Telegram adlı bir resmi sergilendi. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla birlikte ağustos 1939’da orduya alındı. Ancak askerden kaçmayı başardı ve Fransa’nın Almanya tarafından işgali sırasında mücadele veren direniş hareketine katıldı. Kasım 1941’de özel tugaylar tarafından yakalandı. Kapatıldığı cezaevlerinin duvarlarına freskler yaptı. Bulduğu her kâğıt, parçasına ki bazıları Almanlardan çalınmıştı, kamplardaki hayata tanıklık eden çizimler yaptı. O sırada, GESTAPO tarafından tutuklanan annesi Auschwitz’e götürülürken yolda öldü. 1945’te, serbest bırakıldıktan sonra, yoldaşı Danielle Casanova’nın Auschwitz’deki ölümünü anmak için ünlü tablosunu yaptı.
1952’de, Cezayir halkının Fransa’ya karşı isyanını desteklemek için Cezayir’e gitti. Orada, sefalet koşullarını ve Fransız sömürgeciliğini teşhir eden bir dizi resim yaptı.
Marsilya’daki liman işçilerinin Çinhindi savaşına gidecek silahları yüklemeyi reddetmek için yaptıkları grevi anlatan resmine polis tarafından el kondu. Vietnam Savaşı , 1973’te Şili’de Augusto Pinochet’yi iktidara getiren darbe , Güney Afrika’da Apartheid ve Zaire olayları üzerine pek çok resim yaptı.
Sayfamızda, onun bir esir kampındaki isyanı anlatan resmini görüyoruz. Bu isyanı esir bir Sovyet askeriyle birlikte örgütleyenlerin arasında o da vardı.
Taslitzky 9 Aralık 2005’te Paris’te öldü.
Bu yazıyla, Yeni E dergimizin Nisan 2022 sayısında yayımlanan “Sanatın Gözünden Savaş” başlıklı yazımda yer vermediğim iki önemli ressamı selamlamak istedim.