18 Nisan 2022 00:22

Arabistan’ın dolara karşı yuan hamlesi

Suudi Arabistan, ABD’nin petrol arzını artırmaya yönelik talebine olumlu yanıt vermiyor. Krallık ile Çin arasında petrol ticaretinin kendi para birimleri üzerinden yapılması da gündemde.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Ukrayna krizinin Ortadoğu’daki politik gelişmeler üzerindeki etkisi çeşitli biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor. Daha önce sayfamızda Arap basınında krizle ilgili hakim anlayışın “Savaşın Ukrayna ile Rusya arasında değil; ABD’nin başını çektiği Batı kampı ile Rusya arasında” olduğunu ifade etmiştik. Ukrayna krizinin sadece uluslararası ilişkiler alanında değil aynı zamanda bölgesel kurulan dengelerde ve özellikle Ortadoğu’da muazzam yansımaları olacağına dikkat çekmiştik.

Bölgenin gerek ekonomik gerekse siyasi bakımdan en önemli aktörlerinden Suudi Arabistan’ın son dönemde aldığı tutum, dünyadaki emperyalist kamplar arasında nasıl bir mücadelenin devam ettiğinin anlaşılması bakımından öğretici. Ukrayna savaşından bu yana Suudi Krallığı’nın attığı adımları ve bölgedeki bazı gelişmeleri hatırlayalım;

1. Net petrol ihraç eden ve bilinen dünya petrol rezervlerinin üçte ikisini ellerinde bulunduran 13 ülkenin oluşturduğu birliğin üyesi BAE ve daha sonra Suudi Arabistan, ABD yönetiminin arzı artırmaya yönelik talebine olumlu yanıt vermedi. Arzı artırma talebindeki amaç; hem Ukrayna savaşının yarattığı arzdaki açığın kapatılması, hem de petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki artış durdurularak Rusya ekonomisi üzerinde bir baskı oluşturulmasıydı.

2. ABD bakımından daha korkutucu olan diğer bir gelişme ise Krallık ile Çin arasında petrol ticaretinin kendi para birimleri üzerinden yapılmasının gündeme gelmesi. Al Arab gazetesi manşetten verdiği haberde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in önümüzdeki mayıs ayında Riyad’ı ziyaret etmeyi kabul etmesinin nedenini, Pekin’e petrol satışlarında “dolar yerine Çin yuanını kabul etme olasılığının araştırılması” olduğunu iddia etti. Gazete, böyle bir anlaşmanın gerçekleşmesi durumunda doların dünyadaki pozisyonunun sarsılacağına dikkat çekti.

3. ABD’nin dikkatini Ortadoğu’dan Doğu Asya’ya çevirmesi nedeniyle Suudi Arabistan, Yemen dosyasında beklediği desteği bulamadı. Yaklaşık iki bin kilometre sınıra sahip olduğu Yemen’deki kriz onuncu yılına yaklaştı. Suudi Arabistan yalnızlaştığı bu krizi sona erdirmek ve ortaya çıkardığı siyasi ve ekonomik riskleri azaltmak için özellikle son bir yıldır çabalarını yoğunlaştırmış durumdaydı. Krallık; geçen yıl mart ayında Yemen’in büyük bir bölümünü elinde tutan Husilere yönelik ateşkes çağrısında bulunmuş ancak karşılık bulmamıştı. Ancak geçtiğimiz ay Ukrayna krizinin gölgesinde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) eliyle yaptığı çağrıya olumlu karlılık bulmuş ve 1 Nisan-3 Haziran arasında taraflar arasında ateşkes sağlanmıştı. Aynı çerçevede Lübnan Enformasyon Bakanı George Kardahi’nin Yemen savaşına yönelik açıklamaları nedeniyle Lübnan’dan çekilen Körfez ülkelerinin büyükelçileri de beş ay sonra yeniden Beyrut’a  döndü.

4. Şüphesiz ki bütün bu gelişmeler Suudi Arabistan’ın Amerikan stratejisiyle tamamen karşı karşıya geldiği anlamına gelmiyor. Amerika’nın Ortadoğu’da olmazsa olmaz sabiti olan İsrail’in güvenliği noktasında daha önceki gelişmelerle karşılaştırılmayacak adımlar atıldı. BAE, İsrail’le gizliden devam eden görüşmeleri tamamen aleni hale getiren ve “İbrahim Anlaşması” denilen anlaşmayı imzalamış ve sonrasında birçok Arap devleti bu kervana katılmıştı. Arap devletleri bununla yetinmedi. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Abu Dabi Veliaht Prensi  Muhammed bin Zayed al Nahyan ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett ile Şarm el Şeyh’te bir araya geldi. Mısırlı diplomatik çevreler; üçlü toplantıyı “Çıkara dayalı Arap-İsrail ittifakının doğuşu” olarak nitelendirdiler. Hemen sonrasında Necef Çölü’nde Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Fas’tan bakanlar iki gün süren görüşmeler yaptılar. Rai al Youm gazetesi bu toplantılar sonrasında İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın Amerika’da yapılan bir sempozyumda, Suriye’nin Arap Birliğine girebilmesinin şartlarını açıklamasını “zamanın ruhu” olarak nitelendirdi. Makalede, “Arap yetkililere koyun sürüsü gibi davranıyorlar ve yolu belirleyen çobanlar ise onlar” ifadesine yer verildi.

Bölgede değinilmesi gereken diğer bir gelişme Mısır’ın başkenti Kahire’de devam eden Libya görüşmeleri. Muammer Kaddafi’nin emperyalist bir müdahale ile devrilmesinden sonra bir türlü istikrarın sağlanamadığı ülkede çatışan birçok siyasi ve askeri aktör mevcut. Birleşmiş Milletlerin gözetiminde gerçekleşen ve 20 Nisan’a kadar devam edecek görüşmelere Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ile Devlet Yüksek Konseyinin 6’şar üyesinin katılımıyla gerçekleştiriliyor. BAE’de yayımlanan el Halic gazetesi “Kahire’deki komite toplantısı, Kurucu Meclis tarafından tamamlanan anayasa taslağının itiraz maddelerini inceleyerek değişiklik yapmak ve ardından referanduma sunmakla görevli. Libya güçleri Libya’yı bir çatışma alanından bir umut ve barış alanına dönüştürmeyi başarırsa, bu yeni bir “altın fırsat” olacaktır” ifadeleriyle görüşmeleri olumladı.


OPEC+, WASHINGTON VE RİYAD ARASINDAKİ SORUNUN YARISIDIR, YUAN İSE DİĞER YARISI

al Arab

ABD’nin Suudi Arabistan ile arasındaki gerilimi düşürme girişimleri sonuç vermedi. Şimdiye kadar, Suudiler, Washington’un petrol taleplerinden bağımsız bir şekilde hareket etmeye devam ediyor. Hem de kongre milletvekillerinin Başkan Joe Biden yönetimini, Riyad’ı OPEC+ içinde Rusya’yı tecride yardım etmeyi reddetmesi nedeniyle daha fazla baskı yapmaya çağırdığı bir zamanda.

Suud-Çin koordinasyonunun petrol işlemlerinde doları terk edebileceği ve bazı Suudi petrol satışlarını fiyatlandırmada Çin yuanına güvendiğini gösteren sızıntıların ardından Amerikan endişesi daha da büyük bir seviyeye ulaştı.

Temsilciler Meclisinin yaklaşık 30 demokrat üyesi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sırasında küresel petrol arzı krizini hafifletmeyi reddetmesinden sonra iyi bir stratejik ortak olmadığı gerekçesiyle Biden yönetiminden Suudi Arabistan’a karşı daha sert olmasını istedi.

Amerikan Wall Street Journal gazetesi, daha önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan krallığını ziyaret etme davetini, önümüzdeki mayıs ayında kabul ettiğini bildirmişti. Suudi Arabistan; Pekin’e petrol satışlarında dolar yerine Çin yuanını kabul etme olasılığını araştırıyor. 2016 yılında Suudi Arabistan, iki ülke arasındaki ticaret işlemlerinin Çin yuanı ve Suudi riyali üzerinden yürütüldüğü bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma tamamlanırsa doların pozisyonunu sarsacak çünkü Çin yuanı ile Suudi riyali arasında doğrudan bir döviz kuru sisteminin kurulması Pekin’in gelecekte kendi para biriminde Suudi petrolünü satın almasına izin verecek ve bu da dolara zarar verecek.

Amerikalıları endişelendiren dolar yerine yuanı benimsenmesi değil. Bu zor bir macera. Ancak Suudi Arabistan’ın ABD ile rekabet eden ülkelerle ortaklıklarını çeşitlendirmeye istekli olması, Krallığın artık Amerikalıların istediği gibi ideal bir müttefik olmadığına dair kesin göstergeler.

ABD POLİTİKALARININ BEDELİ

Gözlemciler, ABD’nin kendisi için önemli bir ortakla yeni bir cephe açabilecek durumda olmadığına inanıyor. Özellikle Ukrayna’nın Rusya’nın müdahalesine karşı koymasına yardımcı olan kartlarının sınırlamaları ortaya çıkmasından sonra yeterince sorunu var. Biden yönetiminin Suudi Arabistan’ın radikal bir şekilde değiştiğini ve baskı yapmanın, insan hakları kartını oynamanın veya eski davaları gündeme getirmenin artık onu etkilemediğini veya seçeneklerinden geri çekilmeye itmeyeceğini yeni keşfetmeye başladığı kaydediliyor.

Biden yönetiminin Suudi Arabistan’ı kasten görmezden gelerek yaptığı hataların, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı marjinalleştirmenin kabalığının ve Körfez’deki savunma sistemlerini Doğu Asya’ya devretme kararının bedelini şimdi ödediğine inanılıyor. Özellikle İran ile bir nükleer anlaşmanın başarısına yönelik heyecanı, Krallığın ulusal güvenliğini hesaba katmıyor.

Gözlemciler, bu yönetimin şu anda Suudilerin öfkesini yatıştırmak için elinden gelen her şeyi yaptığına, ancak Biden’ın Riyad’a yönelik yanlış stratejisini gözden geçirmek için değil, onu Rusya’yı tecrit etmeye çalışan Amerika’nın yanında kazanmak için yaptığına dikkat çekiyor. Aynı zamanda fiyatlarda keskin bir düşüş elde etmek amacıyla piyasayı petrol arzıyla doldurmak, savaşı sürdürmek için petrol ve gaz gelirleri üzerine bahis oynayan Rusya’ya bir darbe indirmek amacıyla.

Amerikalılar, bu saldırıyı Rusya’ya yönlendirmenin otomatik olarak Suudi Arabistan’a bir darbe anlamına geldiğini ve Biden yönetimini memnun etmek için bunu tek başına yapmayı kabul etmeyeceklerini görmezden geliyor. Bu nedenle OPEC+’da Rusya ile ortaklığına bağlı kalıyor ve Amerikan siyasetinin oyununa “Petrolü dahil etmeyi” reddediyor.

Batılıların hazırladığı raporlarda Suudi veliaht prensin, Biden’ın iletişim girişimlerini reddettiğini söylediği bir zamanda, petrol arzının azlığı ve yüksek fiyatları, Biden yönetimini Suudi Arabistan ile, özellikle Prens Muhammed bin Selman ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışmaya sevk etti. Aynı şekilde Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed al Nahyan ile de…

ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve diğer Amerikalı diplomatlar ile askeri liderler, Suudi yetkililere ulaştılar ve Suudi muhaliflerin hapsedilmesine yönelik kamuoyu eleştirilerinden geri adım attılar. Suudi petrol sahalarına yönelik Husi füze saldırılarına karşı Krallığa ABD savunma desteğini vurguladılar. Ancak bu gecikmiş vaatler Suudileri cezbetmedi ve birçok dosyada kafası karışmış bir Amerikan yönetimine taviz vermeyi reddeden tutumunda ısrar ettiler.


İSRAİLLİ BAKANIN AÇIKLAMASI VE ZAMANIN ALAMETİ

Rai al Youm
Başyazı

“İbrahim’in Barışı” anlaşmaları ve Arap hükümetleriyle artan normalleşme hızının ardından İsrailli yetkililer bölgenin efendisi gibi davranmaya başladılar. Arap yetkililere koyun sürüsü gibi davranıyorlar ve yolu belirleyen çobanlar ise onlar.

Bu kelimeleri, İsrail Savunma Bakanı General Benny Gantz’ın Washington Ortadoğu Enstitüsü tarafından düzenlenen bir sempozyumda müdahalesi vesilesiyle söylüyoruz. Söylediklerinden en öne çıkanı, “Devlet Başkanı Beşar Esad bölgenin bir parçası olmak ve Arap Birliği’ndeki koltuğunu yeniden kazanmak istiyorsa, İran’la olan olumsuz ilişkilerini ve Suriye’de yaydığı terörü durdurmalı” idi.

İsrailli bir savaş bakanının Arap Birliği’ne kimin döneceğini veya kimin ayrılacağını belirleme noktasındaki tutumu; kabalık, kibir ve provokasyonun zirvesidir. Daha 74 yaşında olan İsrail, 8 bin yıldan daha uzun bir Arap ve İslam kültürel mirasına sahip Suriye’ye şartlar dayatmaktadır.

Gantz, Suriye’nin 11 yıldır savaştığını ve hâlâ da savaşta olduğunu unutuyor. Arap Körfezi’nin İran’la ilişkilerini kesmesi ve Amerikan siperine katılması karşılığında on milyarlarca dolarlık çok cazip mali teklifleri reddettiği için savaşta. Arap ordusuyla bu komployu kazandıktan veya kazanmaya yakınlaştıktan sonra şart ve taleplerine boyun eğmesi mantıklı mı?

İsrail Savunma Bakanı General Gantz, sonuçlarından korktuğu için alanı bir kilometrekareyi geçmeyen Cenin Mülteci Kampı’na veya Gazze Şeridi’ne (150 mil kare) saldıramıyorsa, Aynı sempozyumda tehdit ettiği gibi İran’ı uçaklarla vurabilir mi?

General Gantz’ın bu kibirli açıklamaları Suriye’ye hakaret değil, daha çok kendisi ve hükümetiyle birlikte güvenliği yayımlayan ve koordine eden, Yair Lapid’in Necef Çölü zirvesine katılan ve İsrail ordusunu destekleyen silah anlaşmaları yapan Arap ülkelerine hakaret teşkil ediyor.


LİBYA.. YENİ BİR FIRSAT

al Halic
Başyazı

24 Aralık’ta yapılması planlanan seçimlerin ertelenmesinin ardından Libya, iç duruma gölge düşürmeye devam eden bir siyasi kriz labirentine girmiş ve siyasi rotaya dönüş için tüm yolları tıkama noktasına gelmiştir. İktidar için savaşan tüm tarafları ve siyasi, askeri ve milis güçleri tatmin eden çözümlerin geliştirilmesi kapanmıştır. 

Geçtiğimiz şubat ayında Libya Temsilciler Meclisi Fethi Başağa’yı, Abdulhamid Dibeybe hükümetinin yerini alacak yeni seçimleri organize edecek bir geçiş hükümeti kurma görevine atamasına rağmen, Dibeybe yetkilerini devretmeyi reddediyor ve meşru başbakan olduğu konusunda ısrar ediyor.

Libya parlamentosu, siyasi ve anayasal sürecin önünü açmaya yönelik bir adım olarak nisan ayının 7’sinde anayasaya dayalı tartışmalı maddeleri gözden geçirmek ve seçimler yapmak üzere 12 milletvekilinden oluşan bir komite oluşturma kararı aldı. Geçen çarşamba günü Kahire, Birleşmiş Milletler himayesinde, Genel Sekreterin Elçisi Stephanie Williams’ın temsil ettiği bir heyet huzurunda toplantılar yapmaya başladı. Bu komite bu ayın yirmisine kadar toplantılarına devam edecek.

Açılış oturumu sırasında Williams, “Libya halkı, Libya’yı rahatsız eden sorunlara, sağlam bir anayasal temelde gerçekleşen seçimler yoluyla nihai bir çözüme inanmaktadır. Seçim sürecinin korunmasını, net alametlerle temsil edilen seçim çerçevesi ve ilerlemenin süreceği bir zaman çizelgesine kani olacaktır” dedi.  

Williams, toplantıların sonuçlarıyla ilgili iyimserliğini dile getirdi. Toplantıları Temsilciler Meclisi ve devlet yüksek konseyi için “Libya halkının güvenliğine doğru ilerleme” için “altın bir fırsat” olarak nitelendirse de farklı pozisyonlar ve  birçok iç konuda katılımcılar arasındaki tutumlar nedeniyle mesele engelsiz değil. Ulusal uzlaşma, güvenlik güçlerinin birleştirilmesi, yerel silahlı milislerin dağıtılması veya orduya entegrasyonu gibi birçok engelin çözülmesinde temsil edilen sözleşmeye ek olarak yabancı güçlerin ve paralı askerlerin sınır dışı edilmesi meselesi de mevcut. Çünkü geçen aralık ayında yapılan seçimlerin ertelenmesinin sebeplerinden biri de bu engellerdi. Üzerinde anlaşmaya varıldığı takdirde yeni seçimlere ve bunların üzerine kurulacakları anayasal temele engel olmaya devam edecektir.

Mısır, toplantının hazırlanmasında ve başarısı için gerekli şartların sağlanmasında önemli bir rol oynadı. Yaklaşık iki hafta önce, Başkan el Sisi, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhamed el-Manfi’yi kabul etti.  Sisi, “Mısır’ın Libya’nın yüksek çıkarına ulaşacak, toprak bütünlüğünü koruyacak ve Libya halkının özgür iradesini harekete geçirecek her şeyi destekleyeceğini ifade etti.

Kahire’deki komite toplantısı, Kurucu Meclis tarafından tamamlanan anayasa taslağının itiraz maddelerini inceleyerek değişiklik yapmak ve ardından referanduma sunmakla görevli. Libya güçleri Libya’yı bir çatışma alanından bir umut ve barış alanına dönüştürmeyi başarırsa, bu yeni bir “altın fırsat” olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

HDP Çukurova ilçe binasına saldırı

SONRAKİ HABER

CHP'li Akın: "25 bin km demiryolu hattı" hedefi önce küçüldü, sonra 2053'e ötelendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa