18 Nisan 2022 23:51

Şair ve yazar Meral Şimşek: Arzela hem kadını hem insanı tasvir ediyor

Yazar, Şair Meral Şimşek yeni öykü kitabı Arzela'yı anlattı.

Meral Şimşek | Fotoğraf: Roza Metîna 

Paylaş

Şerif KARATAŞ
Diyarbakır

Yazar, Şair Meral Şimşek’in yeni öykü kitabı Arzela çıktı. Çeşitli dergi ve yayınevlerinde editoryal çalışmalar yapan Şimşek’in, yazıları ve şiirleri birçok dile çevrildi. Kürt PEN, Kürt Edebiyatçılar Derneği ve Mezopotamya Yazarlar Derneği üyesi olan Meral Şimşek’in Nar Lekesi (Otobiyografi Roman), Mülteci Düşler (Şiir), İncir Karası (Şiir), Ateşe Bulut Yağdıran (Şiir) kitapları bunuluyor.  

Meral Şimşek’le Sancı yayınlarından çıkan öykü kitabı Arzela’yı konuştuk. Arzela’nın anlamını ve hikayesini anlatan Şimşek, “Arzela kendi kendine yetişen bir çiçek türü… Kendi doğal sahasından uzakta yetiştirilmeye çalışıldığında sahip olduğu özellikleri yitiriyor, tıpkı biz insanlar gibi. Aidiyet duygumuzun kaybolduğu an başkalaşıyoruz, birçok özel yönümüzü yitiriyoruz. Arzela hem kadını hem insanı tasvir ediyor” dedi.

Şiir, roman ve öykü gibi edebiyatın farklı türlerinden ürünler veriyorsunuz. Kendinize en yakın hissettiğiniz tür hangisi?

Aslında bunun net bir izahı yok ama ben bunun şiirle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bende ilk gövde bulan şiirdir. Çok erken yaşlarda başlayan şiir daha sonra öykü ve romanı doğurdu diyebilirim. Şiir bir şekilde kendisi büyüyüp gelişirken, etrafında müthiş bir donanımla ilerliyor zamanın içinde ve edebiyata dair birçok alanı da farkında olmadan bünyenizde besliyor. Böylece birçok alanda birikmişliğiniz oluyor, şiir dili siz farkında olmadan günlük yaşamınıza geçiyor ve düz yazı sizin için farkında olmadan kaçınılmaz bir hal alıyor. Sanırım şiir yaşamın krokisi. Elbette mutlak bir cevap değil bu, en azından kendim için böyle oldu diye düşünüyorum.

"ÖYKÜLERİMİN KAHRAMANLARI KADINLAR"

Dünyada sadece Urfa’nın Halfeti ilçesinde yetişen, kendine özgü görünümünü ve kokusunu yetiştiği topraktan alan Arzela çiçeğinin adını hem öykünüze hem de kitabınıza verdiniz. Neden Arzela? 

Yazmaya her koşulda, yaşamın kendi içerisinde yer alan bir şeyler ilham olur. Bir obje, bir isim, bir olay gibi. Arzela da bu şekilde doğdu aslında. Bu öyküde amacım özel olana dikkat çekmekti. Arzela da bu bağlamda özel bir çiçek. Çünkü kendi kendine yetişen bir çiçek türü… Kendi doğal sahasından uzakta yetiştirilmeye çalışıldığında sahip olduğu özellikleri yitiriyor, tıpkı biz insanlar gibi. Aidiyet duygumuzun kaybolduğu an başkalaşıyoruz, birçok özel yönümüzü yitiriyoruz. Bu yüzden Arzela. Kitaba adını vermesi de burdan geliyor. Hem kadını hem insanı tasvir ediyor. Ben Arzela’ya bir kadın kitabı diyorum çünkü ve zaten kitaptaki tüm öykülerimin kahramanları kadınlardan oluşuyor.

Arzela öyküsünde, Mahabad Cumhuriyeti üzerinden bir ülke özlemini anlatıyor, geleceğe yönelik bir kurgu yapıyorsunuz. İngiltere’de Comma Press Öykü Seçkisinde de yer alan Arzela nasıl ortaya çıktı? 

Arzela’yı tamamen kurgusal yazmış olsam da elbette yaşamın özünden kopuk olduğunu düşünmüyorum. Arzela bugüne dek yazmış olduğum tek kurgusal üretim. Öncesinde de sonrasında da bir şekilde yaşanmış anları yazdım, buna şiir de dahil. Ancak seçkiye girebilmek için konsept dahilinde yazmam gerekiyordu, yazdım ve yer almayı başardım. Şöyle demeliyim bir bakıma düşlerimiz de yaşamınızdan besleniyor, Arzela da benim için bu anlamda bir örnek. Düşlerimi, yaşadıklarım ve tanık olduklarım doğurmuş en nihayetinde.

"ACIYI HİSSETMEDEN ÇÖZÜM YOLU BULUNACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM"

“Ben Geldim, Gülümse” öyküsünde kendi yaşamınızdan kesitle okur karşısına çıkarken, içinde bulunduğunuz topluma dair gerçekleri de kadınların hikayeleri üzerinden anlatıyorsunuz. Sert ve gerçekçi bir diliniz de var. Öykülerinizde acıyla birlikte umudu da yeşertmeye çalışıyorsunuz, bunun nedeni nedir?

Evet kadınları merkeze koydum, kadınların evrendeki her şeyle birlikte yaşamın merkezinde olduğunu bir kez daha göstermek istedim. Bu gerçek sadece yaşadığım coğrafya için geçerli değil. Kadınlar yaşamı doğuranlar olarak, yaşam olan her alanda çokça sorunla ve kıyımla karşı karşıya. Diliniz ya da ırkınız önemli değil, bir şekilde benzer yerlerden yaralanıyorsunuz, aynı dirençle ve kararlılıkla ilerliyorsunuz. Acıya vurgu yapıyorum çünkü acıyı gerçek manada hissetmeden çözüm yolu bulunacağını düşünmüyorum. Şöyle düşünelim bir hekim bir hastalığı tamamen tespit etmeden doğru tedaviyi uygulayamaz. Bu yüzden acının haritasını çıkarabilmek çokça önemli. Umudu da bir o kadar dillendiriyorum, çünkü kadın salt acıdan ibaret değildir, başta da söylediğim gibi yaşamı doğurandır. Her şeye rağmen yaşamı doğurmaya devam etmek zaten umudun kendisidir.

Kitabınızda yer alan öykülerde, ödül almış olanlar da var. Ödüllü bir öykü kitabı aynı zamanda Arzela… Bu bağlamda neler söylemek istersiniz?

Evet Arzela’da yer alan ödüllü öyküler var. Ancak edebiyat ödüllerinin birer kriter olduğunu düşünmüyorum çok fazla. Elbette bu ödüller edebiyatçıları motive eden, tanındıkları kitleleri çoğaltan unsurlardan ancak bir başına başarınız için yeterli değiller. Ödüllerden ziyade asıl hedefiniz olan “gerçek okur” kitlesine ulaşabilmektir mesele. Çünkü bahsini ettiğimiz “gerçek okur” kitlesidir sizi ödüllendirecek olan. Gerçek ödül, anlatmak istediklerinizin çoğunluk tarafından anlaşılması ve kabul görmesidir (Buradaki kabul görme, yazdıklarınızın değil edebi dilinizin kabul görmesidir daha çok.) Ancak bu şekilde hedefe ulaşılabilir diye düşünüyorum. Kaldı ki kimsenin hadi bir şeyler yazayım da ödül alayım diye yazdığını sanmıyorum.

"YERYÜZÜNÜN ESTETİZE EDİLMİŞ YENİ BİR MATEMATİĞE İHTİYACI VAR"

HEM yaşadıklarınızdan hem de yazdıklarınızdan dolayı yargılanma süreciniz var. Yargılanmanıza dair okurlara süreci anlatır mısınız, neler söylemek istersiniz?

Ne yazık ki dünyanın neresinde olursanız olun, zulme karşı sesinizi yükselttiğinizde yeni bir zulümle karşılaşmanız kaçınılmaz oluyor. Benim yaşadıklarım da bununla bağlantılı. Bir tek ben yaşamıyorum bunu, sayımız çok fazla, hakikatin izinden gidenlerin yaşadıkları kaçınılmaz son sanırım bu durum. Biz kadınlar bu bağlamda biraz daha baskıyla karşı karşıya kalıyoruz çünkü erkleşmiş bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın gerçekte dişil olduğunu düşünsem de erkleştiği mutlak benim açımdan. Hal böyle olunca ben de diğerleri gibi dönem dönem baskıyla karşılaştım. Çokça detaya girmek istemiyorum, çünkü bir noktadan sonra yazdıklarımın konuşulmasını istiyorum, yaşadıklarımdan ziyade. Kısacası, ta çocukluğumdan başlayan bu süreç ne yazık ki günümüze de taşınmış durumda. Şu an da yazdıklarım yüzünden aldığım cezalar ve devam eden dava süreçlerim var. Aslında bunların hepsi birer yıldırma politikası; hem bir kadınım hem bir Kürt’üm hem de çığlık atıyorum. Üçü bir arada muhteşem bir tehlike unsuru kimileri için bu kombinasyon. Ben ilk değilim, temennim son olacak olması olsa da son da değilim. Ancak vazgeçmeyeceğim/vazgeçeceğimizi düşünmüyorum. Çünkü yeryüzünün estetize edilmiş yeni bir matematiğe ihtiyacı var ve bunu sanatla başaracağız hep birlikte.

ÖNCEKİ HABER

Yüksek Hızlı Tren biletlerine yüzde 15 zam yapıldı

SONRAKİ HABER

Asgari ücretin alım gücü "yarım metrekare eve" bile yetmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa