TİP’ten yasa değişikliği önerisi: Yasayı değiştirelim, yetki engellerini kaldıralım!
Türkiye İşçi Partisi, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamının değişmesi için Meclis’e sunacağı yasa değişikliği önerisini basın toplantısıyla açıkladı.
Fotoğraf: Evrensel
Hilal TOK
Eren ERGİNE
İstanbul
Türkiye İşçi Partisi (TİP), sendikal yetki önünde yasal ve fiili engeller taşıyan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamının değişmesi için Meclis’e sunacağı yasa değişikliği önerisini yaptığı basın açıklamasıyla kamuoyuna sundu.
Mimarlar Odası’nda yapılan toplantıya, sendika temsilcileri, çeşitli iş kollarında direnişte olan işçiler ve akademisyenler de katıldı.
Açılış konuşmasını yapan TİP Emek Büro üyesi Bilge Seçkin Çetinkaya, İş Hukuku’nun bizzat kendisinin işçilerin mücadelesiyle ortaya çıktığını belirterek "Yoksa sermayenin kendini sınırlandırmak gibi bir derdi yoktu” dedi. Çetinkaya konuşmasının devamında "Bugün yaşamak için örgütlenmekten başka çaremizin olmadığı ortada. Resmi verilere göre işçilerin sadece yüzde 13’ü sendikalı Türkiye’de. Sendikalaşmanın önünde ayrıca çok büyük engeller var; yetki engelleri, tehdit, iktisadi ve hukuki baskılar var. Biz örgütlenmemizin bedelini çok ağır ödüyoruz. Çocuklarımız aç. Hayatın yeniden kurulması için örgütlenmek çok temel bir meseleyi taşıyor. Bu yüzden işin özneleriyle, işçilerle, sendikalarla görüşerek, sendikalaşma önündeki yetki engellerinin kaldırılması için bir yasa değişikliği önerisi hazırladık” dedi.
"YILLARCA SÜREN HUKUK LABİRENTİ İŞÇİLERİ ÖRGÜTLENMEKTEN UZAKLAŞTIRIYOR"
TİP Emek Büro üyesi Hakan Koçak, işçi örgütlenmelerinin ve sendikal yetkinin karşısındaki engellere karşı yasa değişikliği önerisinin önemini şöyle vurguladı:
"Örgütlenmeye çalışan işçilerin karşısında dehşet verici bir duvar var. TİP bu duvarı yıkabilmek için bir teklif veriyor. Bu teklif aracılığıyla bu can yakıcı sorunu hem emekçi kamuoyuna hem de genel kamuoyunda tartışmak ve gündem etmek istiyoruz. Yıllarca süren hukuk labirentinde işçiler dolanmaya başlıyorlar. Ortaya koyduğu o sendikalı olma iradesi bu labirent içinde tükeniyor. Bu tahammül edilebilir bir oyun değil. Bu şu demek; tüm işçilere tanınmış bir sendikal hak var ama bir yandan da aslında yok. Acil olarak bu yasadaki yetki labirentlerini ortadan kaldıran, acilen bu maddelerin değişmesini ortaya koyan yasa değişikliğini öneriyoruz.”
Koçak, yasa değişikliği önerisine dair maddeleri şöyle sıraladı:
- "Yetki sisteminin bakanlık tarafından işletilmesi halinde bakanlık işyerlerinin ilk bildirim tarihindeki girdiği işkolunu bildirildiği tarih itibariyle tespit etmeli, bu tespit tüm yetki işlemlerine esas olmalıdır.
- İş kolunun yanlış kaydedilmesi nedeniyle doğan sorunlarda bakanlık sorumlu olmalı, sendikanın yetkisi süresince işkolu tartışması yapılması yasayla yasaklanmalıdır.
- Bakanlığın yapmış olduğu yetki tespitine itirazın sonuçlarını da bakanlık üstlenmelidir. Bu nedenle toplu sözleşme yetkisine yapılan itiraz toplu sözleşme sürecini durdurmamalı, itirazın haklı çıkması halinde işverenin olası zararı bakanlık tarafından karşılanmalı, toplu sözleşme geçerliliğini korumalıdır.
- Toplu sözleşme yetki sürecinin sonlandırılması süreye bağlı tutulmalı, bu sürenin sonunda bakanlık ya da bağımsız kurumun süreci sonlandıramadığı durumda başvuran sendikanın yetkili olduğu kabul edilmelidir.
- Toplu sözleşme yetki süreci boyunca işverene endüstriyel yasaklar getirilmelidir. İşverenin, işyerinde sendikanın örgütlenmesinin işyeri açısından “zarara yol açacağı, işyerinin henüz bunu kaldıramayacağı” vb. sendika aleyhtarı her türlü konuşma yapması, işçileri sendikal hak konusunda yönlendirici doğrudan ya da dolaylı davranışta bulunması yasaklanmalı, yasağa aykırılığın yaptırımı işverenin aleyhine çalıştığı sendikaya toplu sözleşme yetkisi verilmesi olmalıdır.
- Toplu sözleşme yetki süresince işverenin işçilerin işini, işyerini değiştirmesi, işten çıkarması yasaklanmalı yasağın yaptırımı mutlak anlamda işe iade olmalıdır.
- Toplu sözleşme yetki sürecinde işveren toplu sözleşme yetki kurulundan veya bakanlıktan izin almadan haklı nedenle işçi çıkartamamalı, bu durumda da feshin haksız olması halinde işçinin elde edeceği tüm ekonomik yararları karşılayacak tutarda işveren teminat göstermelidir.“
BMİS: DAVALAR UZADIKÇA SENDİKALARIN ÜYE SAYISI DÜŞÜYOR
Yasa değişikliğine dair paylaşılan maddelerin ardından Birleşik Metal İş ve Petrol İş Sendikası sunumlarıyla devam eden buluşmada; Birleşik Metal İş avukatlarından Yeter Türkeş, sendika olarak hazırladıkları raporda yetki engellemelerine ilişkin çarpıcı veriler sundu. Çoğunluk sağlandıktan sonra, Bakanlıktan yetki tespitinde, işverenlerin itiraz etmiş olması ve kötüye kullanmasının yetki süreçlerini durduğunu, sendikaların toplu iş sözleşmesine geçebilmek için dava sonucunu beklemek zorunda kaldıklarını ifade eden Türkeş şöyle devam etti: "Yasa yürürlüğe girdikten, Ocak 2021’e kadar olan 8 yıllık süreçte; işverenler tarafından açılan olumlu yetki tespitine itiraz davasında 62 dava görüldü. 59’u sendikaların lehine sonuçlandı. İşverenlerin itirazlarının genellikle yersiz itirazlar olduğu görülüyor demek bu. Bu kanunda dava süreleri ciddi anlamda uzun sürüyor. Ortalama davaların oranı 1 yıl 10 aya denk geliyor. Davalar ne kadar uzun sürerse sendikaların üye sayısı da o kadar düşüyor; tehditlerle, işten çıkarmalarla, baskılarla. İşverenler bunu bildikleri için davaları olabildiğince uzatmaya çalışıyorlar.”
Davaların yüzde 50’sinin yetkisiz davalarda sürdüğünü ve yetkisiz mahkemelerde açılan davaların çok daha uzun sürdüğünü, işverenlerin bunu bilerek özellikle kasıtlı olarak davaları yetkisiz mahkemelerde açıldığını söyleyen Türkeş hazırladıkları rapordaki tabloyu şöyle sundu:
"Söz konusu 56 iş yerinde üye kaybı yaşandı dava süreçlerinde. 17 iş yerinde üyelerin tamamı istifa etti. Üye artışının olduğu dönemlerde dava süreleri bir yıldan az sürmüş, ancak üye kaybı olan yerlerde ortalama süre ortalama 2 yıl oldu. Bu davalar sürecinde toplam 4 bin üyemizin istifa ettiğini de tespit etmiş olduk. Bunlar sadece istatistiki veriler değil, tüm işçileri etkileyen bir süreç var. İşçilerin sendikal hakları karşısındaki engellerin çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.”
PETROL İŞ SENDİKASI: YETKİ TESPİTİ SÜRECİ İŞÇİ ÜZERİNDE BASKI OLARAK KULLANILIYOR
Petrol-İş avukatlarından İrfan Taşkın ise hazırladıkları raporlardan şu gözlemleri dile getirdi: "
Petrol İş sendikasında 2010-2020 yılını baz alarak 52 yetki başvurusunda bulunduk. Bakanlık ortalama 10 günde buna dair cevap veriyor. 52 yetkimizin yüzde 75’ine işverenlerce itirazda bulunuldu. Yetkisiz mahkemede 3 yılda yetkimizi kesinleştirebildik, yetkili mahkemelerde 2.5 yıl süren bir süreç yaşadık. İşverenlerin süreci uzatmalarından kaynaklı, … işçi toplu sözleşme kapsamına giremedi. Yetki itirazlarının kendisi bir ödün pazarlığı olarak kullanılıyor. Yetki tespiti süreci işçi üzerinde bir baskı dönemi olarak kullanılıyor.”
"İŞÇİ SINIFININ ÖRGÜTLÜLÜĞÜ ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI"
TİP Genel Başkanı Erkan Baş da, "Meclis’teki 4 yıllık süreçte şu gözlemimizin çok net. Mecliste çıkmış her yasa işçi düşmanıdır. Bugün Türkiye’de Meclis’in karakteri patronlar lehine faaliyet yürütmek. Bu kanun teklifimiz bu açıdan önem kazanıyor, işçi sınıfının en temel haklarının karşısındaki engellerin kaldırılması için bir basamak bu teklif. Gerçekleri dile getirmek, işçilerin, emekçilerin, toplumsal kesimlerin, sesini duyurmaya çalışıyoruz. Hak arayan, mücadele eden, işçi sınıfının tüm kesimlerinin olabildiğince temsiliyetini üstlenmeye çalışıyoruz. Sermaye iktidarının en büyük korkusu örgütlü işçi. Biz de tam tersine ‘demokrasinin ölçütü işçi sınıfının örgütlülüğü önündeki engellerin kaldırılmasıdır’ diyoruz. Bu kanun teklifinde inat ettik; çünkü iktidara baktığımızda, sermayeye baktığımızda işçi sınıfı önünde hem fiili engellerin hem de arkalarına yasaları alarak hakların engellenmeye çalışıldığını görüyoruz” diyerek bu kanun önerisi parlamentoya sunacaklarını söyledi.
Açılamanın sonunda söz alan Lila Kağıt direnişçisi bir işçi de "Yaklaşık 98 gündür direnişimize devam ediyoruz ve her yerden sesimizi duyurmak istiyoruz. Kazanmak için sonuna kadar direneceğiz” dedi.