05 Nisan 2022 14:06

Çaresi olmayan kadınlar bebeklerini terk ediyor medya kadınları canileştiriyor: Suçlu kim?

Sığınma evinde kalırken bebeğini dünyaya getiren 20 yaşındaki E.S. çaresizlik sebebiyle bebeğini sokağa terk etti. Anne medyada cani olarak suçlanırken, devletin sorumluluğu ise es geçildi!

Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Ekmek ve Gül

Paylaş

Elif Ekin SALTIK

29 Mart günü Pendik’te 3 aylık bebeğini sokak ortasına terk etmek zorunda kalan 20 yaşındaki E.S.’nin ifadesi; devletin, koruması altında olan bir kadından sorumluluk duymadığını gözler önüne serdi. Sığınma evlerinde kalma süresi dolan kadınların buradan ayrıldıktan sonra yaşamını nasıl devam ettireceğine dair herhangi bir mekanizma geliştirmeyen ve tüm sorumluluğu üzerinden atan devlet de medya da yine bir kadını suçlamayı, “cani anne” yapmayı seçti.

E.S. SİSTEMATİK ŞİDDETE MARUZ KALMIŞ, "AİLESİ ŞİDDETE RAZI OL DEMİŞ"

DHA’nın aktardığına göre E.S. savcılık ifadesinde 2019 yılında O.T. ile imam nikahı kıydığını, o evliliğinden kız çocuğu olduğunu söyledi. O.T.’nin kendisine defalarca şiddet uyguladığını belirten E.S. eşi tarafından gördüğü şiddetle ilgili “Ailem de buna razı olmam gerektiğini ve eve dönemeyeceğimi söylüyordu” dedi.

2021 yılında O.T.’den ayrılarak çocuğuyla birlikte ailesinin evine döndüğünü kaydeden E.S. şöyle devam etti: "Babam çocuğu istemeyince O.T. gelip kızımı aldı. Ev içerisinde sürekli üzerimde baskı kuruluyordu. Ailem tekrar istemediğim biri ile evlendirmeye çalıştı. Bu sırada ben sosyal medya üzerinden tanıştığım M.Ç. ile görüşüyordum. M.Ç’den hamile kaldım. Durumu M.Ç.’ye bildirince çocuğu aldırmamı istedi. Elime de bir tane kurşun sıkıştırdı. Bana ‘Buna bakıp beni hatırlarsın’ dedi. Sonrasında numarasını değiştirdi. Kendisine ulaşamadım. Yaklaşık bir ay daha ailemin evinde yaşamaya devam ettim. Karnım büyümeye başlayıp, evlilik konusunda baskı görmeye başlayınca 2021 yılı temmuz ayında evden kaçtım, İstanbul’a geldim. Bir süre sokaklarda gezinip Taksim’de bulunan karakoldan yardım istedim. Beni kadın sığınma evine yerleştirdiler. İki ay burada kaldım. Sonra beni Maltepe Kadın Sığınma Evine naklettiler. 5 Ocak 2022 tarihinde çocuğu hastanede doğurdum."

"SIĞINMA EVİNDE KALMA SÜREM DOLMUŞTU, ÇARESİZDİM"

Doğumdan ailesinin haberinin olmadığını, bebeğin erken doğduğu için bir süre yoğun bakımda kaldığını aktaran E.S. kadın sığınma evine geri döndüğünü ifade etti. E.S. 6 aylık süresinin dolunca kadın sığınma evinin kendisinden ayrılmasını istediğini aktardı. Kadın sığınma evinde tanıştığı bir kadının tavsiyesi üzerine B.M. isimli kadının yanına gittiğini ifade eden E.S. "B.M.’nin çocuk kabul etmediğini söylediler. Bu yüzden de söz konusu eve yakın bir yerde tam adresini bilmediğim 4 katlı bir binanın önüne gittim. Bebeğimi orada emzirdim. Mamasını verdim. Battaniyeye sardım ve uyuttum. Puset içerisinde yere bıraktım. Sonra da apartman girişindeki zillere basıp saat 11.00-12.00 sıralarında oradan uzaklaştım. Bebeği bıraktığımda herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Ben bebeği en son bir ay önce Maltepe'de bulunan bir sağlık ocağına aşı için götürmüştüm. Orada da herhangi bir rahatsızlığı yoktu. Çocuğumu özellikle kolay bulunması için apartman önüne bıraktım. Zillere bastım. Kasten öldürmek gibi bir amacım yoktu. Hatta bir süre etrafta gezinip çocuğu alıp almayacaklarını kontrol ettim. İki gün sonra bile olay yerine gidip baktım. Benim çocuğa bakacak durumum yoktu. Ailemin de bu çocuktan haberi yoktu. Eğer öğrenselerdi bana ve çocuğuma zarar verebilirlerdi" dedi.

Savcı, E.S.’yi "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçundan tutuklama talebiyle hakimliğe sevk etti. Ebru S. tutuklandı.

AİLE BAKANLIĞI SORUŞTURMA BAŞLATTI

Nisa bebek, sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı bir çocuk yuvasında koruma altına alınmıştı. Bebek burada sağlık durumu kötüye gidince Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma alındı. Gece saatlerinde hastanenin başhekimliğinden yapılan açıklamada, bebeğin beyin ölümü açısından kesin sonucun daha belirlenemediği ifade edildi.

Nisa bebeğin, 3 gün önce kaldığı çocuk yuvasından ''kardio pulmoner arest'' sonucu kurum doktor ve hemşiresi refakatinde 112 ambulansıyla kalp ve solunum resüsitasyonu yapılarak saat 09.20'de hastanenin acil çocuk birimine getirildiği aktarıldı.

''Yapılan ilk muayene sonucunda aspire ettiği anlaşılan bebeğin kalbinin ve solunumunun olmaması üzerine hemen entübe edildiği, yaklaşık 30 dakika daha yapılan resüsitasyon neticesinde kalp atımlarının alınmaya başlandığı'' belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Çocuk yoğun bakım ünitesine yatırılarak solunum cihazına bağlanan Nisa bebeğin genel durumu ciddi olup, sedasyon ve anti ödem tedavisi altında takip edilmektedir. Durumunda bir iyileşme gözlenmeyen bebeğin beyin fonksiyonları detaylı olarak araştırılmakta olup, beyin ölümü açısından kesin sonuç daha belirlenmemiştir. Yapılacak yeni test ve tetkiklerin sonucunda Nisa bebek ile ilgili son durumun önümüzdeki 24-48 saat içinde netlik kazanması beklenmektedir."

Olayla ilgili ihmal incelemesi sürerken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da, idari soruşturma başlattı. Olayın nasıl gerçekleştiği, görevli personelin herhangi bir ihmali olup olmadığının araştırılacağı kaydedildi.

Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından yaptı paylaşımda "Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesinde takip edilen Nisa bebeğin beyin fonksiyonları, beyin ölümü açısından araştırıldığında beyin ölümü tespit edilmemiştir. Genel durumu ciddi olup, yakın takip ve tedavisi devam etmektedir. Nisa Bebeğimize Allah’tan şifa diliyoruz" ifadelerini kullandı.

"KADINLARIN BEBEKLERİNİ TERK ETMELERİ YAŞADIĞI BİR DİZİ ENDİŞENİN SONUCU"

Ekmek ve Gül’e konuşan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfından Selime Büyükgöze, E.S.’nin sığınma evine ilk gittiğinde onunla sosyal çalışma yapılması gerektiğini dile getirdi. "İstemediği gebeliği sonlandırması ya da çocuğu evlatlık verilmesi opsiyonları üzerine konuşulmalıydı” diyen Büyükgöze şöyle devam etti: "Bir kadının gebeliğini sığınakta öğrenip sonra kendini çaresiz hissetmesi ve sığınaktan çıkması kabul edilebilir bir şey değil. Söz konusu sığınaklarda bir sosyal çalışma yapılmadığı gibi, kadınları suçlayıcı onları çaresizlik, alternatifsizlik içinde bırakan bir yaklaşımın da sürdüğünü gösteriyor. Buradan baktığımızda kadınların bebeklerini terk etmeleri yaşadıkları bir dizi sorunun, korkunun, endişenin sonucu. Kadınların doğum kontrollerine erişimden istemediği gebeliği sonlandırmalarına kadar birçok seçeneğinin olmayışı daha sonra zaten istenmeyen bir gebeliğin oluşmasına, doğurmak zorunda kalan kadınların da çaresizlikle bebeklerini terk etmelerine neden oluyor.”

Böylesi vakalarda kadınları canileştirmenin de çok kolay olduğuna dikkat çeken Büyükgöze, “Hem kadınların doğallaştırılan toplumsal cinsiyet rollerinin annelikle ilgili olduğu tekrar vurgulanıyor, annelikle ilgili duyguları mutlaklaştırılıyor. Hem de devletin kadınların seçimleri konusunda onları desteklemesi ve seçenekler sunması yükümlülüğünü de görmezden geliyor” dedi.

"DEVLETİN ATMASI GEREKEN ADIMLAR VAR"

Büyükgöze bu tür vakalarda devletin atması gereken adımları ise şöyle sıraladı: "Sığınaktayken bu kadına öncelikle istemediği gebeliği sonlandırma seçeneği verilmeliydi. Gebeliği fark edişi yasal sınırları aşıyorsa kadına evlatlık verme seçenekleri anlatılmalıydı. Bu süreçte yaşayabileceği olumsuz deneyimleri en aza indirebilmek için bir sosyal çalışma yapılması gerekiyordu. Belli ki bu kadının sığınağa gitmeden önce bir şiddet öyküsü var, kadının tekrar bu yaşantıya dönmemesinin sağlamak için ihtiyaç duyacağı sosyal, ekonomik ve ruhsal desteği sunulmalıydı ki o bebek bugün hayatta olabilsin!”

BENZER VAKALAR, HİÇ SORULMAYAN SORULAR…

Derneğe başvurması sonrası çokça kadını sığınma evlerine gönderdiklerini ve sığınma evinden çıkan pek çok kadının derneğe ulaştığını söyleyen Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Adile Doğan da kimi sığınma evlerinde kadınlara daha ilk günden “Gidecek yerin var mı?​” diye sorulduğuna işaret etti. Kendilerinden yardım isteyen bir kadının anlatımlarını aktaran Doğan, “Bir başvuran sığınma evinde 6 ayının dolmasına 5 gün kala her gün kalan gün sayısının hatırlatıldığını anlattı. ‘Ben zaten çaresizim, devletin çağrı bulmadığı sorunuma ben 4 günde nasıl çare bulayım’ diyerek maruz kaldığı psikolojik baskıyı dile getirmişti” dedi.

Kadınlara buralarda çeşitli formüller önerildiğini de ifade eden Doğan, “Bu kaygılar nedeniyle birbirlerini hiç tanımayan kadınlar temas kuruyor ve o çaresizlikle sığınma evlerinden ayrılabiliyor. Bu kadınların böylesi temaslar kurması güvenli değil. Kadınlar hiç tanımadıkları kişilerin evlerine gidiyor ve o evlerde başlarına bir şey gelme olasılığı artıyor. Bunun olmaması gerekiyor” dedi.

Yoksulluk, çaresizlik nedeniyle kadınların çocuklarını terk etmek zorunda kaldığına da dikkat çeken Doğan, daha önce böylesi bir vakayla karşılaştıklarını, 4 çocuğu olan ve bu çocukların bakımını dahi çok zor koşullarda sağlayan bir kadının 5. çocuğunu çöpe terk ettiğini hatırlattı. Ancak 2 ay sonra bebeğin tekrar anneye verildiğini söyleyen Doğan, “Ancak o kadın kamuoyu hafızasında katil, cani anne olarak kaldı. Şimdi sormak lazım burada devlete, ‘Bebeğini yoksulluk nedeniyle çöpe atmış birine neden çocuk geri veriliyor? Bu kadın neden yargılanmaya devam ediyor? Bu kadına öldürmeye teşebbüsten neden ceza veriliyor?​’ Bu kadın 10 yıl ceza aldı ve hâlâ cezaevinde yatmaya devam ediyor. Kadının öyküsünde hem yoksulluk hem de şiddet vardı. Bunların hiçbiri araştırılmadı sadece kadının psikolojik durumuna bakıldı, psikolojin düzgün olduğu söylendi ve kadın hapse gönderildi. Bugünkü vakada da kadın çocuğunu terk etmek zorunda kalıyor, neden terk etmek zorunda kaldığına dair hiçbir araştırma yapılmadan direkt kadın yargılanıyor, hedef alınıyor devletin koruması altına girmiş bir kadının, çocuğunu terk etmiş olmasının ya da başka şeylerinin altının çizilmesi bir çelişki. Devlet kendinden koruma talep etmiş bir kadının sonrasında ne yapacağını takip etmiyor. Bu kadın güçlendi mi, nereye gidiyor, ne yapıyor, yaşamını nasıl sürdürecek takip etmesi gerekli. Ancak kadın yaşadıklarıyla yargılanıyor.”

DEVLET SORUMLULUK ALMAK, SIĞINMA EVLERİNE DE KADINLARIN HAYATINA DA BAKMAK ZORUNDA

“Devlet sığınma evlerine dönüp bakmak zorunda” diyen Doğan, “Buradaki sorunlar çözülmediği müddetçe kadınları yargılayamazsınız. Kadınların içinde bulunduğu durum ailesinden, yakınından yaşadığı baskı, şiddet, hissettikleri, yalnız kalmışlığı tartışılmadan, kadınlar anlaşılmadan acımasızca kamuoyunun önüne atılması ve herkesin onun hakkında bir yorum yapması kolay olan. Bu kadın yargılanacak, ceza alacak ve onun yaşadıklarından hiç kimse sorumlu olmayacak” diye konuştu. (EKMEK VE GÜL)

ÖNCEKİ HABER

Ukrayna savaşında yeni kriz: Buça

SONRAKİ HABER

Kocaeli'de tanker ile servis midibüsü çarpıştı, 22 kişi yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa