‘Rusya’dan uzak, AB’ye yakın duralım’ algısı güçlendi
“Avrupa Birliği Algıları” araştırmasının sonuçları, Türkiye’de Ukrayna işgali sonrası Rusya’ya güvenin azaldığına, Avrupa Birliği’ne dair olumlu bakışta ise artışın olduğuna işaret ediyor.
Görsel: Avrupa Birliği Algıları Araştırması
Marshall Fonu’nun Türkiye, Avrupa ve Küresel Konular Programı kapsamında gerçekleştirdiği “Avrupa Birliği Algıları” araştırmasında, Türkiye’de Ukrayna işgali sonrası Rusya’ya güvenin azalırken, Avrupa Birliği’ne dair olumlu bakışta artışın olduğu gözlendi. Araştırmanın dikkat çekici verilerden biri de her dört gençten üçünün Türkiye’nin AB’ye üyeliğine ‘evet’ demesi.
Araştırmanın sonuçları, Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Marshall Fonu Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan’ın katılımıyla bugün çevrim içi basın toplantısında açıklandı.
Araştırma Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin sürdüğü 2022 yılı Mart ayı içinde gerçekleşti. 27 ilde Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusunu temsil eden 2 bin 180 kişiyle, yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirildi. Araştırmaya katılanların yüzde 51,1’i erkek, yüzde 48,9’u kadın olurken, 18-34 yaş arasındaki katılımcıların oranı yüzde 36,5, 35-44 yaş arasındaki katılımcıların oranı yüzde 22,4, 45-84 yaş arasındaki katılımların oranı yüzde 41,1 oldu.
Araştırma, Türkiye’nin AB’ye üyeliğine yönelik desteğin genel olarak güçlü olduğunu, 18-24 yaş arası gençlerde ise yüzde 75 gibi yüksek bir orana çıktığını ortaya koyuyor.
RUSYA ALGISI SAVAŞLA DEĞİŞTİ
Araştırmanın dış politikaya dair kısmında ‘Türkiye’nin en önemli ortağı’ seçeneğinde ilk sırada Azerbaycan geliyor. Bu ülkeye dair oran 2021’de yüzde 46,1 iken, 2022’de 47,2’ye çıkmış. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin etkisi de yine bu başlık altında hissediliyor. Rusya Federasyonu, ‘Türkiye’nin önemli ortağı’ başlığı altında dördüncü ülke olarak görülürken, 2021’de yüzde 18,6 olan bu konudaki oran, Rusya’nın Ukrayna işgalinin de etkisiyle 2022’de yüzde 13,8’e düşmüş.
‘Türkiye’nin çıkarları açısından en büyük tehdit’ başlığında ise ABD yüzde 60,6 ile ilk sırada gelirken Rusya, yüzde 31 ile ikinci sırada. Rusya’nın bu açıdan 2021 yılında yüzde 19 oranında olduğu düşünüldüğünde, Ukrayna’yı işgali ile birlikte bu ülkeye yönelik ‘tehdit’ algısında yüzde 12’lik bir artış olduğu dikkati çekiyor.
DÖRT GENÇTEN ÜÇÜ AB’DEN YANA
Araştırmasının sonuçları, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine desteğin arttığını gösteriyor. Araştırma, özellikle 18-24 yaş arası gençlerin AB’ye katılımı daha yüksek oranda desteklediklerini net bir şekilde gösterdi. Araştırma sonuçları, her dört gençten üçünün bugün bir referandum yapılması halinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için “evet” oyu kullanacağını ortaya koydu.
Araştırmaya katılanların yüzde 58,6’sı Türkiye’nin AB’ye üye olmasının iyi olacağını düşünüyor. 18-24 yaş arasındaki katılımcılar ise yüzde 72,8 gibi çok daha yüksek bir oranda Türkiye’nin AB’ye üye olmasını “iyi bir şey” olarak görüyor. ‘Bu pazar Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için referandum yapılacak olsa, nasıl oy kullanırsınız?’ sorusuna, araştırmaya katılanların yüzde 61,4’ü “evet” oyu vereceğini belirtirken, yüzde 29,6’sı “hayır” oyu kullanacağını söylüyor. Gençlerde Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine “evet” oyu vereceklerin oranı ise çok daha yüksek. 18-24 yaş arası genç katılımcıların, yüzde 75’i bugün bir referandum yapılması halinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için “evet” oyu kullanacağını, yüzde 18,4’ü ise “hayır” oyu kullanacağını ifade ediyor. Geçen yıl yine Marshall Fonu tarafından gerçekleştirilen araştırmayla kıyaslandığında, tüm yaş gruplarında genel olarak benzer bir tablo ortaya çıkarken, gençlerin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine desteğinin ise önemli oranda arttığı görülüyor. Geçen yıl gerçekleştirilen araştırmada, 18 - 24 yaş arası katılımcıların, yüzde 68,8’i bir referandum yapılması halinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için evet oyu kullanacağını belirtmişti.
Araştırmaya katılanların, yüzde 68,8’i Türkiye’yi coğrafi anlamda Avrupa’nın bir parçası olarak görüyor. Tarihsel anlamda Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu düşünenler yüzde 57,2, ekonomik anlamda Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu düşünenler yüzde 45,6, güvenlik açısından Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu düşünenler yüzde 44,5, kültürel anlamda Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 33,1.
“Uluslararası meselelerde Türkiye hangisiyle işbirliği yapmalıdır?” sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 33,1’i AB ülkeleri yanıtını veriyor. 18-24 yaş aralığındaki katılımcılarda ise bu oran yüzde 44,4’e çıkıyor. AB yanıtını, yüzde 24,6 ile yalnız hareket etmeli, yüzde 21,1 ile hepsiyle hareket etmeli yanıtları izliyor. Çin ile hareket etmeli diyenler yüzde 6,8, Rusya ile hareket etmeli diyenler yüzde 5,6, ABD ile birlikte hareket etmeli diyenler ise yüzde 4,7’de kalıyor. Geçen yıl gerçekleştirilen araştırmada yüzde 14,7 olan Rusya ile hareket etmeli diyenlerin oranının bu yılki araştırmada, yüzde 5,6’ya düşmesi Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin çarpıcı bir sonucu olarak dikkat çekiyor.Araştırma sonuçlarını değerlendiren Marshall Fonu Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan, araştırmanın, Türkiye’de kamuoyunun yüzünün net olarak halen AB’ye dönük olduğunu gösterdiğini söyledi. Taştan, “Türkiye’nin AB katılım sürecine destek, gerçekleşme ihtimaline olan inanç az olsa da çok yüksek. Araştırmada AB’ye ve Avrupa merkezli uluslararası kurum ve kuruluşlara yönelik pozitif algı dikkat çekici. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine yönelik farklı başlıklara verilen yanıtlar, kamuoyunun AB algısının halen iç politika, hukuk, ekonomik refah ve eğitim referanslarıyla şekillendiğini gösteriyor. AB ülkelerine yönelik önyargılar, yaygın olsa da, AB’yi normatif güç olarak görme eğilimi Türkiye kamuoyunda halen çok yüksek” dedi.
‘TÜRKİYE UZLAŞMACI OLMALI’
Araştırma, kamuoyunun Türkiye’nin Rusya Ukrayna geriliminde uzlaşmacı bir rol oynaması ya da uzak durması gerektiğini düşündüğünü ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 43,7’si Türkiye’nin “taraflar arasında uzlaşmacı bir rol” oynaması gerektiğini düşünürken, yüzde 40,1’i ise Türkiye, “çatışmadan uzak durmalıdır ve tarafsız kalmalıdır” görüşünü savunuyor. “Türkiye Ukrayna ile birlikte hareket etmelidir” diyenlerin oranı yüzde 8,5, “Türkiye Rusya’yla birlikte hareket etmelidir” diyenlerin oranı ise yüzde 4,4.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Araştırma kapsamında katılımcılara Paris İklim Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatı bağlamında iklim değişikliği ve çevre konusunda da sorular soruldu. Katılımcıların yüzde 75,6’sı yavaş bir ekonomik büyümeye ve iş kayıplarına sebep olsa da çevreyi korumaya öncelik verilmelidir görüşünü desteklerken, yüzde 22,2’si çevre zarar görse bile ekonomik büyüme ve iş imkânları yaratmanın öncelikli olması gerektiğini savunuyor. Katılımcıların yüzde 62,6’sı iklim değişikliğini dünya için çok önemli tehdit olarak görüyor. İklim değişikliğinin tamamen veya kısmen insanların faaliyetlerinden kaynaklanan bir durum olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 82,6 gibi oldukça yüksek seviyede. “İklim değişikliğinin hangisini daha olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsunuz?” sorusuna ise katılımcılar, yüzde 36,2 ile en fazla tarımsal üretimin etkileneceği yanıtını veriyor. İklim değişikliği nedeniyle doğal kaynakların tükeneceğini düşünenlerin oranı yüzde 25,3, aşırı hava olaylarının oranı yüzde 22,9, enerji arzının olumsuz etkileneceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 21,8 oldu. Katılımcılar, iklim değişikliği ile mücadelede en önemli rolün işletmelere, fabrikalara düştüğünü belirtiyor. “İklim değişikliğiyle mücadelede en önemli rol aktörlerden hangisine düşmektedir?” sorusuna katılımcılar; “yüzde 51,7 ile işletmeler/fabrikalar, yüzde 36,6 bireyler, yüzde 31,6 ile hükümetimiz, yüzde 17,3 ile BM” yanıtını veriyor.(İstanbul/EVRENSEL)