Üniversitede Mülteci Farkındalığı Forumu'nda mültecilerin yaşadığı sorunlar tartışıldı
Üniversitede Mülteci Farkındalığı Forumu'nda mültecilerin yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı. Foruma akademisiyenler, dernekler, öğrencileri ve EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz katıldı
Fotoğraf: Evrensel
E.AVA
İstanbul
Uluslararası Dayanışma Derneği Dünya Evimiz’in düzenlediği “Üniversitede Mülteci Farkındalığı Forumu” mültecilerin, akademisiyenlerin, derneklerin, öğrencilerin ve Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in katılımıyla gerçekleşti.
3 oturum olarak gerçekleşen etkinlik, Mülteci Kadınlık Deneyimi, Ankara’da Mültecilik Deneyimi ve Mülteci İşçilik Deneyimi’ni konu aldı.
İlk oturumda Söz alan mülteci kadın Fatma Hamed, mülteci bir kadın olarak yaşadıklarını anlattı.Hamed’in “Bir kere otobüse bindim yanımda oturma diye bağran biri vardı. Yani bunları yaşamak ne kadar zor biliyor musunuz? Her ülkede kötü veya iyi insan var. Türkiye'de yalnız bir kadın olmak çok zor. Her gün tartışıyorum. Akşam eve yürürken çantamın çalındığı oldu, sürekli tacize uğradığım oldu, sırf mülteci bir kadınım diye her talebi yapmakta özgür olduğu sananlar oldu” sözleri dikkat çekti.
Afganistan’da kadın doğum uzmanı olan Taliban işgalinden sonra zorunlu olarak Türkiye’ye gelen Zergune Azizi deneyimlerini paylaştı:“Buraya malesef zorunlu olarak çok zor şartlarda çocuklarım için geldim. O günleri hatırlamak bile istemiyorum. Bir Mültecinin en zor bariyeri dil. Yeni dil öğrenmesi ve alışması zaman alan birşey ama bir çok kişi mülteci ve göçmenlerden hemen dil bilmelerini bekliyor. Ben ilk geldiğim günler çaresizce ne yapmam gerektiğini farklı kurumlara sorduğumda öncelikle ingilizce değil, burası Türkiye ve sende Türkçe öğreneceksin denildi. Ben ana dilim olmayan yeni bir dili nasıl hemen öğrenirdim. Dil sorunu sizin iş bulmanızı da engelliyor gerçe ben Birleşmiş Milletlere gittiğimide ‘ben doktorum lütfen yardım edin burada ne yapamam gerekiyor? Nasıl iş bula bilirim? ‘ diye sordum. Onların cevabı ‘sen gidip dil öğrenmelisin sonra belki bir lokantada veya atölye’de iş bulursun’ oldu. O işleri de yapmaya hazırdım ancak bir kadın olarak o işlerin ve bakışların zorluğu başka birşey. Ben yardım istemiyorum, para istemiyorum ben buraya insanı hakkım olan iltica etmeyi kullandım. Burada Uluslararası koruma kimliğim var evet ama kendim ve çocuklarımın yaşamı için emeğimle para kazandığım bir hayat istiyorum.”
“BİR KERE DAHA GELİRSEN SENİ SINIR DIŞI EDERİZ”
Kadın Dayanışma Vakfı’ndan katılan İlgi Kahraman mülteci kadınlarla olan çalışma deneyimlerini aktardı:
“Biz mülteci kadınlara şiddeti ve hukuki süreci anlatıyorduk. Suriyelilerin yaklaşımı, asıl Türkiye'de kadın cinayeti var, oluyordu. Sanki biz onlara çok bilmiş gibi ders vermeye çalışıyorduk duygusu yaratıyordu. Bunu çözmemiz için göçmen kadınlardan yolculuk hikayelerini öğrenmeye başladık. Esas onlara öğretmek değil, onları dinlemeyi seçtik. Dil bariyeri en önemli konu. Karakollarda başvuraların reddedildiği çok örnekle karşılaştık. Hatta bir kere daha gelirsen seni sınır dışı ederiz tehditleri vardı.”TED Üniveristesi Öğretim Üyesi Kezban Çelik “Mültecilerin yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Yüzde 40’ı kayıtsız işçi ve çalışan kadınların oranı yüzde 20 yani kadınlar için evden çıkmayı destekleyen bir mekanizma yok. Kapitalizmin yine üyümeyi göç üzerinden yürrtüğünü görüyoruz. Bu biçimiyle ataerkinin tekrar üretildiği bir yere gidiyor” diyerek mültecilerin yaşam biçimleri ve barındığı yerleri sosyolojik olarak ele aldı.
İkinci oturum Ankara’da Mültecilik Deneyimi başlığında söz alan Afganistan’lı Gol Mohammad Jafari, Eğitim, ikamet sorunları, siyasi yaklaşımlar, çalışma izni, nüfus kayıtları etrafında bir çerçeve çizdi: “Ankara’da eğitim koşulları gün geçtikçe göçmenler ve mülteciler için zorlanıyor. Çocuklar okula baş vurduğunda onlardan bir önceki okudukları okuldan belge istiyorlar ama hepiniz biliyorsunuz ki mülteciler çoğunlukla kaçak yollarla aslında kaçarak ülkeyi terk ediyorlar ve o yolun zorluklarından dolayı o belgeler genellikle ellerinde olmuyor. Bu ise çocukların eğitimini engelliyor. Bir örnek vermek istersem Afganlar yıllardır İran’da yaşıyorlar ama okula ve üniversiteye gitme hakları yok. İran hükümeti Afganları zaman içerisinde işçileştirdi ve vasıfsız eleman olarak yetiştirdi. Şimdi Türkiye’de tam olmasa da bu süreç az çok gerçekleşiyor. Bunun önüne geçmemiz lazım” diyerek mültecilerin eğitim süreçlerine dikkat çekti.Jafari “Gelin Göçmenlerin ve mültecilerin yaşam koşullarına birlikte bakalım malesef her sene iyiye gitmek yerine yeni kurallar ve yasalar yaşamayı göçmen ve mülteciler için daha zorlaştırıyor. Burada siyasetçilerin tutumları da aynı sanki tüm sorunların merkezi mültecilermiş gibi söylemler var. Birde medyaya bakalım. Malesef göçmenler ve mülteciler hakkında ortaya çıkan tüm olumsuz haberleri medya yaymaya başlıyor ve bir dağ yaranıyor. Ama tersini çok az görüyoruz” dedi.
Dünya Evimiz Derneğinden Burçak Sel ve İGAM'dan Sümeyra Ceylan Dolanbay Mültecilerin Ankara'da yaşadıkları sorunları paylaştılar.
Burçak Sel, toplumsal dayanışmaya dikkat çekerek, 5 milyon nüfusa sahip olan Ankara'nın 350 bine yakın mültecinin yaşadığı bir kent olduğunu vurguladı. Mültecilerin sorunlarına dikkat çeken Sel üniversite ve kampüslerde mültecilere yönelik çalışmaların artması gerektiğini vurguladı.
Sümeyra Ceylan Dolanbay, Altındağ’da mültecilerin zorunlu olarak yaşadığı yerleri boşaltmak zorunda kaldıkları süreçleri anlatarak, mültecilerin git gide kentin dışına gönderilmelerine dikkat çekti.
Mülteci işçilik deneyimi etrafında ilerleyen 3. oturuma ilk olarak Afganistanlı Fatma Nazary söz alarak başladı:
"Gerçekten mülteci kadın olmak çok zor. Bir çok ülkede savaşın ve kötü koşulların olduğunu görüyoruz. Bu koşullardan başka bir ülkeye gidiyor orada yeni bir kültüre adapte olmak çok zor birde bunun yanı sıra ekonomik zorluklar var. Geldiğimde iş aramaya gittim dil bilgim yoktu ilk başlarda iş vermediler. Sonra kullandığım baş örtüsü ve onu kullanma biçimime laf ettiler.
Başka bir yerde kadınların yanında yer yok erkeklerin bölümünde çalışman lazım dediler mecbur kabul ettim sonra anahtarı verdiler sen herkesten 1 saat önce gelip 1 saat sonra gidip atölyeyi açıp kapatacaksın dediler. Onuda kabul ettim. Tüm bunlar bir yana herkesten daha maaş verdiler. Yani tutnmak nerdeyse imkansız. Birde genç kadınların daha küçük olanlar defalarca şahit oldum taciz edildiklerini."
Süriyeli İbrahim Assani Türkiye'de işçi olmanın koşullarını anlattI:
"Suriye'de üniversite bitirdim ve evlendim ama sonra savaş çıktı gitmek zorunda kaldık. Savaş insanların istediği veya tercih etti birşey değil. Türkiy'ye geldik ilk zamanlar Ankara sitelerde izinsiz işçi olarak çalışmaya başladım .İş izni çıkarmak başlı başına bir mücadeleydi. Çok uzun süre mücadeleden sonra çalışma izni alabileceğim bir yerde çalışmaya başladım ama ücret oldukça düşük. Çalışma izni çıkardıktan sonra çalışma arkadaşlarım bana düşman oldular sanki ben onların ekmeğini çalıyorum gibi davranmaya başladılar.
Biz buraya sorun çıkarmaya gelmedik barışta yaşamak istedik. Ben ülkeme ihanet etmedim benim küçük kızım, eşim ve yaşlı annem vardı onları nasıl bıraka bilirdim?
Benim yaşadıklarım toplamda mültecilerin yaşadığıyla ortak."
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz Türkiye'de çalışma izninin önemine vurgu yaptı:
"Bir sınır var ve o sınırlardan geçmek zorunda kalan insanlar var bu bir endüstriye dönüşmüş durumda. Bir diğer koluda emek ve ucuz işçi transferi. Türkiye'de son 10 yıldır Suriye savaşıyla birlikte Türkiye kapitalizmi'nin yapısı değişmeye başladı ve göçmen emeğine dayanmaya başladı.
Ayakkabı, tekstil ve tarımda süriyeliler çalışmaya başladı.
Türkiye ihracatçılar başkanı 'bizi krizden süriyeliler kurtardı. Can simidi oldular.' açıklaması yaptı.itiraf etti.
2.kol geri dönüşüm işçileri Pakistanlılar. Nakliye taşımacılığı, kot taşlamada Afrikalılar üzerinden devam ediyor. Çobanlığı 24 saat şelinde çalışarak Afganistanlılar yapıyor. Çay üretiminde Gürcüler, yaşlı ve çocuk bakımında kafkasya, Türkmenistan ülkelerinden gelen özellikle kadınlar çalıştırılır.
Toplam göçmen işçi rakamı 2 milyondur. Burada en önemli nokta çalışma izni. Bir mülteci veya göçmen işçi kendisi bakanlığa müracaat ederek çalışma izni alamıyor ancak patron çalışma izni alması lazım ki hangi patron bunu yapar? Sigorta primi ise yerli işçinin 1.5 katı burada acil düzenlemeye gidikmesi şart.
Burada bir iktidar var ve karşısında muhalefet var. İktidar biz bunlara sahip çıkacağız diyor ama haklarını vermiyor ve kötü koşullarda yaşatıyor.
Muhalefet geldiğimiz gibi göndereceğiz diyor. Nasıl gönderecek? İşsizlik azalacak mı? Ekonomi düzelecek mi?
Bunlar çözüm odaklı yaklaşımlar değil. Çözüm kesinlikle koşulsuz çalışma izni ve sürdürülebilir hayat şemasını ortaya koymak.”