6 Nisan 2022 00:47

Tacim ÇİÇEK

Asım Gönen, her ne kadar birkaç çocuk kitabı ve iki roman (Fırtınada Kaçkar Çıplaktı, Yalancı Baharın Çiçekleri) yazmış da olsa gözümde ve onu tanıyanların da gözünde, toplumcu gerçekçilik yolunda kendine has bir şairdir. Bir şiir akıl toprağında boy verip filizlendiğinde ne yapacağını şaşırır. Sonra şaşkınlığı, heyecanı geçer, onu yetiştirmesi gerektiğini anlar ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Shakespeare okur. Evet, kafasındaki şiiri kağıda geçirmeden önce yapar bunu… Sonra elinin altında ne kadar değerli ve şiirini, yatağını derinleştiren nehirler gibi dünyanın şiir coğrafyasına akan şairlerimizi de okur… Okumalar bittikten sonra içindeki volkanı kağıda döker… İşçilik, sözcük seçimi… Derken dostlarıyla paylaşmak ve onların görüşlerini almak gelir… Ben de onlardan biriyim… Tabii ki sonunda şiirin olup olmadığına, yani görünür olup olmamasına karar vermek ona düşer.

Onun kendini ve içselleştirdiklerini anlatmasının asıl aracı şiiridir. Sen Ayrılığa Değerli Şarkısın 1987’de yayımlanmış ilk kitabıdır. Acının Volkanı, Yaramdan Hasretin Aktı, Gül Kokan Düşler, Ülke ve Ekmek adlı kitapları uzun bir şiirin ara başlıkları gibi gelir bana. İçselleştirdiklerini görünür yapıp anlaşılır kılmak onun dertlerinin başında gelir çünkü.  Asım Gönen, bir süre sonra birbirinin devamı gördüğüm şiirden destana geçti. Zaten konuşurken de coşkulu, heyecanlı, aklındakini karşısındakine aktarmak isteyen gerçekçilik anlayışı onu daha uzun şiire yöneltmiş olmalı. Gönen’i, neredeyse tüm yazdıklarını yayımlatmadan önce de okuyan biri olarak söylüyorum bunu. Dostluğumuzdan kaynaklı paylaşımı, bir araya geldiğimizde genç kızların birbirine çeyizlerini göstermelerine benzetir güleriz.

Karmat ile Arbatan’ı yazdığı sıralarda coşkunluğu tavandı. Sık sık görüşür, bu yetmez telefonda da konuşurduk. Tüm araştırmaları, okumaları çoktan bitmiş kafasındaki destanı kağıda geçirmiş ve bittiğini söyleyip verdiğinde okumuştum. 890’da Küfe’de İsmailîliğin El-Sevâd (bugünkü Güney Irak) Bölgesi Temsilcisi “Hamdan Karmat”ı ve sonra adı “Karmatîlik” olacak olan ilk örgütlenmeyi destanlaştırdığını anlamıştım. Kûfe çevresinde yaşayan ve kendi adına orayla anılan Karmatîlerin liderinin kendine özgü ‘kardeşçe hayat’ anlayışını iyi içselleştirmişti. Gönen, destanı oluştururken epeyi kaynaktan yararlanmış ve kendi süzgecinden geçirmişti. Sonra uzun bir sessizlik oldu… Bu sessizliğin sonunda bir şey daha doğacaktı; ama ne? Hamdan Karmat’la ilgili yazacağından önce konu üzerine yaptığımız gibi konuşmalar yaptık yine: Ahî Evran üzerine… Ortaçağ Tarihçisi Mikail Bayram’ın kitaplarını edinmişti ve okuyordu… Bulup okumuştum o ara, ilginç olmasına karşın ilgimi çekmemişti, çünkü duygusal, taraflı bir iddiaydı o kadar… Destan yayımlanmadan önce okudum, katkı koyup sayfa düzeni de yaptım… Mikail Bayram’ın ilgili kitabından çokça alıntılı 17 sayfalık bir yazı da eklemiş sevgili dostum, Kaos Çocuk Parkı Yayınları arasında Ocak 2022’de çıkan Ahi Evren Nasiru’d Din Hace Destanı’na. Asım Gönen, bu destanı oluştururken Mikail Bayram’ın Nasreddin Hoca ile Ahi Evran’ın aynı kişi oldukları iddiası üzerine yazdığı kitaplardan yararlanmış. Destanını bu kaynaklar üzerine bina etmiş. Mikail Bayram, yaptığı araştırmayla Nasreddin Hoca’nın kimliğini tespit etmeye çalışmış. Ona göre Nasreddin Hoca Anadolu Selçukluları zamanında yaşayan, daha çok Türkmen esnaf ve sanatkar arasında meşhur olan, Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran diye tanınan Hâce Nasîrüddin Mahmûd el-Hûyî’dir. İkisi arasında pek çok benzerlik olsa da bu tartışmalı iddia çoğunlukla Mikail Bayram’ın duygusal, tarafgirlik anlayışının bir sonucu bana göre. Baba İlyas ile Hacı Bektaş-ı Veli’nin Alevi/Bektaşî olmadığını kanıtlamaya çalışması bile bunun bir kanıtı. İkisinin doğum ve ölüm tarihlerine bakıldığında bile bunun pek de doğru olmadığı görülür. Ayrıca gerçekte yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa da elle tutulu belge/bilgi yoktur N. Hoca ile ilgili… Ona dair hikayeler, fıkralar Türk halklarının yanı sıra Araplar, Ruslar, Çinliler, Faslar, Macarlar, Almanlar, Bulgarlar, Ermeniler ve de İsrailliler gibi daha birçok topluluğun adları başka başka olsa da birer “Hoca”ları var.  Özetle neredeyse benzer hikaye ve fıkra açısından efsanevi kişi ve mizahçısı var her topluluğun. Asım Gönen, destanı günümüzün Kırşehir’ine getirip ondan iz bırakılmamış anlayışıyla bitirmiş. Okuyanı duygulandıracak bir destan yazmış. Okuduklarının Asım Gönen’de bıraktığı etkiyi ve yarattığı duygusalsallığı destanda baştan sona anlamak, hissetmek ve görmek bir sır olmayacak okuyacaklar için.  Zaman zaman Ahî Evran olup kendi acılarını da bir insan, şair ve devrimci olarak destana yedirmesi de abartılı değil. Destanın sesinin tanıdık gelmiş olması yadırgatıcı olmuyor bu yüzden. Çünkü Karmat ile Arbatan’da Nâzım’ın Şeyh Bedrettin’de kullandığı sesi, akışı hissetmiştim ama bu destanda emin oldum ki Asım Gönen kendini daha iyi ifade edebilmek ve hayatları, tutkuları, sevdaları kendi iradeleri dışında bitirilen bu insanları anlatabilmek için o muhteşem destanın sesini ödünç almalıydı. Bu ödünç alma kesinlikle bir nazire veya taklit değil aksine içselleştirdiği gerçekliği daha anlamlı kılabilmek için. Asım Gönen’in destanı için okuduğu kaynaklar bana göre kafasındaki destanın bahanesi olmuş. Bu destanı edinir de okursanız boşuna okumuş olmayacaksınız…                                                                                                                    

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Saray iktidarı, Türk lirasının parasal egemenliğine darbe vuracak bir kararla, tüm satış sözleşmelerinin döviz cinsinden yapılmasının önünü açtı. Böylece enflasyonun en temel dinamiklerinden olan dolarizasyonun eksik ayağı da Mehmet Şimşek imzasıyla tamamlanmış oldu. Türkiye’nin, başta ABD doları olmak üzere yabancı paraya bağımlılığı daha da derinleşecek.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et