Bizim farklı bir planımız var!
“[…] ve emek o güzelim bildirisini haykırdı:
Kışı bahara çevireceğiz!...
Biz kazanacağız!...
Bugün, zemherinin çatık kaşlı, ayazlı ve uğultulu mekanlarındaki ağaçlar, yeşili, pembeyi, sarıyı, beyazı ve kırmızıyı giyindi. Bahar bütün durgunlukları kundakladı. Sokakların şirazesini söküp, meydanlara inen işçilerin ve yoksulların gözlerinde, usanç ve öfke, korku ve parıltı iç içe.
Bir eylem, ötekinin beşiği ve sevinci. Bir kalkışma bir yenisinin.
Yürüyor hayat eli bayraklı.
Ateşin, suyun ve toprağın gerçek sahipleri, bir asrı aşkın zamandır kutladıkları bayramını yine kutuyor.
1 Mayıs…”
Evet, dergimizin 410. sayısı, “tema”sının yüz metre öteden tahmin edildiği bir zamanda çıkıyor. Çünkü herhangi bir temadan bahsetmiyoruz. Yüzlerce, binlerce gencin yalnızlığından, derdinden, iç çekmesinden, sevincinden, buluşmasından, heyecanından, tartışmasından süzülüyor 1 Mayıs özel sayımız. Farklı gençlik kesimleri bütün heyecanıyla dillendiriyor özlemlerini, arzularını. İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nün neden bir gençlik dergisine rengini verdiğini açıklamadan önce bir fotoğraf çekelim. Nasıl karşılıyoruz 2022 1 Mayıs’ını? Nisan’dan mayısa geçişin dışında neden önemlidir 1 Mayıs?
EGEMENLERİN PLANI VE BİZİM PLANIMIZ
Çünkü baharı, hayatta kalma koşulları sınanarak karşılayan milyonlar ile aynı milyonların hayatlarının üzerinde tepinerek karşılayanlar arasındaki çarpışmanın, karşılaşmanın, kavganın en görkemli tarihidir 1 Mayıs. Dolayısıyla iki taraf da bir hazırlıkla karşılar Mayıs’ın 1’ini.
Türkiye sermayesi, kapsamlı bir gelecek planıyla karşılıyor 1 Mayıs’ı. Emekçilere hazırladığı ütopyanın içinde Türkiye gençliğine de yeterince sayfa ayırıyor. Bu plan, Türkiye gençliğini işsizlik, gelecek kaygısı, depresyon kıskacında bir yaşama daha emin adımlarla hazırlıyor. Üniversiteliler “hesapsız bir 4 yılın” değil, hayatta kalmak için çırpındığı bir üniversite yaşamının ziyaretçisi olsun istiyorlar. Dersini kütüphanede çalışsın, elektrik faturasından tasarruf etsin. Bursu yetmiyorsa girsin bir yerde sigortasız/güvencesiz çalışsın. Yirmi dört saatlik günü verimli kullansın. Liseliler bir soru bankası almak için iki hafta para biriktirsin, minibüs parası yetmiyorsa kilometrelerce yürüsün okuluna, baharın avantajlarını değerlendirsin. 14-15 yaşındaki çıraklar, patronlarının türlü fiziksel/psikolojik şiddetine katlanıversin, asgari ücretin üçte birine çalıştığı için de hayıflanmasın, yaşıtlarına göre cebine giren paraya şükretsin. Genç işçiler, aile evinde eklenti gibi yaşamanın keyfine baksın. Kendi yaşamını kurmak, insanca çalışma koşulları, asgari ücretin üzerinde ücret vb. hayallere dalmasın.
Yan yana gelmek, talepler, sorunlar etrafında birleşmek? Hiç gerek yok, Türkiye kapitalizminin planında “siyaset”e ayrılan bölüm de hazır. Siyaset siyasetçilere bırakılsın, gençler geleceğiyle ilgilensin. Onların yerine birileri, onlar gibi düşünerek kararlar alır. Siyasetsiz yaşamak makbul olandır. Siyaseti patronlar, elitler, kapitalistler yapar.
Velhasıl, emekçi sınıflar ve onların genç kuşakları ömrünün sonuna kadar bedel ödesin. Canla, başla, terle, kanla hayatın “efendilerinin”, bir avuç para babasının zenginliğine zenginlik katmak için, değer üretmek için yaşamaktan daha hayırlı bir şey yoktur!
KIŞI BAHARA ÇEVİRMENİN TARAFI
Türkiye kapitalizminin planı aşağı yukarı böyledir. Peki, bu aşağılık, rezil, bizi basit bir eklentiye çevirmekten fazlasını vadetmeyen bu plana bir itirazımız yok mudur? Elbette var. Bizim planımız farklıdır. Girişte, Tevfik Taş’ın bir şiirinden yaptığımız alıntıda mevcut planımız. Biz, “kışı bahara çevirmenin” tarafındayız. Meydanlara inen işçilerin, yoksulların, kadınların arasında alacağız yerimizi 1 Mayıs’ta. Bizi nefessiz bırakan, geleceğimizle bilgisayar oyunu oynar gibi oynayanları alacağız karşımıza. Sorunlarımızın, dertlerimizin, arzularımızın ortaklaştığı binler, milyonlar olduğunu biliyoruz. Her biriyle birlikte paylaşıyoruz bu nefes almanın zorlaştığı ülkeyi. Her biriyle birlikte deneyimliyoruz “insanca yaşamayı” değil “hayatta kalmayı”. O zaman nefesi kesilenler birlikte alacak o ferah soluğu. Ateşin, suyun, toprağın gerçek sahiplerinin yanında, işçi ve emekçilerin arasında alacak o soluğu. Bizim için anlamsız, heyecansız, onur kırıcı bir gelecek planında ortaklaşanlara karşı birlikte haykıracağız; bu “kalkışma”, bir “yenisinin” habercisidir diyeceğiz şiirdeki gibi.
1 MAYIS BİZİMDİR!
Bakmayın patronların, medyanın, düzen partilerinin yaratmak istediği 1 Mayıs algısına. Öylesine bir “emek bayramı”ndan, işçilerin istirahati düşünüldüğü için ilan edilen bir “resmî tatil”den fazlasıdır 1 Mayıs. “İşçi” bile diyemeyenlerin korkusudur. Tarihte en ciddi, keskin çatışmaların, karşı karşıya gelişlerin bu tarihte, mitinglerde, sokak gösterilerinde olmasının da anlamı budur. “1 Mayıs’ta ne işimiz var?” sorusunun cevabı da buradadır işte. Çok işimiz var, çünkü bizimdir 1 Mayıs. Aile fertlerinin ezici çoğunluğu emekçi sınıflara mensup her milliyetten Türkiye gençliğinindir. Emekçi sınıfların genç nesillerinindir. Üniversite yemekhanesine gelen zamda catering şirketlerini, piyasanın tunç yasalarını, akbiline gelen zamda kamu kaynaklarının bir avuç vurguncuya peşkeş çekilmesini gören üniversitelilerindir. Parasızlıktan aynı test kitabını tekrar çözen liselinindir. Köşe başlarında akranlarıyla vakit öldürmenin, üç çayla dört saati geçirmenin hesabını yapan mahalle gençliğinindir. Asgari ücret, ek zam, toplu iş sözleşmesi vb. ile yılın her dönemi ekmeği ve geleceği için kavga etmek zorunda kalan genç işçilerindir. 1 Mayıs bizimdir. Bizim olanı kendi taleplerimizle donatacağız bu 1 Mayıs’ta da. Bütün “durgunlukları kundaklayacak” bir heyecanla yürüyeceğiz “kışı bahara çevirenlerin” yanında.
Evrensel'i Takip Et