Ünaldı'da işçilerin hayatı: Yat-kalk-çalış!

Ünaldı'da görüştüğümüz işçiler 12 saate kadar çalıştıklarını, yorucu işin ardından kendilerine hiç vakit ayıramadıklarını anlattı.

04 Nisan 2022 00:43
Paylaş

Mesut BAYLAV
Mahmut SEREM

Antep

Gaziantep Ünaldı Mahallesi, 2000’li yıllardan itibaren dokuma sektörünün organize sanayiye taşınması ile birlikte yerini tekstil atölyelerine bıraktı. Özellikle Suriye’de yaşanan iç savaşın ardından göçün yaşanması ile birlikte Ünaldı’da mülteci işçi yoğunluğunda ciddi bir artış yaşandı. Bugün Ünaldı’da sigortalı işçi bulmak çok zor. Günde 12 saat, haftada 72 saatlik çalışma süresi; özellikle genç işçilerin asgari ücret altında çalıştığı, uzun yıllardır Ünaldı’da çalışan işçilerin ise ortalama asgari ücret alabildiği koşullar. İzbe, iş güvenliğinin esamesinin okunmadığı atölyeler.

YAŞAMIN AYRILMAZ PARÇASI: SEYYAR DÜRÜMCÜLER

İşçilerin öğle molası vakitlerinde Ünaldı’dayız. Seyyar dürümcülerde birazdan başlayacak yoğunluğa hazırlıklar yapılıyor. Antep’te yaygın olan seyyar dürümcüler işçi duraklarında ya da Ünaldı gibi işçilerin yoğun olduğu bölgelerde satış yaparlar. Ucuz ve doyurucu olduğu için fazlasıyla tercih edilen nohut, kavurma gibi ürünlerin fiyatı özellikle son bir yıl içerisinde iki katına çıktı. İşçilerin, yaşam koşullarının günden güne daha kötü hale gelmesine dair verdikleri örneklerde ilk elden dürüm fiyatlarına atıf yapmalarının sebebi de dürümün yaşamlarıyla iç içe geçme hali olsa gerek. Bir seyyar dürüm arabasının önünde oluşan kuyruktan, dürümünü alan dükkana ya da sokak başlarına doğru yürüyor.

18 YAŞINDA 4 YILLIK İŞÇİ

Sırası gelip de kuyruktan ayrılan Osman ile konuşuyoruz. Osman 18 yaşında. 4 yıldır Ünaldı’da kazak atölyesinde çalıştığını söylüyor. Günde 12 saat, haftalık 800 TL, sigorta yok. Poşette bekleyen dürümün soğuma ihtimaline rağmen bir gününü anlatıyor: “Sabah 7’de evden çıkıyorum, akşam ortalama 20.30’da evde oluyorum, yemek yiyip arkadaşlarım ile bir saat zaman geçiriyorum, biraz da telefonla uğraşıyorum, sonra yatıyorum. Her günüm böyle geçiyor: Yat, kalk, iş!”

Uzun çalışma saatleri hayatın her alanını etkilediği gibi kız arkadaşıyla olan ilişkisini de etkiliyor doğal olarak.  Biraz da bu nedenle “Çalışma saatleri en fazla 8 saat olmalı” diyor Osman. Tek izin günü olan pazarları, haftalık 72 saatlik çalışmanın etkisiyle çok yorgun olduğunu, ister istemez tatil gününün çoğunu dinlenmek ile geçirdiğine değiniyor.

OKUL KAPISI KAPANIRKEN YOL ÜNALDI’YA DÜŞÜYOR

Ünaldı’daki genç işçilere okul kapısı çok uzun zaman önce kapanmış. Çoğu genç işçinin yolu 9-10 yaşlarından itibaren Ünaldı yoluna bağlanmış. Osman da onlardan biri, “Ailem maddi açıdan zorluk çekiyordu. Ben de aileme çalışarak destek olmak için okulu bıraktım” diyor. İlk çalışmaya başladığı dönem ile sigaraya başladığı dönemler aynı zamana denk geliyor. Atıfta bulunarak,  “Sigaraya ilk başladığımda 10 liraydı, şimdi 25 lira oldu. Ekmek desen 2.5 lira olmuş hala da zam geleceği ile ilgili haberler görüyorum”

DEĞİL SOSYAL YAŞAM, FATURA ÖDEYECEK ZAMAN BİLE YOK

Yaş olarak daha ileri olan işçilerden biri yemeğini yedikten sonra yanımıza gelip konuştuklarımıza kulak kabartmış olacak ki, “Akşam 8 buçukta evde olan birinin nasıl bir sosyal hayatı olabilir? Ben 27 yıldır aynı hayatı yaşıyorum” diyor. Devam ediyor: “Günde 12 saat çalışıyoruz, kendimize vakit ayırmayı geçtik, faturalarımızı dahi ödeyecek zamanımız olmuyor,  evimde misafir ağırlayamıyorum. İşten çıktıktan sonra ortalama 8 buçuk gibi evde oluyorum, o saatten sonra ne misafirliğe gidilir ne de misafir gelir. Burada çalışan gençlerin çoğu 5 yıldır buralarda çalışıyor, ben 27 senedir bu işin içerisindeyim, bir gün dahi sigortam yok. Yıllardan beri aynı sorunları yaşayıp gidiyoruz. Aldığımız maaş yetmiyor. Çay, yemek yol derken para akıp gidiyor…  Yılın 6 ayı gezeriz(ücretsiz izin), bu süreçte bizi hiçbir patron tanımaz, çalışma dönemi gelince de boğazımıza yapışırlar.”

ALTI AY ÜCRETSİZ İZİN ALTI AY YOĞUN ÇALIŞMA BASKISI

Ünaldı’da öğlen molası sürerken başka bir dürümcünün köşesinde Hüseyin ile konuşmaya başlıyoruz. Hüseyin, 21 yaşında ve 10 yıldır kazak atölyesinde çalışıyor. Ünaldı’da yılın 12 ayında da süren bir çalışma yoğunluğu yaşanmıyor. İşçiler, yılın belli dönemlerinde işçilerin deyimiyle gezdiriliyor. Yani ücretsiz izin. Ama çalışılan dönemlerde işçilerin üzerinde yoğun bir çalışma baskısı oluşturuluyor. Hüseyin, bu işe ilk başladığı zamandan bu yana çalışma koşullarının daha da zorlaştığından bahsediyor: “Kazak sektöründe yılın belli dönemlerinde çalışılır, belli dönemlerinde de ücretsiz izine gönderilirdik.  Önceden 3 ay süren izinler şimdilerde 6 aya çıkmış durumda.  Bazı arkadaşlarımız evli; çoluk çocuk sahibi insanlar var, bu insanların kirası var, çocuklarının ihtiyaçları oluyor, izin dönemlerinde devletten herhangi bir destek alamıyoruz. Çünkü biz resmiyete bakılırsa çalışmıyoruz.  Sigortamız yok bizim, günde 12 saat çalışıyoruz, yol yemek masraflarımız bize ait. Haftalık 1200 lira alıyorum fakat bir dürüm 20 TL olmuş durumda. Kaba bir şekilde hesap yapılırsa işyerinde bile giderlerimiz ortalama aylık en az 1000 lirayı buluyor.”

ÇALIŞMA DÜZENİ: ÇALIŞ, HIZLI OL, HADİ…

Ünaldı’da işçiler erken saatlerde yollara düşünce kahvaltılarını da genellikle tezgâh başında yapmak durumunda kalıyor. Hüseyin, “Patron bir çırak gönderiyor işçilerin yanına. Çırak, işçilerin istediklerini gidip alıyor, makine başında yiyoruz. Yemek yerken biraz oyalanınca, patron geliyor, çabuk ol diyor veya gözümüzün içine bakıyor. Sürekli bir mobbing var üzerimizde: çalış, hızlı ol, hadi… Bazen akşam mesaimiz bitiyor, fakat bizi yine de çalıştırıyorlar. ‘Şu işimizi bitirelim, çıkarsınız’ cümleleri alışılmış cümleler artık. İşçi kendinden ödün veriyor fakat patron kendisinden ödün vermiyor. Yıllardır bu sorunlar ile karşılaşıyoruz biz” diyor.

“YANGIN ÇIKSA YANGIN MERDİVENİ YOK”

Hüseyin Ünaldı’da çalışan işçilerin kendilerine vakit ayırma olanaklarından tamamen yoksun olduğunu söylüyor. Bunu kendi yaşamıyla örnekliyor: “12 saat çalışıyorum, çok yorulduğum için kendime vakit ayıramıyorum. Mesela ben kitap okumayı –özellikle psikoloji kitapları- ve spor yapmayı çok severim. Fakat saatlerce çalıştıktan sonra bunlara vakit ayırmak çok zor oluyor. Ünaldı’da sadece ben değil hiçbir genç işçi kendisine vakit ayıramıyor.”

Yaşanan ekonomik krizin en çok kendileri gibi kayıt dışı çalışan işçileri etkilediğini dile getiriyor Hüseyin: “12 saat çalışıyoruz aldığımız maaş asgari ücret bile değil. Ünaldı’da uzun zamandır çok fazla mülteci işçi bulunuyor. Onlar da tıpkı bizim gibi bu zorlu şartlar altında çalışmak zorunda kalıyor. Kayıt dışıyız hepimiz” Hüseyin’in çalışma koşullarına dair talepleri 90’lı yıllarda Ünaldı’da çalışan dokuma işçilerinin talepleri ile neredeyse aynı: “İnsanca çalışma koşulları istiyorum. 8 saat çalışmak istiyorum, sigortam olmasını istiyorum, aldığımız ücretler insanca yaşamamıza yetsin istiyorum. Özellikle de insan yerine konulmak istiyoruz, çalıştığımız iş yerinde yangın çıksa, yangın merdiveni bulunmuyor. Hayatımız söz konusu olmasına rağmen bunlar yerine getirilmiyor. Göz ardı ediliyor.”

ÜNALDI: YASALARIN ASKIYA ALINDIĞI BÖLGE

Hüseyin’le aynı işyerinde çalışan 35 yaşındaki Alper isimli işçi ile konuşuyoruz: “Ünaldı, tüm yasaların askıya alındığı bir bölge. 12 saat işçi çalıştırılıyor, sigortasız işçi çalıştırılıyor, çocuk işçilik çok fazla. Buralarda doğru düzgün bir denetim yok. Zaten denetmenler gelmeden önce patronları arıyorlar, o sırada da işçileri yemeğe gönderiyorlar. Elimden gelse gidip şikâyette bulunacağım da bir şey çıkmayacağını biliyorum. Devlet burada yaşananlara göz yumuyor”

İki çocuk sahibi olan Alper geçinemediğini, “Öğlen yemeği için paydos verildi, cebimde param yok, sağ olsun arkadaşlar verdi de karnımızı doyurabildik” diye açıklıyor. 20 yıldır tekstilde çalışan Alper’in bir gün dahi sigortası yok. Ünaldı’da sigorta isteyen işçilere patronlar, maaşlarından kesmek şartıyla sigorta yapabileceklerini söylüyorlarmış. Öyle olunca işçilerin maaşı neredeyse yarı yarıya düşmüş oluyor. Alper son olarak, “Burada 200 yıl öncenin çalışma koşulları var” diye ekliyor.

PAZAR GÜNLERİ İÇİN EK İŞ ARANIYOR

Ünaldı’da mülteci işçi yoğunluğu yıldan yıla artış gösterdi. Mülteci işçilerde bir korku hali hakim. Hem dil probleminden kaynaklı hem de bu sebepten ötürü konuşmalarımız daha sınırlı düzeyde kalıyor. Konuşabildiğimiz işçilerin en çok dem vurduğu konular da yerli işçilerin söyledikleri ile denk düşüyor. Özellikle uzun çalışma saatleri en belirgin sorun olarak dile getiriliyor. Bu sorunun söylendiği kalabalık mülteci gruplarının içerisinde yer aldık. Mülteci bir genç işçi, tatil günü olan pazar günleri de başka işlerde çalışma durumunun arttığını söylüyor. Bu durum, mülteci işçilerde daha yoğunlukta.

ÖNCEKİ HABER

Baro başkanları, ormanları ve zeytin ağaçları için direnen İkizköylüleri ziyaret etti

SONRAKİ HABER

Esenyurt'ta kadın cinayeti: Alpaslan Çay tarafından katledilen Kader Gökçe koruma istemiş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa