Salcomp işçisi: Sendikacılar kendi çıkarını değil işçilerin çıkarını düşünmeli
"Atılan işçilerin geri alınmasını sağlayacak, bir daha işçi atılmamasını sağlayacak olan tek şey işçilerin birliği ve dayanışması olacak.”
Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel
İşten atılan Salcomp Xiaomi işçisi
İstanbul
Merhaba Evrensel okurları. Ben işten atılan 110 Salcomp Xiaomi işçisinden biriyim. Bu mektubu hepimiz adına yazıyorum. Bizler kısa süre önce kurulmuş Çin sermayeli, devletten aldığı milyonlarca liralık teşvikle 800 kişinin çalıştığı bir fabrikada bir yılı aşkın süredir çalışan işçileriz. Kısa süre önce sendikalaşma mücadelesi yürüttük ve o zaman da şirket 170 arkadaşımızı işten attı. Yılmadık, mücadele ettik ve üye yapmaya devam ederek, iş bırakarak arkadaşlarımızı geri aldırmayı başardık. Türk Metal o denemde çevre fabrikalardan işçiler getirerek bir dayanışmayı örgütledi. Atılan işçilerin geri alınması için de ciddi bir mücadele verdi.
Türk Metal içeri girdikten sonra verdiği sözleri bir bir unutmaya başladı. Direniş döneminde “Kendi temsilcilerinizi seçeceksiniz” diyen Türk Metal’in şube yöneticileri bir anda “Seçim olmayacak atama yoluyla temsilciler merkezden seçilecek” dedi. Mahalle muhtarından, Cumhurbaşkanının seçilmesine kadar oy verebilen biz işçiler fabrikamızda işçi temsilciliği seçimlerinde oy veremedik. Türk Metal’in şube yöneticileri de bunu “İşçiler sendika ne bilmiyorlar, bunların seçtiği temsilciden ne olur” gibi savundular.
TEMSİLCİLERİN BİLE KATILMADIĞI TİS SÜRECİ
Sonrasında toplu sözleşme görüşmeleri başladı ama biz işçilerin de fabrikadaki işyeri temsilcilerinin de sözleşme taslağından haberleri yok. Şube yöneticileri geliyor gidiyor, patronla toplantı yapıyor, bir türlü toplu sözleşme açıklanmıyor. Görüşmeler başladıktan iki hafta sonra işçilerin baskısı ile sözlü bir açıklama yapmak zorunda kalan şube yöneticileri sonraki sürece de bir tek işçiyi ya da fabrikadaki sözde işçi temsilcisini katmadı. Fabrika baştemsilcisinin bile katılamadığı bir toplu sözleşme süreci geçirdik, 5 ay sonra sözleşme imzalandı. Öğrendik ki imzalanan sözleşme asgari ücretin altında kalmış, ücretlere yüzde 28 zam alınmış. İkinci 6 ay için de enflasyon oranında ücret zammı alınmış, biz yine asgari ücrete çalışmaya devam ediyoruz. 4 ikramiye teklif bile etmemişler. İlk yıl 2 ikramiye ikinci yıl 3 ikramiye alınacağı söylendi. Söylendi diyoruz çünkü ortada bir toplu sözleşme metni yok. İmza atılalı 2 ay oldu, işçilere bir sözleşme metni bile iletilmedi.
PAZARLIĞI NASIL KABUL ETTİNİZ?
Tüm bunlar yaşanırken mart ayının 18’inde 110 işçi mesaj yoluyla işten çıkarıldığını öğrendi. Bizlere gelen tebligatta şirketin ekonomik krizde olduğu, bu yüzden daralmaya gittiği yazıyor. Tüm haklarımızı vererek işten çıkartıldığımız bildirilmiş. sonradan öğrendik ki işten atılan arkadaşlar arasında 2 gün daha çalışsa kıdem hakkına sahip olacak arkadaşlar bile var. Onlarca işçi kıdem ve ihbar tazminatı almaktan mahrum edilmiş. Bizler de sendikanın yapmadığı şeyi yaparak yan yana geldik ve haklarımızı almak işimize geri dönmek için bir mücadele başlattık. İlk önce toplandık, sözcülerimizi seçtik. Sonra Türk Metal İstanbul 1 No’lu Şubeye gittik. Bize ilk söylenen “Keşke randevu alsaydınız” oldu. “Şube başkanının toplantısı var gelemez” dediler. Biz de “İşten atıldık, işimiz yok. Şube başkanı gelene kadar buradayız” dedik. Öğleden sonra şube başkanı geldi. Bize şirketin ekonomik olarak zor durumda olduğunu ve daralmaya gittiğini açıkladı. 260 kişilik işçi çıkartma listesinin kendilerine geldiğini ama listeye müdahale ederek 110 kişiye düşürdüğünü söyledi. Biz de “Siz işçi sendikasısınız, üyelerinizin işten çıkartılması üzerine pazarlık yapıp bunu nasıl kabul ettiniz” dedik.
ÜYELERİNİZİN YANINDA DURUN
Çıkış listesine sendikanın müdahalesinin sadece sayı düşürmek üzerine olmadığını, atılan işçiler arasında şirketin eklemediği birçok ismi de doğrudan sendikanın yazdırdığını şube başkanının yüzüne söyledik. Şube başkanı itiraz bile edemedi, çünkü işçi arkadaşlarımızın elinde yöneticiler ile yapılan yazışmalar mevcut. Şube başkanına tüm bu yaşananları kabul etmediğimizi ifade ederek, “Biz sizin üyenizsek üyelerinizin yanında durun” dedik. Hem dava sürecinde hem de eylem sürecinde sendikamız Türk Metal’in işçilerin yanında olması gerektiğini söyledik. Maalesef kimin tarafında olduğunu açıkça gösteren şu cümleleri kurdu: “İşveren yasal yolla haklarınızı vererek sizin çıkışınızı vermiş, sendika olarak bizim yapacağımız bir şey yok, isterseniz dava açabilirsiniz. Bizim sendika olarak eylem yapmak gibi bir kararımız yok.”
Biz atılan işçiler olarak 18 Mart tarihinden bugüne eylemler yapıyor, işe iade ve alacak davalarımız için başvurular yapıyoruz. Bizler sürecin başından beri Türk Metal’i sürece dahil olması için çağırıyoruz. “Onlarca arkadaşımızın alacakları eksik yatırıldı, kötü niyetle tazminatlarını alamasınlar diye bir iki gün kala çıkarıldı. Tüm arkadaşlarımız geri dönmek istemiyor. Gelin ara buluculuk sürecinde işveren ile görüşün, ekonomik kayıpları dava açmadan çözelim” diye çağrı yapıyoruz. “İşe dönmek isteyen arkadaşlarımız için de yine aynı süreç geçerli. İsteseniz işe geri iadeleri sağlayabilirsiniz” diyoruz ama maalesef sendikamız kendi tarafını çoktan belli etti. Kendi üyelerine sahip çıkmayan sendika kimin sendikasıdır, soruyoruz. Fabrikaya girene kadar sözleşme imzalayana kadar işçilerin sırtını sıvazlayan şube yöneticileri bugün işçisine sırtını dönmüş durumdadır.
İŞÇİ SENDİKASI PATRONUN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPMAZ
Henüz işten çıkarılmayan ama yarın ne olacağını bilmeyen 700 arkadaşımız hâlâ fabrikada çalışmaya devam ediyor. Her biri işten çıkarılma kaygısı ile işe gidiyor. Sendika hani iş güvencesi demekti? Demek ki her sendika iş güvencesi demek değilmiş. İşçi arkadaşlarımız bunu yaşayarak öğrendi. Şimdi bizi destekleyen, sendikayı eleştiren içerideki arkadaşlarımıza, sendika temsilcileri “Bir sonraki çıkış listesinde adını görmek istemiyorsan eylemlere katılma, onların yanına gitme” diyor. Bunu söyleyen temsilci arkadaşlarımız için biz iş bıraktık, fabrika bahçesinde sabaha kadar bekledik. İşten atılma tehdidine rağmen sendikaya üye olduk üye yaptık.
Gelinen süreçte içeride çalışan hiçbir arkadaşımız güvenle çalışamıyor. Gönülleri bizde ama bedenen yanımıza gelemiyor. Onlara şunları söylemek istiyoruz. Türk Metal işçileri korkuyla çalışmaya zorluyor, bunun adı köleliktir. Gelin bu kölelik düzenini birlikte yıkalım. Bizler dışarıda direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Sizler de içeride mücadele edin. Sendikal bürokrasiye karşı üretim bantlarında kendi temsilcilerinizi belirleyin. Çıkın sendikacıların karşısına, “Siz bizi temsil etmiyorsunuz, bizim temsilcilerimiz bu arkadaşlar” deyin. Hep birlikte temsilci seçimleri yapılması için başvuralım. Sandık kurulsun bakalım, kim gerçekten işçileri temsil ediyor, görelim. Fabrikada bir işçi örgütlülüğü ve gerçek temsiliyet olmadığı sürece, işçi arkadaşlarımız birliklerini kurmadığı sürece, sendikacılar kendi değirmenlerine su taşıyacak, hiçbiri işçilerin çıkarlarını gözetmeyecektir. Var olan temsilciler şube başkanının ve sendikanın sözcüleri olarak kalacak ve işçilerle karşı karşıya gelmeye devam edecektir. Türk Metal’in işverenle yaptığı iş birliğini kabul etmeyin, işçi sendikası patronun sözcülüğünü yapmaz. Sendika kendi çıkarlarını düşünmez, işçilerin menfaatleri doğrultusunda hareket eder. Bunların yaptığı patron sendikacılığı. Tüm bunlara karşı örgütlenin, tek tek değil hep birlikte gelin tel örgülerin başına, gösterin hem patrona hem sendikaya işçilerin kardeşliğini ve dayanışmasını. Atılan işçilerin geri alınmasını sağlayacak, bir daha işçi atılmamasını sağlayacak olan tek şey işçilerin birliği ve dayanışması olacak. Görüyorsunuz ki sözde işçi sendikası Türk Metal işçilerin yanında durmuyor. İçeride çalışan arkadaşlarımızı selamlıyor dayanışma ile kalın diyoruz.