Gençliğin gücünden korkmanın sloganı: “Güç sende”
İhtiyacımız, aynı sorunları yaşayan “Gençlik denen bir millet” olarak ortak taleplerimiz etrafında bir araya gelmek ve ortak zeminde mücadelemizi yürütmektir.
Fotoğraf: Evrensel
Emirhan DURMAZ
İzmir
2023 seçimlerinde 6.5 milyon gencin ilk defa oy kullanacak olması, iktidarından muhalefetine gençliği sadece bir oy deposu olarak görmekte ortaklaşan tüm burjuva partilerin deyim yerindeyse iştahını kabartmakta ve bu “oy deposunu” kendilerine yedeklemeye yönelik çeşitli adımlar atmalarına sebep olmakta.
Geçtiğimiz günlerde CHP Gençlik Kolları, Kılıçdaroğlu’nun da katılımıyla “Güç sende, senin elinde” isimli gençlik çalışmasının lansmanını gerçekleştirdi. Toplantıda, daha önceleri Erdoğan’ın gençlik buluşmalarından da aşina olduğumuz şekilde sergilenen bir mizansensosyal medyada hayli etkileşim alarak gençler arasında tartışma konusu oldu.Kılıçdaroğlu’nun konuşma yapmak üzere sahneye çıkmasından sonra sırayla ayağa kalkan CHP Gençlik Kolları üyeleri “Bilmem mi işsiz ve umutsuz kalınca yanımda sen vardın”, “Bilmem mi İstanbul Sözleşmesi deyince yanımda sen vardın”, “Bilmem mi mülakat mağdurlarının yanında sen vardın”, “Bilmem mi gençlerin yanında hep sen vardın” dediler. Devamında Sefo’nun “Bilmem mi” adlı şarkısı çalındı ve “Gençliğin umudu Kılıçdaroğlu” sloganları atıldı. Söz konusu videonun CHP Gençlik Kolları tarafından sosyal medyada paylaşılmasıyla ise bazı AKP Gençlik Kolları üyeleri “Taklitler aslını yaşatır” diyerek çok da haksız sayılmayacak bir tepki gösterdiler. Öyle ki, sözünü ettiğimiz mizansenin iktidar partisini taklit ettiğini ve aslını da 20 senedir yaşattığını söylemekte beis olmayacaktır.
“BİLMEM Mİ, HER MÜCADELEMİZDE ‘SEÇİMİ BEKLEYİN DİYEN’ SEN VARDIN”
Bizler her bir yakıcı sorunumuz ve acil talebimiz için en demokratik yollardan mücadele deneyimlerimizi örerken Ana Muhalefet Partisi tarafından alınan tutum, tam da burada bizler için verimli bir referans alanı oluşturuyor.
Öyle ki demokratik ve özerk üniversite talebiyle kayyum Rektör Melih Bulu’ya karşı verilen mücadele sürecinde Kılıçdaroğlu, gençlerin yanında yer almak bir kenara dursun gençliğe sükûnet telkin etmiş ve ailelerden çocuklarını eve çağırmalarını rica etmişti. Bir diğer elde,ülkenin dört bir yanında genç kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak adına gösterilerde bulunurken Kılıçdaroğlu “İktidara geldiğimiz ilk hafta İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden imzalayacağız” demekle yetindi. Yahut dönem başında kalacak yer bulamayıp sokaklarda yatan ve barınma taleplerini haykıran binlerce öğrenci “İktidara geldiğimiz ilk yıl içerisinde yurt sorununu çözeceğiz” lafzından başka bir şey duyamadı. Keza en derin sorunumuz olan işsizlik ve geleceksizliğin pençeleri arasında sıkışmış olan bizler “Seçimle iktidara geldiğimizde liyakati getireceğiz”den başka bir şey de işitmedik.
Kılıçdaroğlu’nun ve müttefiki olan burjuva partilerin tüm bunlara benzer örnekleri gırlamevcuttur. Her bir sorunumuzda “Bize oy verin, sizi kurtaralım” lafzına çıkan tüm bu örnekler, CHP ve diğer burjuva partilerin bizlerin gerçekten yanında olmadığını teşhir etmek için yeter de artar. Nitekim CHP Gençlik Kolları’nın “Güç sende, senin elinde” şiarıyla“Gençliğin umudu Kılıçdaroğlu” şiarı arasındaki karşıtlık esasen meseleyi özetlemek açısından kâfidir. Ancak yine de üzerine birkaç kelam etmek gerekirse yetenekleriyle, dinamizmiyle, yaratıcılığıyla ön plana çıkan gençliğin değiştirici gücünün sandık ile sınırlı olmadığının farkında olan sistem partisi, hayalini kurduğu iktidarında deneyimleri birikmiş olan mücadelenin kendine de yönelmesini bir tehdit olarak algılıyor olacak ki her fırsatta her demokratik hak arama mücadelesinde “Sandığı bekleyin” diyerek adeta bir el freni işlevi görüyor. “Gençliğin kurtarıcısı” olduğunu iddia ederken esasen sistemin kurtarıcılığına girişiyor.
“BİLMEM Mİ, UMUTLARIMI YEŞERTEN(!) VAATLERİN VARDI”
Kılıçdaroğlu, 4 Eylül 2021’de gençlere yönelik altı ay içerisinde gerçekleşecek altı vaadini“At fava bekle” diyerek sıralamıştı. Millet İttifakı’nı oluşturan altı partinin katılımıyla gerçekleşen ve herhangi bir gençlik temsilcisinin bulunmadığı mutabakat toplantısısonrasında yayınlanan metinde de yine gençliğe yönelik bir dizi vaat sıralandı.
Ancak söz konusu vaatlerin ne derece dişe dokunur olduğu tartışmaya açık. Öyle ki bizler bugün ders çıkışlarında bir kahve içmek ile yemek yemek arasında tercih yapmak zorunda kalıp ders kitaplarına erişimin pahalılığı nedeniyle fotokopilere yönelirken, kültürel herhangi bir faaliyete dahi bütçe ayıramaz hale gelmişken Kılıçdaroğlu; gençlerin alacağı ilk sıfır model arabadan ÖTV alınmayacağını vadederek tüm Türkiye gençliğinin yüreğine su serpmiş(!) durumda. Bir diğer elde bizler; mezun olduğumuz anda bizleri bekleyen KYK kredisinin borcunu düşünürken, şirketlerin vergi borçlarının dahi silindiğini bu dönemde KYK kredi borçlarının yalnızca faizlerinin silinmesinin vaat edilmesi de bizlerin geleceğe yönelik umutlarını yeniden yeşertmiş(!) durumda. Öte yandan kendilerinin arzuladıkları kalıplar üzerindenürettikleri, gençliği aynı özellikler etrafında karakterize eden ve homojen bir grup olarakalgılayan “Z kuşağı” tanımlamasına her geçen gün daha da inanıyor olacaklar ki zihinlerinde canlanan “gamer” kuşağı kazanmak üzere alınan ilk oyun konsollarından ÖTV alınmayacağını ve internet bandının genişletileceği vaadi geliyor.
Öte yandan; birçok alana yönelik sosyal yardım vaatlerini de görünce Victor Hugo’nun “siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk” sözlerini anımsamamak elde değil.
Örnekler daha da çoğaltılabilir ancak, tüm bu saydığımız vaatler, ana muhalefet partisinin esasen gençliğin sorun ve taleplerinden ne denli uzakta olduğunu ve hangi sınıfı temsil ettiğini yeterince gözler önüne sermektedir.
“İHTİYAÇ, İDEOLOJİK KUŞATMANIN KIRILMASIDIR”
407. sayımızda İskender Bayhan’ın da yazdığı üzere: “Modern burjuva toplumunun hatta sınıflı toplumların ortaya çıkışından beri her bir genç kuşak, egemen sınıfların ideolojik kuşatması altında verir gelecek mücadelesini.” Bizim kuşağımız için de durumun bundan pek farklı seyrettiği söylenemez. Genç kuşağın hatrı sayılır bir kesimi, her ne kadar ana muhalefetin politikalarına ikna olmasa da tüm bu kuşatma altında sandığa atılan bir zarf ilekendisini politik bir özne olarak hissetme kolaycılığına, doğal olarak, yanaşmakta. Bu bağlamda bizleri böylesine dar bir kalıptan çıkaracak ve gerçekten dönüştürücü bir güç olduğumuzu hissettirecek ilk adım ise seçeneksiz olmadığımızın bilincine varmak; burjuvamuhalefet partilerinin siyaseten özne olmayı sandığa indirgediği ve demokratik taleplerimiz etrafında yürüttüğümüz mücadeleleri “provokasyon” olarak nitelendirerek bizleri edilgen kılmaya çalıştığı ideolojik kuşatmayı kırmaktır. Unutulmamalıdır ki çıkar ve taleplerimizi en iyi temsil edecek olanlar yine bizleriz. Aynı sorunları yaşayıp aynı kaygılara sahip olan, aynı sıraları paylaşan “Gençlik denen bir millet” olarak ortak taleplerimiz etrafında bir araya gelmek ve ortak zeminde mücadelemizi yürütmektir ihtiyacımız olan. Hala bir kurtarıcı arıyorsak eğer, etrafımıza bakmamız yeter.