Kobanê Davası: AİHM'i, Anayasa'yı tanımıyorsunuz, sizi bağlayan ne?
Kobanê Davası’nda konuşan Eski HDP Sözcüsü Günay Kubilay, “AİHM kararlarını, Anayasayı, ceza yasasını tanımıyorsunuz, sizi bağlayan ne?” diye sordu.
Fotoğraf: Evrensel
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci duruşması sekizinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına HDP Sözcüsü Ebru Günay, HDP Eş Genel Başkan Yardımcıları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, milletvekilleri Kemal Peköz, Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP Ankara il yöneticileri katıldı.
Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Birtakım siyasetçiler ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.
Mahkeme başkanının gelen bilgi ve belgeleri dosyaya eklemesi ardından eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak söz aldı. Kışanak, "Biz bu tanıkların dinleneceğinden haberdar değildik. Mahkemenin ara kararından haberimiz yoktu. Kendimi bu sandalyeye bağlamam ve yaşamımı buraya bağlamam isteniyor. Teknik olarak hayatın olağan akışı olarak bu mümkün değil. Ayrıca telekonferans bağlantısından görevlilerin bile haberi olmuyor. Kontrol edilmese SEGBİS bağlantısından kimsenin haberi olmayacak” eleştirilerinde bulundu.
"MÜŞTEKİLERİ SONRA DİNLEYİN"
Tutuklu Eski HDP MYK üyesi Mesut Bağcık, müşteki ve tanık beyanlarının alınmasından vazgeçilmesini istedi. İfadesini verdikten sonra müşteki ve tanıkların dinlenmesini isteyen Bağcık, dinlenen tanık Sami Baran’ın ifadelerine değindi. Bağcık, tanığın avukatı olmadan ifadesinin alındığını söylediğini hatırlattı. Bağcık, “Açık tanık Sami Baran’ın ifadeleriyle benim bir örgüte üye olmadığım anlaşıldı” diyerek tahliye talebinde bulundu.
"AİHM KARARLARI BAĞLAYICIDIR"
Eski HDP MYK üyesi İsmail Şengül, 18 aydır tutuklu olduğunu ifade ederek, “3 bin 500 sayfalık iddianamede benim ve arkadaşlarımın fiillerle yargılanması dışında somut bir delil bulunmamakta. İddia makamı son 2 mütalaasında Figen Yüksekdağ hakkında verilen AYM kararını, tutuklama gerekçesi sayıyor. AİHM Büyük Daire’nin Demirtaş kararını hatırlatmak istiyorum. Anayasa 90’ıncı madde gereği AİHM kararının tanınması gerekir. Anayasa açıktır ve bağlayıcılığı mevcuttur. Bu bağlayıcılık görünmesine rağmen iddia makamı mütalaasında bunlara yer vermiyor. Bu da iddia makamının hukuktan ne kadar uzak kararlar verdiğini gösteriyor” diye belirtti.
"BEYAN YOK HÜKMÜNDEDİR"
Şengül, dava dosyasında “talimat almakla” suçlandıklarını belirterek, ekledi: “HDP MYK, HDP PM veya herhangi bir parti organı üyesi olmayanların yaptığımız toplantılara giremeyeceğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu periyotta iki tanık dinlendi. Kerem Gökalp ve Sami Baran. Kerem Gökalp MYK toplantıları hakkında bir bilgisinin olmadığını ifade etti. Tek tek isimlerimizi okuyup bizi gösterdiniz, bizleri tanımadığını, görmediğini, duymadığını da ifade etti. Biz ve tanık beyanları ortada. ABC123 gizli tanığının ifadesi soyut, duyuma dayalı iddialar olduğu açık. Gizli tanık ABC123’ün biz ve mahkeme huzurunda alınmamış olması bu tanığın tanıklığının yok hükmünde olduğu sonucunu beraberinde getiriyor. ABC123’ün söylediği tarihler arasında yurtdışı giriş-çıkışım yok. HTS kayıtları istediniz. HTS kayıtlarında hangi şehirlerde olduğum yer alıyor. Bu argümanları, somut durumu, inceliyor musunuz? Bilmiyorum. Son iki celsedir bu benim tutuk gerekçem yapılıyor. Bu konuda heyet en azından bir şey söylesin. Kayıtlar ortadadır.”
"SOMUT DELİL YOK"
"6 Ekim 2014 tarihinde MYK üyesi olmamış olsaydım ben bu dosyada yer almış olacak mıydım?” diye soran Şengül, "Muhtemelen beni bırakın, yargılamayı tanımıyor olacaktınız. 2014 yılının üzerinden 8 yıl geçmiş gizli tanık çıkıyor, birtakım beyanlar alınıyor. Bu kadar ciddi iddialar varsa aradan geçen bu kadar yıl geçiyor, şimdi mi keşfediliyor. Ek klasörlerde de somut delil yok. Buradaki mesele dönüp, dolaşıyor HDP MYK üyeliğine geliyor. HDP’de yönetici olmak kriminal bir meseleye getiriliyor. Bu doğru değil, hukuki değil, ahlaki ve vicdani değildir. Heyetinizin biraz hukuka bağlılığı varsa son periyotta yaşanan gelişmeleri de göze alarak artık tahliye kararları vermesi gerektiğini düşünüyorum” diyerek tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme başkanının, “Siz o toplantıya katıldınız mı? Kim hazırladı o tweeti?” sorularını yönelttiği Şengül, “Ben o toplantıya katıldım” dedi.
Avukat Kenan Maçoğlu, "Bir yanlışı ve manipülasyonu düzeltmek için söz aldım. Figen Yüksekdağ hakkında verilen AYM kararı ile atılan tweet arasında illiyet bağı kuruyor. Yüksekdağ hakkında verilen karar ilk tutuklama dosyasıyla ilgilidir" dedi.
GÖKALP’İN DİLEKÇESİ İSTENDİ
Maçoğlu, dinlenen tanıklardan Kerem Gökalp’in 24 Kasım 2019 tarihinde Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği dilekçe ile Gökalp hakkında Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen idari gözetim kararının dosyaya konulmasını talep etti.
Mahkeme başkanı ise talepleri değerlendireceklerini belirterek, tutuklu siyasetçilerin tutukluluk devama dair beyanları almaya devam etti.
"NEDEN DOSYAYA DAHİL EDİLDİM?"
Ardından Kürt-Pen üyesi yazar Nezir Çakan, tutuk incelemesinde dair söz aldı. Tanık beyanlarının gerçek dışı ve yalan olduğunun HTS kayıtlarıyla kanıtlandığını kaydeden Çakan, “Sami Baran’ın verdiği ifade de söylediklerimi doğruladı. Sami Baran’ın herhangi bir örgüte üye olduğuma dair bir beyanı yoktur. Antalya Emniyeti’ne Sami Baran’ın hastalığını kullanan ve söylemediği beyanları tutanaklara geçen emniyet güçleri açıkça suç işlemiştir. HTS ve bilirkişi raporları tanık beyanlarını çürütmektedir. Somut delile dayanmayan beyanlarla tutuluyorum. Benim bu dosya ile alakam nedir? Neden, niçin hangi amaçla dosyaya dahil edildim? Bütün dava boyunca hukuksuzca tutulduğumu her duruşmada dile getirdim” ifadelerini kullandı.
KUBİLAY: TANIKLAR KUMPASI İFŞA ETTİ
Eski HDP Sözcüsü Günay Kubilay da, iddia makamının tutukluluk devam talebine dair beyanlarda bulundu. Mahkemede 4 ve 5 Nisan’da dinlenen tanık beyanlarına değineceğini söyleyen Kubilay, “Davada sadece MYK üyesi olduğu için yargılanıyorum. Tanık beyanlarının somut delil taşımadığını hem savunmamda hem de ek savunmam da dile getirmiştim. Dosyada bulunan iki gizli, bir açık tanığın beyanlarının birbirini yalanlar nitelikte olduğunu görürsek, 3 birbirinden farklı, 2 ölü beyan var. Tanık ifadeleri bu davanın Kobanê olayları nasıl bahane edilerek HDP’ye kurulan kumpas davası olduğunu kanıtlamıştır. Açık tanık Sami Baran’ın ifadesinde emniyetteki beyanlarının kendisine ait olmadığını ama kendisinin imzaladığını, polislerin elinde notlar olduğunu, bildiklerinin parti çalışmaları olduğunu özetle söyledi. İfadeyi imzalarken avukatının yanında olmadığını söyledi. Sami Baran’ın mahkeme ifadesi bizim başından beri bu davanın Kobanê olaylarıyla ilgili hakikati ve maddi gerçeği açığa çıkaracak, bir Kobanê Davası olmadığını, HDP’ye kurulan kumpas davası olduğunu kuşkuya yer götürmeden kanıtladı” diye belirtti.
"SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMALI"
HDP’ye kumpas kurmak isteyenlerin, tanık Sami Baran’ın rahatsızlığını istismar ederek kullandığını ve suç işlendiğini aktaran Kubilay, “Sorumlular hakkında derhal suç duyurusunda bulunulmalı. Biz suç duyurusunda bulunabiliriz ama sizin de bunu yapmanız gerekiyor. Çünkü bu sadece bizimle ilgili değil, sizi de ilgilendiren bir durumdur. Mahkemeye yalan söylenmiştir. Sami Baran, buradaki ifadesini değil de elinizdeki ifadeleri tekrarlamış olsaydı, kanaatiniz aynı mı olacaktı? Sizi bunu düşünmeye davet ediyorum” dedi.
"SOMUT GEREKÇE YAZIN"
Açık tanık Kerem Gökalp’in ifadelerine dikkat çeken Kubilay, Gökalp’in 2001’den başlayan ve 2015’te sona eren örgütsel faaliyetlerini duruşmada anlattığını belirtti. “AİHM kararlarını, Anayasayı, ceza yasasını tanımıyorsunuz, sizi bağlayan ne?” diye soran Kubilay, “Biz burada ne söylersek söyleyelim, mütalaaya ezberlenmiş bir şeyler yazılıyor. Herkesin kimliği, kişiliği, onuru var. Benim hırsızlıkla işim olmaz. Ya bunun kanıtını dosyaya koyacaksınız ya da suçları çıkaracaksınız. Ezbere gerekçe istemiyorum. Somut gerekçe yazın, durumumuzu bilelim ya da evimize gidelim. Katalog suçlardan, CMK 100’den tutukluyorsunuz. Bu ülkede adalete rahmet okutan iktidar bile bunu sorunlu gördü ve değiştirdi. O yüzden savcı bey tek tek sayacak. Böyle torba biçimde bir yargılama olmaz” şeklinde konuştu.
"TANIK BEYANLARIYLA TUTUKLUYUZ"
Tutuklu siyasetçi Zeynep Ölbeci de, tutuk incelemesine dair söz aldı. Kürtçe konuşan Ölbeci, açık tanık Kerem Gökalp ve Sami Baran’ın hakkında herhangi bir beyanı olmadığını ifade etti. Yasal olarak gizli tanıklar ABC123 ile Ulaş’ın beyanlarının tek başına tutuklama gerekçesi olamayacağını, ancak 18 aydır sadece gizli tanık beyanlarıyla tutuklu kaldıklarını ifade eden Ölbeci, “Açık tanıklar da nasıl bir komplo ile karşı karşıya olduğumuzu kanıtladı. Mahkemenin bize somut şeylerle gelmesi gerekiyor. HTS kayıtlarında yaşanan olaylar sürecinde Adıyaman’da olduğum net” diyerek, tahliye talebinde bulundu.
ELEKTRİK KESİLDİ
Söz alan Eski HDP MYK üyesi Zeynep Karaman, Kürtçe konuştu. Karaman, “Şu net ki bu iddianameyle bu mahkeme bu şekilde devam edemez. Heyetin bir an önce karar vererek yaşananları boşa çıkarması gerekiyor” dedi.
Karaman’ın konuşması sırasında duruşma salonunda elektrikler kesildi.
"SAVCININ AMACI ADALET DEĞİL"
Tekniki sorunun giderilmesinin ardından sözlerine devam eden Karaman, “Heyetin bu mahkemeyi durdurarak, yeni bir işleme başlaması gerekir. Ben tahliye talep etmiyorum. Ne kadar gizli, açık tanık getirseler de dava boşa çıkıyor. Tanıklar da tüm iddiaları çürütüyor. Kerem Gökalp bir sürü yorumda bulundu. Ne söylersek söyleyelim bize yol, su, elektrik olarak dönecektir. Savcı Kerem Gökalp’in konuşmasını öyle bir keyifle izledi ki, neredeyse uçacaktı. Çok şaşırdım bu nasıl bir Cumhuriyet savcısıdır. Uzman bir programdaymışız gibiydi. Doğru olan insan özgürlüğüdür. Savcının ‘Eyvah artık kurtulamazsınız’ hissinde olduğunu gördüm. Aslında Kerem Gökalp’in ne dediğini anlasaydı, bu kadar sevinmezdi. Ne sorulduysa ‘bilmiyorum’ dedi ve kimseyi teşhis edemedi. Sadece DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ile ilgili beyanlarda bulundu, ancak Selahattin arkadaşımız bunu çürüttü” şeklinde konuştu.
Herkesin kendi kurumunu temsil etmeye çalışması, buna göre davranması gerektiğine dikkat çeken Karaman, “Savcının tek amacı sadece bizi cezalandırmaktır, amacı adalet değil. Bunu tüm salon hissetti. Biz bu Cumhuriyet için bir şansız, HDP bir şanstır. Eğer Cumhuriyetin geleceğini düşünüyorlarsa, bizim bir şans olduğumuzu bilerek yaklaşsınlar. Bir kez daha söylüyorum, heyetin iddianameyi iade etmesi gerekir. Bıraksınlar biz demokrasi ve özgürlük çalışmalarımızı sürdürelim. Türkiye’nin bize ihtiyacı var ve biz de çalışmalarımıza özgürce sürdürmek istiyoruz. O nedenle zaman bizim için kutsaldır, zamanımızdan çalmasınlar. Bize ceza da verebilirler. Bize 37 kez müebbet de verebilirler. Gerekirse yatarız da. Ama halkın demokrasi ve özgürlük temelinde yaşaması için bize ihtiyacı var. Biz Kürdistan halkı için de Türkiye halkı için de samimiyiz. Bu fırsatın bilincinde olmaları gerekiyor. Bu bir katliam, soykırım örneğidir. Bu dava arkadaşlarımızın, bizim özgürlük ve demokrasi çalışmalarını yürütmeye engeldir” şeklinde konuştu.
DURUŞMA PERİYOTLARI
Yeniden söz alan Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbşakanı Gültan Kışanak, belgelerin tarafına tebliğ edilmesini istedi. Duruşma tutanaklarının da günlük olarak da kendisine iletilmesini de isteyen Kışanak, "İşkence düzeninden kurtulup, insani koşullarda yapılacak bir periyoda çekilmesini istiyorum. Bir hafta duruşma olur, 3 hafta ara verilebilir. Bu savunma hakkının da engellenmemesi açısından da duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesini istiyorum” diye konuştu.
Kışanak’ın konuşması sırasında salonda bir kez daha elektrik kesintisi yaşandı.
"HUKUKU AYAKLAR ALTINA ALMAYIN"
Teknik sorunun giderilmesi ardından Kışanak, şunları söyledi: “Beni bu dosyaya katabilmek için tanık beyanları eklenmişti. Örgüt üyeliği suçlaması var ise zaten Malatya’da devam eden bir dava vardı. Maksat benim bu davaya katılmamdı. Propaganda suçlarından dava dosyalarının Malatya’ya gönderilmesine dair karar bana dün tebliğ edildi. Hukuki işlemleri yapabilmem için süre geçmiş. Siz hukuksuz bir şekilde dosyayı Yargıtay’a gönderdiniz. Çünkü ola ki buradan tahliye edilirsem, oradan tutuklu olayım. Hukuka aykırı iş yapmaya, siyasi talimatlarla davayı yürütmeye devam etmeye çalışıyorsunuz. Bu kadar da hukuku ayaklar altına almayın. Maksat siyaseten bizi daha uzun süre içerde tutmaktır. Bunun için de nereden dava açacağınızı düşünüyorsunuz. Hukukun ve adaletin tecelli edeceği günlerin gerçekleşeceğine inanıyorum.”
YÜKSEKDAĞ: BU DAVA ÖLMÜŞ
Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise, tanık beyanlarına dair konuştu. Yüksekdağ, "Tanıklar beyanlarıyla bu davanın ölmüş bir dava olduğunu gösterdi. Suni teneffüslerle, dışarıdan müdahalelere hayatta tutmaya çalışılan bir dava. Dün paraşütle havadan indirme yapılan AYM’nin siyasi bazı davalara karar verebileceğini öngörmek saflıktır. AYM, kendini dünyaya göstermeye, kendini dünyaya kanıtlamaya çalışan bir durumda. Hala nefes alan bir hakem olduğunu kanıtlamak için böyle aleyhe kararlar veriyor. Havadan indirme harekatı sonucunda AYM bize karşı aleyhte karar kurma kurumudur. Bu davanın dayanağı AYM’nin benim hakkımda verdiği kararlar. Bu dosyanın ne kadar kumpas ve yalan yanlış olduğunu her gün haykırıyoruz ama sizler hiçbir şey yokmuş gibi belirlenen ve önünüze önceden konulmuş kararları sürdürüyorsunuz. Bizler bu gerçeğe sessiz kalamayız, tutumsuz kalamayız” ifadelerini kullandı.
Yüksekdağ’ın konuşması sırasında salonda üçüncü kez elektrik kesintisi yaşandı.
YÜKSEKDAĞ: TWEETİ BEN ATTIM
Sorunun giderilmesiyle tanık beyanlarına dair sözlerini sürdüren Yüksekdağ, “Savcının tanık dinlemesi ardından MYK’de kim vardı? Tweeti kim attı? gibi sorulmayacak sorular sordunuz. Gerçeklikle, hakikatle ilgisi olmayan, davanın seyriyle ilgisi olmayan, bir tweetin etrafında tavaf etmeye zorlayan bir mantık çıkıyor. Her seferinde size böyle olmayacağını anlatırız. Ben yazdım, ben attım, diyorum. Buna niye odaklanmıyorsunuz. Benim samimi beyanım, ikrarım değil. O dönemin gayet meşru MYK’si, AKP iktidarını yere devirmiş. Hazreti Davut gibi tek bir taşla deviren HDP MYK’dir. Tarihsel konjonktür, çabamız, yolsuzluk içerisinde yapılan mücadele devirdi” diye konuştu.
"TANIK KENDİ SUÇUNU ANLATTI"
Atılan tweete dikkat çeken Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Allah’ın bir tweetine bu kadar sarılmanız suç olmasından dolayı imkansız. Tweeti birisi tutmuş, birisi yakalamış, birisi atmış. Ondan sonra da yargı mekanizması ‘ben bunun üzerinden giderim’ demiş. Türkiye yargısı bu kadar niteliksiz olamaz. Bu memleketin onurunu, güvenini, saygısını batırdınız, batırıyorsunuz. Güya bu davanın gerçek ile ilişkisine dair tanıklık anlatacak. Tanık kendi suçunu itiraf ediyor. Şimdi bu sadece biz görüyor, anlıyoruz olamayız. Tanıklar ve kurduğunuz tanıklık sistemini devam ettiriyorsunuz. Bu davanın ömrünü beyhude bir şekilde uzatıyorsunuz. İlla ki bu dava bitecek, bu şekilde tamamlanacak. Seviyeyi düşürmemek lazım. Biz bunun için uğraşıyoruz. çökmüşse daha fazla çöksün bu sistem.
SİYASİ PAZARLIKLARLA DAVA GÖNDERİLDİ
Bu duruşma ortasında İstanbul’un göbeğinde kıtır kıtır insan kestiler. Kaşıkçı cinayeti Türkiye’de siyasi iktidar davanın savcılığını üstlendi. Erdoğan, ‘Davayı kapatmayız’ dedi. ‘Bu davanın savcısı da divanı da biziz’ dedi. Aradan 3-5 ay geçti. Suudi Arabistan’a gitti. Önündeki derdest davayı siyasi pazarlıklarla, kapattı. Bu duruşmayı sürdürdüğünüz günlerde oldu.
VATANDAŞLARI HARİÇ HERKESLE BARIŞTILAR
Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin MYK üyesine, o partinin MYK’sı suç karargahı gibi anlam vererek, sorular sormaya cüret ediyorsunuz. Cüretinizi selamlıyorum ama bu kadar tahammül etmek zorunda değiliz. Bu memlekette siyaseti yöneten tek adam dava satıyor. Bu tek adam siyasi ikbal karşılığında dava satıyor. Yargı sistemini satıyor. Biz bunu bağıra çağıra söyleyeceğiz. Onlar size gereken cevabı veriyor ama soramazsınız. Siz yargı sisteminin ne hale getirildiğine bakın. Bütün darbeyi yapanlarla dost oldu, davalarını kapattı. İsrail ile dost oldu, bağırıp çağırdığı BAE, ABD, Rusya, Suudi Arabistan ile dost oldu. Güya onlardan başka yerli milli kimse yoktu bu memlekette. Hepsiyle anlaştılar. Herkesle barıştırlar bir tek ülkenin vatandaşıyla barışmadılar."
"MODERATÖR OLDUĞUM İÇİN YARGILANIYORUM"
Duruşma verilen aranın ardından Eski HDP MYK üyesi Bircan Yorulmaz’ın söz almasıyla devam etti. Yorulmaz, Ayla Akat Ata’nın Kovid-19 testinin pozitif çıktığını ve kendilerinin de temaslı olduğunu ifade ederek duruşmalara Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılacaklarını belirtti.
Tahliye talebinde bulunma gereksinimi duymadığını kaydeden Yorulmaz, “Siz biz ve tanıkların ifadelerini aynı anda almaya çalışıyorsunuz. Bu nedenle ben de itirazlarımı dile getirmek üzere söz almak istedim. Neden burada olduğum bir türlü anlaşılmamıştı, şimdi anlaşılmış oldu. Moderatörlük yapmak gibi teknik bir konuyla buradayım. Hiçbir moderatör mail grubunu yönetemez. İlk günden beri benim adımla anılan ve doğrudan bana gelmemiş olan bir PYD maili var. Sözü geçen olaylar ile Adalet Bakanlığı kararıyla PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığı kanıtlandı. Ben bir yıllık süreçte PYD’yi anlatma gereği duymadım. IŞİD’in Suriye’de yaptığı infiale ilişkin de beyanlarda bulunmuştum. PYD mailinde, o bültenle sadece yardım istendiğini, sadece yardım ve dayanışma talebinde bulunan bir mail olduğunu ifade ettik. Benim bilgisayarımdan gelmediği de anlaşıldı ama bu sizin için yeterli olmadı. Atılan tweetlerin şiddet içermediği kararlarla kesinleşti, belgelendi” diye belirtti.
Sözü edilen MYK toplantısına katılmadığını kaydeden Yorulmaz, “Sadece moderatörü olduğum bir mail grubundan dolayı benim ‘örgüt yöneticisi’ olduğumu söylüyorsunuz. Ki bu mail grubu onaylı bir grup” diyerek tahliye talebinde bulundu.
"TWEETİN HER BİR HARFİNİ BİRİMİZ YAZMIŞ OLALIM NE OLACAK?"
Ardından söz alan HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu, “Bir buçuk yıldır tutukluyuz ve siz hala aynı şeyleri soruyorsunuz. ‘O toplantıya kimler katıldı?’ diye soruyorsunuz. O tweetin suç olmadığı kanıtlanmışken HDP’nin MYK toplantısı yapması mı suç sayılıyor? Bu toplantı neden illegalize ediliyor? Diyelim ki o tweetin her harfini birimiz yazmış olalım, ne olacak? O tweetin suçlamalarla bir illiyet bağı kurulamamışken siz tekrar tekrar aynı şeyleri soruyorsunuz” diyerek, tepki gösterdi.
YAĞCI: BEN KÜRT SİYASETÇİYİM
Tutuklu siyasetçi Ayşe Yağcı, “Açık tanık Sami Baran benim hakkımda ‘Konyalıdır, cezaevi çıkışlıdır, parti çalışmalarında yer aldı’ dedi. Evet doğrudur. Ben Konyalıyım, cezaevinden çıktım ve parti çalışmalarında yer aldım. Aktif, dinamik bir partide siyaset yürütüyorum. Ben bir Kürt siyasetçisiyim. Yıllardır Kürt siyasetinde yer aldım. 29 Mart 2014 seçimlerinden sonra aktif siyaseti bıraktım ama bu demek değildir ki ben Kürt siyasetiyle alakamı kestim. Ben bir kadın ve bir Kürdüm. Dolayısıyla kadınları, Kürtleri ve ezilenleri ilgilendiren konularla ilgili duyarlılığım duruyor.”
DTK MERDİVENİNDE GÖRÜNTÜSÜ TUTUK GEREKÇESİ!
Açık tanık beyanlarının çürümesi karşısında gizli tanık beyanlarının esas alınamayacağını söyleyen Yağcı “Tutukluluk gerekçelerinde TV’de yer alan 27 saniyelik bir videounun 5’nci saniyesinde Sayın Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı olduğu ve oradan bir kadın ‘Biji Serok Apo’ dediği için yargılanıyorum. Tutukluluğa dair bir şey bulunamadığı için 2017’de yargılandığım bir dosya tutuk devam gerekçem olarak ele alınıyor. Orada ‘DTK'nın merdivenlerinden çıkmış’ gibi bir beyan var. O DTK’nın merdiveni değil BDP’nin merdiveniydi. O görüntüler 2011’e ait görüntülerdi ve merdiven 2011’deki merdivendi. DTK olsa ne olacak. DTK legal bir organizasyondu. O merdivene çıkmak illegal bir şey değildi. DTK’de 2015’ten sonra illegalize edilmeye başladı” diye aktardı.
"SAVCI KEREM GÖKALP’İ AŞKLA DİNLEDİ"
Tutuklu siyasetçi Meryem Adıbelli, Kürtçe konuştu. Tercüman eşliğinde tutukluluk devam yönünde verilen mütalaaya dair Adıbelli, şunları söyledi: “Arkadaşlarımız iddianame kapsamında daha kapsamlı resmi evrak size sundu. Ancak bugüne kadar yaptığımız savunmalar, sunduğumuz delillere rağmen sesimizi duymuyorsunuz. Bizim sesimizi duyuyorsunuz ama kulağınız başka bir yerde. Heyetin siyasi düşüncesi ne olursa olsun adalet ve hukuku temsil ettiğiniz yerde yargısız ve art niyetsiz bizi dinlemeniz gerekiyordu. Ama ortaya çıkan ve gördüğümüz şey, bizi dinlemediğinizdir. Mahkemenin her duruşmasında verdiği ara kararda bir önceki kararından farklı bir kelime dahi yok. Kes-kopyala-yapıştırdan ibaret kararlar veriliyor. Sanki biz burada bir şey söylemiyor, size delil sunmuyoruz gibi davranıyorsunuz. Bizi dinlemeyen savcı, bilgisayarından başını kaldırmayan savcı, Kerem Gökalp’in dinlendiği gün bilgisayarını yan tarafa çekerek, kürsüye yaklaşarak, dinledi. Büyük bir hayranlıkla izledi. Öyle büyük bir değer ve kıymetle dinledi, büyük bir aşkla dinledi. Adalet ve hukuka her zaman inancım var. ”
"KEREM GÖKALP’İ TANIMIYORUM"
Mahkeme başkanı tarafından “Tanık Kerem Gökalp’i daha önce hiç gördünüz mü?” sorusuna Adıbelli, “Ben yaklaşık 20 yıldır legal siyaset yürütüyorum ve bütün çalışmalarım legal siyaset hakkı üzerinedir. Hiçbir illegal çalışmam yok ki bu kişiyi tanıyayım. Tüm çalışmalarım legal siyaset ve kadın hakları üzerinedir” yanıtını verdi.
MAHKEME BAŞKANI DA TANIKLARIN ÇELİŞKİLİ BEYANLARINI KABUL ETTİ
Mahkeme başkanı “Gizli tanık ULAŞ Bilim Aydınlanma Komitesi’nde çalıştığını ve sizi orada gördüğünü söylemişti ifadesinde. Tanık Kerem Gökalp de Bilim Aydınlanma Komistesi’nde yer aldığını söyledi. Ben size o nedenle bu soruyu yöneltiyorum” dedi.
Adıbelli, “Savunmamı yapmıştım. Savunmamda da illegal bir çalışmada yer almadığımı söylemiştim” diye karşılık verdi.
Tutuklu siyasetçi Adıbelli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran, “Müvekkilim savunmasını yaptı. Öyle bir çalışması olmadığını söyledi. Kerem Gökalp’in böyle bir beyanı yok. Sorulara itiraz ediyorum” dedi.
Mahkeme başkanı itirazın reddine karar verdi.
"ÖYLE BİR KOMİTEYİ BİLMİYORUM"
Mahkeme başkanı, “Bilim Aydınlanma Komitesi diye bir komitede çalışma yürüttünüz mü?” sorusunu tekrar etti. Adıbelli ise, “Bilim ve Aydınlanma’nın içeriği nedir? Ne üzerine kurulmuştur? Hangi esaslara göre yürütülüyor bilmiyorum? Böyle bir yapı içinde de yer almadım? Biraz önce de söyledim, savunma yaptığımda da söyledim. Şimdiye kadar legal, meşru ve siyaset hakkım olan demokratik siyaset çalışmaları yaptım” şeklinde yanıtladı.
Ardından söz alan siyasetçi Dilek Yağlı, bir sonraki duruşma tarihinin araya 1 Mayıs İşçi Bayramı girmesi nedeniyle 9 Mayıs’ta başlamasını talep etti. Yağlı, Ayla Akat Ata’nın Kovid’e yakalanması nedeniyle Akat’ın tutukluluğa dair yazdığı savunmayı onun adına okudu.
"6 YILDIR GERÇEKLERDEN KAÇAN BİR YARGI VAR"
Ardından iddia makamının tutukluluğa dair mütalaası üzerine söz kendi adına sözlerine devam eden Yağlı, karşılaştığı hukuksuzlukla mücadele etmeye çalıştığını söyledi. Sunulan gerekçelerin “bahane” olarak ele alınmasını “ciddiyetsizlik” olarak değerlendiren Yağlı, ekledi: “Savcı beye şunu sormak istiyorum; Ben ya da herhangi arkadaşım ‘Bir hakkımdan feragat ediyorum’ diye bir dilekçe sunduk ya da beyanda bulunduk mu? Bu belgeye dair hukuki bir dayanağınız, belgeniz var mı? Bazı sınırlarımızın zorlandığını düşünüyorum. Biz bu yargılamanın hukuk zemini dışına çıkmaması için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz. ‘Sanıkların ısrarla sorgulanamadıklarını..’ ifade etmiş savcı mütalaasında. Bildiğim kadarıyla belli bir düzeyde uzlaşarak bu yargılamayı sürdürüyoruz. Ben 2014’te MYK tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında gidip ifade vermiş insanlarız. Burada sorgudan kaçma gibi bir durumumuz söz konusu değil. Sorgudan kaçmamız gibi bir durum yok aksine 6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı makamı var. Ben her mütalaada sabitleşen ve savcı beyin de bir düsturu haline gelen mütalaaya itiraz ediyorum.”
"HER DÖNEMDE KÜRTLER HAKLI ÇIKTI"
Ardından avukat Cahit Kırkazak söz aldı. HSK tarafından görevden alınan önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın durumunu hatırlatan Kırkazak, “Şüphesiz tarihi yargılamalarda siyaset yargıya müdahale ederken, Kürtlere dava açarken, yargılarken daha sonra yine Kürtlerin haklı olduğu ortaya çıktı. FETÖ’den tutuklu yargıçların hazırladığı davalarda da bu durum sonradan açığa çıktı. Ve nitekim ‘Atadedeler’ çetesinin üyesinin bu dosyaya dahil edilmesi de açığa çıktı. Devlet ne zaman hukuktan ayrılırsa o zaman kirli ilişkiler ortaya çıkar. Yakın tarihi Susurluk örneğidir. Atadedeler çetesi neden önemli? Sadece Bahtiyar Çolak açısından değil. Bu çete çalışmaları sürdürülürken iki temel siyasal figürü referans gösteriyor. Biri Süleyman Soylu diğeri Devlet Bahçeli…” dedi.
"İLLA BİR CEMAAT İLE İLİŞKİNİZ Mİ ÇIKMALI?"
İktidar ile çete ilişkilerine dikkat çeken Kırkazak, “Çeteler ile ilişkiler yürütülürken referans meselesi ortada. Süleyman Soylu’nun ne kadar kirli ilişkileri çıkarsa bu davadaki siyasetçileri hedef alıyor. En önemli müdahalesi de 26 Nisan’daki sosyal medya videosuydu. Yargıda sadece ‘Atadedeler’ üyesi mi var? Tabi ki hayır. Menzilciler ve Hakyolcular var. Bunların içinde Süleymancılar var. Siyasal iktidarın memur gibi çalıştırdıkları var. Nurettin Canikli’nin ülkücüler dedikleri var. Bu kadar bölünmüş bir yargı içinde olduğu bir aşamada oluşan cemaat ve yapıların dosyaya müdahalesi bu kadar açıktır. 2021’den bu yana yargıya müdahaleye baktığımızda yargının siyasetle hareket ettiği çok açıktır. Eylül 2021’den bu yana tek bir tahliye kararı çıkmadı. Söylemlerinizde sık sık ‘ihsası rey’de bulunuyorsunuz. Siz ve bizim bu tespit ve gözlemlerimizin ispatlanması için illa bir cemaat üyesi olduğunuzun ortaya çıkması mı gerekiyor? Bence buna gerek kalmadan hukuka dönmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Tanık Kerem Gökalp’in duruşmada heyetin tutumunu eleştiren Kırkazak, “Sizi burada efsunladı ve gitti. Sami Baran ‘Bu provokasyon HDP’yi aşan bir durumdu. HDP’nin yapabileceği bir şey yoktu’ dedi. Bunu biz de en başından beri söylüyoruz” diyerek, tarihsel yargılamalardan örnekleri sıraladı.
"VERECEĞİNİZ HÜKMÜ İLAN ETMİŞSİNİZ"
Bu davada hükümetin parmağının olduğunun çok açık olduğunu söyleyen Kırkazak, “Örneğin Bingöl Emniyet Müdürlüğü katledildi ama sorgulanmadı. Van’da çocuk katledildi araştırılmadı. Dolayısıyla hükümet içindeki bir kliğin yaptığı bu kumpasın temizlenmesi açısından müvekkillerimiz yargılanıyor. Kerem Gökalp önemli bir şey söyledi bilmiyorum suç duyurusunda bulunacak mısınız? Kerem Gökalp Savcı Ahmet Altun’un ifadeleri kendisinin yazdığını itiraf etti. Kürt halkına tahammülsüzle saldırıların intikamcı bir şekilde alınması söz konusu. Siyaset açısından intikam devlet tarafından da paranoya söz konusu bu davada. Bilinç altında dilinize düşen kelimeler var. Vereceğiniz hükmü ilan etmişsiniz, biliyoruz ama yine de tarihsel açıdan hukuka dair beyanda bulunacağız” diye belirtti.
"TANIKLAR HUKUKA AYKIRI DİNLENDİ"
Avukat Mesut Beştaş, “Sözü alırken zamansızlığın baskısı altında hissediyorum. O nedenle kısaca birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bu periyotta 3 tanık hukuka aykırı olarak dinlendi. Reddedilmiş bir heyet tarafından dinlendi. Tek başına bu husus bile nasıl delil yaratılmak istendiğinin göstergesi. ABC123 Çarşamba günü dinlendi. Neden Çarşamba günü dinlendi? Çünkü Salı veya Perşembe günü dinlenseydi mahkemede dinlenecekti. Mahkemenin görülmediği Çarşamba günü dinlenmesi tercih edildi. Mahkemeden kaçırıldığını gösteriyor. Bu özel bir kasttır. Tanığın sorgusunda hazır olmamız hakkını inkar edemezsiniz. Biz bu şekilde tanık dinlenmesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Mahkemenizin özel kast taşıdığı tanık dinlemelerinden anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.
"AVUKATIN HTS KAYITLARI İSTENSİN"
Tanık Sami Baran’ın ifade tutanağında yer alan avukatın Antalya Barosu tarafından atanıp, atanmadığının sorulması gerektiğini dile getiren Beştaş, “Bir diğeri de tanık dinlemesi sırasında tanığa yanındaki kişinin avukat olduğunun hatırlatılması gerekmiyor mu? Bir diğeri de Sami Baran’a avukat ile ifade vermesi gerektiği hatırlatılması gerekmiyor mu? Avukatın HTS kayıtları talep edilmeli. Bu deliller toplandıktan sonra avukatın tanık olarak dinlenmesi gerekir. Yine vekaletin kim tarafından ödendiği de sorulmalı” taleplerinde bulundu.
"KAMURAN YÜKSEK DBP EŞ GENEL BAŞKANIDIR"
Tanık Kerem Gökalp’in beyanını sonuna kadar hevesle dinlediğinin altını çizen Beştaş, “Kerem Gökalp’in tanıklığı sadece iddianamenin başında yer alan PKK ve KCK’ye dair bilgileri doğruladı. Kamuran Yüksek dışında herkesin kod ismini söyledi. Kamuran Yüksek hakkında öyle bir algı oluşturdu ki sanki Kamuran Yüksek Kandil’de faaliyet yürüten biri. Kamuran Yüksek kimdir? Tanık Kamuran Yüksek hakkında tek gerçek bir şey söyledi. O da Kobanê’de Selahattin Demirtaş ile açıklama yaptığıdır. Kamuran Yüksek herkesin gözü önünde açık bir siyaset yapmıştır. Başka yere çekmeye gerek yok. Zindan Direniş Konferansında olduğu iddia edildiği tarihte DBP’nin Eş Genel Başkanıdır” dedi.
"BU DOSYADA KOVUŞTURMA YOK"
Tanık Baran’ın ifadeleri doğrultusunda bir sahtecilik ortaya çıktığının altını çizen Beştaş, “Sahteciliğin ortaya çıkarılması lazım. Savcı Ahmet Altun’a hangi açık kaynaktan Selahattin Demirtaş’ın açıklamasını alarak tanık Kerem Gökalp’e imzalattığının sorulmasını talep ediyoruz. Bu dosyanın tamamı bir tweetten ibaret. 30 Eylül 2014’te yapılan açıklamayı gerekçe gösteriyorsanız eğer o açıklamada belli kişiler vardı. Selahattin Demirtaş vardı, diğerlerini neden tutuyorsunuz? Çünkü diğerlerini de bırakırsanız bunun siyasi karşılığının ağır olacağını biliyorsunuz. Dosyalarda fail yok. Kendisine teslim alınan malı mı götürdüler, silahla mı oldu. Siz bilmiyorsunuz. Biz iddiaları kabul etsek siz ne ceza vereceğinizi bilmiyorsunuz? Bu dosyada kovuşturma yok” sözlerini sarf etti. (Ankara/MA)